Hürriyet

30 Aralık 2014 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: 25 Mayıs gecesi A.A.S.S.Merkezinde bir çok çocuk K...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: 25 Mayıs gecesi A.A.S.S.Merkezinde bir çok çocuk K...: 24 Mayıs İzmir Ekonomi Üniversitesi konserinin ertesi gün Burcu Göker ve Eric Jenkins  Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi Büyük salonda bir k...

25 Mayıs gecesi A.A.S.S.Merkezinde bir çok çocuk Klasik Müzikle tanıştı.

24 Mayıs İzmir Ekonomi Üniversitesi konserinin ertesi gün Burcu Göker ve Eric Jenkins  Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi Büyük salonda bir konser daha vereceklerdi. Bu iki konser arasında Burcu'yu en çok mutlu eden ablası Ebru'nun yeni doğan bebeği İdil'le geçirdiği dakikalardı. İdil 28 şubatta doğmuştu ve konserler sırasında henüz 3 aylıktı. Ama sanki çok uzaklardan gelen teyzesini tanır gibi bakıyordu onun kucağına. Burcu da çok az görebildiği yeğenini bağrına basıp kokluyordu bulabildiği zamanlarda.Eric de çok seviyordu İdil'i ve ağabeyi Ural'ı.Onların çocuklarla geçirdiği anlarda sergiledikleri duygu yüklü resmi seyretmek bana çok zevk veriyordu.24 Mayıs gecesi konser sonunda ablasının evinde ailece toplandığımızı ve yaşadığımız sohbet gecesini bir önceki yazımda anlatmıştım.O gece tekrar Ekonomi Üniversite'sindeki konuk evine döndük.En tuhafı İstanbul'dan konser için gelen babamız Ebru'nun evinde kalmıştı. Ben Burcu ve Eric ile konukevine gitmiştim. Ertesi gün konser saatine kadar uzaktık ailemizden. İşte sanat böyle bir şeydi. Ailenden herşeyden önce geliyordu yaşamında.Ertesi sabah güneşli bir İzmir sabahı o gün geçecek güzel konserin müjdecisi gibiydi sanki.Konser salonuna konser saatinden epey önce geldik.Eric konser salonundaki piyanoda prova yapacaktı. İyi ki erken gelmişiz. Zira Türkiye'nin en büyük akustıği en güçlü ve en güzel salonu konser için hazır değildi. Hakikaten Ahmet Adnan Saygun Konser salonu akustiği çok güçlü ve güzel bir salon.Özenle inşaa edilmiş bu salonda konser vemek gerçekten büyük zevkti. Ama konser Merkezi büyük bir sahipsizlik içindeydi o gün. Bir süre önce İzmir Belediyesinde vukubulan bir takım olaylar sebebiyle yaşanıyordu bu durum. Burcu hemen olaya müdahale etti ve sahnenin hazırlanması için büyük bir mücadele verdi. Sahne hazırlandıktan sonra artık Burcu da giyinebilirdi. Bu arada Eric herşeyden habersiz piyanoda alıştırma yapıyordu. Sahnenin boşaltılmasından, ışık sisteminin çalışmasına kadar detaylarla uğraşan nefes nefese kalan Burcu'nun nasıl çıkıp o uzun konseri gerçekleştireceğini kara kara düşünüyordum ben.Nihayyet izleyiciler gelmeye başladı. Ablası, eniştesi ve yeğeni Ural ilk gelenler arasındaydı. Tabii babası da.Bir anda 1200 kişilik salonun 9 ile 12 yaş arası yüzlerce çocukla dolduğunu gördüm. Hepsi çok ağırbaşlı öğretmenlerinin nezaretinde konser izlemeye gelmişlerdi. Yeğen Ural teyzesinin konserinin el ilanlarını, afişlerini bütün okulda dağıtmış ve İzmir Işkkent okulu tüm eğitim kadrosu ve öğrencileri ile bu güzel konser gelmişti.İnanılmaz bir olaydı bu.Bu arada İzmir'den çok sayıda izleyici de konsere katılmıştı. O salonun böylesine dolduğu görmek çok güzel bir olaydı. Tabii İzmir Belediyesi ve Ege Basını çok güzel duyurmuştu konseri.Konser çok güzel geçti.Konser sonunda çocukların sahneye Burcu ve Eric'i tebrike çıktıkları an seyredilmeye değer bir olaydı.İşin en tuhaf yanı bu kadar çocuğun bu güzel klasik müzik konserini hiç nefes bile almadan sessiz ve huşu içersinde izlemesiydi.Çocuklar sanki büyülenmişlerdi. Çıkışta 5 yaş civarında bir küçük kızn babasına 'Ne güzel aynı Barbi ile Ken 'gibi dediğini duydum ve güldüm.Barbi ile Keni biliyorsunuz değil mi?Çocuklar bu kadar olgun ve sessiz seyrederken konseri salonda onların varlığından hoşlanmayan kişilerde vardı galiba. Salon boşalırken yaşlı bir hanımın 'Bu kadar çocuk ne arıyor bu konserde .'Diye hayıflandığını duydum.Arkamı döndüm ve hanımefendiye' Klasik Müzik seyircisini ancak yeni nesillere bu müziği sevdirerek arttırabilliriz. Bu çocukların konsere gelmesi ilerde çok iyi müzik dinleyicileri olmaları için bir sebep olacaktır.' şeklinde açıklama yapmak gereği duydum. Ben bir İktisatçıyım.Bir malın arzını arttırmak için talebi arttırmak gerektiğin öğrendim Üniversite eğitimin sırasında. Eğer klasik müziğin yayılmasını istiyorsak yeni nesilleri Müzikle tanıştırmamız gerekir. Aksi taktirde klasik müzik yayılmadan olduğu gibi kalır. Amerika'da büyük orkestralar çocuklar için periyordik zamanlarda konserler düzenliyor, okullara gidiyor, enstrumanları tanıtıyor, konserler veriyor.25 Mayıs gecesi belki yaşamında ilk kez bir klasik müzik konserine gitmiş bir çok çocuk bu müziği sevmeyi öğrendiler. Bu çok güzel bir olaydı

23 Aralık 2014 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kemanın Genç Divası İz...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kemanın Genç Divası İz...: BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kemanın Genç Divası İzmir Konserlerinde : 20 Mayıs 2011 sabahı erken saatte  Antalya Havaalanından İstanbul'...

İzmir Ekonomi Üniversitesinde Burcu Göker....

24 Eylül sabahı İzmir Ekonomi Üniversitesi konuk evine yerleştiğimizi ve gece Üniversite Konser salonunda Burcu Göker ve Eric Jenkins konseri olacağını bir önceki yazımda belirtmiştim.
O gün Burcu ve Eric hemen konser salonunda provaya , ben de Üniversite bahçesinde gezmeye
başladık. Hava harika bir mayıs günü idi. İzmir'in nefis güneşi , ılık havası içime mutluluk dolduruyırdu.
Akşam konsere çok yakın dostlarımızın da katılacağı haberi beni daha bir mutlu ediyordu. Dostlarımız taa Seferihisardan çıkıp geleceklerdi konsere. Belki İzmir Seferihisar arasını bilenler ne var ki bir saatlık yol diye düşünebilirler. Ama gelecek kişilerin 75 yaşın üstünde olması, yakın bir geçmişte kalp ameliyatı geçirmeleri bu konser gelişinin ne büyük fedakarlık olduğunu anlatır.
Onlar Burcu ve Eric için, onları dinlemek, müzikleri ile buluşmak için geliyorlardı. Neyse ki konser geç saatte değildi. Ve kimbilir konserden sonra bir sohbet imkanımız bile olabilirdi onlarla .
Konser çok güzel geçti.Konser sırasında yanımda oturan Gündoğdu Kayal Bey'in gözyaşlarını tutamaması beni de çok duygulandırmıştı. Bu güzel duygu yüklü konseri dostlarımızla elele , sevgi ile izledik.
Ne güzeldi insanın dostlarının böyle bir araya gelmesi.Gemiş günlerden bir gün dostlarımızdan biri.'İyi ki Burcu var ve biz onun konserlerinde buluşuyoruz.Burcu bizleri bir araya getirerek çok büyük bir olay yaratıyor.'demişti. Hakikaten Burcu'nun konserleri birbirini çok seven, uzun yıllar birlikte bir çok anı biriktirmiş ama bir süredir yaşamın zorluğundan bir araya gelemeyen dostları bir araya getirmesi açısından büyük bir görev üstleniyordu.Biz bu bir araları getirmeleri öylesine genişlettik ki Burcu ve Eric'in İstanbul dışı konserleri dostların bir kaçgünlük tatil yaptığı seyahatlere dönüştü sonunda.
Şimdi iki yıldır Burcu Ülkesine konser için gelmiyor. Dostlarım sürekli bana soruyorlar' Burcu tekrar ne zaman gelecek, gene buluşacakmıyız onun sayesinde, gene yolculuklar yapacakmıyız' .diye.
Herkes o güzel gezilerin hayalı ile dolu . Ve bütün dostlarımız tekrar buluşmayı özlemle bekliyorlar.
Ekonomi Üniversitesi konserinin ardından tebrikler, çiçekler ve fotoğraf çekimleri. Herkes bu güzel günü belgelemeye çalışıyordu sanki.
Sonunda herşey bitip Üniversite kapısına çıktıpğımızda Burcu ve Eric'in büyük boy konser afişinin önünde son fotoğraflarımızı da çektirirken içime bir sonraki gün konserinin heyecanı sarmaya başlamıştı bile.
Evet konser bitişinde dostlarımızla hemen ayrılmadık. Konser sonu İzmir'de yaşayan büyük kızımın evinde toplandık. Masa başında oturup şaraplarımızı içerken geçmişin, o günün, geleceğin konuları ile öylesine dolu idik ki.
Bir sonraki günkü konser 25 Mayıs Ahmet  Adnan Saygun Sanat Merkezi büyük salonda idi.O gece dostlarımızla vedalaşıp onlar Seferihisar'a biz de Ekonomi Üniversitesi konuk evine doğru yönlendik.
Yorgunduk ama çok mutlu idik.
Adnan Saygun Konserimizi bir sonraki yazımda anlatayım. O kadar çok anımız var ki her konserde..


20 Aralık 2014 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kemanın Genç Divası İzmir Konserlerinde

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kemanın Genç Divası İzmir Konserlerinde: 20 Mayıs 2011 sabahı erken saatte  Antalya Havaalanından İstanbul'a kalkan uçağa bindiğimizde çok yoğun bir güne hazırdık. O gün Kadı...

Kemanın Genç Divası İzmir Konserlerinde

20 Mayıs 2011 sabahı erken saatte  Antalya Havaalanından İstanbul'a kalkan uçağa bindiğimizde çok yoğun bir güne hazırdık.
O gün Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezinde bir konser gerçekleştirecekti Burcu Göker  ve Eric.
Alandan eve döner dönmez hemen çalışmaya başladık. Burcu gece için  konser koyafetlerini hazırlayıp kuaföre yönlendi. Eric hemen evdeki piyanonun başına oturup gece gerçekleşecek konserin çalışmalarına başladı.
O gece konser çok güzel geçti. Daha önce iki yıl üst üste aynı konser salonunda çalmış olan gençlerin bu üçüncü konserleri idi.Daha önceki yıllarda Halis Kurtça Kültür Merkezinde havalandırma sisteminin olmaması sebebiyle çektiğimiz zorlukları  yazılarımda belirtmiştim.
Bu sefer Konser salonu o kadar bunaltıcı gelmedi hepimize. Ya artık alışmıştık veya Burcu'nun müspet ışığı etkilemişti bizi..
O gece Burcu ve Eric o salonda çalarken birden dikkatimi çekti. Konser Salonu Paris'teki eski tiyatro salonlarını anımsatmıştı bana. Galiba herkeste aynı duygu vardı  ki izleyiciler bu güzel konserden çok mutlu ve keyifli ayrıldı.
Konser bitiminde sahneye gelen izleyicilerle hatıra fotoğrafı çektiren sanatçılar  da bu güzel konserden çok mutlu idiler.
Bu konserden sonra ki dinleti 24 Mayıs 2011 günü İzmir Ekonomi Üniversitesinde gerçekleşecektı.
Yazılarımı okuyanlar anımsayacaklar. bu yılki konser turnesinde Burcu ve Eric İzmir'de 16 mayıs tarihinde de bir konser gerçekleştirmişlerdi.
16 Mayıs Ege Üniversitesi konseri çok parlak geçmiş ve büyük beğeni almışlardı.
24 Mayıs İzmir Ekonomi Üniversitesi konserinden sonra 25 Mayıs 2011 günü İzmir Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi Büyük salonda dinleyicileri ile buluşacaktı sanatçılarımız.
Aynı yıl İzmir'de gerçekleşecek 3 konser Ege basınının da büyük dikkatini çekmişti.
İzmir'de bulunduğumuz sürede bu haberleri dikkatle takip ettim. Hatta bir ara aynı gün ondan fazla gazetede haberin çıktığını görünce Burcu'ya pop sanatçılarını geçtin yavrum'dedim. Burcu'nun verdiği cevap çok ilginçti. Bir klasik müzik sanatçısının da pop sanatçısı kadar basında yer alması gerekir.'diye cevap vermişti benim özgüveni yüksek kızım.
Beni de çok mutlu ediyordu evladımın 'Kemanın genç divası' olarak basında yer alması.Zira o bu övgüleri çoktan hak etmişti.
Bazen bana soruyorlar. Burcu'nun aynı şehirde üst üste konser vermesi rizikolu değil mi,diye. Aksine bir şehirde ne çok konser olursa o kadar tanıtım oluyor ve izleyici sayısı o kadar artıyor.
21 Mayıs konserinden sonra bize dinlenmek için bir iki gün kalıyordu. 24 Mayıs sabahı İzmir'e hareket edecektik.
24 Mayıs sabahı uçakta  hem İzmir'de gerçekleşecek iki çok önemli konserin hem de henüz 3 aylık olan yeğeni İdili görmenin mutluluğunu ve heyecanını yaşıyordu Burcu. Eric de İdili çok seviyor ve göreceği için sevgi ile günleri çekiyordu.
İzmir konserleri süresinde Ekonomi Üniversitesinin konuk evinde kalacaktık. Konser günü alandan direkt  Üniversite Konuk evine geldik.. Ablasının İzmir'de evi varken konuk evinde kalmamız belki bazı kişilere ters gelebilir ama Burcu , Eric ve ben konser için şehirde bulunuyorduk ve Konuk evinde kalmak daha mantıklı geliyordu bize.Konserlere daha iyi konsantre olabilecekti sanatçılar.Ekonomi Üniversitesinin konuk evi gerçekten İzmir'in güzel bir bölgesinde Üniversite kompleksinin içindeydi. Bu konuk evinde kalarak Üniversiteyi daha yakından da tanıma imkanımız oluyordu.
Bu güzel İzmir konserlerinin izlenimlerini bir sonraki yazıma bırakıyorum.


