Hürriyet

29 Nisan 2015 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: O artık bir Doktor.......

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: O artık bir Doktor.......:  Biraz evvel sosyal paylaşım sitesinde Fazıl Say'ın bir yakarışını okudum.Daha doğrusu gözyaşlarımdan fırsat bulup okumaya çalıştım. F...

O artık bir Doktor.......

 Biraz evvel sosyal paylaşım sitesinde Fazıl Say'ın bir yakarışını okudum.Daha doğrusu gözyaşlarımdan fırsat bulup okumaya çalıştım. Fazıl evladıma bire bir cevap yazmak ve onu anladığımı paylaşmak istedim ama açıktan yazacak cesaretim yok. Sosyal paylaşım sitesinden mesaj yazsam eline geçip geçmeyeceğini bilmiyorum. Geçenlerde Doğan Kuban'a bir yazısı sebebiyle yazmak istedim. Meğer öğrencilerinin açtığı bir site imiş, yazımın ulaşamadığı cevabı geldi.
Yazıma başlamadan önce Fazıl Say'ı çok iyi anladığımı ve yakarışını çok haklı bulduğumu belirtmek istiyorum.
Burcu Göker'in doktora sınavını anlatıyordum bir önceki yazımda. Florida State Üniversitesinde doktora savunmasına giren kızımın yanında olamamak beni üzüyordu ama yapacak bir şeyim yoktu. Aynen şu andaki durum gibi. Kalbim kuş olup uçmak ve yavrumun yanında olmak istiyor ama bacaklarım bu kadar uzun yolculuğa izin vermiyor.Hoş büyük kızım geçen hafta Amerika'ya gitti ve yolculukta tekerlekli sandalye tercihi yaparsam çok rahat gideceğimi söylüyor.Umarım by cesareti gösterip evladıma ulaşırım bir gün.Bu yazımda gene o günlerde yazdığım bir yazımı paylaşacağım.O günlerdeki duygularımı ifade etmesi bakımından o günlerde yazdığım yazıları seçiyorum.
 Dün blogumda paylaştığım yazımda 12 şubat tarihinin benim ve ailem için çok önemli olduğunu ve bu tarihte Küçük kızım Burcu Göker'in Florida State Üniversitesinde doktora savunmasına gireceğini ve bu olayın onun 23 yıl önce başlayan Müzik eğitimin en son aşaması olduğunu, artık yolun sonuna geldiğini yazmıştım.
  Bugün sizlerle dün yaşadıklarımı ve olayın sonucunu paylaşmak istiyorum. Burcu Göker'in zorlu mücadelesini satır satır benimle takip eden siz sevgili okurlarımla bu sonucu paylaşmak benim görevim diye düşünüyorum.
  Dün Florida'daki savunma saat 10.00 idi. Bu bizim ülke saatimizle 17.00 ye denk düşüyor.Gün o saate kadar sakin geçti. Ben bir gün önceden Burcu'nun aynı Üniversitede başka bölümde doktora yapan Arkadaşı Gözde Hanıma mesaj yazarak, eğer yapabilirse olayı resimlemesini rica etmiştim. Zira Burcu'nun o heyecan içinde bunu düşünemeyeceğini umuyordum.
  Saat 17.00 ye yaklaşırken ben de heyecan gelişmeye başladı. Burcu 23 yıllık meslek eğitim yaşamı boyunca o kadar çok sınava girdi, belki 100 den fazla konsere çıktı ama ben her zaman sakindim. Çünkü Burcu'ya güveniyordum. Ama ya yolun sonuna  geldiğimizden veya ben artık yaşlandığımdan dün epey gerildim.
  Saat 17.12 de sosyal paylaşım sitesinden bir resim geldi. Burcu Savunmaya  başladı diye. Gözde Hanım savunma salonundan çekip göndermişti. Burcu bir masanın başında oturuyor ve konuşuyor, masanın etrafında ise dört jüri üyesi son derece ciddi onu dinliyorlardı. Ben olayı böyle hayal etmemiştim. Burcu ayakta Kürsü de savunacak, diğerleri oturdukları yerde dinleyecekler diye düşünmüştüm. Sonra bu şeklin daha adil ve sağlıklı olduğunu, hiç değilse Burcu'nun savunma süresince ayakta yorulmayacağını, heyecandan dizlerinin titremeyeceğini düşünerek mutlu oldum.
  Bu resimden sonraki  bir saatten fazla süreyi nasıl geçirdim ben bilmiyorum. Anne olanlar beni çok iyi anlayacaklardır. Çocuğunuzun sağlığı en önemli olay ama inanın başarısı da çok önemli.Zira yıllardır büyük emek verdiği bir olayın neticesini almasındaki yürek çarpıntısını onunla yaşıyorsunuz. Ben kendi hesabıma kızımın doktor ünvanına sahip olup olmaması hiç önem taşımıyor. O doktor olsa da olmasa da benim sevgim de bir eksilme veya artma olmayacak. Ama eğer o bunu başaramasaydı çok üzülecekti ve ben de o üzüldüğü için mahfolacaktım.
  Bir süre sonra ki bana asır gibi geldi. Bir resim daha geldi. Burcu bir kapıda bekliyordu. Resmin üstünde Gözde hanım' Dr ünvanını almaya az kaldı. Karar bekliyoruz 'diye yazmıştı.İşte o karar anı geçmek bilmedi. Nihayyet Gözde'den beklenen mesaj geldi. 'Tebrikler, bitti bu iş.'
  Bu mesajla birlikte bir de video geldi.Videoda  Burcu salona giriyor ve jüri üyeleri ile tek tek öpüşüyordu. Bu kutlamayı gözyaşları arasında seyrettim diyemeyeceğim. Zira seyredemedim. Ağlarken bir yandan da ,bu olay Burcu'nun 23 senelik savaşının bir galibiyeti , azmin, sabrın, mücadelenin bir zaferi diye söyleniyordum kendi kendime.
  Evet bu olay çok uzun ve zorlu bir savaşın sonucu idi. Küçücük bir bedenin ve kocaman bir ruhun yarattığı büyük zafer. Ben yapamazdım onun yaptıklarını. Biliyorum ki bir çok insan da yapamazdı.
  Ama işte arada bunu başaranlar çıkıyor ve bu savaşı kazananlar ki bu Kah Burcu'nun olayı gibi bir eğitim savaşı , kah başka bir konu olabilir, toplumda bir çok şeyi değiştirebilen kişiler oluyor.
  Bu başarısı sonucunda ona yapabildiğim tek şey bu yazıma ek olan buket resmini göndermek oldu. Ben gönlümdeki bütün çiçekleri derlemiş ve kocaman bir buket yapmıştım. Ama gözüme hala küçük görünüyordu bu buket.
  Tebrikler Dr Burcu Göker. Biliyorum ki sen çok daha büyük başarılara imza atacaksın. Belki ben göreceğim, belki de görmeyeceğim. Ama bil ki nerede olursam olayım hep yanındayım.
  Çünkü ben Anneyim.
.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Tüneli sonunda ışık gözüktü mü?

