Hürriyet

11 Mart 2013 Pazartesi

Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğrenim Daire Başkanlığında Çıkan Sorun

 Yukardaki resimde bir Üniversite  konserinden sonra Burcu Göker'i Rektör yardımcısı tarafından tebrik edilirken görüyoruz.
  Burcu 1996 yılı mayıs ve haziran aylarını Lise son sınıf meslek derslerinden bitirme sınavları ile geçirdi.Kemanında öğretmeni olmadığı için sınava kendisi hazırlanmıştı. Eksik olmasın Suna Hanım da bir kaç desrle takviye yapmıştı.Burcu gerek Kültür derslerinden gerek meslek derslerinin sınavlarından en yüksek puanları alarak Takdir derecesi ile İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Lise bölümünü bitirdi. Henüz 14 yaşında idi. Bu kadar küçük yaşta ve bu kadar desteksiz, önüne Çin setleri inşaa edilerek sanırım liseyi bitiren tek öğrencidir.
 Bu arada burs aramalarımız ses vermiş ve Nejat Eczacıbaşı vakfı Burcu'ya eğitim bursu vermişti. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi çok fazla olmayan bu burs bize yalnız olmadığımızı hissetirmesi yönünden çok önemli idi.
  Biz bütün bu yolculuk,burs ,yeni bir yaşamın hazırlıkları ile uğraşırken Burcu ağustos ayında gideceği Sion Tibor Varga Yaz okulunun da hazırlıkları içinde idi. Bu sefer Burcu bir arkadaşımızla beraber Sion'a gidecekti. Bu arkadaşımız Burcu'dan daha küçük olan ve keman çalmaya yeni başlamış olan oğlunu bu yaz okuluna götürmek istemişti. Biz de Burcu'nun bu arkadaşımızla Sion'a gitmesini tercih etmiştik. Çünkü Ebru ve ben İstanbul'da kalıp ağustos ayında başlayacak Paris yaşamımızın son hazırlıklarını yapmak istiyorduk.
  Burcu'yu, arkadaşımız Dilek Hanım ve oğlı Ali Sinan'i Sion'a yolculadıktan sonra güzel haberler aldık. Burcu bir önceki yıl da Sion'da aynı yaz okuluna katıldığı için çok deneyimli idi ve bu yıl orada bulunduğu 2 hafta süresince çok güzel konserler verdiği yönünde haberler alıyorduk. Burcu bu 2 haftalık sürede Eylül ayında beraber eğitime başlayacağı Madam Gazeau ile o sene yapacağı programın ilk çalışmalarına başlamıştı.
  Burcu İsviçre'de iken biz Ebru ile Paris'te yeni kuracağımız evin maddi planlarını yaptık. Burcu İsviçre'den döner dönmez Fransız Konsolosluğuna vize başvurusunda bulunduk. Burcu 18 yaşından küçük olduğu için Fransız kanunlarına göre minör kabul ediliyordu ve yanında bir majör büyükle ancak yaşamasına imkan tanınıyordu. İlk yıl ablası Burcu'nun vasisi konumunda oldu. Bu arada Burcu ve Ebru öğrenci vizesi ile ben de turist vizesi ile Paris'e gidiyorduk. Konsoloslukta bir sorun çıktı. Burcu ve Ebru'ya öğrenci vizesi vermek için öğrenci pasaportu istedi Konsolosluk yetkilileri. Aslında daha sonra öğrendik ki yanlış bir uygulama yapmışlar. Ama o günkü yanlış uygulama bizi biraz yordu ve üzdü.
  Fransız Konsolosluğunun istediği Öğrenci pasaportunu Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğrenim Daire Başkanlığından alacağımızı söylediler.Daha doğrusu yeni bir pasaport almayacak, sadece mevcut pasaportumuza öğrenci damgası vurulacaktı. Daha sonraları bu uygulamanın sadece devlet burslusu öğrencilere uygulandığını, amacının devlet burslusu olarak gönderilen öğrencilerin gittikleri ülkelerdeki Türk Konsolosluklarına öğrenci kayıtlarının yapılması ve burs işlerinin takibi olduğunu öğrenecektik.Oysaki biz devlet burslusu değildik. Sadece Burcu özel bir Vakfın burslusu idi. Fransız Konsolosluğunun bu yanlış anlaması ve isteği neredeyse bizim Fransa planlarımızı suya düşürüuordu.