14 Aralık 2014 Pazar

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kırık kalbimden bir yazı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kırık kalbimden bir yazı: Yazıma eklediğim fotoğraf 21 Mayıs 2011 günün Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezi konserinden sonra Burcu Göker ve Eric Jenkini'i kend...

Kırık kalbimden bir yazı

Yazıma eklediğim fotoğraf 21 Mayıs 2011 günün Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezi konserinden sonra Burcu Göker ve Eric Jenkini'i kendilerini kutlayan dostlarının arasında göstermektedir.
20 Mayıs günü Antalya Akdeniz  Üniversitesi Konser salonundaki konseri ve daha sonra sevgili dostumuz Prof. Hakkı Mıricı Bey'ın bizlere vermiş olduğu harika daveti bir önceki yazımda anlatmıştım. Sohbet, sevgi, dostluk dolu bu gecenin ardından uykuya çekildiğimizde ertesi sabah erkenden Antalya -İstanbul uçağına nasıl yetişeçeğimizin heyecanı içindeydik.
Ertesi  sabah İstanbul'a dönecek, ve gece Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezindeki konsere yetişecektik.
Burcu'nun hergün bu yoğun programını gören dostlarımız bu tempoya nasıl yetiştiğini merak edip endişe duyuyorlardı. Hatta bazı sevdiklerimiz bu programı benim hazırladığı düşünerek beni gaddar bir anne olmakla suçluyorladı. Oysa bilmiyorlardı ki bu programları Burcu kendisi hazırlıyordu ve bu yoğun çalışmadan büyük keyif alıp adeta bu tempo ile besleniyordu.
Bu arada Burcu'nun bu hafta sonu programından bir örnek vermek istiyorum.
Bugün 14 Aralık 2014..Dün yani 13 Aralık sabah Orkestra provası, öğleden sonra Kolejdeki öğrencilerinin resitali ve daha sonra Kolejde öprencileri ile ders. Bu sabah yani 14 Aralık kilisede Konser, Öğleden sonra Orkestra provası, Akşam Mobile Senfoni Orkestrası ile konser. Yarın sabah Kolejde öprencileri ile ders vereceği bir yeni hafta başlıyor. Bütün bu aktivitelerin birbirinden uzak yerlerde yapıldığını ve ulaşım olayını da hesaba katarsak herkesin dinlendiği bir hafta sonunda Burcu'nun temposu epey korkutucu gözüküyor.
Şimdi bir zamanlar Burcu'yu çok yorduğumu söyleyerek beni suçlayan dostlarıma sormak istiyorum. Ben şimdi Burcu'dan saatlerce uzakta bir başka kıtadayım. Bu programları ben mi yapıyorum Burcu'ya.Burcu Göker çalışmaktan, çok çalışmaktan keyif alıyor ve bununla besleniyor.Kemanını çok seviyor ve çalarken mutlu oluyor.
Bir de bütün bu aktivitelerden iyi ücretler aldığı dikkate alınırsa keyif katlanıyor. Çünkü Burcu Amerika'da ülkesindeki gibi bedava konser vermiyor.
Sanırım bugünkü yazım Burcu'nun aktivitelerini anlatmaktan çok bir hesap verme, bir hesap sorma durumunda olacak. Belki de şu anda içinde yaşadığım İstanbul'un soğuk, yağmurlu havası, yaklaşan noele rağmen ışıltısız ,kapkara hali, yakın ve uzak çevremdeki insanların mutsuzluğu, yazılı ve sözlü basındaki acı verici haberler beni ve dolayısı ile yazılarımı etkiledi.
Hazır kırıklıklarımı yazarken bir başka konuya daha değineyim. Nasılsa bugün anılara devam edemiyeceğim.
Geçtiğimiz günlerde bir haber duydum televizyonlarda. Suriyeli 16 yaşında bir piyanistin hikayesi idi bu haber. Bursa'ya yerleşen piyaniste gece yarısı Nüfüs İdaresi açtırılarak Türk vatandaşlığı belgesi ve pasaport çıkartılmış ve ertesi sabah yurt dışındaki bir yarışmaya gönderilmesi sağlanmış. Hem bu güzel ve bir o kadar da mucize haberi bizzat ülkemin Cumhurbaşkanı telefonla kendisi vermiş genç piyaniste.
Genç bir yeteneğe gösterilen bu harika duyarlılık ve sahip çıkma olayı beni çok etkiledi. Hele ülkemin en büyük kişisinin bizzat telefonla bu haberi vermesi çok güzel ve sevgi dolu bir olay.Sanata, gençliğe, gösterilen bu duyarlılık  inanılmaz.
Ben çok isterdim ataları bu topraklar için savaşmış, canını vermiş. kanı ile bu toprağı yüzyıllarca sulamış, bu ülkenin has evladı olan çocuklarımıza da aynı duyarlılığı gösterelim.
Sadece Burcu için söylemiyorum. Biliyorum ki bu ülkede yüzlerce, binlerce, onbinlerce Burcu var, Ahmet var.Kimi sanatı ile, kimi laboratuarda araştırması ile, kimi ilimi ile kimi bilimi ile. Kimi de elinde silahı ile ülke korumasında.
Ben kendi hesabıma yıllarca ülkesi için çırpınan , onu dünyanın her köşesinde kemanı ile , müziği ile tanıtmaya çalışan Burcu'nun bir haberle bile ödüllendirilmediğini söyleyeceğim. Daha bir yıl olmadı Haziran 2014 de Burcu Şankhay'da Adnan Saygun'u anlatttı, tanıttı ve çaldı Üniversitede. Konser verdi, konferans verdi. Sorarım size basında bir küçük haber okudunuz mu bu konu ile ilgili.
Güneş açmaya başladı.Ben de bu karamsar yazıyı burada keseceğim. Hesap sormaya ara vereceğim.

7 Aralık 2014 Pazar

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker seni çok seviyoruz ve değerini biliyor...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker seni çok seviyoruz ve değerini biliyor...: Samsun'dan 20 Mayıs sabahı çok güzel anılarla Ankara uçağına bindiğimizde ,aynı gün Antalya Akdeniz Üniversitesindeki konserin mutlulu...

Burcu Göker seni çok seviyoruz ve değerini biliyoruz.

Samsun'dan 20 Mayıs sabahı çok güzel anılarla Ankara uçağına bindiğimizde ,aynı gün Antalya Akdeniz Üniversitesindeki konserin mutluluğu sarmıştı hepimizi.
Samsun , Ankara, Ankara Antalya uçuşundan sonra Antalya havaalanına indiğimizde sevgili arkadaşımız Şehnaz Hanımı bizi karşılar görünce mutluluğumuz bir kat daha arttı.Şehnaz Hanım o tarihlerde Antalyadaki evinde olduğundan bizi alandan karşılama ve otelimize götürme görevini severek üstlenmişti. Alandan hemen otele gitmedik. Şehnaz Hanım evinde çok güzel bir çay daveti hazırlamıştı bizim için.
Kahkahalar dolu bir sohbet eşliğinde  içilen çaylar yenen harika keklerden sonra otelimize geldik..Burcu ve Eric hemen duşlarını alıp prova için Akdeniz Üniversitesi Konser salonuna doğru yönlendiler Üniversite aracı ile. Tabii ben de onlarla beraber.
Konser için kıyafetlerini de yanlarına almışlardı . artık gece konserden sonra dönecektik otele.
Akşam konser öncesi Üniversitenin konser salonunun kapısında çok eski dostlarımızı görünce duygulandım. Yıllarca çocuklarımızı beraberce Konservatuara götürdüğümüz., onlar derste iken merdiven altındaki sıralarda otuurup çocuklarımızı beklediğimiz, dertleştiğimiz arkadaşlarımdan Nedret Hanımı,Şehnaz hanımı ve diğer arkadaşlarımı görmek beni çok mutlu etmişti. Burcu soyunma odasında olduğundan gelen dostlarımızdan haberdar değildi.
Konser salonuna  girince kalabalığı görünce mutlu oldum. Bir sanatçı için konserinin dizleyicisinin çok olması kadar mutluluk verici bir olay yok.
Konsere Üniversite öğretim kadrosundan çok değerli hocalar gelmişti ama konser bitiminde sahneye sanatçıları tebrike bir idari elemanla, genç bir hanım  öğrencinin çıkması ve çiçek vermesi diğer konukları biraz üzdü o gece.
Gene de Aziz Atamızın büyük boy posteri önünde  çalmak sanatçıları onurlandırmıştı. Bir çok başka Üniversitede gördüğümüz ihtişamlı ağırlamayı göremesek de gene de çok keyifli idi. Hele konserin sonunda Burcu ve Eric'in Florida'dan çok iyi tanıdığı , bir çok anı paylaştığı Hakkı hoca ve ailesinin tertiplediği yemekli sohber gecesi harika idi.
Burcu ve Eric Hakkı hocanın Florida'da bulunduğu bir yılda onunla birlikte çok güzel anılar biriktirmişler ve daha sonra Mirici ailesi ülkeye geri dönünce onların Thalle Wille'de ki evlerini devralmışlardı.Hakkı hocanın eşi Semra Hoca ve sevgili kızları Burcu'nun ülke özlemini gidermesinde büyük destek olmuşlardı .O günleri Burcu anlata anlata bitiremiyordu.
O gece bütün bu anıların hatırlanması ve ilk defa konserde tanışan kişilerin büyük kaynaşması içinde harika geçti. Herkes Burcu'nun sevdikleri idi ve çok güzel kaynaşmışlardı.
Ne yazık ki gece bitmek zorunda idi. Zira ertesi sabah erkenden İstanbul'a uçacaktık. Ertesi gece İstanbul Halis Kurtça Kültür Merkezindeki konser bekliyordu sanatçılarımızı.
Vedadan sonra otelimize dönüp çantalarımızı toparladık. Gece uykuya dalmadan önce her konserden sonra olduğu gibi ne kadar şanslı olduğumu düşündüm.
Takriben iki yıldır bu mutluluğu artık yaşıyamıyorum.2012 yılından bu yana Burcu konser için Türkiyeye gelmedi. Çine Şankhay'a bile gitti. Her gün konseri oluyor Amerika'da. Ama biz onu dinleyemiyoruz. Belki bir gün tekrar dinlerim diye ümit edip avunuyorum.
Burcu neden mi ülkesine gelmiyor diyebilirsiniz.
Burcu ülkesinde konser vermek istiyor tabii ki. Konser başvuruları konser salonlarının ödeme zorluklarından neticelenemiyor. Burcu ve beraber geleceği arkadaşları fazla bir ücret istemiyorlar. Yol ve ikamet masraflarının karşılanması kaydı ile gelip konser verebilecekler. Sanırım ülkemizdeki konser salonları yeterli, maddi imkanlara sahip değil. Veya konser salonlarının imkanları bazı kişilerin tekeli altında.
Her neyse . Ben hala bir gün Burcu'yu ülkemde dinleme imkanına sahip olacağımın ümidi içindeyim.Gerçi o burada olmasa da ben onun gittiği yerlerdeki konserleri içimde duyuyorum ve dinliyorum.
Yazımı bitirmeden bir konuyu daha açıklığa kavuşturayım. Yazımı okuyanlar Burcu ve Eric daha önce nasıl geldiler , konser verdiler.kim karşıladı masraflarını diye düşünebilirler.
Burcu ve Eric Üniversite konserlerinden hiç ücret almadılar. Sadece ikamet ve yurt içi ulaşım bedeli karşılığı konser verdiler. Diğer salon konserlerinin bir çoğu bedava yapılmış konserlerdi ve afiş. tanıtım, reklam giderleri tarafımızdan karşılandı.
Kaşe ücreti aldıkları yegane konserler İzmir^de verdikleri Adnan Saygun Sanat Merkezi  ve Karşıyaka Opera Sahnesi konserler idi.
Bütün bu konserlere gelirken Burcu ve Eric Amerika uçak biletlerini kendi imkanları ile ödediler.
Burcunun mesleği bu iş. Zevk alsa da yaptığı işten zevk için yapmıyor.Kaldı ki doktora ünvanına sahip , Amerika'da hoca olan ve bir çok sanat etkinliğinde büyük ücretler alan bir sanatçı olarak artık bedava çalması beklenemez.
Ülkesi onu sevmiyor ve değerini bilmiyor kanısına kapıldı sanırım.Umarım bütün bunlar geçer bir gün.



