Hürriyet

30 Nisan 2014 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kanada Calgary Üniversitesinde İlk Günler

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kanada Calgary Üniversitesinde İlk Günler:   Burcu Goker Hans ve Mara ile Lawrence Universitesi Mezuniyet konseri sonrasi Birc onceki yazimda Burcu Goker'in temmuz 2007...

Kanada Calgary Üniversitesinde İlk Günler


Kanada Calgary Universite'sinde ilk Gunler
 
Burcu Goker Hans ve Mara ile Lawrence Universitesi Mezuniyet konseri sonrasi

Birc onceki yazimda Burcu Goker'in temmuz 2007 da Kanada vizesi aldigini ve eylul ayinda Kanada Calgary Universite'sinde lisans ustu  egitime baslamak uzere hazirliklarini hizlandirdigini yazmistim. Kanada vizesini aldiktan sonra biraz tatil yapmak istedik. Zira gidecegi ulke soguk bir yerdi ve Burcu'nun gitmeden gunes depolamasini gerekiyordu. Ulkemizin gunesli sahillerinde cok guzel gecen bir tatilin ardindan gidis zamani yaklasmisti. Burcu once Sikago'ya gidecek, Ericle bulusacak , Eric;in ailesinin evinde olan esyalarini da alacak ve oradan Calgary'ye gececeklerdi. Nihayet bir eylul gunu Burcu yola cikti.Yanliz yola cikmadan bir aksilik olmus ve saclarini boyatmak icin gittigi kuaforde yanlis yapilan bir boyama neticesi saclarinin buyuk kismi yanmis ve Kanada'ya dogru basinda yanan saclarini orten bir bandana ile yola cikmak zorunda kalmisti. Burcu yeni bir hayata baslayacagi Universite'ye ilk gidisinde boyle bir aksilik olmasindan uzgun uzun bir yola cikiyordu. Bizler artik eskisi kadar endiseli degildik. Zira bu Burcu'nun ilk yer degistirisi degildi. Istanbul- Paris-Newyok- Sikago sonunda Calgary. Artik biliyorduk ki Burcu  gittigi heryede tekrar baslayabilecek ve kendini ispatlayabilecek  guce sahipti.
Takriben bir haftalik bir surecin sonunda Burcu ve Eric  Calgary'ye varmis ve kendileri icin tahsis edilen eve yerlesmislerdi. Evlerini daha sonra ben de gidip gordum. Kampus icinde cok sik ucer katli apartimanlardan bir daire tahsis edilmisti. Bu evler doktora ve master ogrencilerine tahsis ediliyordu. Icinde tum esyalari olan iki yatak odali, iki banyolu, salon ve acik mutfaktan mutesekkil bu daireler cok aydinlik ve ferahti. Kampus icinde herturlu sosyal imkanlar vardi. Spor tesisleri, konser salonlari ogrencilerin butun ihtiyaclarini karsilayacak gibi idi. Ayrica Amerika'da az rastlanir bir olay, kampus ile sehir merkezi arasinda otobus ve tren seferleri bulunuyordu. Zira Amerika'nin bir cok yerinde sehir ici  toplu tasima cok ihmal edilmistir ve halk eger ozel arabasi yoksa cok gerekli ihtiyaclarini bile karsilayamaz.  Bu toplu tasima isinin Kanada'da gelismis olmasi arabasi olmayan kisiler icin buyuk rahatlikti. Kisacasi daha sonra da gozlerimle gordugum gibi Burcu ve Eric cok rahat bir ortamda gorevlerini, egitimlerini gerceklestirebileceklerdi. Zaten daha okula kabul edildiginde evimize gelen ve bizzat Universite rektorunun imzasini tasiyan bir mektupta Universitemize yuksek lisansa kabul edildiniz  ve universitemizde hicbir yasam sikintisi olmadan arastirmalarinizi  yapabilmeniz icin maddi ve manevi butun olanaklar saglanacaktir yaziyordu. Ben de gorunce anladim ki Universite yonetimi daha ilk gun verdikleri sozu tutmuslardi.Calgary Universitesi oldukca kalabalik ve buyuk bir universite idi ve dunyanin ilk 500 universitesi icinde 47.sirada yer aliyordu. Ayrica Burcu'nun calisacagi hocasi Edmond Agopian ismi cok duyulmus ve iyi bir keman profesoru idi. Butun bunlarin yani sira Burcu Edmond ile ayni cografyadan geliyor ve ayni duygulari tasiyordu. Butun bu artilar Burcu'nun iki yil Calgary'de cok verimli bir lisans ustu egitim devresi gecirmesine sebep oldu.
Burcu Calgary'de egitime baslar baslamaz bir cok Turk arkadas buldu. Genelde Orta Dogu Teknik Universite'sinden  master ve doktora egitim icin gelen Turk ogrenciler bilgisayar, genetik, elektirik muhendisligi konularinda egitim goruyorlardi. Iclerinde tek muzik ogrencisi Burcu idi. Burcu arkadaslarinin muzisyen degil de baska branslardan olmasindan cok memnundu. Zira muzisyen arkadaslari olsa idi sadece muzik konusacakti , oysaki baska branslardan arkadaslarla konustuklari konular da  farklilasiyor ve bu da Burcu'nun ufkunun daha da genislemesine sebep oluyordu. Bu arada evlerine yakin Kanada Turk Kultur Dernegine kesfeden Burcu dernekteki butun etkinliklere, film gosterilerine katiliyor ve bu etkinlikler sirasinda bircok Turk arkadas ediniyordu.  Kanada'da ogrenci olarak veya isveren olarak calisan Turk'lerin cok kulturlu ve elit olduklari dikkatini cekiyordu.
Butun bu sosyal aktiviteler ve calismalar arasinda eylul 2007 de Calgary Senfoni Orkestrasinin sinavini giren Burcu bircok aday arasindan sinavi kazanarak Calgary Senfoniye kemanci olarak secildi. Yabanci oldugu icin ilk 6 ay ucretsiz calisacakti ama 6 ay sonra ucret alacakti. Boyle buyuk bir orkestrada yer almak ve bir cok kisi ile tanismak fikri Burcu'ya ucretsiz calisma derdini unutturmustu. Calgary'deki yasama bir sonraki yazimizda devam edecegim