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Tüneli sonunda ışık gözüktü mü?: Yazıma başlamadan önce eklediğim fotoğrafı açıklayayım.Burcu Göker bir konser provası sırasında dünyaca ünlü yorumcu Yo Yo Ma ile görülüyo...

24 Nisan 2015 Cuma

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bana gene özlem kaldı....

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bana gene özlem kaldı....: BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bana gene özlem kaldı. : Öncelikle yazıma eklediğim fotoğrafı açıklayayım. Burcu 2012 yazında Avşa adasındaki ba...

Tüneli sonunda ışık gözüktü mü?

Yazıma başlamadan önce eklediğim fotoğrafı açıklayayım.Burcu Göker bir konser provası sırasında dünyaca ünlü yorumcu Yo Yo Ma ile görülüyor. Burcu bu konser sırasında YoYo Ma'ya Ahmet Adnan Saygun'u anlatmış ve onun eserlerinden örnekler yorumlamıştı. Bu eserlerden çok etkilenen YoYo Ma bir süre sonra A.B.D Başkanı Obama'ya vermiş olduğu bir konserde Ahmet Adnan Saygun'un eserlerini repertuarına almış ve Başkana yorumlamıştı. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bunları anımsayacaklardır.
Gelelim bıraktığımız yerden öykümüze.Öykümüze diyorum , zira Burcu ile çıktığımız bu zorlu yolculuk neredeyse Victor Hugo'nun Sefiller adlı eseri gibi 5 cilt olacak kadar uzun ve badireli.
Bir önceki paylaşımımda Burcu'nun hasta hasta ağustos ayında Amerika'ya döndüğünü ve doktora bitirme çalışmalarına son hızla başladığını yazmıştım.Burcu Şubat 2013 de doktora savunma sınavına girecek ve bu savunmanın ardından doktoranın bütün teknik işlemlerini bitirerek mayıs ayı başında diploma töreninde doktor cübbesini giyecekti. Bütün bunların gerçekleşmesi için olağanüstü bir çalışma yapması gerekiyordu.Daha önceki yazılarımda Burcu'nun ne kadar zorlukla karşılaştığını anlatmıştım. Burcu diğer doktora öğrencilerinden çok farklı bir konu seçmişti tez için. Türk bestecilerini anlattığı bu tezi ile Müslüman Mahallesinde Salyangoz satan bir kişi gibi mücadele vermek zorunda idi. Türk bestecilerini hiç tanımayan  bir grup insana bu tezi savunacaktı. Tez hocası da tanımıyordu Türk bestecilerini. Ayrıca tezi hazırlarken bir çok teknik sorunla karşılaşmıştı. Kanunen bestecilerin adından ve eserlerinden bahsetmek için bestecilerden veya varislerinden izin alınması gerkiyordu. Oysaki bestecilerimize veya varislerine ulaşmak imkansızdı çoğu kere. Bizim ülkemizde fikir hukuku çok dikkate alınan bir konu olmamasına rağmen Amerika'da bu konu çok hassasiyetle yaklaşılan bir olay. Burcu bu izinleri alabilmek için çok büyük mücadele verdi. Dünyanın bir çok yerine dağılmış kişilere bu konuyu anlatmak ve izinleri almak hiç de kolay olmayacaktı.
Türk bestecilerini ve eserlerini anlatan tezini hazırlarken tez hocasına da anlatmak da zorlanıyordu bu değişik ezgiler taşıyan müzikleri. Ayrıca tez hocası da fazla dostane yaklaşmıyordu Burcu'ya. Zira Burcu onun için korkutucu bir rakip görülüyordu ilerki dönemlerde. Bu olaylar sırasında şunu çok iyi anladım ki insanlar kendilerinden çok daha üstün kişilere ilerki dönemlerde kendilerini yerlerinden edebileceği kaygısıyla yok etme duygusuyla yaklaşıyorlar.
Bir yandan hastalık, bir yandan tez danışmanın psikolojik sorunları, bir yandan tez hazırlanmasındaki teknik sorunlar .......
Bütün bunlara rağmen tezi nasıl bitirip savunmaya nasıl girdi bir ben bilirim, bir de Burcu.13 şubat 2013 günü bu olayları ,o anlardaki düşüncelerimi, kaygılarımı sıcağı sıcağına yazılarımda paylaştım.
Bu olaylar 23 yıl süren zorlu bir mücadelenin sonu , tünelin sonunda ışık görünmeye başladı diye yazmışım o günlerde.Oysaki hiçbir şey bitmiyormuş.Herşey yeniden başlıyormuş. Daha yoğun ve daha farklı olarak başlıyormuş mücadele. Hiç bitmeyecek bir mücedele.
O günlerde yazdıklarımı  paylaşıyorum bu yazının sonunda
Bugün 12  Şubat 2013. Ne oldu diyeceksiniz bu tarihte. Bir çok tarihi olay oldu. Ama ben bugün daha önce yazdığım gibi tarihte olan çok önemli bir olayı değil benim için çok önemli bir olayı sizlerle paylaşacağım bu yazımda.
Bugün Eylül 1990 günü başlayan zorlu bir dönemin son günü. Tam 23 yıla yakındır tünelin sonunu bulmak için yapılan kazının sonu. Ben kızım Burcu Göker'i zor günlerinde hep böyle avuturdum. Müzik eğitimi gibi bir dalı seçen, keman gibi zorlu bir enstrumanı kendine arkadaş eden kızım bu zorlu yolda zaman zaman insanların kaprisleri, ayak kaydırmaları, arkadan oymaları ile karşılaştığında hep böyle avuttum onu. Sanki bir hapishanedeyiz ve kaçmak için tünel kazıyoruz. Tünelin sonunda ışık gözükecek diye avuttum.
23 sene önce İstanbul'da bir Konservatuarda başlayan bu zorlu yolculuk sırası ile Paris'te bir Konservatuarda, Amerika'da bir Üniversite'de, sonra Kanada'da bir Üniversite'de ve sonra tekrar Amerika'da bir Üniversite'de devam etti. Yerler değişti, Ülkeler değişti, zaman değişti, kişiler değişti ama olaylar pek değişmedi. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun aynı olan insan hep aynı oyunları oynuyordu. Ve Burcu hep aynı mantığı yürütüyordu. Karşılaştığı bütün zorluklarda 'Tünelin Sonunda Işık Görünecek' diyordu. Bu cümle bizim sloganımız olmuştu artık.
İstanbul'daki eğitim yaşamının son döneminde ne yazık ki insan kaprisinden hocasız kalmıştı. Okulunu hocasız bitirdi. Aynı tecelli eğitim yaşamının sonunda gene başına geldi. Bu sefer hocasını kapristen değil yaşamın acımasızlığından kaybetti. Hocası vefat eden Burcu yola devam etti.
Bugün 12 şubat. Burcu Göker bugün saat 10.00 da Florida State Üniversitesinde en son doktora savunmasını yapacak. Çok istediğim halde ben onun yanında olamayacağım. Oysa ki ben bugün onun yanında olmak, savunmadan önce elini tutmak ve savunmadan sonra ona ilk sarılan olmak isterdim. Bir kaç yıl önce nasıl Carnegie Hall konserinde yanında değilsem bugün de yanında olamayacağım. Sanırım 4 Mayıs  günü cübbesini giyip katılacağı diploma merasiminde de yanında olamayacağım. Artık yaşım ve sağlık durumun bu kadar uzun yolculukları yapmaya elvermiyor.
Burcu bugün ülkesinden kilometrelerce uzakta, bambaşka bir ülkede, kendi özgün müziğini pek bilmeyen, bestecilerini tanımayan kişilere, müziğini ve bestecilerini anlatacak. Bunu daha önce de yaptı ve çok başarılı oldu. Bugün de çok başarılı olacağını biliyorum. O ülkesini o kadar çok seven bir genç ki bütün zorluklara, bütün destek eksikliklerine rağmen vazgeçmedi ülkesini anlatmaktan.
Bugün ben Burcu'yu dinleyemeyeceğim. Dün akşam aynı Üniversite'deki bir arkadaşına mesaj yazıp resim ve video çekmesini rica ettim. Yanında olamayacağım bari resimlerini göreyim diye.
Sevgili Burcu Göker, Ben annen olarak seninle gurur duyuyorum. Kim ne derse desin, kim desteklerse desteklesin, ben ve ailen hep senin yanındayız. Seni çok seviyor ve senin gibi bir çocuğumuz olduğu için kıvanç duyuyoruz.
Sana bugünkü zorlu mücadelende başarılar diliyorum. Tünelin sonunda ışık artık gözüktü. Tünelin sonu geldi.
Bugün Doktora savunmanı yaparken salona dikkatle bak. Belki bir perdenin arkasından, belki kapı aralığından beni görebilirsin. Ben mutlaka oradayım. Daha önce de olduğu gibi
Hep yanındayım.

18 Nisan 2015 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bana gene özlem kaldı.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bana gene özlem kaldı.: Öncelikle yazıma eklediğim fotoğrafı açıklayayım. Burcu 2012 yazında Avşa adasındaki bahçemizde bir komuşumuzun çocuğu ile beraber görülüyor...

Bana gene özlem kaldı.