1 Aralık 2014 Pazartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: 20 Mayıs Antalya Akdeniz Üniversitesi Konserine do...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: 20 Mayıs Antalya Akdeniz Üniversitesi Konserine do...: Öncelikle eklediğim fotoğrafı açıklayayım. 20 Mayıs 2011 Antalya Akdeniz Üniversitesi konserinden bir görüntü. Şimdi kaldığımız yerden an...

20 Mayıs Antalya Akdeniz Üniversitesi Konserine doğru.......

Öncelikle eklediğim fotoğrafı açıklayayım. 20 Mayıs 2011 Antalya Akdeniz Üniversitesi konserinden bir görüntü.
Şimdi kaldığımız yerden anlatmaya devam ediyorum. 19 Mayıs sabahı Samsun 19 Mayıs Üniversitesi konuk evinde uyandığımızda bizi çok güzel bir günün beklediğini biliyorduk.İki gece önce Üniversite Konser salonunda harika bir konser vermişti Burcu Göker ve Eric Jenkins. Çok büyük beğeni aldıkları bu harika konserin arkasından sohbet dolu bir yemek .Bir gün önce de Samsun gezimiz ve Süleyman Tarman Bey'in konferansı günümüzün mutlu ve keyifli geçmesini sağlamıştı.
O sabah güneşli ve ılık havada kahvelerimizi Konuk evinin Samsun'u tepeden gören nefis manzarası eşliğinde içtikten sonra törenin yapılacağı alana doğru yola çıktık. Bize Üniversite yetkilileri eşlik ediyordu.
Samsun'da 19 Mayıs törenleri 19 Mayıs 1919 günü Aziz Atamızın kurtuluş savaşını başlattığı mücadelede Bandırma vapurundan karaya çıktığı alanda yapılıyordu. Bir gün önceki Şehir gezisinde Bandırma vapurunu ve alanı detaylı gezmiştik.
Tören alanına geldiğimizde büyük bir kalabalık gördük.Sanki tüm Samsun halkı alana gelmiş gibi idi. Onlar haklı idi. Zira bu kadar tarihi değere sahip bir şehirde böylesine anlamlı bir günde evde oturulmazdı herhalde. Biz de çok şanslıydık. Yaşamımızın bir döneminde bir kereliğine bile olsa bu çok anlamlı günde böyle bir törene şahit oluyorduk. İçimden sessizce Burcu'ya teşekkür ettim.Bütün bunlar Burcu'nun ve kemanının sayesinde oluyordu.
Alanda törenler başlarken gökyüzünde bir hareket farkettik ve o anda kendimi bir rüya aleminde buldum. Onlarca jet gökyüzünde inanılmaz akrobosi hareketleri yapıyordu. Kah yıldız çizen, kah ay şieklinde birleşen bu jetlerin Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı Türk Yıldızları adlı akrobosi filsou olduğunu Üniversite yetkilisi hanım sessizce kulağımıza fıldıdadı.
Jetler sestem hızlı uçıyordu ve çok tehlikeli hareketleri ile bizleri heyecandan heyecana sürüklüyorlardı.
Bir daha  böyle bir gösteri görme şasım olacakmıydı. Bilmiyorum. Belki ülkemin başka bir yöresinde görebilirdim ama bu çok anlamlı günde bu çok tarihi alanda bunları görmek beni çok duygulandırmıştı. Burcu da benim gibi aynı milli duygular içinde idi. Eric ise hayret ve heyecanla seyrediyordu bu harika gösteriyi. Ben bir yandan da onur duyuyordum Eric karşısında. Ne güçlü bir hava kuvvetlerimiz , pilotlarımız olduğunu düşünüp duyduğum bir onurdu bu.
Gösteri ve tören bitiminde hemen konuk evine döndük. Zira öğleden sonra uçağı ile önce Ankara'ya oradan aktarmalı Antalya'ya uçacaktık. Bir sonraki gün Antalya Akdeniz Üniversite'sinde bir konser verecekti Burcu ve Eric.
Bizi Çarşamba havalanına götürecek rektörlük aracına binerken bize bu güzel Samsun anılarını yaşatan Üniversite yetkililerine teşekkür ediyorduk. Onlar da Burcu ve Eric gibi değerli  sanatçılarla tanıştıkları ve müziklerini dinleme fırsatı buldukları için şükranlarını sunuyorlardı.

25 Kasım 2014 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Konservatuar eğitiminde kültür ve yabancı dilin ön...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Konservatuar eğitiminde kültür ve yabancı dilin ön...: Yazıma başlamadan önce eklediğim fotoğrafı açıklayayım. 20 Mayıs 2011 Antalya Akdeniz Üniversitesi konserinden sonra çekildi bu fotoğraf. ...

Konservatuar eğitiminde kültür ve yabancı dilin önemi......

Yazıma başlamadan önce eklediğim fotoğrafı açıklayayım. 20 Mayıs 2011 Antalya Akdeniz Üniversitesi konserinden sonra çekildi bu fotoğraf.
Şimdi kaldığımız yerden anlatmaya devam edebilirim.
17 Mayıs 2011 günü Samsun Çarşamba Havaalanına indiğimizi ve bizi 19 Mayıs Üniversitesi yetkililerinin karşıladığını bir önceki yazımda anlatmıştım.
Samsun'u ilk defa görecektik. Bu güzel Karadeniz şehrinde bütün şehri tepeden gören, harika manzaralı Üniversite konukevine geldiğimizde mekana hayran oldum.
Konser o gece idi ve biraz dinlendikten sonra Burcu ve Eric konser salonuna provaya geçeceklerdi.
Rektörlüğün bize tahsis ettiği aracın şehirde bulunduğumuz sürede Konuk evi otoparkında bizi bekleyeceğini söylediklerinde bu konukseverlik karşısında etkilendim.Gerçekten Ünivesiteler çok büyük konukseverlik gösteriyordu.
Gece konser salonu çok kalabalıktı.Bu arada Burcu'nun Florida'dan tanıdığı ve Samsunlu olan Feyza Taytakoğlu Hanım da bizi ziyarete gelmişti. Samsun'da bulunduğumuz sürece bizi yalnız bırakmayan Feyza Hanımın dostluğunu sevgi ile anıyorum.
Konser sonunda sahneye Burcu ve Eric'i kutlamaya çıkan Rektör Yardımcı Bey ile Güzel Sanatlar Bölüm Başkanı Süleyman Tarman Bey çiçeklerle bu güzel geceyi renklendirdiler.
Konserden sonra Konukevinde hep beraber yediğimiz yemek bu güzel gecenin anıları arasında yer aldı.
Samsun 'da iki gece daha kalacaktık. Kurtuluş savaşının önemli merkezlerinden olan bu çok tarihi şehre gelmişken 19 Mayıs kutlamalarına katılmamak olmazdı. Bundan sonra ki konserimiz 20 Mayıs Antalya Akdeniz Üniversitesi konseri  idi. Ve biz özellikle 19 Mayıs'ta Samsun'da olmak için konser programını bu şekilde ayarlamıştık.
18 Mayıs sabahı güneşli , harika bir güne uyandık. Konukevinin manzarası, nefis bir kahvaltı ile bütünleşince mutluluğumuz daha da arttı. Ben yanık bacağımı artık hiç düşünmüyordum ve acısını da hissetmiyordum.Burcu'nun bir sözünü burada tekrarlayayım. 'Hastalıklara yüz verme , o zaman seni terk ediyorlar 'diye yüreklendiriyordu beni. Ben de bacağımdaki yanığa yüz vermemiştim ve o da beni terk ediyordu.
O sabah Üniversite'den bizi gezdirmekle görevlendirilmiş arkadaşlarla Aziz Atamızın 19 Mayıs günü Bandırma vapuru ile Samsun'a çıktığı yere gittik. Sahilde demirli birebir aynısı olarak yapılmış Bandırm Vapurunu gezdik. Vapurun içinde canlandırımış Atatürk ve silah arkadaşlarını gördük. Çok duygulandığımız bu gezi gemiden ilk çıktıkları rıhtımda devam etti. Rohtımda Atatürk ve silah arkadaşları sanki canlı gibi duruyorlardı.
Bu rıhtımı halkın çıkmaması için kordonla kapatmışlardı. Yetkililer şehirlerine gelmiş biri Amerikalı iki genç sanatçıya hemen kordonları kaldırıp heykelleri yakından görme imkanı tanıdılar.Oysa bir böyle bir talepte bulunmamıştık. Bu hassasiyet bizi çok duygulandırdı.
Bizim heykelleri yakından görmek için rıhtıma çıkışımız dışarda bekleyen halkı da hareketlendirdi ve halk da heykellere yakından bakmak için rıhtıma çıktı.Görebliler hiç bir müdahalede bulunmadılar.
O gün öğleden sonra Konferans salonunda Süleyman Tarman Bey'in Atatürk ve Müzik adlı bir söyleşisi vardı.Aynı adlı kitabında yazarı olan Süleyman Bey bu konferansında çok önemli noktalara değindi.
Yıllardır benim de üzerinde sık sık durduğum konulardı bunlar.
Konservatuar eğitiminde genel kültür ve yabancı dil eğitimine gereken önemin verilmemesi,bunun sonucunda sadece müzik eğitimi yapmış kültürsüz sanatçıların yetişmesi en önemli konulardan biri idi.Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat, siyaset ilmini bilmeyen bir müzisyenin yorumladığı eserlerde ne derece başarılı olacağını konusunu ben de sık sık dile getiriyorum,.
Ayrıca Konservatuar eğitiminde yabancı dile gerekn önem verilmediği için Konservatuar mezunlarının doktora dolayısı ile Akademik kariyer yapamadığı, bunun sonucunda da Üniversitelerde bölüm başkanlarının hep Müzikoloji mezunları olduğu, Konservatuar mezunlarının sadece eğitmen olarak görev aldıkları da değinilen önemli konulardandı.
Süleyman Bey'in Atatürk ve Müzik adlı kitabı ve bu kitapta değindiği önemli konular çok hoşuma gitmişti. Kendisini bu kitabından dolayı kutladık.
O gece Samsun sahilde adeta bir istiridye konumundaki harika restoranda nefis balıklarla gezinin tadını bir kez daha çıkarttık.
Bir sonraki gün 19 Mayıstı ve biz Samsun'da bu törene katılacaktık.

21 Kasım 2014 Cuma

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Yoğun Çalışma Dönemlerinde Hastalıklar tehir edili...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Yoğun Çalışma Dönemlerinde Hastalıklar tehir edili...: Ege Üniversitesi Prof. Dr.Yusuf Vardar Mötbe Kültür Merkezinde 16 Mayıs 2011 tarihindeki Burcu Göker&Eric Jenkins konserinin ardından ...

Yoğun Çalışma Dönemlerinde Hastalıklar tehir ediliyor.

Ege Üniversitesi Prof. Dr.Yusuf Vardar Mötbe Kültür Merkezinde 16 Mayıs 2011 tarihindeki Burcu Göker&Eric Jenkins konserinin ardından Ege Üniversitesi konuk evine geldiğimizde yorgun ama bir o kadar da mutlu idik.
Ertesi sabah çok erken saatte önce İstanbul ardından Samsun uçuşu yapacaktık.O tarihlerde İzmir'den Samsun'a direkt uçuş yoktu. İstanbul Atatürk havalimanından aktarma yapacaktık. Bizi yoğun bir yolculuk bekliyordu. Aynı günün akşamı da Samsun 19 Mayıs Üniversite'sinde bir konser verecekti Burcu ve Eric.
Gece geç saat Konuk evine geldiğimizde Burcu sabahtan beri bir şey yemediklerini ve acıktıklarını söyledi. Burcu ve Eric konser öncesi yemek yemiyorlardı. Bu onların yıllardır uyguladıkları bir olaydı. Sahneye aç karnına çıkıyorlardı. Ya konser heyecanından veya başka sebepten yemek yemiyorlardı. Belki de tok karnına çalmak zor oluyordu. Ben bir enstrüman çalmadığım için olayı bilemiyorum.
Neyse biz Konuk evine gece yarısına doğru geldik ve civarda yemek yiyebileceğimiz bir mekan olup olmadığını sorduk resepsiyondaki görevlilere. Onlar her yerin kapalı olacağını söylediler bu saatte.Resepsiyon görevlilerinden biri Yemek Sepeti.comdan pizza ısmarlayabileceğini ama bunun da saat 24 de sona erdiğini belirtti. Saat 24 e 5 dakika vardı.Görevli genç bu 5 dakika içinde bize pizza ısmarladı. Gece yarısı gelen pizzayı Konuk evinin lobisinde yerden içeri konukevinde kalan ve gece dönen bir kaç kişi girdi. İnsanlar gece yarısı lobide tuvalet ve smokin torbaları, çiçekler arasında pizza yiyen 3 kişiyi görünce şaşkınlıklarını gizleyemediler.Gene şaşırtmıştık insanları.
Ertesi sabah erkenden bizi hava alanına götürecek rektörlük aracında düşündüm.
Burcu ve Eric Türkiyeye gelmeden bir gün önce ocağın üstündeki çaydanlık devrilmiş ve içindeki sıcak su bacağımı yakmıştı. Hemen gittiğim hastanedeki acil servis doktoru geniş boyuttaki bu yanığı pansuman yapmış, bandajlamış ve üstüne uzun bir süre bir şey değmemesi konusunda beni uyarmıştı.
Bu olaydan üç gün sonra Türkiye turnesi başlıyordu ve ben de onlarla birlikte gitmek zorunda idim. Ben bu yoğun günlerde bacağımı yanığımı unuttum. Doktorun söyledikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkmıştı. Bir iki gün yanık merhemi sürdüm o kadar. Biraz acıdı sonra unuttum yanığımı.

Ben yanığımı mühimsememiştim o da beni engellememişti.Daha sonra yanığımı göstermek için gittiğim aynı doktor izinin bile kalmamasına şaşırdı. Nasıl geçirdiniz bunu diye merak etti.
Yoğun yaşamın içinde hastalıklar da unutuluyormuş demekki.
Zaten Burcu'nun bir sözü var. Yoğun çalışırken hastalığımı tehir ediyorum diyor.
Uzun bir uçak yolculuğundan sonra Samsun Çarşamba Havaalanına indiğimizde bizi çok güzel bir Karadeniz serüveninin beklediğini tahmin ediyorduk.

19 Kasım 2014 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bir Sanatçı bundan başka ne ister.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bir Sanatçı bundan başka ne ister.: 2 Mayıs 2011 tarihli Newyork Carnegie Hall konserinin ardından Türkiye'ye gelen Burcu ve Eric'İ  5 Haziran 2011 tarihine kadar sü...

Bir Sanatçı bundan başka ne ister.


2 Mayıs 2011 tarihli Newyork Carnegie Hall konserinin ardından Türkiye'ye gelen Burcu ve Eric'İ  5 Haziran 2011 tarihine kadar sürecek yoğun bir konser turnesi bekliyordu.10 Mayıs  İstanbul Caddebostan Kültür Merkezinde başlayan bu maraton sırası ile şu şekilde devam etti.
10 Mayıs Caddebostan Kültür Merkezi,14 Mayıs Düzce Üniversitesi Ulusal Tıp Kongresi, 16 Mayıs İzmir Ege Üniversitesi,17 Mayıs Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, 20 Mayıs Antalya Akdeniz Üniversitesi, 21 Mayıs İstanbul Halis Kurtça Kültür Merkezi, 24 Mayıs İzmir Ekonomi Üniversitesi, 25 Mayıs İzmir Adnan Saygun Kültür Merkezi, 28 Mayıs Antalya Kültür Merkezi Aspendos Sahnesı, 5 Haziran Kıbrıs Bellapais Festıvali
Bu yoğun fakat bir o kadar da zevkli  geçen turnenin ardından Burcu ve Eric cd çalışmaları icin stüdyoya girmek üzere hemen Şikago'ya döndüler.
Gelelim konser izlenimlerimize. Bütün bu konserlerde Burcu ile Eric'in yanında olduğum için bütün izlenimleri yakından takip ettim. Bu turne sırasında bir çok teknik aksaklıkla karşılaştık. Bütün bu aksaklıkları bir tarafa bırakırsak bu konserler içinde en zevkli geçenler Üniversite konserleri idi. Son 6 yıldır Burcu ve Eric Türkiyede bir çok şehirde birçok üniversitede konser verdiler. Bu konserlerde herhangi bir sponsorumuz yok. Bir çok firmaya başvurmamıza rağmen sponsor bulamadık.ama bu durum bizi yıldırmadı. Üniversite konserlerinin yurt içi ulaşım ve konaklama giderlerini, konser verilen Üniversiteler karşılıyor. Bunun dışında Burcu ve Eric konserlerden ilave bir ücret almıyorlar. Burcu ülkesinde verdiği Üniversite konserlerinden ücret almıyor ve bu olayı Ülkesine  olan vefa borcunun bir  göstergesi olarak ifade ediyor. Arada Eric niye ben Türkiye'de hep bedava konser veriyorum diye soruyor ama bu sorunun cevabını alamayınca bir daha sormuyor. Gelelim Üniversite konserlerinin verdiği büyük onur ve zevke. Hergün bir başka şehre gitmek, o şehirde Üniversiteler tarafından büyük bir onurla karşılanmak, bir çok öğrenci ve öğretim üyesinin bulunduğu büyük salonlarda harika pianolarda konserler vermek, konserlerden sonra büyük bir coşku ile kutlanmak, ağırlanmak çok zevkli ve güzel. Gerçekten ülkemizin bir çok şehrinde bulunan Üniversiteler çok güzel konferans salonlarına ve harika pianolara sahipler. Tabii bu arada bunların olmadığı Üniversitelerimiz de var. Umarım en kısa zamanda o Üniversitelerimiz de salon ve piano sahibi olurlar ve Burcu ile Eric en kısa zamanda oralarda da konser verir. Ayrıca Burcu ve Eric özellikle Üniversite konserlerinde repertuar seçimlerinde şöyle bir sistem uyguluyorlar. Konserlerin birinci bölümü Klasik batı müziğinin hit olmuş eserlerinden seçiliyor. İkinci bölüm ise gidilen yörelerin yöresel müziklerinin keman ve piano için çok sesli uyarlamalarına ayrılıyor. Bu konserlerde yöresel türkülerin batı normlarına uyarlanmış  şeklini dinleyen izleyicinin coşkusunu yaşamak çok güzel. İşte bu güzel duygular Burcu ile Eric'i Türkiye'de daha çok Üniversitede konser vermeye yönlendiriyor.  Hergün bir başka şehirde, başka bir salonda ve müziğe susamiş gençlerimizle Burcu ve Eric'in yorumladıkları güzel ezgileri dinlemek harika oluyor.
2011 Yılı Türkiye turnemizi anlatmaya devam edelim.10 Mayıs Caddebostan Kültür Merkezi konserinden sonra 9 Eylül Üniversitesi konserinin iptal edildiğini söylemiştik. Bu arada Düzce Üniversitesinden gelen bir telefon programımızı  biraz değiştirmemize sebep oldu. 14 Mayıs günü Düzce Üniversitesinde gerçekleşecek bir Ulusal Tıp Kongresinde çalmak üzere davet ediliyorlardı Burcu Göker  ve Eric Jenkins , Gönül bağı ile bağlı oldukları bu güzel Üniversitenin davetine uyacaklardı elbet. 14 Mayıs sabah bizi evimizden alan Düzce Üniversitesi Rektörlük aracına bindiğimizde hepimiz çok eski bir dostumuzu , bir akrabamızı ziyaret edecek gibi mutlu ve heyecanlı idik. Düzceyi ,Üniversieyi ve oradaki dostlarımızı çok seviyorduk.
Harika bir konserden sonra gece evimize dönerken arabanın içinde yağan yağmura bakıp düşündüm. Ne kadar şanslı idik ve biz ne çok seviyorlardı.
Düzce Üniversitesi konserinden sonra sıra İzmir'de idi.
16 Mayıs 2011 Ege Üniversitesi konseri.. Burcu o gece konserde sahneye ilk çıkatığında dolu salonu görünce çok mutlu oldu ve böyle dolu salona çalmak ne onur verici bir olay diye mutluluğunu da belli etti. Bir sanatçıyı en çok mutlu eden olay dolu bir salona çalmak. Bu mutluluğu ben geçmiş deneyimlerimde çok iyi anladım.
Burcu ve Eric'in mutluluğu izleyiciye de yansıdı hemen ve o gece harika bir konser oldu.Konser arasında ise Burcu'yu çok büyük bir süpr,z belkiyordu. Newyorktan tanıdığı Birleşmiş Milletler Büyük elçimiz sırf Burcuve Eric'in konserini dinleyebilmek için dönüşünü bir gün geciktirmişve o gece salonda izleyiciler arasında idi. Konser arası Burcu'yu tebrik eden Büyük elçi beni de böyle bir evlet yetiştirdiğim için kutluyordu.
Bu çok onur verici ve görkemli konserin bitiminde tebrikler. tebrikler. Bu konseri düzenleyen Ege Üniversitesinden Arda Peksev Bey'i bu güzel organizasyonları için tekrar kutlamak istiyorum buradan.
Konser bitiminde bizi kaldığımız konukevine götüren rektörlük aracının şöförünün söylediğini de anlatmadan geçemeyeceğim. Bütün konser baştan sona izlediğini belirten Bey 'En çok Sarı gelin çalarken duygulandım ve ağladım.'diye beğenisini de dile getiriyordu.
Bir sanatçı bundan fazla ne isteyebilir.

13 Kasım 2014 Perşembe

12 Kasım 2014 Çarşamba

6 Şehirde 12 konserlik Türkiye turnesi başlıyor

Öncelikle yazıma eklediğim  fotoğrafı açıklayayım. 17 mayıs 2012 Samsun 19 Mayıs Üniversitesi konserinden sonra çekildi bu fotoğraf.
Uzun zamandı yazamadım. Belki de Carnegie Hall konserinden sonra Burcu Göker'in serüvenini yazmayı bıraktığımı düşünmüş olabilirsiniz.
Ne mümkün.Zira savaşımız son hızla devam ediyor. Ben yaşadıkça, Burcu çaldıkça devam edecek ve ben yazacağım.
2 Mayıs 2011 Newyork Carnegie  Hall konserinde kalmıştık.
1500 kişi arasından seçilip , Dünyanın en prestijli konser salonu olan Newyork Carnegie Hall'de konser verme hakkını elde eden Burcu Göker ve Eric Jenkins 2 Mayıs tarihindeki konserleri için çok güzel bir repertuar hazırlamışlardı. Türk besteci Ahmet Adnan Saygun'nun Demet adlı eserini de repertuarlarına katan ikili ,Newyork'taki Türk camiasının da katılımı ile çok kalabalık bir izleyici grubuna müzikleri ile ulaşmışlardı. Bu konserde beni en çok etkileyen Kanada Calgary'den Turgay bey ve eşi Nazan hanım'ın uzun bir yolculuğu göze alarak konsere gelmeleri oldu. Gene Burcu'nun çocukluk arkadaşı Eser Elemek eğitim yaptığı bir başka şehirden arkadaşlarını toplayıp konsere gelmişti.
Bu güzel izleyici grubu Burcu'yu ve Eric'i onore etmiş ve harikalar yaratmışlardı müzikleri ile.
Konserin gerek Amerika gerek Türk basınındaki yankıları da çok güzeldi.Bu  gazete küpürlerini dosyalayıp  sakladım.
Konserin ertesi günlerde Burcu ve Eric Türkiye'ye geldiler. Onları büyük bir konser turnesi bekliyordu.6 ili kapsayan 10 Mayıs 2011 de başlayıp 5 Haziranda bitecek büyük bir turne.Tam 12 konser vardı programlarında.
Bu konserler için harika bir de repertuar hazırlamışlardı. Luigi Dallapiccolo. C.Saint Seans,Karol Szymanowski,Kenneth Frozalle ve Nicolai Kapustin'n eserlerinden oluşan çok güzel bir repertuar.
Bu eserler arasında Saint Seans'in sonatına bayıldım. Dinlerken ruhumun kanatlanıp uçtuğunu ve taa yükseklere yükseklere gittiğini fark ettim.Bu eseri Burcu'dan bir kez daha dinlemek ne kadar çok isterdim.
İstanbul'a geldikten bir kaç gün sonra 10 Mayıs Caddebostan Kültür Merkezi konseri idi ilk konser. Jetlagın etkisini üzerlerin atmadan, dinlenmeden hemen konserler başayacaktı. Burcu ve Eric buna alışıktılar zaten.
C.K.M konseri çok güzel geçti. Ben konseri salonda balkonun en arka sırasında izliyordum. İzleyicinin Saint Seans'da aynen benim gibi gerilip gerilip birden aya kadar yükseldiğini hissettim.
Ben genelde konserlerde salonun en arka sıralarına oturup, dinleyicinin reaksiyonlarını izlemeyi çok seviyorum. Gene bu izlenimlerin arasında fark ettiğim bir olayı anlatacağım. En çok batı müziği hayranı izleyci bile Türk motifleri taşıyan bir eserde yerinde kıpırdamaya başlıyor. Bu da Türk motifleri taşıyan eserlerle ülkesinin  insanına ulaşmayı amaç edinen Burcu'nun ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
C.K.M konserinden sonraki ikinci konser 12 Mayıs'da 9 Eylül Üniversitesi Konseri idi. Ne yazık ki o günlerde vukubulan bir öğrenci kazası Üniversitenin bu konser etkinliğini bir süre sonraya ertelemesine sebep oldu. Bu konser yerine Burcu ve Eric Müzik eğitimi. yurt dışı sanat eğitimi konusunda bir söyleşi yaptılar öğrencilerle ve onların suallerini cevapladılar.
Bir sonraki konser 16 Mayıs Ege Üniversitesi konser idi. O konserden sonra hemen ertesi sabah Samsun'a uçacaktık.

20 Eylül 2014 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: 2 Mayıs 2011 Carnegie Hall Konseri

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: 2 Mayıs 2011 Carnegie Hall Konseri: Bugün Carnegie Hallde çalıyorlar Biraz evvel önceden yazdığım 5 blogu okudum. Yaşamımızdaki 6 yılı , 5 bloga sığdırmışım. Bu kadar bas...

2 Mayıs 2011 Carnegie Hall Konseri

Bugün Carnegie Hallde çalıyorlar

Biraz evvel önceden yazdığım 5 blogu okudum. Yaşamımızdaki 6 yılı , 5 bloga sığdırmışım. Bu kadar basit değildi herşey. Olaylar bu kadar kısa değildi. Bu 6 yılda çok zor günler geçirdik. Bazen ağladık beraberce. Bazen ümidimizi tamamen yitirdiğimiz anlar oldu. Ama bu 6 yıl , önce kızıma sonra bize sabretmeyi, kendine güvenmeyi, insanlari olduğu gibi kabul edip yargılamamayı ve hiç bir zaman amaçtan vazgeçmemeyi öğretti. Bir de ağacın en üst dalındaki meyvayı almayı planlayıp bütün çalışmalarını ona göre yapmayı öğretti. 6 Yıl içinde yaşadığımız zorlukları, karşılaştığımız kişileri, uğradığımız haksızlıkları, kıskançlıkları ve diger insani kusurları, karşılaştığımız teknik sorunları detaylı olarak anlatmıyorum. Zaten onları anlatsam Victor Hugo'nun Sefiller kitabı gibi 5 cilt olur. 
Bu arada geçmiş günleri anlatmaya biraz ara verip bugunden bir sey anlatmak istiyorum. Daha önce de yazdığım gibi bugun bizim için önemli bir gün. 2 Mayıs 2011. Bugün kızım ve pianisti Newyork Carnegie Hallde konser verecekler. Dün akşam Amerikanin bir başka şehrinden Newyorka geldiler. Bu konser salonunda çalmayı haketmek için geçen eylül ayından buyana büyük çalışmalar yaptılar. Görev yaptıkları Üniversitede 1500 kişi arasından seçildiler. Bir kaç eleme ve yarışma geçirdiler. Her zaman insanların arasında varolan bir takım ayakoyunları ile depreştiler. Zaman zaman üzüldüler ama yılmadılar. Bir ara ben de yanlarında idim. Olaylar benim bünyeme fazla ağır geldi ve rahatsızlandım. Ne de olsa artık ben onlar gibi genç değilim. Bütün bunlara rağmen onlar amaçlarından vazgeçmediler ve bugün o salonda çalacaklar. Konser repertuarlarını hazırlarken bir Türk besteciden de eser çalmak istediler. İşte bugün dünyanın en prestijli konser salonunda bir Türk yorumcu, bir Türk bestecinin eserini çalacak. Mutlaka bu ilk defa olmuyor ama Carnegie Hallde Türk yorumcunun Türk besteci çalması pek sık rastlanır bir olay değil. Bence bunu Türkiye'de birçok kişinin duyması lazım. Ama klasik müzk haberleri medyada fazla dikkat çeken haber olmuyor. Dolayısı ile bu konudan çok kişinin haberi olmuyor. 
Böyle bir günde kızımın yanında olmak ve bu konseri dinlemek çok isterdim ama yaşım, sağlık sorunlarım, maddi sorunlar benim Newyork gitmemi ve bu konseri o salonda izlememi engelledi. Dert etmiyorum. Zira konserden hemen sonra Türkiyeye gelecekler ve aynı hafta içinde İstanbulda aynı repertuarı çalacaklar. Bizde Carnegie Hallde dinler gibi dinleyeceğiz. Simdi onları bekliyoruz. Bu arada bir sey söyleyeyım. Kızımın Amerikalı Pianisti aynı zamanda iki yıl önce evlendiği eşi oluyor.
Yukarda bloguma eklediğim yazım 2 Mayıs 2011 günü Burcu Göker Carnegie Hall konserinde çaldığı gün yazılmıştı.Bugün 20 Eylül 2014 .aradan neredeyse 3.5 yıl geçmiş ve ne çok şey değişmiş Burcu'nun yaşamında. Bunları daha sonra paylaşacağım. 

18 Eylül 2014 Perşembe

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Carnegie Hall Konseri......

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Carnegie Hall Konseri......: Bir adır yazılarıma ara verdim. Bu arada Burcu geldi Amerika'dan. bir yılın birikmiş özlemi derken zaman çabuk geçti. Son hafta Amerika&...

Carnegie Hall Konseri......

Bir aydır yazılarıma ara verdim. Bu arada Burcu geldi Amerika'dan. bir yılın birikmiş özlemi derken zaman çabuk geçti. Son hafta Amerika'dan aynı orkestradan beraber çaldığı arkadaşı da misafirmizdi. Onları gezdirelim derken yazılar biraz ihmal edildi biliyorum.
Burcu ve arkadaşı Maenna'yı cumartesi günü yolculadık memleketlerine. Bugün kaldığım yerden Carnegie Hall konserinden başlıyorum anılarımı yazmaya.
Bu yazımda Nisan 2011 de Carnegie Hall konseri ile ilgili yazdığım blog yazımı paylaşmak istiyorum. O andaki sevincimi, ruh halimi yansıtması bakımından çok önemli benim için.

Carnegie Hall

Carnegie Hall
2 mayıs Newyork Carnegie Hall konseri afisi

1990 yılında başladığımız bu zorlu mücadelenin daha ilk yıllarında küçücük kızım bir yerlerde okuduğu dünyanın en prestıjli konser salonu Carnegie Hall yazısı üzerine 'BEN DE BİR GÜN CARNEGİE HALL' DE KONSER VERECEGİM' dedi.Biz daha ilk okula yeni başlamış, okumayı yeni sökmüş bu küçük , çelimsiz fakat yüreği dağlar gibi büyük çocuğun bu fikrini hic küçümsemedik, alay etmedik, gülmedik ve inandık. Ben , eşim ve ablası onun bir gün Carnegie Hall de konser vereceğine inaniyorduk. Bu isteğini gerceklestirmek icin ne kadar büyük mücadele verecegini, nelerle savasacagını tahmin bile edemiyorduk. Iktisatçı bır ailenin ikinci kızı olarak dünyaya gözlerini acan bu minicık kızın neler yapabileceğini , o kücücük cüsseden nasıl bu kadar büyük mücadelenın çıkabileceğini düsünemiyorduk bile. Ama inandik. 
Simdi 21 sene sonra 2 mayısta bu istegine kavusacak. Yanı 6 gün sonra 'Newyork Carnegie Hallde calacak. Bu 21 sene önce kurulmus bir düş değildi. Bu 21 sene önce küçücük bir kız tarafından planlanan bir gelecekti. 
Bugünlere gelebilmek icin ne kadar büyük mücadele verdiğimizi , nelerle karşılaştığımızı bu blogumda anlatmak istiyorum. 
Cünkü biz kızımla bu savasa beraber elele cıktık. O 8 yasında minicik bır kız ve ben annesı, Beraber cok uzun meşakkatli bir yoldan geliyoruz. Sizlerle bu uzun yolumu paylasmak istedim. Blog resmi olarak da Carnegie Hall afisimizi koydum. Ama yolun sonunda degiliz. Biliyorum önümüzde daha cok uzun bir yol var. Benimle geçtiğimiz yoldaki anılarımızı paylasmaya hazır mısınız

Nisan 2011 den bu yana benimle paylaşıyorsunuz bu zorlu yolculuğu. Daha bitmedi anlatacaklarım. Sanırım daha da bitmeyecek.Ama bir ara vereceğim bir süre sonra. Burcu Göker'in doktora alışı ile sonlanan bir ara. Ama her son bir yeni öykünün başlangıcıdır. Sağlığım ve ömrüm izin verdikçe yazacağım Burcu'nun hiç bitmeyen öyküsünü. Okumaya hazırmısınız benimle.....





19 Ağustos 2014 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kültür ve Turizm Bakanlığının Desteği

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kültür ve Turizm Bakanlığının Desteği: Thallesse'deki günlerimiz hızla geçiyordu. Bu günlerde bizi çok mutlu eden bir olay daha oldu.Burcu Calgary Üniversitesinde master yap...

Kültür ve Turizm Bakanlığının Desteği

Thallesse'deki günlerimiz hızla geçiyordu. Bu günlerde bizi çok mutlu eden bir olay daha oldu.Burcu Calgary Üniversitesinde master yaparken Calgary'de yaşayan bir Türk aile ona kol kanat germişti. Turgay Bey ve eşi Nazan Hanım.İşte Turgay Bey ve Nazan Hanım bir geziden dönerken sırf Burcu'yu görmek için Thallesse'ye uğradılar ve bir gece kaldılar. Bu bizi çok mutlu etti. Burcu ve Eric onları ebeveynleri gibi seviyorlardı. Ben de Calgary ziyaretimde tanışmıştım. Hatta beni havaalanından karşılamaya Turgay Bey gelmişti. İnanılmaz samimi ,dost bu ailenin bizi ziyaret etmesi mutluluğumuzu katlamıştı adeta.
  Konserler, dost ziyaretleri, arkadaş toplantıları, geziler derken sayılı günler çabuk geçti. Dönerken hafızamda o kadar çok anı biriktirmiştim ki.
Uzun bir süre kalmıştım Amerika'da.Artık Türkiye'ye dönüş zamanı idi. Dönmek ve mayıs ayında Türkiye'ye konser vermek üzere gelecek Burcu ve Eric için çalışmak zorunda idim. Zira bu konuda tüm iş bana düşüyordu.
  Bu arada Burcu bu kadar yoğun çalışmalarının arasında boş durmuyor ve bir çok yere yazarak Carnegie Halla konserini duyurmaya çalışıyordu.Genç bir Türk sanatçısının dünyanın en prestijli Konser salonunda açalma hakkını elde etmesi pek küçümsenecek bir olay değildi. Ne yazık ki basın kuruluşları pek haberdar olamıyordu bu duyulası haberlerde. Ülkem insanın ihtiyacı vardı bu güzel ve onur verici haberlere.
  Bu arada bir gün ben Türkiye'ye döndüm. Amerika'ya gidiş çok zevkli ve umut doluyud. Çocuğunu görmenin mutluluğu.Oysaki dönüş biraz hüzünlü idi. Evladından ayrılmakzordu. Ama bu sefer çok mutsuz değildim . Nasılsa Burcu birkaç ay sonra gelecekti. Ülkemde verdiği konserler kendi halkınına müziğe ile ulaşmanın onurunu taşıması bakımından Burcu'yu çok mutlu ediyordu ama beni evladımı daha fazla görme imkanı sağladığı için daha çok mutlu ediyordu.
  Ben ülkeme dönüp jetlagın etkisni üzerimden attıktan sonra yoğun çalışmalara başladım. Zira Burcu ve Eric 10 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında 12 konser gerçekleştireceklerdi ve bu konserlerin tanıtımı, basın duyuruları, bilet ve davetli olayları tamamen benim omuzlarımda idi.
   Türkiye'ye döndükten sonra duyduğum bir güzel haber de Burcu'nun Carnegie Hall konseri duyuruları için yaptığı çalışmaların aldığı olumlu sonuçlar oldu.Burcu yaptığı duyurularla çok ses getirmişti. Öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı konuya güzel yaklaşmış ve bir basın bülteni ile Burcu Göker'in Kültür Bakanlığı desteği ile Carnegie Hall'de ve Türkiye'de konser vereceğini duyurmuştu.
  Bize çok onur veren bu basın bülteni hakkkında sonra çok düşündüm.Basın bültenini okuyan kişiler Burcu ve Eric'in kendi yol paralarını karşılayarak bu konserler için geldiklerini. çoğundan hiçbir ücret almadan sadece ağırlanarak gerçekleştirdikleri  bu konserlerin tüm giderlerini kendi mütevazi öğrenci bütçelerinden karşıladıklarını biliyorlarmıydı acaba. Bir konser yapmak ne demek.
  Sadece Antalaya Aspendos Sahnesi Konseri için iki kere Antalyaya gittim. yol parası, ikamet ücretleri. Konser salonunun kirası, afişler, tanıtımlar, gazete ilanları .Bütün bu fahiş ücretler bizim cebimizden çıktı.Konser için gelen sanatçıların uçak ücretleri, otel paraları, masrafları , daha neler neler.
  Gene de Kültür Bakanlığının bu desteği bize onur vermişti.  Bu bizim ilk defa bir Devlet kuruluşundan gördüğümüz destekti.
  Kültür Bakanlığının Basın bültenin etkisi mi desem, yoksa Burcu'nun ve benim günlerce yazıp çizmelerimiz mi desem Türk basını çok ilgi gösterdi bu konsere.Her gün birçok gazetede çıkan haber sesimizi duyurmaya yetecekmiydi.
  Burcu'nun bir sözü ile bitireyim yazımı. Klasik Müzikçilerin de pop müzikçiler kadar tanıtılmaya hakkı olduğunu söylemişti.Burcu. Yoksa bir başka sanatçı mı söylemişti.?

17 Ağustos 2014 Pazar

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Carnegie Hall Konseri Afişi için çekim yapılıyor.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Carnegie Hall Konseri Afişi için çekim yapılıyor.: Günler hızla geçiyordu. Bir gün Burcu heyecanla geldi. Bu hafta Carnegie Hall konserinin afiş ve tanıtımı için fotoğraf çekimi yapılacak d...

Carnegie Hall Konseri Afişi için çekim yapılıyor.

Günler hızla geçiyordu. Bir gün Burcu heyecanla geldi. Bu hafta Carnegie Hall konserinin afiş ve tanıtımı için fotoğraf çekimi yapılacak diye anlatıyordu.
Afişte kullanılacak resim çok önemliydi. Hanımlar için özellikle. Çünkü kuaföre gidersiniz harika bir saç yaptırırsınız ve resim çekilir çok kötü bir sonuç verir. Ayrıca fotoğraf çekimi için de Üniversite çok iyi bir fotoğrafçı ile anlaşmıştı ve çekim bir kere yapılacaktı. Beğenmediğinde tekrar çekilme şansı yoktu.
Burcu ile düşündük , tanıdığımız iyi bir kuaför  de yoktu Thallesse'de. biz böyle endişe ile düşünürken dertleştiğimiz bir arkadaşımız olaya çözüm buldu. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim elemanlarından  Bulut ailesi aynı sitede bize komşu oturuyordu. Ailenin genç hanımı Elçin Bulut Hanım 'Ben Burcu'nun saçını ve makyajını yaparım.'diye bir teklifte bulundu. Hanım kızımızın zevkini uzun zamandır takdir ediyordum. Onun Burcu'nun saçını yapacak olması içimizi rahatlattı.
Çekim günü sabah erkenden çalışmaya başladık. Bir gün önceden dolaptan çıkardığımız tuvaletler arasından seçtiğimiz kıyafeti ütüledik.Elçin Hanım Burcu'nun saçını ve makyajını yaptı, hakikaetn çok güzel oldu.
O gün hava epey soğuk ve yağmurlu idi. Neyse ıslanmadan ve Burcu'nun saçını bozmadan çekimin yapılacağı Üniversitenin büyük konser salonuna vardık. Çekim süresince ben heyecanla gelişmeleri izledim. Elçin Hanım saçta ve makyajda oluşacak bir bozulmayı anında düzeltmek için hazır bekledi. Burcu çok rahattı.
Çekim bittiğinde kahvelerimizi içerken neticenin güzel olması için dua ediyorduk bir yandan da.
  Daha sonraki günler Elçin Hanım ve gene aynı sitede oturduğumuz Evren Hanım , Burcu ve ben çok güzel geziler yaptık. Aynı sitede bir çok Türk aile oturuyordu. Hepsi genç olan bu aileler ki genelde bir karı kocadan müteşekkildirler,Üniversiteye YÖK bursu ile gelmiş Öğretim elemanlarıydı. Hepsi Türkiye'nin bir çok yöresindeki Üniversitelerde görev yapan genç çiftler burada bir araya gelmiş ve uzak bir diyarda yalnız yaşamanın duygusu ile birleşmişlerdi.
O genç ailelerle çok güzel günler geçirdim. Öylesine yoğun bir dostluk ilişkimiz vardı ki kendimi hiç ülkemden uzak hissetmedim.
Kah ben onlara Kuru fasulye Pilav partileri yaptım, kah onlar beni arabaları ile göl kıyısına gezmeye götürdü. Başım sıkıştığında ilk onların kapısını çaldım ve hep yardım ettiler bana.
Bu yazımda hepsini sevgi ile hatırlıyorum.Haftada bir gün gidilen meyve sebze pazarından aldığımız toptan gıda maddelerini paylaşırken yaşadıklarımızı unutamıyorum. Bu kadar genç insanın arasında yaşımı , dertlerimi unutmuştum.
Bu benim için çok büyük bir şanstı. Zira Paris'te yaşarkende hep genç Doktora, master öğrencileri arasında geçti yaşamım.Hiç yaşlandığımı anlayamadım. Taki Türkiye'ye dönüp romatizmalar,kireçlenmeler başlayınca,'İşte dedim zaman geldi.'

14 Ağustos 2014 Perşembe

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu gene azmini ve mücadele gücünü göstermişti.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu gene azmini ve mücadele gücünü göstermişti.: Noel sabahı verilen hediyelerin  hepsi birbirinden güzel ve düşünerek alınmış nesnelerdi. Noel  ertesi güzel, eğlenceli aile toplantıların...

Burcu gene azmini ve mücadele gücünü göstermişti.

Noel sabahı verilen hediyelerin  hepsi birbirinden güzel ve düşünerek alınmış nesnelerdi. Noel  ertesi güzel, eğlenceli aile toplantılarına katıldık. Yılbaşı gecesi  kutlaması ise noel kadar şaşaalı değildi. Gene de güzel bir gecenin ardından artık Thallesse'ye dönüş günümüz gelip çatmıştı.
Geldiğimiz gibi Portage Şikago, Panama City ve nihayyet Thallesse. Gene Şikago'da Embasy Suit'te bir gece kaldık ve yorgun ama mutlu evimize vasıl olduk.
Curuise gemisi, arkadan Portage noel gezisi oldukça uzun sürmüştü. Ben Amerikaya geleli neredeyse 3 hafta olmuştu ve ancak evimize uzun süre kalmaya gelmiştik.
Thallesse'de bizi ılık bir hava ve bir sürü sorun karşıladı. Daha önceki yazılarımda Mayıs ayında Burcu ve Eric'in Newyok Carnegie Hall konser salonunda bir konser vermek için yarışma kazandıklarından bahsetmiştim.Burcu ve Eric 1500 kişi içinden bu konser hakkını kazanmışlardı ama bu konseri engellemek isteyen bir grup insan vardı. Dünyanın her yerinde insan ve özellikleri aynı. Alt oyma , ayak kaydırma heryerde mevcut.
 Burcu da bu güzel gezi günlerinde bir yandan da arkalarından konserin gerçekleşmemesi için ayak oyunları kuran kişilerle mücadele etmek zorunda kalıyordu. Eric belki Amerikalı olduğu için, belki de karekter özelliklerinden Burcu kadar hırslı değildi. Zaten Carnegie Hall konseri de Burcu'nun mücadele edip kazandığı bir olaydı. Eric'e kalsa belki de yarışmaya bile girmezdi.
 Ben de bu oyunlardan çok etkilenmiştim. Bir yandan mutlu geziler yapıyor bir yandan da bu cennet gibi yerlerde alt oymaların yarattığı mücadelenin sıkıntısı ile başetmeye çalışıyorduk.
  Bir ara ben o kadar etkilendim ki ufak bir rahatsızlık bile geçirdim. İnsanın çocuğunun büyük bir mücadelede olması ve kendisinin elinden bir şey gelmeden sadece seyreder durumda oluşu çok can sıkıcı.
  Nihayyet Thallesse'ye döndük ve bu süre zarfında da Burcu zaferini kazandı. Çevresindeki kötü niyetli kişilerin amaçları gerçekleşmemiş ve Burcu ile Eric'in başarılı konserinin planını kimse engelleyememişti.
  Bu her zamanki gibi Burcu'nun azminin, mücadele gücünün büyük zaferi idi.
  Şimdi bizi Thallese'de yoğun günler bekliyordu. Bir yandan Burcu doktorası için çalışmalarına devam edcek. bir yandan Eppes Quarted konserlerini gerçekleştirecek. bir yandan mayısta gerçekleşecek konserin repertuarını hazırlayacaktı.Bu arada konserin afişleri için resim çekimi ve diğer tanıtım çalışmaları yapılacaktı.
  Ocak ayı çok yoğun başladı. Konserler, çalışmalar, Bu arada Burcu civar orkestralarda da konserlerde görev alıyordu. Bu hem mesleki açıdan hem de maddi açıdan büyük bir destek oluyordu Burcu'ya.Bu civar bölgelerdeki orkestra konserleri benim de çok hoşuma gidiyordu. Benzin parasını , diğer masrafları karşılayan orkestra ayrıca kalan sanatçılara en lüks otelllerde konaklama da temin ediyordu. Konser başlamadan zarf içinde alınan yüklü bir kaşe ücreti de bütün bunlara eklenince konserin değmeyin keyfine.
  Beni de böyle bir kaç konsere götürdü Burcu. Kaldığımız oteller çok lüks, konserler çok kaliteli ve konser sonrası verilen davetler çok görkemli idi. Ayrıca Burcu konser provasında iken ben bulunduğumuz şehri gezip dolaşıyordum. Hakikaten çok zevkli bir olaydı.

13 Ağustos 2014 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bir Noel hatırası

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bir Noel hatırası: O gece trenden inip eve gidene kadar Portage'de evlere bakmaktan şaşkına döndüm. Daha önce bir kaç kez gitmiştim Portage'ye. Eric&...

Bir Noel hatırası

O gece trenden inip eve gidene kadar Portage'de evlere bakmaktan şaşkına döndüm. Daha önce bir kaç kez gitmiştim Portage'ye. Eric'in ailesinin oturduğu bu şirin Amerkan kasabası bana bir tatil yöresini anımsatmıştı yaz aylarındaki gidişlerimizde. Oysa şimdi karlar altında , harika süslenmiş evleri ile adeta bir masal  beldesini anımsatıyordu.
  Eric'in ailesinin oturduğu eve girince şaşkınlığım daha da arttı. Bütün ev irili ufalı süslü çam ağaçları ile donatılmıştı. Evde hiç normal ışık yanmıyordu.Bütün ev noel süsleri ile ışıklandırılmıştı.Evdeki bütün sehpaların, masaların üzerinde çeşit çeşit yemişliklerde çikolatalar, çikolatalı kekler vardı. Bu keklerin , çikolataların hiç tükenmediğini ve devamlı her geçen bir avuç aldığı halde hep dolu olduğunu gördüm daha sonraki günlerde. Sanki tılsımlı gibi çikolata tasları boşalmıyordu. Daha sonra günlerde  bir sabah erken oturmuş bilgisayarda bir şey yazıyordum. Birden dikkatimi çekti. Pamela elinde büyülk bir torba bütün çikolata taslarını dolduruyordu sırası ile. İşin tılsımı bu imiş.
  Bana gene yandaki Komşularının büyük evi ayrılmıştı. Bu koca malikane gibi evde tek başıma kalırsam korkabileceğim düşünüldüğünden Burcu da benimle kalacaktı. Daha önceki yazılarımda bu büyük ve harika evden bahsetmiştim.
  Eşyalarımızı kalacağımız eve bırakıp Pamelalara geçtiğimizde harika bir masanın bizi beklediğini gördüm. Nefis bir noel tatli bizi bekliyrdu anlaşılan.
  Günler birbiri adına hızla geçti. Önce Noel, sonra yılbaşı kutlamaları.Noel kutlamaları Amerikan ailelerinde yılbaşı kutlamalarından daha görkemli geçiyor. Bunu bu gezimizde bir kez daha anladım. Noel gecesi bütün aile toplandı Eric'lerin evine. Büyük babalar ,teyzeler, anneanneler,halalar, bütün gençler. neşeli harika bir noıel yemeği oldu. Ertesi sabah erkenden  Burcu beni uyandırdı. Kahvaltıdan önce hediyelerimizi açacağız sonra kahvaltı edilecek dedi. Ben kalktım giyindim. yandaki eve geçmek üzere aşağı kata inip sokak kapısını açacaktım ki Burcu'nun bağırması ile durdum.Anne dur kapıyı açma. dışarda karla kaplı kapı diyordu Burcu.Meğer gece o kadar çok kar yağmış ki kapıyı ötmüş. Yukarı kata çıktık, pencereden baktığımızda Eric ve kardeşinin ellerinde kazmalarla kapının önündeki karları kürediklerini gördük. Epey bir çalışmadan sonra sokak kapımız açıldı ve yan eve geçebildik.
  Noel ağacının etrafında toplanmış aile bireylerini gördüm salona girince. Büyük küçük herkes devasa ağacın etrafındaydı. Ağacın altında da yüzlerce hediye vardı neredeyse. Biz de ilk geldiğimiz günlerde aldığımız hediyeleri koymuştuk ağaç altına.Pamela ve çocuklar ağaç altına oturdular ve sırası le paketleri ellerine alıp üstündeki isimlere göre sahiplerine vermeye başladılar. Çok uzun süren , eğlenceli bir dağıtımdan sonra herkes ellerinde bir sürü paket  kahvaltı masasına giderken çok mutluydu.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kendimi Dr. Jivago Filminde hissettim.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kendimi Dr. Jivago Filminde hissettim.: Ertesi sabah karlı bir Şikago sabahına uyandık. Otel çok rahat ve lükstü. Zaten Embasy Suit hakikaten çok üst kalitede bir otel. Suit şekl...

Kendimi Dr. Jivago Filminde hissettim.