 Bir gece Ebru ve ben ellerimizde bütün öğrenci belgelerimiz ve Fransa okul kabul dosyalarımızla Ankara'ya giden otobüse bindiğimizde ertesi gün başımıza neler geleceğini hiç bilmiyorduk.Ertesi sabah yorgun , uykusuz Ankara'ya indiğimizde bizi karşılayan bölge müdürümüz Özcan Bey neredeyse bizi tanıyamıyacaktı.Ebru'nun bütün gece aşağı sarkıtmaktan ayakları davulş gibi şişmiş.yüzümüz , gözümüz şiş, korkunç gözüküyorduk. Biraz dinlenip , birer çay içtiktan sonra soluğu Yüksek ÖğrenimDaire Başkanlığı  Binasının kapısında aldık.Sabah 9 olmuş ve bütün müracatcılar akın akın içeri doluyordu. Biz de kalabalığa uyarak içeri girdik. Bizim işimiz Birimde Veli Bey denen bir şef de olacakmış.Burcu ve Ebru'nun pasaportlarını ve öğrenci damgası istediğimizi belirten dilekçemizi verdik ve beklemeye başladık. Epey bir süre bekledikten sonra bizden birini içeri çağırdılar. Ben hemen atladım ve gittim. Odada bir masa arkasında 35,40 yaş arası tipik bir memur oturuyordu. Bıyıklı, sert yüzlü bir adam. Bana baktı ve dedi ki' Burcu Göker'in nesisin'.Annesiyim dedim.' Bu çocuk niye yurt dışına gidiyor, hem 14 yaşında nasıl lise bitirmiş, ayrıca Üniversite giriş sınavına girmemiş.'diye sert bir sesle beni azarlayan Veli Bey bunları söylerken bir yandan da elinde Burcu'nun pasaportunu sallıyordu.Ben bir yandan adamı kızdıramaya çalışıp  çok sempatik bir ses tonu ile Burcu'nun özel durumunu izah etmeye çalışıyor, bir yandan da bu ters olayı nasıl atlatacağımızı düşünüyordum.Ben Burcu'nun özel durumunu anlatmaya çalışıyordum ama karşımda bu tür özel yetenekli bir öğrenciye pek rastlamamış olan ve sadece kendi doğrularını bilen bu adam beni dinlemiyordu. Ben Burcu'nun özel yeteneği sebebiyle kanunlar dahilinde sınıf atladığını, Konservatuar lise mezunlarının Üniversite sınavına girmediklerini kendi yüksek bölümlerine özel sınavla devam hakkı elde ettiklerini anlatmaya çalıştıkça , karşımdaki adam yeter yeter deyip elini kaldırdı ve 'Ben bu çocuğa öğrenci pasaportu vermem.'dedi ve pasaportu yandaki sepete attı. Anladığım kadarı ile bu sepet red edilenlerin sepeti idi. Burcu'dan sonraki pasaport ablası Ebru'nun  idi. Burcu'nun psaportunu sepete attıktan sonra Ebru'nun pasaportunu eline alan ve üstündeki isme bakan Veli Bey birden kükredi. 'Bu da bir önceki pasaport sahibinin ablası mı ,Buna da vermiyorum öğrenci pasaortunu.'deyip Ebru'nun pasaportunu da yan sepete attı.
  Birden herşey gözümün önünde iskambilden yapılan bir kule gibi bir anda yıkıldı. Ebru ve Burcu'nun pasaportlarının yan sepete atılması demek bizim bütün planlarımızın da çöpe atılması demekti. Bütün hayaller ve ümitlerin çöpe atılması.
  Bir kaç saniye düşündüm.Bir şeyler yapmak ve bu yıkıma engel olmak gerekti.Aksi takdirde hepimiz bu yıkıntının altında kalacaktık. İşte insan bu durumlarda aşırı cesur oluyor ve bir kaç saniyede  verilen karar yaşamı kurtarıyor. Artık kaybedecek bir şeyi kalmayan insanların cesareti bu. Daha kötü ne olabilir ki cesareti
 Bundan sonrasını isterseniz bir sonraki yazımda anlatayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder