Hürriyet

22 Eylül 2013 Pazar

Canet En Roussillon'da Yarışmaya gidiyoruz.

  Bir önceki yazımda Mart 1999 da Paris Konservatuarlar Birliği Sınavında Burcu Göker'in kazandığı büyük başarıyı yazmıştım. Burcu, Konservatuar mezuniyet sınavını vermişti ama keman dersleri bitmemişti. Madam Gazeau Burcu'yu mayıs başında bir yarışmaya hazırlıyordu. Ayrıca  Oda müziği ve Orkestra konserleri de devam ediyordu.
  O zaman anladım ki kemanda mezuniyet falan yoktu. Zira bitmeyen, yaşam boyu devam edecek bir eğitimin içinde idik. Hep yeni çalınacak eserler bestelenecekti ve hep çalışacaktı Burcu,
  Mayıs ayı başında Canet en  Roussillon'da  gerçekleşecek Concours Jeunes Interpretes için hazırlanıyordu Burcu. Biz de aile olarak bu yarışmanın yapılacağı yere beraberce gitmeyi ve bir tatil haline getirmeyi planlamıştık.
  13 Mayıs günü yapılacak ilk eleme için 11 Mayıs günü yola çıkmayı planlamıştık. Yarışmanın son elemesinin bitişi ve ödül töreni 16 mayıs ta olacaktı. Dolayısı ile biz 11 mayıs gidiş, 17 mayıs dönüş olarak tren biletlerimizi alıp, yarışma süresince Canet'te kalacağımız yeri de ayarlamıştık. Babamız gidişten bir gün once geldi Paris'e.
  11 Mayıs günü bizi Montpelier'e götürecek hızlı trene binerken yeni yerler göreceğimiz için çok heyecanlı idik. Burcu ise çalacağı eserlerin heyecanına düşmüştü daha önceden. Bu yarışmada da gene zorunlu konçertolar, eserler vardı.Oldukça yoğun ve zor programlı bir yarışma idi.
  Montpelier'e kadar sorunsuz geldik. Trenden indiğimizde başka istikametten gelen Barselona trenine binecek ve Canet'e kadar onunla gidecektık.
  Sanırım hızlı trenimiz rötar yapmıştı. Zira biz daha trenden iner inmez Barselona'ya gidecek trenin başka bir perondan kalktığı anons edildi. Eşim büyük bir heyecanla kaçan trenin arkasından koşmaya başladı. Her Türk vatandaşı gibi o da çok heyecanlı ve panikli idi.
  Neyseki kaçırdığımız trenden bir saat sonra  aynı istikamete başka bir tren olduğunu öğrendik.Bu sefer sorun bizimle birlikte aynı istasyondan trene binecek büyük bir öğrenci grubunun içinde kalmamızdı. Gelen trene büyük zorlukla bindik. Tam bir yer bulup oturma çabasında iken dört lü bir yerde  pencere kenarında oturan sonradan adının Elizabeth olduğunu öğreneceğimiz yaşlı hanım 'Buraya oturabilirsiniz.'diye biz yer gösterdi. Yolculuğumuzun bundan sonraki bölümü bu yaşlı hanımla sohbet ile geçti. Hanım ve eşi Paris'te yaşarlarken emekli olunca gelip Canet'e yerleşmişler. Buranın Paris'ten çok daha ucuz olduğunu, emekli maaşları ile daha rahat bir yaşam sürdüklerini söyleyince aklıma ülkemde emekli olup Egeye , Akdenize bir köye yerleşen kişiler geldi.Bütün insanlar aynı idi. Elizabeth bizim yarışmaya gittiğimizi , Malibu Willage diye bir tatil köyünde kalacağımız öğrenince eşinin kendisini karşılamaya geleceğini ve bizi arabaları ile kalacağımız yere bırakabileceklerini söyledi. Zira kalacağımız tatil köyü ,ineceğimiz tren istasyonuna oldukça uzaktı. Sanırım bir önceki treni kaçırmamız, bu trene binmemiz bize yaşamın bir süprizi idi.O zaman ünlü düşünürümüz Mevlana'nın bir sözü aklıma geldi.Mevlana  olan bir aksılığe üzülmem, daha sonra  olacak bir hayrın belirtisidir .'demişti.
  Bizim de tren kaçırmamız bize daha sonra Elizabethı tanımamızı sağlayarak işimizin daha kolay halolmasına sebep olmuştu.
  Burcu ve yarışma Elizabeth'ın çok ilgisini çekmişti. Canet Belediyesinin düzenlediği bu yarışmadan yaşlı hanımın haberi vardı. Zira bu gibi küçük yerlerde bu tür olaylar sanatsal büyük etkinlik saylıp yöre halkı tarafından ilgi ile takip ediliyordu. Elizabeth daha once Belediye ilanlarında gördüğü bu yarışmaya katılacak bir genç kemancı ile yolculuk yaptığı için kendini çok şanslı sayıyordu. Burcu'nun bütün elemelerine, dinletilerine katılacağını söyleyen Elizabeth yarışma tarihlerini dikkatle not etti.
  Trenden indiğimizde Elizabethi almaya gelen eşi bizi de kalacağımız Malibu Village'ye arabası ile bıraktı. Hakikaten kalacağımız yer çok güzel bir tatil köyü idi.İçinde havuzları, sosyal tesisleri ile beş yıldızlı bir tatil köyü olan Malibu Villagede bize çok güzel bir daire ayrılmıştı. Biz hemen Burcu'yu dairemize bırakıp etrafı keşfe ve bir market aramaya çıktık.Bu aramamız sırasında karşımıza Paris'te sürekli alışveriş yaptığımız , evimize çok yakın olan Cazino Market çıkınca uzak diyarlarda bir dosta rastlamış gibi çok sevindik.Hakikaten  burada fiatlar Paris'in hemen hemen dörtte biri durumunda idi. Elizabeth haklı idi buraya gelip yerleşmekle.
  Bu yarışma süresince biz eşimle epey yeni yer gördük ve gezdik. Ama Burcu çalışmak, yarışmaya hazırlanmakla öylesine meşguldu ki kaldığımız daireden dışarı çıkamadı. Bu da Burcu'nun kaderi idi. Daha sonra bir çok sanatçının yaşamını, anılarını okuduğumda aynı olayı onların yaşadığını görünce şaşırmadım. Demek ki sanatçılık  böyle bir şeydi. Herşeyden once sanatı geliyordu kişinin.
 