Ertesi sabah karlı bir Şikago sabahına uyandık. Otel çok rahat ve lükstü. Zaten Embasy Suit hakikaten çok üst kalitede bir otel. Suit şeklindeki odalarında ailelerin kalması ve rahatı için her türlü gereksinim karşılanmış durumda. Otelin odaların tam ortasında, aşağıda büyük bir lobisi var. sabah kalvaltısı ve akşam üzeri drinkleri burada yapılıyor. Ayrıca diğer zamanlarda da oturmak ve lobide çalan piyanoyu dinlemek de mümkün. Kahvaltılar sanki binbir çeşidin bulunduğu bir şölen adeta.Tabii drink saatleri de öyle. Boğazına çok düşkün Amerikalılar burada yiyor da yiyor. Suitler çok rahat. Yataklar duble. Tam obez Amerikalılara göre. Oturma bölümü, çalışma masası. ufak çay kahve mutfağı, ütü masası bile var suitlerde.
Bu kadar lükse pahalı mı. çok değil. Tam Şikago merkezde olan ve heryere çok yakın Hilton oteller zincirinin bir parçası olan bu otel çok pahalı değil. Eğer pahalı olsa çoluk çocuk Amerikan aileleri buraya pek gelemez. Ben daha önce gelişimde de Pamelaya sormuştum. Zira iki kişilik odaların 700 dolar falan olduğunu okumuştum resepsiyonda. Pamela bana erken rezervasyon yaplıırsa, belli indirim kuponları uygulanırsa, bazı ucuz dönemler seçilirse çok uygun fiyata kalınabileceğini söylemişti bu otelde. Anlayacağınız Amerikalılar işini biliyor.
Şikago tern istasyonuna varınca kalabalığı görüp ürktüm. Herkes bizim gibi noel tatiline gidiyordu ve inanılmaz bir insan kalabalığı vardı. Bütün bu  kalabalığa rağmen iyi bir organizasyonla yorulmadan trenlerimize bindik. Tren hareket edip Şikago'dan yavaş yavaş uzaklaşınca kendimi Dr. Jivago filminde gibi hissettim. Tren bembeyaz karla kaplı ıssız yerlerden geçiyordu. İnanılmaz zevkli bir yolculuktu.Kahvelerimiz elimizde sıcak trende Burcu ile sohbet ederek bu karlı manzarayı seyretmek çok zevkliydi.
 Aylardan aralık olduğu için varacağımız istasyona varmadan hava karardı. Nihayyet Protage'ye yaklaştığımızı Eric müjdeledi.Tren istasyona girdi. Biz bavullarımızla iniş kapısının önünde bekliyoruz. Tren durup kapı açılınca önce dışardaki bembeyaz karı, daha sonra trenin öninde başlarında kürk iağkaları üstlerinde yakaları kürklü gocukları ile adamları gördüm. Eric önce indi. Ben kapıya yaklaştım. O sırada trenin basamağının önüne ek bir basamak kondu adamlardan biri tarafından. Gocuklu, kğrk şapkalı adamlardan biri elimden tuttu ve bir kraliçe indirir gibi beni trenden indirdi.İşte o zaman hakikaten Dr.Jivago filmindeyim dedim.Karlarla kaplı bir istasyon, kürk şapkalı adamlar, trenin önüne konulan basamak ve yüzüme çarpan buz gibi hav. Dışarsı kimbilir eksi kaç derece idi.Elimden tutup indiren adamın yüzüne baktım. Kürk şapkasının altındaki bu yüz bana hiç yabancı değildi. Beni trenden indiren Eric'in baası Bopdu. Bugüne kadar hep yazlık giysi ile gördiğim Bop'u tanımamıştım. Diğer şapkalı adamlar da bizi karşılamay gelen Eric'in kardeşleri ve tanıdıkları idi. Bu harika karşılama töreni beni çok duygulandırdı.
Anlaşılan çok güzel bir noel tatili bizi bekliyordu.
Arabalara binip hareket ettiğimizde eve gidene kadar geçtiğimiz yoıllarda gördüklerim tam bir masal aleminde olduğum hissini yaşattı bana. Bütün evler birbirinden çok farklı şekilde süslenmiş, ışıklandırılmıştı. Sanki bir yarışma vardı. Engüzel noel süslemesi yapılan ev seçilecektı sank.Gerçekmiş. Hakikaten Portage'de en güzel süslenen ev seçilecekmiş. Bunu daha sonra öğrendim.
Bu çok güzel noel anılarım uzayacak sanırım. Devamı bir sonraki yazımda.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kar ve buzla kaplı Şikago'da Noel süslemeleri şaha...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kar ve buzla kaplı Şikago'da Noel süslemeleri şaha...: Gemi yolculuğumuz sırasında görevlilerden birine sordum. Gemideki 2000 personel arasında Türk varmı diye.Metin bey diye bir personel olduğ...

Kar ve buzla kaplı Şikago'da Noel süslemeleri şahane idi.

Gemi yolculuğumuz sırasında görevlilerden birine sordum. Gemideki 2000 personel arasında Türk varmı diye.Metin bey diye bir personel olduğunu söyledi görevli. Ne tuhaftı. Ülkemizden bu kadar uzakta 3 Türk aynı gemide buluşmuştuk. Dünya gerçekten çok küçüktü.
Kamarama geldiğim zaman yatağın üstünde bir tabak çikolata ile kaplı çilek ve çiçek buldum.bir de kart tabii. Bu çok şık jest gemide görevli Metin Bey'in hediyesi idi. O da aynen bizim gibi gemide Türk yolcu olup olmadığını araştırmış ve bizim ismimizi görünce kamaramıza bu güzel jesti göndermişti. Tabii güzel dilekleri içeren bir kart ile. Ertesi gün çay salonunda iken yanımıza çok şık bir beyefendi geldi. Kendisini takdim etti. Gemide ikinci kaptan olarak çalışan  Metin Bey..Biz onu tanımaktan çok mutlu olduk. 20 yıldır bu gemilerde görevli olduğunu anlatan bu zarif beyefendi ile güzel bir sohbet ettik.
Yolculuğumuz bittiğinde Jacsonwille'de gemiden çok güzel anılar ile ayrıldık.Gerçi Eric deniz tutmasından biraz perişan olmuş ve yolculuğunun büyük bölümünü Dramamin alarak ve uyuyarak geçirmişti.
Jacsonwille'den evimize doğru yola çıktık. Bu benim Burcu'nun Thallasse'deki evine ilk gidişimdi.Zatan pek fazla da kalamayacaktık.Bir kaç gün sonra noel kutlamaları için Eric'in ailesinin bulunduğu Şikago Portage'ye doğru uzun bir yolculuğa çıkacaktık.
  Burcu' ile Eric'in beraber oturduğu ev Thalllese'de Thallewille adlı bir sitede idi. İki katlı evlerin olduğu bu site oldukça geniş bir alana inşa edilmiş , evlerin arasında yüzme havuzu, tenis kortu ve diğer sosyal tesisleri de olan bir yerleşim yeri idi. Şehir merkezine çok yakındı ama hep araba ile gidiyorduk merkeze.
  Evler çok yeni değildi ama şirin ve kullanışlı idi. Her dairenin merdiveni ayrı .önden ve arkadan girişi vardı. Dairelerin salonun önündeki küçük balkonda sincaplar dolaşıyordu.Evden de sadece yeşil alan gözüküyordu. Evler öyle inşaa edilmişti ki birbirlerini görmeyecek şekilde idiler. Kısacası rahat ve şirin bir evdi.
 Bir kaç günümüz yerleşmekle geçti. Bir sabah gene yola çıktık. Thallese'den Panama City'ye araba ile gidecek, bir gece orada otelde kalacak ve ertesi sabah Şikago uçağına binecektik. Panama City Obamanın da tatil yaptığı çok lüks bir tatil merkezi. Panama City'de kalacağımız oteli görünce hayran oldum. Okyanus kıyısında çok lüks bir oteldi. Zaten Amerika'da oteller hakikaten çok lüks. Adeta bir daire büyüklüğündeki otel odalarında her türlü ihtiyacı karşılayacak şey var.
  Çok güzel bir dinlemenin sabahı Şikago uçağına bindik. Hakikaten Amerika çok büyük bir ülke. Bir yerinden başka bir yerine gidiş saatler alabiliyor.
   Thallesse, Panama City güneyde olduğu için hava aralık sonu olmasına rağmen sıcaktı. Şikago ise kuzeyde. Biz ılık bir sonbahar havasından Şikagoda karlı buzlu bir kış havasına indik.İnanılmaz bir hava değişikliği vardı. Noel için süslenmiş , karlı Şikagoyu görünce kışın varlığını bir kez daha anladım. Şikagoda bir gece kalacaktık. Ertesi sabah bizi Portage'ye götürecek trene binecektik. Şikagoda daha önce kaldığımız Embasy Suit adlı otelde yerimiz ayrılmıştı. Şehirin içinde olan ve Hilton oteller zincirinin bir uazntısı olan otel, noel tatili için gelen turistlerle tıklım tıklım dolu idi. Otel çok lükstü ve pencerelerinden bile Şikago'nun güzelliği görülebiliyordu.
  Ben yorgundum. Odamda kalıp dinlenmeyi tercih ettim. Burcu ve Eric dışarı çıkıp gezmek ve Şikago'nun noel için süslenmiş sokaklarında resimler çekmeyi tercih ettiler. Ben odamda dinlenirken bir süre sonra Burcu geldi.Dışarda her tarafın buz ve kar olduğunu ama şehir merkezine kurulmuş dev çam ağacının çok güzel olduğunu anlatıyordu.
  Yarın bizi çok uzun bir yolculuk bekliyordu. Bu havada  bu uzun yolculuk hakikaten büyük macera idi.Şikago yolculuğumuzu bir sonraki yazıma bırakıyorum.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Zenginlikle Fakirliğin yanyana olduğu Nassau Adası...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Zenginlikle Fakirliğin yanyana olduğu Nassau Adası...: Fırtına sebiyle Key West limanına girememiştik ama Bahama adalar topluluğundan Nassau adasına yanaşabildik.Aynen yabancı bir ülkeye giriş ...

Zenginlikle Fakirliğin yanyana olduğu Nassau Adası

Fırtına sebiyle Key West limanına girememiştik ama Bahama adalar topluluğundan Nassau adasına yanaşabildik.Aynen yabancı bir ülkeye giriş yapar gibi bu adaya giriş yaptık. Oysaki Ada A.B.D ne aitti. Adada kalacağımız süre belli idi ve bize gemiden inmeden görevliler tarafından Adanın çok ilkel olduğu ve belli yerler dışında bir şey yiyip içmemizin sağlığımız açısından mahzurlu olduğu uyarısı yapılmıştı.
Adaya indiğimizde iskelenin çıkışında çok eski minübüslere rastladık. Bizim ülkemizde 30 yıl önceki eski dolmuşları andıran bu vasıtalar yanlarında yaşlı, pejmurde kılıklı şöförleri ile gemiden inenleri bekliyordu.Bizim gibi bir Amerikalı aile ,ile hemen orada anlaşıp bir minubus şöförü ile pazarlığa başladık . Bize adayı gezdirecekti. Bu adanın en önemli tesisi içinde dünyanın en büyük akvaryumunu da barındıran Atlantis Resort idi.Zaten bu tesisten başka bir şey olmadığını da gezdiğimizde anlayacaktık.
Hakikaten Ada çok fakir ve ilkeldi. Ada halkı çok eski evlerde yaşıyordu. Adada bir tane bile elle tutulur kafe, restoran göremedik. Aylardan aralıktı ve adanın harika plajlşarına da gidecek hava yoktu.
Zavalılı şöförümüz ıhlaya zıhlaya giden çok eski minübüsü adanın bozuk yollarında götürmeye çalışırken bir yandan da bize adasını anlatıyordu. Bizi tarihi bir mekan diye götürdüğü tepede bir kaç savaş kalıntısınıa rastladık. Bize de onu kırmamak için çok önemli bir olay görmüş gibi resim çekiyorduk.Bu arada bize hatıralık eşya alıp almak istemediğimiz sordu. Biz de adaya ait hatıralık eşya almak istediğimiz söyledik. Bizi çok zavallı bir barakaya dükkana götürdü. Dükkanda bir kaç eski taş , bir iki deniz kabuğu ve ada kadınlarının yaptığı ilkel bazı örme şeyler vardı. Gördüklerimiz karşısında çok etkilenmiştik. Zavallı dükkan sahibi adama yardım etmek için bir şey almak ,istedik ve alacak elle tututlur bir şey bulamadık.
  Biraz adayı gezdikten sonra harika görkemli bir tesisi önünde durdu pejmurde arabamız. Biraz önce gezdiğimiz yerlere hiö benzemeyen harika bir tesisti burası. Şöförümüz 'İşte burası AtlantisResort.'dedi. Arabadan inip yürüyerek tesie girdik. Gördüğümüz ihtişam karşısında etkilendik. Yaklaşan noel sebibiyle her yer devasa çam ağaçları ile süslenmişti. Uzun bir süre hayran hayran tesisi gezdik, resimler çektik. Böylesine zavallı bir adada fakirlikle zenginliğin bu kadar yanyana duruşu bizi şaşırtmıştı. Fakirlik daha fakır, zenginlik daha zengin gözüküyordu yanyana.
  Atlantis'te dünyanın en büyük akvaryumunu gezdik. Bütün deniz mahlukatı vardı akvaryumda. Bol bol resim çektik. Bizim gibi gezen bir çok kişi vardı. Atlantisin yakınında harika yapılmış oteller rezidanslar gördük. Bir çok zengin kişi buralarda gelip ev sahibi olmuşlar ve ada halkından ayrı refah içinde yaşıyorlardı.
  Atlantisten çıkışta şöförümüzü kapıda bizi bekler bulduk. Dönüş yolculuğumuz kısa sürdü.Gemiye girerken adada hiçbir şey yemediğimizi fark ettik. Bize verilen uyarıya uymuştuk.Gemide bizi harika açık büfeler, yemekler , pastalar bekliyordu nasılsa........

3 Ağustos 2014 Pazar

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Gemide yaşam harika

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Gemide yaşam harika: Güvertede yapılan bu tatbikat sırasında Titanik gemisini hatırladım. İlk seferinde Okyanus'ta batan ve bir çok kişiye mezar olan o gör...