23 Nisan 2014 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Ankarada o gün imkansız diye bir şeyin olmadığını ...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Ankarada o gün imkansız diye bir şeyin olmadığını ...: Burcu Goker Newyokta bir konserinde Burcu Goker'in Haziran 2007 da Lawrence Universite'sindeki diplama torenini ve tor...

Ankarada o gün imkansız diye bir şeyin olmadığını bir kez daha anladım.

Ankara'da o gün imkansız diye bir şeyin olmadığını bir kere daha anladım.
Burcu Goker Newyokta bir konserinde

Burcu Goker'in Haziran 2007 da Lawrence Universite'sindeki diplama torenini ve toren sonrasi Almanca Profesoru Hans Terms'in evinde verilen daveti bir onceki yazilarimda anlatmistim. Davetten sonra Eric ve ailesi ile Universite'nin oldugu Appleton'dan ayrilip Eric'lerin oturdugu Portage'ye gectik. Amacimiz bir hafta daha Amerika'da gezmek ve daha donra ulkemize donmekti. Bu arada donerken Burcu ve Eric yurttaki butun esyalarini toparlayip Eric'in ailesinin arabasina yuklediler. Zira artik onumuzdeki yil Lawrence Universite'sine donmeyeceklerdi. Gelecek yil daha onceden planlandigi gibi Kanada Calgary Universite'sinde lisans ustu egitimlerine baslayacaklardi.
Gene yeni bir ulke, yeni bir Universite ve yeni kisiler. Zaten Burcu'nun hayati hep yeni bir yerlerde kendini ispatlamakla gecti. Gercekten zor bir olay ve herkesin kolay kolay cesaret edemiyecegi bir durum. Hep her seye yeni bastan baslamak. Ben yapamam.
Bir haftalik tatil esime ve bana cok iyi gelmisti. Bu uzun ve heyecan dolu yolculugun yorgunlugunu uzerimizden atmis ve yeniden dogmus gibi idik. Simdi ulkemize donup yeni bir ulkenin gidis hazirliklarini yapma zamani gelmisti.
Turkiye'ye doner donmez Kanada ogrenci vizesi icin basvurmamiz gerekiyordu. Kanada Konsoloslugu Ankara'da idi ve bizim vizemizi oradan almamiz gerekiyordu. Bize Ankara yolu gozukmustu. Amerika'dan doner donmez butun vize evraklarmizi hazirlayip Burcu ile ucakla bir gunlugune Ankara'ya uctuk. Sabah erkenden Kanada Konsoloslugunda olmak icin bir gun onceden Ankara'ya gidip Konsolosluga yakin bir otelde geceyi gecirdik. Ertesi sabah saat 9 da Kanada Konsoloslugu kapisinda benim icinde vize gorusmelerine girecek Asli hanimla bulustuk. Burcu ile ben de vize aliyordum. Cunku onun orada bulundugu zaman zarfinda gitmem gerekebilirdi. Asli hanimla, Burcu vize islemleri icin Konsolosluga girdiler ve ben kapida beklemeye basladim. Oturacak yer yoktu, hava sicakti. Bir sure ayakta bekledikten sonra isin uzayacagini dusunerek etrafta oturabilecegim bir kafe aramaya basladim. Nihayet civarda ogle hazirliklari yapan bir lokanta gordum. Sabah saatlerinde lokanta bombostu. Ben kapidan girdigimde etrafi