 
Yukardaki resimde Burcu Paris'teki evimizin balkonunda Verda ablası ile

17 Eylül 2013 Salı

1er Prix Avec Felicitations ile Alınan Dipoma

 Bir önceki blog yazımda Burcu Göker'in mart 1999 da Paris'te Konservatuarlar Birliğinin Merkezi sınavına gireceğini ve bunun için sınavın yapılacağı Maison de Conservatuar salonunu keşfetmek için Chatelet metro durağına gittiğimizi ve başımıza gelen komik bir o kadar da düşümdürü olayda anlatmıştım
  7 Mart 199 günü Burcu ve ben sabah erkenden sınavın yapılacağı binaya gittik Binanın önünde bir çok  öğrenci ve veli bekliyordu.Daha önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklar,Paris'te 20 bölgede Konservatuar olduğunu ve bu Konservatuarlarda eğitim gören öğrencilerin bitirme ve sınıf geçme sınavlarının tek merkezde aynı jüri ile yapıldığını ve bu sınavlar sonunda bütün Fransa'da geçerli aynı diplomaların verildiğini yazmıştım.İşte bugün de Paris'in bütün konservatuarlarınden gelen keman öğrencileri superior seviyesınde mezun olabilmek için sınava girmek üzere buraya toplanmıştı.Aslında sınava gireceğimiz sıra  ve saat hemen hemen belli idi ama bizim heyacanlı Burcu olur da girmeyen olur saat değişir, sıramı kaybetmeyeyim diye bizi erkenden sınav kapısına getirmişti Ama sorun yoktu, zira Paris'in heryerinde bulunan kafelerden burada da bir dizi vardı ve bir süre kafede oturup bir kahve içerek bekleyebilirdik.
  Burcu heyecanlı idi, çünkü bütün hocaları ondan çok büyük başarı bekliyordu bu sınavda.Zira daha önce girdiği yarışmalarda çok büyük başarılar elde etmişti .Herkes onun başarısından emindi.Hatta bir gün hocası Madam Gazeau şöyle bir söz etti 'Burcu çok başarılı, çok büyük bir gelecek vadediyor,bir de kendi farkında olsa nekadar iyi olduğunun.'
  Demekki Burcu'nun tek eksiği çok mükemmeliyetçı olmasının sonucunda hep daha iyiyi planladığından kendini eksik görmesi idi
  O sabah etrafımdaki velilere , öğrencilere baktım.Burcu ile aynı seviyede sınava girecek öğrencilerin hepsi Burcu'dan yaşça büyüktü.Büyük çoğunluğu Asyatek  olan bu öğrencilerin arasında Burcu'nun şansı ne idi acaba.
  Nihayyet Burcu sınava girdi, ben de kapıda heyecanla bekliyordum.Kabil olsa kapıya kulağımı dayayıp salondaki sınavı dinleyecektim.Sınavda zorunlu concerto,sonat ve başka parçalar vardı.Her öğrenci bu zorunlu program çalmak zorunda idi.Sınava girecek epey öğrenci vardı.O sırada ıçerde olan jüriye, aynı eserleri 100 kişiden ayrı ayrı dinlemek zorunda oldukları için sabır diledim içimden.
  Burcu sınavı bitirdi ve dışarı çıktı.Suratı beş karıştı.Sınavının kötü geçtiği yüzünden belli idi.Oysaki çok iyi idi ve bu eserleri defalarca çalışmıştı.Suratının asıklığının sebebini sordum sessizce.'Sınavım umduğum gibi geçmedi'dedi.O anda ben de yıkıldım.Burcu'ya güvenen , onun çok başarılı olacağını uman hocalarının neler söyleyeceğini düşündüm birden.Fazla bir tepki gösteremezdim,zaten Burcu çok üzgündü.
   Sınav sonunçlarının akşam üzeri saat 18.00 kapıya asılacağını öğrenince Burcu okuluna, ben de eve gitmek üzere ayrıldık. Sonuçlar asılacağı zaman gene kapıda buluşacaktık.
  Ben eve geldim ama elim hiç bir iş tutmuyordu.Sıkıntıdan yermde oturamıyordum,televizyon seyredeyim dedim,seyrettiklerimden bir şey anlamadım.Aklım hep sınavda ve neden Burcu'nun başarısız olduğunda idi.Çok büyük fedakarlıklarla bugünlere gelmiştik.Yabancı bir öğrencinin Paris'te okuması hele ebeveyni ile yaşamsı hiç kolay değildi. Ayrıca Burcu bu yolu seçerek digger bütün meslek şanslarını kapatmıştı.Ya keman sanatçısı olacaktı veya keman sanatçısı olacaktı. Ayrıca daha once de değindiğim gibi sanatta digger mesleklerde olduğu gibi orta olanaın yaşama şansı yoktu. Ya  çok iyi olyordun veya yok oluyordun sanatta Çok zro bir işe soyunmuştuk. Ben onun uğruna evimi, eşimi bırakmış bu şehre gelmiş, kimseszi yaşıyordum.O çok iyi olduğu için buradaydık, yoksa hocaları en ufacık bir şüphe gösterseydı kemancılığı konusunda hemen ülkemize dönebilirdik.
  Bütün bu düşüncelerle evde dört dönüp duruken bir an içime bir sıkıntı bastı ve kendimi sokakta buldum. Maison de conservatuar binasının önüğne geldiğimde vakit erkendi, benden başka bir kaç veli vardı bekleyen. Olur da erken asılırsa liste diye.
  Biraz etraftaki mağazalara baktım,civardaki bir kafeye gittim, kahve içtim, çantamdaki kitabımdan biraz okudum.Kısacası vakti öldürdüm.
  Saatime baktiğımda 18.00 yaklaştığını görünce kafeden kalktım ve Maison de conservatuar binasına doğru yürürdüm Birden binanın önünde bir kalabalık gördüm. Listeler asılmıştı galiba Herkes bakmaya gayret ediyordu. Kalabalık gittikçe artıyordu. Ben de hızlandım Lisenin bulunduğu yere yaklaşınca kalabalıktan listeye bakamayacağımı anladım İnsanlar listeye bakıyor ve sonrada birbirlerine dönüp bravo falan gibi Fransızca yorumlarda bulunuyorlardı.Anlaşılan herkes kendi çocuğundan başka  birinci olan kişiyi de övüyordu.Az buçuk konuşmalardan  sınava girenler arasında bir kişinin 1 er prix avec felicştations ile mezun olduğunu anladım bir sure sonra.Ben hala listeye bakamamıştım.Birden bu büyük ödülle mezun olan kişinin ne kadar şanslı olduğunu ve o kişinin yerinde Burcu'nun da olabaileceğini düşündüm.
  Bütün bunları düşünürken bir yandan da listeye yaklaşmaya çalışıyordum Çabalarım sonuçsuz kalmadı ve bir anda kendimi listenin önünde buldum. Burcu Göker ismini bulmak epey zamanımı aldı O gün sınava Paris'in bütün konservatuarlarından 63 kişi katılmıştı. Burcu'yu buldum, bu sefer heyecandan gözlerim karamıştı, listede  bir şey göreniyordum Bir anda Burcu'nun ismin yanında not hanesinde 1!er Prix avec Felicitation yazısını gördüm.Gözlerime inanamadım. Tekrar tekrar baktım. O gün Paris'te tüm konservatuarlardan gelen 63 keman öğrencisi arasında superior seviyesinde en büyük ödülle mezun olan benim kzıımdı. Liset başında bütün velilerin, öğrencilerin gıpta ile baktıkları sonuç benim kızıma aitti.
  O anda ,iki duyguyu birden yaşadım.Kızımla onur duyma duygusu ve kızgınlık duygusu. Burcu'yu yakalasam paralayabilirdim o anda sabahtan bu yana bana çektirdiği azaplar için.Tam bu sırada arkamda Burcu'nun sesini duydum O hala 'ben istediğim gibi çalamadım ki' diyordu.Burcu'yu kızgınlıkla Place Carea'da bir süre kovaladığmıı hatırlıyorum. Soluğu civarda bir kafede aldık. Kahvelerimizi içerken sabahtan  bu yana çektiklerimizi unutmuş mutlu sohbet ediyorduk. İşte başarı böyle bir şeydi. Gerçekleşene kadar doğum sancısı gibi azap çektiren. gerçekleşnce de her zorluğun unutulduğu bir olaydı başarı.