Gemide yaşam harika

Güvertede yapılan bu tatbikat sırasında Titanik gemisini hatırladım. İlk seferinde Okyanus'ta batan ve bir çok kişiye mezar olan o görkemli gemi geldi bir an aklıma.Ama biz Okyanusu geçmeyecektik. Güzergahımız kıyıdan kıyıdan Bahama adalarına kadar inmek ve geri dönmekti. Bir haftalık bu turda bir çok da iskeleye uğrayacaktık.
Gemi hareket ederken güverteye çıktık. resimler çektik. Daha sonra bu görkemli gemiyi gezmeyi düşündük. Bu arada da karnımızın acıktığını farkettik. Yolculuk sırasında gemide bulunan bütün yiyecek ve içeceklerin ödediğimiz fiatın içinde olması bizi çok mutlu etmişti.
Gemi çok büyüktü. 3000  kişinin yolculuk yaptığı gemide sanırım bir o kadar da personel vardı.Gemide katlar arasında bir çok asansör bulunuyordu. Üç kat sadece kamaralara ayrılmıştı. En üst katlarda lokantalar, yüzme havuzu, açık kafe ve gazinolar bulunuyordu. Aşağı katlarda ise sinema salonu, tiyatro gösteri salonu, kumarhane, çeşitli dinlenme ve çay salonları vardı. Bir kat sadece alışveriş için mağazalara ayrılmıştı.İnanılmaz kıyafetlerin, mücevherlerin olduğu katta indirim de mevcuttu. Daha sonraki günlerde gelip buradan alışveriş yapabilirdik.
Karnımız açıktı dedik ama seçenek o kadar fazla idi ki biz karar veremiyorduk yemek için. 24 saat açık olan yeme bölümleri, çeşitli fest foodlar, italyan mutfakları, Japon mutfakları gibi.dünyanın bir çok ülke mutfağını ihttiva ediyordu. sadece  suşi için bile ayrı bir servis bölümü vardı.
Çay , kahve , meşrubatın bedava olduğu gemide sanırım içki ayrı ücrete tabii idi.
Karnımzı doyurduktan sonra biraz kamaralarda istirahat etmek için çekildik.Akşama doğru çay salaonunda buluştuk. Gemide herkes yiyip içip eğleniyordu. Bir de tabii harıl harıl kumar oynuyorlardı.
Akşam yemekleri herkesin kamara numarasına göre farklı salonlarda idi. Gece yemeğe inmek için kamaralarımız agidip giyindik süslendik çaydan sonra. Yemek salonlarında en lüks lokantayı aratmayacak servis vardı. Bir de canlı müzik. Herkes bir baloya gider gibi giyinmişti. Gündüz şortla gemide dolaşan kişileri bu kadar şık ve bakımlı görmek beni şaşırtmadı.Zira akşam yeneği bir sosyal olaydı gemide.Yemekten sonra bir gemi turuna daha çıktık. Bir başka katta Latin müziği yapan bir bölüm gördük ve oturup o müziği dinlemeye, dansedenleri seyretmeye başladık.Gerçekten gemide yaşam çok güzeldi.
İlk bir kaç gün böyle eğlenceli geçti.Kamaramızdaki televizyondan geminin heran rotası takip edebiliyorduk. Key West adlı bir yere varacaktık yakında.
Tam o saatlerde bir fırtına patladı. Öncelikle gemide bütün güvertelere çıkışı yasakladılar. Ben Avşa hattından dalgaya, denizde sallanmaya o kadar alışıktım ki Okyanustaki bu koca geminin sallanması bana etki etmedi. Ama bir çok kişi aralarında Eric de vardı, doktorluk oldular ve bundan sonraki günlerin çoğu zamanını odalarında dramamin içerek geçirdiler. Burcu da benim gibi dalgaya alışıktı. Biz kapalı alanlarda çay, kahve içerek durmadan yiyerek, pencerelerden dalgaları seyrederek saatlerimizi geçirdik. Tabii dalgadan Key West' yanaşamadı gemi. Bizim için biraz hayal kırıklığı idi bu durum. kaç gündür denizdeydik ve binbir umutla beklediğimiz limana giremiyorduk.
Bundan sonraki durağımız Bahama adalarından  Nassau idi.

2 Ağustos 2014 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Jacsonwille'den Kalkan Gemi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Jacsonwille'den Kalkan Gemi:   Aralık ayında ben Türkiye'den Amerika'ya doğru yola çıkacaktım. Bir kaç aktarmadan sonra Jacksonwille son durağımdı.Orada Burcu ...

Jacsonwille'den Kalkan Gemi

  Aralık ayında ben Türkiye'den Amerika'ya doğru yola çıkacaktım. Bir kaç aktarmadan sonra Jacksonwille son durağımdı.Orada Burcu ve Eric beni karşılayacak, bir gece otelde kalacaktık.Ertesi sabah Jacksonwille'den kalkan Cruise gemizi ile Bahama adalarına doğru yola çıkacaktık. Amerika'da kalacağım sürede birbirinden farkıl seyahatler ,olaylar beni bekliyordu.Sanırım o zamanlar daha genç ve takatlı imişim. Şİmdi arka sokaktaki arkadaşıma bile gitmeye üşenir oldum.Bana o tarihlerde bu uzun yolculuk çok cazip gelmişti.
  Ben yapacağım bu yolculuğun hayali ile günlerimi geçirirken bir gün aldığım bir mesaj mutluluğumu tavan yaptırdı. Mesaj Burcu'dandı. Bir gün önce Carnegie Hall yarışmasının sonlandığını ve 1500 aday arasından mayıs 2011 de Carnegie Hall'de konser verme hakkını Eric ve kendisinin oluşturduğu duonun aldığını müjdeliyordu bana.
  Ben heyecanlanırım diye daha önce yarışma takvimini tam olarak bildirmemişti bana. Kısacası ben bu mutlu olayda heyecan çekmeden hazıra konmuştum veya öyle sanıyordum. Oysa yarışmayı kazanmakla olay bitmiyormuş.
  Ben Amerika'da iken bu konu i,le ilgili karşılaştığım ayak oyunları bunu doğruladı.
  Çeşitli enstrumanlar arasında bir çok aşamalı yapılan bu yarışmayı kazanmak gerçekten çok büyük bir  başarıydı.
  Bu mutlulukla Amerika'ya doğru yola çıktım. Uzun bir yolculuktan sonra Jacsonwille'ye indiğimde beni karşılayan Burcu ve Eric'i görünce mutluluğum bir kat daha arttı. Jetlogu üzerimden atmadan ertsei sabah  Carnival Fashination  adlı gemiye binecektik.
 Ertesi sabah oteldeki kahvaltımızın ardından geminin kalkacağı iskeleye geldik. İskele diyorum ama sanki bir havalimanı idi bu yer. Aynen uçağa binerken yaşadığımız bir Check in olayı yaşıyorduk. Valizlarimizi gemiye binmeden bu merhalede veriyorduk aynen uçağa biner gibi.
  Daha sonra çeşitli kimlik komtrollerinden geçip sıra ile gemiye alındık.Herkes kalacağı kabinin katına göre sıra ile gemiye biniyordu. O kadar güzel bir düzen kurmuşlar ki 3000 kişinin bineceği geminin yolcu bindiriminde ve indiriminde hiç bir telaş ve olumsuzluk yaşamadık.Bir de aklıma İstanbul'dan Avşaya geldiğimiz deniz araçlarının tahliyesi geldi.Adamlar 3000 kişiyi sessiz ve sakin bindiriyordu gemiye, biz 400 kişiyi bindirip indirirken ezilmeler ve yaralanmalar yaşatıyorduk.
  Sıra ile kabinlerimize çıktık. Benim eşimle beraber kalacağım kabin ve Burcu'ların kabini deniz manzaralı idi. Tabii eşim gelmediği için ben yalnız kalacaktım bu harika kabinde. Kabin lüks bir otel odası konumunda idi. Banyosu, dolapları, televizyonu, denize bakan geniş penceresi ile 5 yıldızlı bir otel .Bu arada bazı kabinlerin ara kabinler olduğunu ve penceresi olmadığını  da öğrendim. Tabii iki çeşit kabin arasında büyük bir fiyat farkı vardı. Biz epey pahalı bir kabinde kalıyorduk.Sanırım Eric erken rezervasyonla bu gemi yolculuğunu oldukça ehven bir fiyata ayarlamıştı. Son yıllarda ülkemizde de uygulanmaya başlanan erken rezervasyon gerçekten çok güzel fırsatlar sunuyor seyahat edecek kişilere.
  Kabine vardığımızda bagajlarımızın bizden önce gelip yerleştiğini fark ettim. Odama girince ikinci fark ettiğim yatağın üstünde çiçeklerden yapılmış harika bir görüntünün olduğu idi.
  Odalarımıza girince daha eşyalarımı dolaba yerleştirmeye fırsat kalmadan bir anons duydum.O sırada Burcu da kapıda beni almaya gelmişti. Meğer gemi kalkmadan bir tatbikat yapılıyormuş.Bizleri bu tatbikat için güverteye çağırıyorlardı. Herhangi bir kaza veya batma durumunda ne yapacağımızı, nerede toplanacağımızı, can yeleklerimizi nereden alacağımızı. tahliye botlarına nasıl ve nereden bineceğimizi bize göstermek amacı ile yapılıyordu bu tatbikat. Tabii geminin tüm yolcusu aynı güvertede toplanmıyordu. Bu kadar kişiyi  çeşitli yerlere bölmüşlerdi. Kamara numaralarına göre ayrı ayrı yerlerde toplanan ve bilgilendiren ahali gene aynı şekilde kamaralarına indiler.
  Sanırım bu harika gemi yolculuğum ve arkasından Amerika'daki diğer anılarım epey uzun sürecek.Bir sonraki yazıma buluşalım.

1 Ağustos 2014 Cuma

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Rüya gibi bir Amerika yolculuğu

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Rüya gibi bir Amerika yolculuğu: Düzce Üniversite yaz keman okulu ve konseri sona erdikten sonra Burcu Şikago'ya döndü. Orada Eric'le buluşup  Lawrence Üniversites...

Rüya gibi bir Amerika yolculuğu

Düzce Üniversite yaz keman okulu ve konseri sona erdikten sonra Burcu Şikago'ya döndü. Orada Eric'le buluşup  Lawrence Üniversitesinin onlara bir süreliğine tahsis ettiği stüdyoda kayıt yapmaktı amaçları.
Ben ise gene özlemimle başbaşa kalmıştım. Ama bu sefer yılbaşından önce Burcu bir program ayarlayacağını ve bizimle Amerika'da bişr gezi tertiplemeyi düşündüğünü belirtmişti gitmeden önce. Bu gezi hayali bana özlemimi yenmede yardımcı oluyordu.
Yaz bu hayallerle geçti gene sonbahar geldi.Bir gün Burcu'dan aldığım bir mesaj kalbimin daha hzılı çarpmasına neden oldu. Florida State Üniversitesinin düzenlediği bir yarışmaya gireceğini yazıyordu Burcu.Yarışma Dünyanın en prestijli konser salonu Newyok Carnegie Hall'de verilecek bir konser ile ilgiliydi.
Mayıs ayında Carnegie Hall'de düzenlenecek bir konser için Üniversite tüm enstrumanlar arasında bir yarışma tertiplemşiti. Bu yarışmayı kazanan grup, bu eşsiz konser salonunda konser verecekti..
Bu olay tüm müzisyenlerin rüyasıydı. Burcu daha kemana ilk başladığı günlerde nereden okuduysa okumuş ve bu Konser salonunda çalmayı aklına koymuştu. Küçücük çcuğun'Ben bir gün Carnegie Hall'de çalacağım.'sözü bana olmayacak bir hayal gibi gelmişti.Oysa ki  Burcu o gün bir hayalı değil uzun vadeli bir planını dile getiriyormuş.
Üniversite'nin yarışma için , 1500 müzisyenin başvurduğunu duyan Eric ümitsizliğe kapılmaya başlamıştı bile. Oysa ki Burcu kendilerine güveniyordu.Onlar ikili olarak bu konserde mutlaka çalacaklardı.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Amerika'da da insan aynı insandı. Ülkemizde gördüğümüz ayak oyunları farklı farklı şekillerde orada da uygulanıyordu.Burcu ve Eric'i bu yarışmada büyük oyunlar bekliyordu.
İşte bu yoğun günlerde Burcu ve Eric bize verdikleri sözü unutmamış ve aralık ayında harika bir gezi planını yapmışlardı.
Ben ve eşim aralık ayı  içinde Amerika'ya uçacak ve bir curiuse gemisi ile Bahama yolculuğu yapacak ve sonra da Şikago Portage'de Eric'in ailesi ile noel kutlayacaktık. Oldukça yoğun olan bu gezi programı eşimi çok korkuttu. Bütün çabalarımıza rağmen onu bu yolculuğa iştirak etmeye ikna edemedik. Bütün arkadaşlarımız defalarca böyle bir fırsatın insan yaşamında bir kere çıkacağını söylemelerine rağmen eşim nuh diyor başka bir şey demiyordu.
Ben bu seyahate tek başıma gidecektim. Daha doğrusu Amerika'ya kadar tek başıma gidecek oradan Burcu ve Eric'e iştirak edecektim. İşin en esefli yani çocuklar bu seyahatın bütün ücretlerini ödemişti ve ödenen ücreti geri alamıyorlardı. Ayrıca güvenlik sebebiyle başka biri de kullanamıyordu bu seyahat hakkını. Bir çok arkadaşım dünden razıydı bu rüya gibi yolculukta bana eşlik etmeye.
Bu büyük yarışmanının sonucunu ve harika gezimizi bir sonraki yazıma bırakacağım.

30 Temmuz 2014 Çarşamba