Öncelikle yazıma eklediğim fotoğrafı açıklayayım. Burcu 2012 yazında Avşa adasındaki bahçemizde bir komuşumuzun çocuğu ile beraber görülüyor.
O yaz uzun bir süre   Burcu ile Avşa adasındaki yazlık evimizde dünyadan uzak kafa dinledik. Geçirdiği hastalıktan sonra ki daha tam iyileşmis sayılmıyordu,Burcu çok iyi bir dinlemeyi hak etmişti.
Bu günlerde sadece canımızın istediği şeyleri canımızın istediği zamanlarda yaptık. Burcu sabah istediği saatte uyandı, istediğimiz saatte denize girdik, Hemen hemen hiç televizyon seyretmedik. Gazetelerde sadece magazin bülümlerini okuduk. Gündüz bahçemizde saatlerce saksağanların dansını seyrettik, geceleri arkadaşlarımızla  mehtapta yürüyüşler yaptık.
Bir  sabah adada rüzgarlı ve kapalı havaya uyandık.  Adeta bir sonbahar havasını andıran sabah bizi çok mutlu etti. Bu kadar sıcak günden  sonra üstüne bir hırka giyerek bahçede oturmak ve sohbet etmek  harika bir duyguydu. Ne yazık ki bu sayılı günler geçiciydi.
Takriben bir ay sonra Burcu Amerika'ya işinin başına döndü.Ben onu havaalanında uçağına yolcularken bir yandan daha geçmemiş hastalığını , bir yandan da bu hasta hali ile onu bekleyen zor günleri düşünüyordum.. Zira onu Amerika'da  çok yoğun günler bekliyordu.
Burcu ile geçirdiğimiz bu iki aylık hastalık dönemi benim bir konuyu daha iyi anlamama sebep oldu. Yaşamın en önemli konusu sağlık. Sağlık tam olmayınca hiçbir şeyin değeri kalmıyor.Vücudümüzün herhangi bir yerinde oluşabilecek en ufak bir aksaklık bütün yaşamımızı sekteye uğratabiliyor. Hepimiz bu konunun  önemini kavrasak ve her zaman sağlığımıza dikkat etsek, tahlillerimizi, kontrollerimizi aksatmasak ,dietimize özen göstersek, yaşamın herşeyden önemli olduğunu kavrayıp, olur olmaz şeyleri kafamıza takıp stres yapmasak ne iyi olacak.Yaşamın bize sunulan harika bir hediye olduğunu düşünüp bu hediyenin tadına varsak, her günü bir şölen gibi yaşasak.
Ama biliyorum ki ben dahil herkes biraz sağlığımıza kavuştuğumuzda bütün çektiklerimizi unutup yaşamın hay huyu arasında gene didişmeye başlayoruz. Ta ki tekrar sağlığımız bozulup onun değerini anlayana kadar.Burcu Şubat 2013 e kadar doktora tezini hazırlamak,, tez savunmasını yapmak ve doktorasını almak zorundaydı bu kış.Bir yandan da konserleri, resitalleri,oda müziği dinletileri devam edecekti.Onu uçağa bindirip eve dönerken arabada gözlerimden süzülen yaşları silip ona dua ettim.Çok ihtiyacı vardı bu müsbet duygulara.
.

14 Nisan 2015 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Sub Akut Trioid İltihabı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Sub Akut Trioid İltihabı: Son yazımda bir sonografi seansı sırasında çektiğim azabı yazmıştım.Bu sonografı olayından sonra ertesi günü Burcu Göker Eric Jenkins ikil...

Sub Akut Trioid İltihabı


Son yazımda bir sonografi seansı sırasında çektiğim azabı yazmıştım.Bu sonografı olayından sonra ertesi günü Burcu Göker Eric Jenkins ikilisi İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say sahnesinde konser verdiler.Bu konserini ve ne kadar hasta olarak sahne aldığını da önceki yazımda paylaşmıştım. Bir gün önce sonografı ve tahlil sonucunda Burcu'nun 15 gündür grip teşhisi ile çektiği azabın Sub Akut Trioid iltihabı olduğu anlaşılmıştı.Sub Akut Trioid iltihabının ağır geçen bir grip enfeksiyonu sonucunda vücüdün bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıktığını genelde %85  28 ile 44 yaş arası kadınlarda rastlandığını gene aynı anda öğrenmiştik. Vucütte taktiben 5 gram ağırlığında küçüçük bir organın yaratığı dengesizlikten kaynaklanan ve en az 2 ayda kendi kendine geçmesi beklenen hastalık bile olmayan bir azap. Hastalığın ilk günlerinde trioid fazlalığından kaynaklanan hipertrioid arazları ve sonunda trioid bezinin tembelliğinden kaynaklanan hipotriod arazları.