5 Eylül 2013 Perşembe

Paris'te Place Carea ile ilgili düşündürücü bir anı.

 Bir önceki yazımda Burcu Göker'in Ocak 1999 Fransa Periguex'de Ecole Britten'de bir haftalık staj yapmak  ve konserler vermek üzere Periguex'e hareket ettiğini yazmıştım. Burcu Periguex'den çok güzel anılarla döndü.Çok güzel ve verimli bir haftalık staj geçirmiş. çok beğeni aldığı konserler gerçekleştirmişti. Paris'e döner dönmez gene eğitimine ve konser trafiğine bütün hızı ile başlayan Burcu 'yu mart ayında oldukça büyük bir hendikap bekliyordu. Hocası Madam Gazeau Burcu'nun artık kemanda superior seviyesinde mezuniyet sınavına girmesi zamanın geldiğini ve mart ayında yapılacak Paris Merkezi Konservaturlar Birliği sınavına hazırlanması gerektiğini söylemişti. Bu oldukça büyük bir sınavdı.
  Daha önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklar. Paris'te eğitim yapan müzik öğrencileri sınıf geçiş ve mezuniyet sınavlarını okudukları okullarında değil, Paris Merkezi Konservatuarlar Birliğinde girmek ve oradan mezun olmak zorunda idiler. Ancak o şekilde diplomaları geçerlik kazanıyordu.Paris'te 20 bölge olduğunu ve her bölgede Konservatuar olduğunu düşünürsek bu sınavların  katılımını düşünün. Dolayısı ile bu sınavlar yılın belli zamanlarında Paris Chatelet'de Maison de Conservatur binasında aynı jüri ile yapılıyordu.Değişik okullarda eğitim gören öğrencilerin aynı repertuar ile aynı kişiler karşısında sınava girmesinin öğrenci kalitesindeki standardizasyonunu düşünün.
  İşte Burcu da Mart 1999  başında gerçekleşecek superior seviyede  keman mezuniyet sınavına  girmek için hazırlanmaya başlamıştı. Sınav için zoprunlu olan Konçerto, sonat ve diğer eserlerin notalarını hocasından alan Burcu son hızla çalışıyordu.
  Mart ayında gerçekleşen bu sınavı anlatmaya başlamadan önce Maison de Conservatuar ile ilgili oldukça komik bir o kadar da düşündürücü anımı anlatmadan geçmeyeceğim.
  Bu keman sınavı bizim Maison de Conservatuar'da gireceğimiz ilk sınav değildi. Daha önce de Burcu  Oda Müziği, Formatıon Musicale branşlarında  sınava girmişti. Bu binada ilk sınava gireceğimiz zaman sınavdan önce binanın yerini öğrenmek için bir keşif turu yapmıştık.Paris şehrini iyi tanıyanlar bilirler Chatelet çok merkezi adete Paris'in ortasında bir mahalle. Bütün bu merkezi yerlerde yeraltı taşımacılığının merkezi olarak büyük istasyonlar var. R.E.R ve Metro istasyonlarının ana merkezlerinden bir olan Chatelet'de de yerin altında alışveriş merkezleri, istasyonlar ile büyük bir yerleşim merkezi bulunuyor. Adeta yerin altında büyük bir şehir olan bu merkez de günün her saati binlerce insan oradan oraya koşturup duruyor. Bu büyük merkezde kaybolmadan dolaşmak çok zor. Dolayısı ile her yöne işaretler ve yazılar konmuş. Eğer bu işaretlerı takip etmezseniz ,kaybolmanız işten bile değil .Ben kaç kere başka istasyonlar da da çıkış noktamı iyi bilemediğimden metrodan yanlış çıkışlardan çıkıp kaybolduğumu hatırlıyorum ilk günlerde.Zira en basit bir metro istasyonunun bile birden fazla çıkış yeri oluyor. Kaldı ki Chatelet çok merkezi bir yer.Yani bizim İstanbul'da Taksim falan gibi düşünebilirsiniz.