duzenleyen garsonlar saskinlikla baktilar. Herhalde saat 10 da yemek yemeye gelen insan gormemislerdi. Garsonlar bana henuz servise baslamadiklarini ve saat 12 de servis baslayacagini soylediler. Ben ise onlara Konsolosluga geldigimi, yasim ve saglik sebebimle cok fazla ayakta bekleyemedigimi eger oturmama izin verirlerse cok sevinecegimi soyledim. O kadar duygulu soylemisim ki bana aciyan garsonlar hemen pencere kenarina bir koltuk cektiler ve ilaveten bana taze demlenmis bir bardak cay da getirdiler. O zaman suna inandim ki insanlara guzel yaklasilirsa ozellikle ulkemiz insanina yapmayacagi fedakarlik olmuyor. Benim rahatim yerindeydi ama Burcular ne yapmislardi. Aklim hep onlardaydi. En sonunda ucuncu cayimi da ictikten sonra tesekkur ederek kalktm ve Konsolosluk kapisina yoneldim. Saat 12 ye ceyrek vardi ve konsolosluk vize kabulu 12 de bitiyordu. Eger bugun vizemizi alamazsak isimiz ertesi gune kalacakti ve ertesi gune kalmak demek bir gun daha Ankara'da kalmak ve ek masraf demekti. Ben Konsolosluk kapisinda heyecanla beklerken buyuk demir kapi acildi ve ali al moru mor Burcu ile Asli gorundu. Burcu burnundan soluyordu. Vize islemimiz olmamisti. Simdi soyleyecegim size saka gibi, fikra gibi gelebilir ama vize harci icin yatirilan iki kisilik makbuzdan birini konsolosluk kabul etmemisti. Vize icin buyuklere ayri, ogrencilere ise daha dusuk harc yatirilmasi gerekiyordu ve esim isguzarlik yapip iki harc ucretini de yuksek fiattan yatirmisti. Kurallara cok bagli Konsolosluk memurlari kizimin yuksek fiatli harc makbuzunu kabul etmemis ve ogrenci harc makbuzu istemisti. Burcu'nun paramiz yansin biz feda ediyoruz daha yuksek harc parasini aza sayin demesi bir sey ifade etmemis ve saat 12 ye ceyrek kala biz Konsolosluk kapisinda vizesiz kalmistik. Onumuzde iki secenek vardi. Ya bir gece daha bekleyip ertesi sabah ayni islemleri tekrar yapacaktik. Ya da 15 dakika icinde Ankara'da bir Garanti bankasi subesi bulup ogrenci harcini yatiracak, tekrar Konsolosluga donecek ve vize basvurumuzu tekrar yapacaktik. Iste o gun hicbir seyin imkansiz olmayacagini bir kere daha anladim. Burcu, ben ve Asli 15 dakika buyuk bir savas verdik.en sonunda yol ters oldugu icin taksinin de gitmedigi istikamette onde Burcu ve Asli arkada ben kosarak saat 12 ye 2 kala Konsolosluga ulastik ve kizlar iceri girdiler.
On dakika sonra yuzlerinde vize islemini bitirmenin hazzi ile kapidan cikan genclerle biraz once oturup cay ictigim ve artik ogle yemek servisine baslamis olan lokantada guzel bir yemek yeme zamani gelmisti. Inanin boyle zorlu savaslardan sonra yenen yemegin zevkini hicbir yemek vermiyor. Artik Kanada vizemiz hazirdi ve Burcu gidis hazirliklarina baslayabilirdi.