24 Mayıs gecesi Burcu o hasta hali ile Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Sahnesinde bir konser verdi.
İki tane ağır ilaç alarak sahneye çıkan ,buna rağmen Konserin sonunda  tebrikleri kabul ederken çok sağlam gözüken Burcu'nun daha sonra takriben 1.5 ay sürecek zorlu bir hastalık dönemine gireceğini ben bile tahmın etmiyordum.Bu konserden sonra Turnenin bitimine daha üç konser vardı.İstanbul Işık Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve Ankara Gazi Üniversitesi, Burcu aylar öncesinden planladığı bu konserlere çok güzel hazırlanmıştı. Aynı şekilde Üniversiteler de yaptıkları tanıtımlar ile Burcu ve Eric'i dinlemeye ne denli istekli olduklarını göstermişlerdi. Burcu nereden bilebilirdi ki 24 mayıs gecesinden sonra ağırlaşan hastalık sebebiyle bu üç konseri iptal edecek ve uzun bir süre evde kapalı kalacaktı.
Bu arada hastalığın ismini açıklamak istiyorum.10 gün süren hastalıklara akut,10 gün ile 2 ay süren hastalıklara sub akut,2 aydan fazla süren hastalıkla ise kronik dendiğini Burcu'yu tedavi eden prof.Halil Azizlerli bey izah etti.
 Burcu hastalığın başında oldukça zor bir dönem geçirdi.Özellikle geceleri 38 dereceye kadar yükselen ateş üç hafta sürdü.Tedavi imkanı olmayan hastalık sadece ağrı kesicilerle hafifletiliyor ve vücudün kendi kendini tamir etmesi bekleniyordu. Doktorumuzun söylediğine göre iki ay bu tamir süresi için yeterli idi. Aslında hastalığın bir başka tedavisi daha vardı. Kortizon. Kortizon tedavisi hastalığın etkilerini azaltıyor ama kesilince arazlar tekrarlıyordu. Doktorumuz Halil bey Burcu'nun kortizon tedavisine gerek duymadığını ve kendi kendine tamir sürecini başlatacağını söyleyince içimiz rahat etti. Ayrıca Burcu da kortizona karşı idi ve sabır ve çaba ile 5 gramlık bir bezin vücudünü ele geçirmesine izin vermeyeceğini söylüyordu.
Bu üç haftalık zor dönemde her saat Burcu ile birlikte idik. O zor günlerde şunu çok iyi anladım.Bir insanı kendi hastalığından daha fazla üzen şey çocuğunun hastalığı.Her zaman cıvıl cıvıl sahnede görmeye alıştığım yavrumu ateşler içinde çaresiz, saç,baş karışık yatakta görmek beni mahfediyordu. Burcu ise hastalığından daha çok iptal ettiği konserleri için çok üzülüyordu. Bugüne kadar hiçbir konserini ihmal etmemiş Burcu için konser iptalleri hele de aylarca öncesinden planladığı konserlerin iptali çok üzücü idi. Bu hastalık günlerinde Eric'i de Amerika'ya yolculadık. Yaz için Avusturya'da bir festivalde görev alması daha kıştan planlanan Eric programına uyarak gitmişti. Burcu ile ikimiz yalnız kalmıştık.
Burcu'nun hastalığı hergün başka bir seyir gösteriyordu. Birgün aşırı terleme,yorgunluk,bir başka gün ise boğaz şişkinliği,yutma güçlüğü,isteksizlik. Bu konuyu sorduğumuz doktorumuz bunların normal olduğunu trioid bezinin zaman zaman az veya çok çalışmasının bu arazları yarattığını,ilerleyen günlerde trioid bezinin dengeye girerek bu arazların azalacağını söyledi. Hakikaten de zamanla bu arazlar azalmaya başladı.
Bu arada Burcu'ya mekan değişikliğinin iyi geleceğini düşünerek bir şehir dışı gezi ayarladım. Hakikaten önce zorlukla gittiğimiz bu geziler Burcu'ya çok iyi geldi. Bu hastalık sırasında şunu bir kez daha çok iyi anladım. Sabır ve azimle herşeyi yenmek mümkün.
Burcu azmi ve sabrı ile 5 gramlık trioid bezine karşı zaferini kazandı ve sağlığına kavuştu.Ama triodi çalışmayı red etmişti bir kere. yaşamı süresince hap alacaktı trioid yerine. Bu beni önceleri endişelendirdi. Ama çevremde bulunan bir çok genç hanımda aynı soruna rastlayınca,doktorlarımız da ilacın doğal olduğunu ve herhangi bir yan etkisi olmadığını, bu şekilde bir çok kişinin sağlıklı yaşam sürdüklerini söyleyince içime bir nebze su serpildi.
Burcu bu sağlık probleminden sonra çok büyük işler başardı bunları yazmaya devam edeceğim.