   İşte Maison de Conservatuar binası Chatelet istasyonunda Place Carea diye adlandılılan bir meydanda.Diyeceksiniz ki yer altındaki bir metro merkezinde Konservatuar binasının işi ne. Chatelet de konservatuar binasından başka konser ve gösteri salonları da var yer altında. Bir çok meydanın olduğu bu istasyonda Maison de Conservatuar'ın Place Carea'da olduğunu öğrenince burayı keşfetmek üzere yola çıkmıştık ilk sınavımızın öncesi. Okları, işaretleri takip ederek gidiyoruz. Bir yol başına geldik Burcu ile. Yukardaki levhada üç çıkış gözüküyor, bunlardan biri de Place Carea. fakat diğer ikisinin ışığı yanıyor, Place Carea'nın ki sönük. Ben tabii Türk vatandaşıyım ve her Türk vatandaşı gibi şüpheciyim ya. Burcu'ya 'Bu meydanın ışığı yanmıyor, herhalde çıkışı kapalı dedim.' Yakında bulunan polise gidip sorduk.' Place Carea'nın ışığı neden yanmıyor, çıkış kapalı mı,' diye.Bir de söylemeyi unuttum. İstasyon çıkışlarında ve muhtelif yerlerinde güvenlik kabinleri ve konuşlanmış polisler var. Ama ülkemizdekinin aksine polis orada halkın mutluluğu ve rahatı için var olduğundan size alabildiğine anlayışlı ve sevecen davranıyor. Tabii kanunen Fransa'da oturum hakkına sahip bir yabancı iseniz. Eğer gayri kanuni bulunuyorsanız Fransa'da ,polisi görünce kaçacak yer arıyorsunuz.
   Polis bizim sorumuz üzerine kafasını kaldırıp yukardaki tabelaya baktı ve ışığın yanmadığını gördü. İşte o andan itibaren sanki bir alarm verildi. Birden bir sürü polisin koşuşturduğunu, telsizle konuştuğunu gördüm. Biz de soruyu soran olarak olayın seyrini izliyoruz. Burcu da böyle bir soru sorup ,zamanımızı boşa geçirdiğimiz için bana söyleniyor tabi ki. Polislerin çok ciddi ve uzun çabaları sonucunda netice anlaşıldı. Bir polis memuru bize ışığın bozuk olduğunu fakar çıkışın açık olduğunu , bu olaydan dolayı bizi şaşırttıkları için çok üzgün olduklarını söyleyip , özür diledi.
  O gün o olayda polislerin olaya ciddi ve sorumlu yaklaşımı, olayı çözmekteki becerileri, benden nasıl özür dileyeceklerini bilememeleri çok dikkatimi çekti. Benim küçük bir sorumu nasıl önemsemişler ve ilgilenmişlerdi. Aslında olması gerek bu idi. Ama ben ülkemde alışık değildim bu tür davranışlara.Bu olayı ne zaman hatırlasam içimde bir yerde bir şey sızlar. Ben de bir Türk vatandaşı olarak ülkemde böyle davranışlara layık değilmiyim diye.Hep bir gün ülkemde de aynı davranışı görmeyi umuyorum güvenlik güçlerinden ve sorumlu kişilerden.