22 Nisan 2014 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Partide Hans Şimdi Müzik Zamanı dedi.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Partide Hans Şimdi Müzik Zamanı dedi.:   Burcu Goker Hans Terms'in evinde keman calarken Bir önceki yazimda 2007 Haziran ayinda Burcu Göker'in Lawrence Univer...

Partide Hans Şimdi Müzik Zamanı dedi.


Partide Hans şimdi Müzik zamanı dedi.
 
Burcu Goker Hans Terms'in evinde keman calarken

Bir önceki yazimda 2007 Haziran ayinda Burcu Göker'in Lawrence Universite'sindeki diploma torenini anlatmistim. Bu torenden sonra biz  ve Eric'in tum ailesi Burcu'nun Universitedeki Almanca Profesoru Hans'in mezuniyet serefine evinde verdigi partiye davetliydik. Torenden sonra resim cekimleri de bittigi zaman hep beraber arabalara binerek Hans ile esi Mara'nin yasadiklari eve dogru yola ciktik. Eve vardigimizda bizi bahcede cok guzel bir acik bufe bekliyordu.Hans'in aslen Macar olan esi harika yemekler, mezeler hazirlamisti. Masanin orta yerinde Ingilizce Tebrikler Burcu ve Eric yazili bir koca pasta duruyordu. Sanirim bu harika gorunumlu pastayi da Mara hazirlamisti. Masadan tabaklarimiza yemeklerimizi  alip birbirinden guzel cicekler arasinda bahcedeki masalara oturduk. Hepimiz sabah kahvaltidan beri bir sey yememistik ve neredeyse aksam olmak uzere idi. Heyacanimiz yerini buyuk bir dinginlige birakmisti. Bu arada beyler de neler icecegimiz sorup icki bardaklarini hazirlamislardi. Heyecan, yorgunluk, aclik yedigimiz harika yiyecekler ve ictigimiz nefis ickilerle yerini sakin ve huzurlu bir ruh haline birakmisti. Herkes cok mutlu idi. Esim, ben, Eric'in dedesi, anneannesi annesi, babasi, teyzesi, kardesleri ve Hans ile Mara'nin bugun icin ozel davetli arkadaslari. Konusup guluserek nese icinde yemeklerimiz ve ickilerimizi  bitirdik. Yemek  sonunda sira pasta ya geldiginde Hans'i elinde bir sise sampanya ile gordum. Burcu ve Eric'in mezuniyetleri serefine patlatilan sampanya ve yenilen harika pastadan sonra herkese iyice rehavet basmisti. O sira Hans'in tok sesini duydum. Simdi Muzik zamani diyordu Hans. Bu fikre cok sicak bakan parti ahalisi bahceden yavas yavas eve girmeye baslamisti bile.
Eve girince salonu daha yakindan gorme firsatim oldu. Biraz once eve geldigimizde yorgunluktan, heyecandan iyice bakamadigim salon harika gorunuyordu. Antika esyalarla dosenmis salon adeta Hans ile Mara'nin gecmisini yansitiyor gibiydi. Duvarda Hans'in ailesine ait cok eski bir resim duruyordu. Salonda herkes buldugu yere oturup biraz sonra olacak harika konseri dinleme hazirliginde idi. Salondaki koltuklarda yer bulamayanlar, yemek odasindan sandalye aliyorlardi. Sandalye yetmeyince ayakta kalan kisilerin salondan  yukari kata cikan merdiven basamaklarinda kendilerine yer bulduklarini ve oturduklarini gordum. Herkes oturma telasinda iken Hans'in bir buyuk kutu getirdigini fark ettim. Kutuyu acan Hans icinden bir akordiyon cikardi. Salonda bas kosede bir piyano vardi. Ama akordiyonu kimin caldigi konusunda bir fikrim yoktu. Burcu kemanini acti, Eric piyanonun basina oturdu ve Hans akordiyonu eline aldi. Iste o zaman Hans'in akordiyon caldigini ve biraz sonra bizi cok guzel bir muzik ziyafeti bekledigini anladim. Birkac dakika icinde o eski esyalarla doseli salonu  pencerenin perdesinden sizan gunes isigi  altinda  piyano, keman ve akordiyondan dokulen harika bir ezgi doldurdu. Biri Almanyadan yillar once gelmis , diger ikisi Amerika ve Turkiye kokenli uc kisi  salonda oturan Turk, Amerikali, Macar, Alman bir dizi kisiye cok eski bir Romanya ezgisi caliyorlardi. Ictigim sampanyanin etkisinden mi, sabahtan beri yasadigim heyecan dolu gunden mi yoksa dinledigim cok acikli Balkan muziginden mi ben aglamaya basladim. Birden yanimda oturan Pamelanin da agladigini farkettim. O da benim gozyaslarimi yanagimda fark etmis olacak ki sessizce bana kagit mendil uzatti. Bugune kadar hayatimda hic dinlemedigim kadar zevkli ve duygulu bir konseri o gun o evde dinledim. Calanlar yaptiklari muzikten o kadar zevk aliyorlardi ki bizi unutmuslar, sarki soyler gibi beraberce sevk icinde caliyorlardi. Muzik bittiginde hepimiz cosku ile alkislarken bize bu guzel gunu yasattigi icin Hans ile Mara'ya bir kere daha tesekkur ediyordum.
Hans ile Mara hayatimizda hep oldular,hala varlar. Daha onceki yazilarimdan birinde anlattim. Hans Universite'deki gorevinden emekli oldu ve Florida yakinlarinda bir ev aldi ve yerlesti. Onun bu karari  yaptigi bir Turkiye tatili sonucunda aldigi bir karardi. Şu anda Mara resim yapiyor, Hans da birasini icerken hayatla dalgasini geciyor.