13 Nisan 2015 Pazartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Yaşam bir çok şeyi kafaya takmak için çok kısa.......

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Yaşam bir çok şeyi kafaya takmak için çok kısa.......: Yazıma eklediğim fotoğraf Bahçeşehir Üniversitesi konserinde çekildi. Bu resimde Burcu çok sağlıklı gözüküyor ama gerçek öyle değildi. Ko...

Yaşam bir çok şeyi kafaya takmak için çok kısa......

Yazıma eklediğim fotoğraf Bahçeşehir Üniversitesi konserinde çekildi. Bu resimde Burcu çok sağlıklı gözüküyor ama gerçek öyle değildi.
Konser sabahı Burcu ile  bana gene boğazının ağrıdığını söyledi.
Burcu 4 Mayıs İzmir konserinden bu yana gripal bir olay geçiriyor. Amerika'da grip aşısı olduğu için ateşi çıkmıyor ve hasta yatmıyor ama devamlı bir boğaz ağrısı. Halsizlik. Hatta bir gece de ateş. Doktorumuza gitme firsatımız olmadığı için telefonla tedavi yoluna gittik. Çünkü Türkiye konser turnesi için hergün bir başka yerdeydik. Bir kutu antibiyotik, ağrıkesici bitirmesine rağmen Burcu tam iyileşemedi. En sonunda 15 Mayıs Adnan Saygun Konseri öncesi İzmir'de Şifa hastanesinin aciline gittik ve muayene eden doktor Burcu'nun bir franjit geçirdiğini ve aldığı ilaçların hastalığa cevap verdiğini ve hemen hemen iyileştiğini söyledi.
Bir kaç gün sonra  Burcu gene boğazım ağrıyor , bu sefer diğer tarafı kötü deyince soluğu Acıbadem Polikiliniğinde aldık. Önce Burcu'yu iyice muayene eden Kulak Burun Boğaz doktorumuz gripal bir şey olmadığını ve boğazın temiz olduğunu söyledi. Muhtemelen Trioidde bir sorun olduğunu söyleyen doktorumuz bizi kesin teşhis için gereklı araştırmaların yapılması amacı ile Dahiliye doktorumuz Erkan Beye yönlendirdi. Günlerdir konser yorgunluğu içinde olan ben Trioid falan sözünü duyunce iyice kasildim ve moral bakımından çöktüm.
Erkan bey her zamanki neşeli ve can hali ile bir yandan beni teskin edip bir yandan da Burcu'yu muayene etti ve bu arada bizi güldürmekten de geri kalmadı. Ben gülüyordum ama içim çok sıkılıyordu. Neyse kan tahlili ve sonografi için aşağı kata indiğimizde Burcu'ya baktım. Garibim sanki sahnede o yorumları yapan kendisi değilmiş gibi küçücük yanımda oturuyordu ve bana moral vermeye çalışıyordu. Önce kan alındı, sonra sonografiye girdik. Sonografı ekranına gözlerimi dikmiş sanki gördüklerimi anlayacak gibi bakıyordum. Doktor hanım sürekli ekranda çıkan kara lekelerin etrafını çizip ebatlarını işaretledikçe ben bulunduğum sandelyeden düşmemek için büyük gayret sarf ediyordum. Çocuğumun trioidinde ne çok şey vardı. Ben kafamda senaryo yazarken Burcu'da boynunda dolaşan sonografı cıhazına rağmen ben hasta mıyım, neler olacak diye endişe içinde düşünüyormuş. O da en az benim kadar endişeli bir bekleyişte imiş.
Sonografı sonucumuzun yazılışını beklerken heyecanımız sonsuzdu. Neyse o arada gelen ve Burcu'yu konserlerinden tanıyan bir başka doktor arkadaşımız korkulacak bir şey olmadığını, cerrahi bir olaya gerek kalmadan sadece ilaç tedavisi ile geçecek bir durum olabileceğini  söyledi.
Yukarı doktorumuzun yanına çıktığımızda aynı şeyleri doktorumuzdan da duymak bizi biraz rahatlatmıştı. Doktorumuz bizim moralimizi çok yükseltmiş ve korkularımızı bie nebze olsun azaltmıştı.
İyimser dileklerimiz Bahçeşehir konseri sonuna kadar devam etti.Daha sonra ise hastalık daha da ilerleyince kalan konserleri iptal etmek zorunda kaldık.Bütün bu yaşadıklarımızı devam eden yazılarımda anlatacağım.
  Bu arada belirtmek istediğim bir husus var.. Bu olayla yaşamın bir başka yönünü görmüş oldum. Aslında yaşam bir çok şeyi kafaya takıp düşünmek için çok kısa. Bir sonografı sırasında düşündüklerim ve çektiklerim bana herşeyin çok anlamsız olduğunu gösterdi.