Yazımı bitirmeden önce yukardaki resmi açıklamak istiyorum. Resimde Paris'teki mütevazi stüdyomuzda Burcu Göker, babası, ablası Ebru Göker, arkadaşları Ozan ve kız kardeşi görülüyorlar.

3 Eylül 2013 Salı

Hep bir kaybeden, hep bir kazanan oluyor yaşamda

 Uzun bir süredir yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Yazılarımı sürekli okuyan okurlarımdan bu gecikme için özür diliyorum. Sanıyorum yazın rehaveti beni de etkiledi.
 Eylül 1998 arihinden itibaren yazılarıma devam ediyorum. Ağustos 1998 de Burcu Göker her yaz olduğu gibi Cenevre Sion'daki Tibor Varga'nın yaz masterclasına katılıp konserler verdi. Artık Burcu'ya ablası veya ben eşlik etmiyorduk bu seyahatınde. Büyümüştü. Biz İstanbul'da kalıp onun Sion!da gerçekleştirdiği konserlerin haberlerini uzaktan izleyerek mutlu oluyorduk. Burcu Sion'da geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi hocası Prof. Syvie Gazeau ile 15 gün çalışmalar yapmış ve bir çok konser vermişti gene. Bu konserlerinden büyük beğeni alan Burcu gene mutlulukla ülkesine dönmüş , Ağustos sonunda beraber  başlayacağımız Paris Eğitim yaşamının hazırlıklarına başlamıştı. Burcu kemanını çalarken çok mutlu oluyordu. Aradan yıllar geçti hala aynı şeyi söylüyor ,' Ben kemanımı çalarken hiç bir  şeyden duymadığım kadar büyük bir mutluluk duyuyorum,'diyor hala.
  Ağustos 1998 de ikimiz Paris'teki evimize döndük.Ben de artık Fransa'ya iyice alışmıştım.İlk yıl duyduğum acı dinmişti. Hatta Paris'e öylesine alışmıştım ki havaalanından inip taksi ile eve gelirken sokağımızın başındaki eczaneyi, marketi görünce içim sevinçle dolmuştu. Uzun zamandır evinden uzak kalıp, kavuşan kişilerin mutluluğu idi bu. Demekki insanoğlunun doğduğu yer değil, doyduğu yer vatanı imiş sözü doğru imiş..
  Burcu Paris'e gelir gelmez okuluna, koşmuştu. Ben de yaz boyunca boş kalan evimizi toparlamak, temizlemek, eksiklerini gidermekle meşguldum. Bir yandan da geldiğimizi haber alan dostlarımızın hoşgeldin telefonlarına cevap veriyordum. Meğer ne çok sevenimiz olmuştu Paris'te . Bütün dostlarımız bizi çok özlemişti. Herkes buluşalım bir kahve içelim diyordu. İlerleyen günler çok sıkı bir dostluk buluşmasına şahit olacaktı anlaşılan.Paris'te yaşayan dostlarımız da aynen bizim yaptığımız gibi bizi ülkelerinde bıraktıkları akrabaları yerine koymuşlardı.
  Burcu gene eğitiminin yanısıra , bir çok Orkestradaki görevlerine de  başlamıştı. Oldukça yoğun bir konser takvimimiz olacaktı anlaşılan. Bütün bu  yoğun eğitim ve konser trafiği arasında Burcu yarışmalara da hazırlanıyordu.İlk yarışma 13 aralık 1998 günü gerçekleşecek olan Concours de Violin de Lutace Etienne Vatelot idi. Dünyaca ünlü bir lütier adına yapılan bu yarışma Fransa'da oldukça ses getiren bir yarışma idi. Yarışma günü oldukça heyacanlı idik. Yarışmaya Burcu ile birlikte Madam Gazeau'nun bir başka öğrencisi Güney Koreli Hyum Hwa No da giriyordu. Anlayacağınız Burcu'nun çok güçlü rakıpleri vardı.