17 Nisan 2014 Perşembe

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Diploma Kepinin Yanındaki Püskülün Sırrı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Diploma Kepinin Yanındaki Püskülün Sırrı: Nihayet Toren gunu geldi catti. Toren sabahi erkenden kalktik. Kahvaltida gene kampuste hep beraber idik. Ayrica masamizda  Bur...

Diploma Kepinin Yanındaki Püskülün Sırrı

Diploma Kepinin yanındaki Püskülün sırrı


Nihayet Toren gunu geldi catti. Toren sabahi erkenden kalktik. Kahvaltida gene kampuste hep beraber idik. Ayrica masamizda  Burcu'nun Hans'dan onceki almanca hocasi da vardi. Cok yasli bir hanim olan Almanca hocasi ile gulusup kahvalti ettikten sonra torenin yapilacagi alana gidip yerlerimizi almaya karar verdik. Eric'in annesi ile ben ortalarda sahneyi gorecek bir yer bulma cabasinda iken iki baba da en rahat cekim yapacaklari yerleri aramakla mesgulduler. Yanimizda Burcu'nun Nijeryali arkadasinin annesi oturuyordu. Yurtta Burcu'nun yan odasinda kalan ve Nijerya'li bir bakanin kizi olan arkadasinin annesi bizim gibi bu toren icin Nijerya'dan gelmis ve bu toren icin ozel diktirdigi saks mavisi mahalli giysileri icinde cok parlak gozukuyordu. Alan cok kalabalikti. Amerika ici ve disindan gelmis bir cok ebeveyn alani doldurmustu. Ayrica Universite kurallarina gore her yil mezuniyet torenlerine eski mezunlar da imkan buldukca katiliyorlardi. Bircok bolum olan Universite'de her mezun olan cocugun akrabalarinin katilacagi dusunulurse torenin kalabalikligi daha iyi anlasilir.
Toren baslamak uzere idi. Hepimiz buyuk heyecanla biraz sonra diplama alacak mezunlari bekliyorduk. Nihayet gozuktuler. Onde  bolum baskani hocalari, sirtlarinda cuppeleri, baslarinda her bolumun ayri renk puskulu olan kepleri ile bizim mezunlar gozuktu. Her bolum ayri ayri geliyordu, Yuzlerce ogrenci buyuk bir duzenle onde kendilerine ayrilan yerlere geciyorlardi. Nihayet bizimkiler de gozuktu. Bizim bolumun kepinin yanindaki puskul ile cuppelerinin yakalari pembe idi. Burcu'yu uzaktan hayal meyal gorebildim. Eric daha boylu oldugu icin daha iyi gozukuyordu. Yanimda Eric'in annesi Pamela da heyecandan titriyordu. Neyse bizimkiler de yerlerine gectiler. Daha sonra okulun yoneticileri, hocalar ve senatorlar yerlerini aldi. Okulun eski mezunlari arasinda yer alan Wiskonsin senatoru de yerini aldi. Bu yerlesme isi bittikten sonra konusmalar basladi.Tabii ben pek bir sey anlamiyordum konusmalardan ama neseli bir seyler soylendiginin farkina vardim. Cunku alanda herkes cok mutlu idi. Uzun suren bu konusmalarin ardindan her bolumun diplomalari sira ile verilmeye baslandi. Alandaki yerlerinden sira ile kalkan gencler kursuye cikiyor ve mezuniyet derecesi ilan edilerek diplamasini rektorun elinden aliyordu. Sira