11 Nisan 2015 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu hergün Konserler veriyor ama biz dinleyemiyo...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu hergün Konserler veriyor ama biz dinleyemiyo...: Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Sahnesine konser için gittiğimizde Burcu belli etmemesine rağmen oldukça rahatsızdı. Bir gün önce doktor...

Burcu hergün Konserler veriyor ama biz dinleyemiyoruz artık.

Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Sahnesine konser için gittiğimizde Burcu belli etmemesine rağmen oldukça rahatsızdı. Bir gün önce doktorların basit bir soğuk algınlığı diye gittiğimiz muayenede sub akut trioid teşhisi koyması onu epey ümitsizliğe düşürmüştü. Bu hastalık psikolojisi bir de hastalığın verdiği halsizlik , bitkinlikle birleşince her zaman koşa koşa çıktığı sahneye zorla çıkar bir duruma gelmişti.
Konserden önce Üniversitenin İstanbul Boğazı kıyısındaki binasının en üst terasında kahve içerken bunları konuşuyorduk bir yandan. Neyse ki son üç konser kalmıştı geriye. Daha sonra yaz tatili başlayacaktı ve o zaman dinlenip iyileşeceğini umuyordu. Zira bir an önce iyileşmesi ve eski performansına kavuşması gerekiyordu. Doktora bitirme aşamasında idi ve artık bu son dönemde bu zorlu yarışı sonlandırması gerekiyordu.
Konser salonuna indiğimizde soyunma odalarını, salonu görünce hepimiz hayal kırıklığına uğradık. Salonda koltuklar yırtılmış, yarı kırık durumdaydı. Hele bir soyunma odaları vardı ki bu kadar konser salonu gördük, bu kadar özensizine rastlamadığımızı itiraf ettik birbirimize.Nasıl olurdu İstanbul'da bu kadar güzel ve adı duyulmuş bir Üniversitede böylesine bir sahne. Şu anda umuyorum ki salondaki bütün aksaklıklar düzeltilmiş ve onarılmıştır.Bizi yönlendiren konser sorumlumuza salonun bu halini sorduğumuzda salonda genelde öğrenciler için sempozyum ve toplantılar yapıldığını ve öğrencilerin biraz hoyrat kullandıkları  öğrendik.  Bir Üniversite öğrencisi okuduğu okulun konser salonunun koltuklarına bu kadar acımasız davranabilirdi anlayamıyordum.
Konserden önce okulun radyosu Burcu ile bir söyleşi yapacağını söylediğinde bu güzel aktivite bizi mutlu etti. Demek ki konserin tanıtımı için Üniversite çalışmalar yapıyordu. Bir gün önceki Yıldız Üniversitesi deneyimimizden sonra bu mutluluk verici bir gelişme idi.
Konserin başlamasına yarım saat kala hala salon boştu.Bir ara Burcu bu kadar boş bir salona çalamayacağını belirtip konseri iptal etmeyi bile düşündü.Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi İstanbul'daki Üniversitelerdeki konserlere öğrenciler pek rağbet etmiyor. Bir Pop sanatçsı falan olsa konser verecek kişi rağbet çok daha fazla oluyor. İnanılmaz değil mi.Anadolu Üniversitelerindeki öğrenciler Klasik Müzik konserlerine daha fazla geliyor. Belki meraktan, belki başka aktivite şansları olmadığından, belki de hocalarının yönlendirmesinden. İstanbul'da ise öğrenciler belki batılı arkadaşlarına özentiden, belki yeterli duyuru almadıklarından, belki de gerçekten hoşlanmadıklarından klasik müzik konserlerine pek rağbet etmiyorlar.
O gece konserde çekim yapması için çağırdığımız profesyonel kameramanın çekimini iptal ettik bu tenhalığı görünce. Zira böyle boş bir salonun görülmesini istemiyorduk çekimlerde. Bu bizim değil toplumun ayıbı idi.
Burcu bir kaç kişinin geldiğini görünce konser süresini azaltıp ufak bir dinleti ile olayı bitirmek istedi. Zaten iki bölümlük uzun bir konseri götürecek takadı da yoktu.
Kısa bir konser vermek amacıyla çıktığı sahnede daha sonra salona gelen Üniversite öğretim elemanlarının istekleri ile uzun bir süre kalarak güzel bir dinleti gerçekleştirdi Burcu.
O besteciyi de çal, bunu da çal diye gene upuzun bir konser olmuştu. Sahneden indiğinde saçları banyodan çıkmış gibi sırıl sıklamdı. Onu tebrik eden hocalar arasında Newyork Üniversitesinden tanıdığı, Bahçeşehir'e misafir olarak gelmiş profesörler de vardı. Konuşma sırasında sub akut trioid iltihabı olduğunu belirten Burcu'ya profesörlerden birinin  'Bu hastalık doktora hastalığıdır.'diye cevap vermesi hiç aklımdan çıkmıyor.
Çocuğum yıllarca çabaladığı  bu yolda doktora sahibi olayım diye ömür boyu beraber taşıyacağı bir derdin sahibi olmuştu. Her nekadar doktorlar bunun bir dert olmadığını ve ufak bir ilaç takviyesi ile herkesin bununla yaşadığını söyleseler de, çevremde rastladığım her genç hanım aynı dertten mustarip olsa de bence önemli bir sorun trioid sorunu.Her ay tahlil yaptırıp kontrol ettirdiğin, sürekli her sabah ilaç aldığın ,devamlı izlendiğin bir sorun.
Bazen düşünüyorum da doktora sahibi olmak için değermiydi diye. Neler kaybediyoruz , nelerden vazgeçiyoruz yaşamımızda başarıya ulaşmak için.
Şimdi bir Ege kasabasında sakin yaşamaya çalışırken aslında bunların gerekli olup olmadığını sorguluyorum .
O gece konser bitimince Burcu bu konserin ülkesinde son konser olduğunu bilmiyordu.Evet bu son konserdi.
Burcu o günden sonra yüzlerce konser verdi dünyanın çeşitli yerlerinde. Çinde Şankhay'da bile dinlediler onu. Bugün Amerika'da konseri var gene. Her hafta en az 5 tane konser veriyor. Ama biz dinleyemiyoruz. Sanırım bundan en zararlı biz çıktık.Onu dinleme imkanından mahrum kalarak.