 Yarışma oldukça çekişmeli geçiyordu. Hyum Hwa da çok güzel çalıyordu. Nihayyet ilk eleme bölümü bitti. jüri üyeleri son kararlarını vermek üzere odalarına çekildiler. Jüri kararını açıklamaya çıktığı zaman benim de heyecanım tavan yapmıştı. Bir an düşündüm, acaba Burcu ne kadar heyecanlı diye. Bir yanımda Burcu , bir yanımda Hyım Hwa sonuçların açıklanmasını bekliyorduk. Birinci elemeyi kazanalar  ikinci dinletiyi yapacaklar ve sonuçlar öyle verilecekti. Sonuçlar açıklanırken Burcu'nun adını duyar gibi oldum ama Hyum Hwa elemeyi kazanalar arasında yoktu. Yanımda Hyun Hwa'nın kazanamama üzüntüsünden ağladığını  gördüm. Ben diğer yanımdaki Burcu'yu bırakıp Hyun Hwa'ya sarıldım ve teselli etmeye başladım. Zira onun acısını o kadar iyi anlıyordum ki. Hyum Hwa'yı teselli ederken çantamdan kağıt mendilimi çıkarmış ve gözyaşlarını siliyordum ki bir anda Burcu'nun sevinçli sesini duydum, 'Anne ben ilk elemeyi kazandım ' diyordu. Bir yanımda kaybetme acısı ile ağlayan bir çocuk, diğer yanımda kazanma sevinc, ile çığrışan bir çocuk. Bir an yaşam ne kadar komık diye düşündüm. Hep bir kaybeden ve hep bir kazanan oluyor yaşamda.
  O gün Burcu yarışmadan superiour seviyesinde' Premier Accessit 'ödülü ile ayrıldı. Odülün çok değerli olduğunu jürinin ve dinleyicilerin tebrik ve tezahüratlarından değerlendirdim. Burcu çok mutlu idi. Evet yorulmuştu ama karşılığını çok güzel almıştı.
  Konserler, çalışmalar devam ediyordu. Yarışamadan kısa bir sure sonra Burcu, Fransa'nın başka bir şehrinde Perigueux'de  Ecole Briten'e bir haftalık bir staja davet aldı. Ben oranın neresi olduğunu bilmiyordum ama okunun adını duymuştum.Soğuk bir ocak sabahı Burcu'yu Perigueux'a götürecek trene bindirirken onun artık büyüdüğünü ve bir zamanlar İstanbul'a, Türkiye'ye sığamadığı gibi Paris'e de sığamadığını fark ettim. Daha sonraları bu sığamama olayı Avrupa kıtasını da aşacak ve Okyanuslar ötesine geçecekti.
  Yazıma eklediğim resmi de açıklayarak yazımı sonlandırmak istiyorum. Resimde Burcu  Göker, Paris'te  7 yıl oturduğumuz apartımanımızın önünde görülüyor.