6 Nisan 2015 Pazartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Ben onu hep dimdik görmeye alışmıştım.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Ben onu hep dimdik görmeye alışmıştım.:  24 mayıs.2012 günü Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Sahnesinde saat 19.00 da Burcu Göker ve Eric Jenkins müzik dostları ile buluşacaktı....

Ben onu hep dimdik görmeye alışmıştım.

 24 mayıs.2012 günü Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Sahnesinde saat 19.00 da Burcu Göker ve Eric Jenkins müzik dostları ile buluşacaktı.
Yıldız Teknik Üniversitesindeki organizasyonsuz konser denemesinden sonra ben de biraz ümidimi kaybetmiş gibiydim..Bütün kalbimle  herşey yolunda gitmesi  ve güzel bir konser olması konusunda dua ediyordum.Bana hiç bir şey belli etmemelerine rağmen Burcu ve Eric'in de aynı dileklerde olduğunun farkındaydım.
Ülkemizde gerçekleşen konserlerde ister konser salonunda olsun,ister Üniversitelerde olsun ufak bazı teknik aksaklıklar yaşanıyor. Bu bizim daha konser organizasyonlarına özellikle klasik konser organizasyonlarına gereken önemi vermememizden kaynaklanıyor. Ya duyurular eksik ve geç yapılıyor veya salonların kendi idari sorunları konserlere yansıyor. Zaten hiçbir konser organizasyonunda yüzde yüzde başarı bekliyemiyorsunuz.
İşte bu sebepten klasik müzikçiler fazla konser veremiyor.Klasik müzik konserleri üç beş bilinen sanatçının belli yerlerde verdiği konserlerden veya amatör kişilerin verdiği konserlerden öteye geçemiyor.Bence klasik müzikçilerin de en az pop sanatçıları kadar duyurulan, görkemli ve kalabalık konserlere hakkı var.Umuyorum ki zaman için de bu konu da gelişme olacak ve klasik müzik sanatçıları da bekledikleri özene ve ilgiye kavuşacak.
Bu konser trafiği içinde fark ettiğim çok önemli bir husus özellikle Üniversite konserlerinde İstanbul dışındaki yerlerde Üniversiteler çok daha fazla özenli, daha çok katılımlı ve daha kaliteli konserler gerçekleştiriyorlar. Büyük şehirlerimizdeki Üniversitelerin öğrencileri daha çok ve çeşitli kültür ve sanat etkinliklerine katılma olasılıklarına sahip olduklarından bu konserleri fazla değerlendiremiyorlar sanırım.
İşte bütün bu düşünceler 24 Mayıs Bahçeşehir Üniversitesi konserinde endişe duymamızı engellemiyordu. Bu arada Burcu'nun hastalığı da daha ilerleme göstermiş ve kızım halsiz, bitkin bu konser trafiğini bitirmeye çalışıyordu. Her zaman dimdik görmeye alıştığım yavrumun bu hali beni
iyice bunaltıyordu.

1 Nisan 2015 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Konser sonunda bir demet gül yerine bir demet sevg...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Konser sonunda bir demet gül yerine bir demet sevg...: 21 Mayıs Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumunda saat 19.00 konser olduğunu bir önceki yazımda yazmiştim. O gün daha önceden kararlaştır...

Konser sonunda bir demet gül yerine bir demet sevgi.....

21 Mayıs Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumunda saat 19.00 konser olduğunu bir önceki yazımda yazmiştim.
O gün daha önceden kararlaştırıldığı gibi Yıldız Üniversitesi Oditoryumuna prova için saat 3 de vardığımızda kımseyi göremedik.Konserden bir süre önce konseri düzenleme işinin Üniversite öğrencilerinden oluşan Müzik kulübüne  verildiğini duyunca sevinmiştim.Kulüp başkanı olan arkadaş bizi Bursa konserimizden dönüşte otobüste aramış ve konser hazırlıkları ile ilgili konuşmuştuk.Amerika'da, Avrupa'da Üniversitelerde bu konularda gençlere görev verildiğini ve çok başarılı neticeler elde edildiğini biliyordum. Gençlerin gelişimi açısından bu tür görevler,kollar çok verimli neticeler meydana getiriyor.
Telefonda konuştuğumuz arkadaş da  bütün hazırlıkların çok iyi yapıldığı konusunda bize teminat verince içimiz rahatladı. Klasik Müzik konserlerinin özellikle Üniversitelerde çok iyi duyurulması gerektiğini, eğer duyurular yeterli olmazsa öğrencilerin bu konserlere pek rağbet etmeyeceklerini biliyordum. Bu konser Burcu Göker ve Eric Jenkins'in Türkiye'de son beş yılda verdiği 26.konserdi.Her konsere benim de katıldığım düşünülürse bu konuda deneyimimizin seviyesi ortaya çıkar.
Dün Oditoryumun kapısında ve içinde kımseyi ,konsere ait herhangi bir afiş ve izi görmeyince birden içim ürperdi. Zaman daha erken ,diye kendimi avuttum. Eric boş salona girıp pıyano başına gecip çalışmaya başladı, Burcu da kulisde kemanını hazırlamaya girişince ben de çevreyi tanımak için kampüs içinde dolaşmaya çıktım. Kampüs içinde hiç afiş yoktu. Konserden bahsettiğim öğrencilerin hiçbirinin konserden haberi yoktu. Oysa duyuru için ne kadar çok imkan vardı.Üniversitenın radyo kanalı bu duyurularda kullanılabilir,Afişler , kafelere asılabilirdi. Öğrenciler bir kampüs içinde oldukları için duyuru yapmak çok kolaydı. Öğrencilerin yoğunlukla bulunduğu servis kalkış noktalarına, fast food bölgelerine,kafelere konulacak duyurular amacına ulaşacaktı.
Konser salonuna döndüğümde müzik kulübünden bazı  arkadaşlarla karşılaştim.Ama hepsi akşam konsere gelemeyeceklerini , işleri olduğunu söylüyorlardı. Afiş niye asılmadığını sorduğumda ise iki çelişkili cevapla karşılaştım.Bir kısmı afiş hiç basılmadığını,bu iş için bütceleri olmadığını ve üniversite imkanlarından da sıra sebebiyle faydalandırılmadıklarını belirtirken.bir tanesi de afiş basılıp ,asıldığını ama yırtıldığını söylüyordu. Artık hangısıne inanacağımı şaşırmıştım.
Burcu ve Eric konser saati geldiğinde sahneye çıktıklarında 300 kişilk salonda 20 kişi bile olmayan dinleyici kitlesini görünce şaşırdılar. Müzik kulubunden de kimse olmadığı gibi, Üniversite yönetiminden de kimse yoktu. Salonda konsere katılan kişilere bu konseri nereden duydunuz diye sorduğumda gelenlerin hepsinin facebooktan duyduklarını öğrendim. Burcu hemen bir B planını devreye koyup büyük bir olgunlukla mevcut programı kısaltıp arayı kaldırıp 50 dakikalık bir programla gelen bir kaç kişiyi de mağdur etmeme yoluna gitti. Burcu kadar güçlü olmayan Eric  durumdan çok etkilenmişti.Yıllardır Türkiye'nin bir çok yerinde konser veren ikili ilk defa böyle bir olayla karşı karşıya kalıyordu. Bu arada Burcu önde oturan ve Özyeğin Üniversitesi öğretim üyesi olan komşularımızı görünce büyük bir sevgi ile gülümsedi.
Konser bu havada başladı.Turina'nın İspanyol Sonatının harika tınıları bile salondaki menfi havayı yumuşatamazken birden kapı açıldı ve Boğaziçi Üniversitesi dekanı olan Ali Baykal bey ve eşi Şeyda Hanım salona girdi. Burcu'yu doğduğundan beri tanıyan,çok seven ,hiçbir konserini kaçırmayan bu kişileri görünce ben birden kemdimi çok kuvvetli hissettim.Sevgili arkadaşlarıma hemen ön sıraya geçip Burcu'nun onları göreceği bir yere oturmalarını rica ettim. O anda beni çok iyi anlayan Şeyda Hanım elimi sıkıca tuttu ve sıktı. Aldığım bu güçlü elektirk benim omuzlarımı dikleştirmemi sağladı. Aynı şekilde Ali ve Şeyda Baykal büyüklerini  gören Burcu'nun da omuzlarını dikleştiğini hissettim. İnsanlar dostları ile güçleniyordu.
Bu güzel motivasyonla konserini tamamlayan sanatçılar bir daha böyle organizasyonsuz konserler yaşamazlar umarım.Ama onların çok güçlü dostları var.Her durumda onları yücelten dostlar.Bu arada Burcu ve Eric konser yaşamları içinde ilk defa bir konser sonunda tek bir gül bile almadılar. Ama bu onları üzmedi.Zira dostlarından çok güzel duygular almışlardı konser sonunda