Burcu'larin bolumune geldiginde heyecanimiz  sonsuzdu. Dikkatle  sahneyi izliyordum. Birden rektor bolum birincisine diplomasini vermek uzere Wiskonsin senatorunu sahneye davet etti. Bolum birincisinin kim oldugunu merak ederken bir yandan da o gence ve onun ailesine gipta ediyordum. Kimbilir evlatlari ile ne kadar iftihar ediyorlardi. Rektor bolum birincisinin adini soylediginde kulaklarima inanamadim. Acaba yanlis mi duymustum. Rektor Burcu Goker demisti. Hayal meyal yerinden kalkip cuppesi icinde basinda kepi ile sahneye yuruyen Burcu'yu gordum. Sahneye cikan Burcu buyuk bir gururla diplamasini senatorun elinden alirken ben de gurur icinde idim. Saniyorum ki ayni anda alanin bir baska bolgesinde video cekimi yapan babasi da ayni gururu yasiyordu. Burcu Lawrence Universite'sinden Magna cum Laude derecesi ile mezun olmustu. Biraz sonra Eric'de sahneye cikti ve diplamasini aldi. Pamela  ile birbirimize mutluluk ve gururla baktik.
Diploma toreninin bitiminde mezunlar geldikleri gibi ayni sira ve duzenle , baslarinda bolum baskanlari oldugu halde alani terk ederken bir sey dikkatimi cekti. Mezunlarin keplerinin yaninda sarkan ve her bolum icin ayri renk olan puskuller diger yone cevrilmisti. Daha sonra sorarak ogrendigime gore mezuniyetin isareti imis diger yone cevrilen puskul.
Diploma merasiminden sonra Eric'in ailesi ile bir araya geldik ve cocuklarimizi beklemeye basladik. Resim cekimlerinden sonra Almanca Profesoru Hans'in Burcu ve Eric'in mezuniyetleri serefine evlerinde verecegi partiye davetliydik.  Bu guzel partiyi bir sonraki yazimda anlatacagim

15 Nisan 2014 Salı

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Benim Bebeğim daha mı zayıflamıştı?

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Benim Bebeğim daha mı zayıflamıştı?:   Burcu Goker mezuniyet toreninde 2007 yilinda Burcu Goker'in Lawrence  Universite'sinden mezuniyet asamasinda kalmisti...

Benim Bebeğim daha mı zayıflamıştı?


Benim küçük bebeğim daha mı zayıflamıştı?
 
Burcu Goker mezuniyet toreninde

2007 yilinda Burcu Goker'in Lawrence  Universite'sinden mezuniyet asamasinda kalmistik. Haziran 2007 da ben ve babasi bizi Sikago'ya goturecek T.H.Y ucagina binerken cok heyecanli idik. Zira kizimizin Amerika'daki Universite'den mezuniyet torenine gidiyorduk. Burcu daha once de bircok mezuniyet onurlari yasatmisti bize ama bu sanki biraz daha gorkemli idi. Gunler oncesinden kiyafetler,  hediyeler alarak hazirlanmistik. Torende cuppenin altina giymesi icin Burcu'ya cok sik bir abiye giysi almistim. Bir de mezuniyet konserinde giymesi icin bir tuvalet bavulumda yerini almisti. 11 saatlik Istanbul- Sikago ucak yolculugunu buyuk bir heyecanla tamamladiktan sonra alana indigimizde pek yorgun ve uykusuz gozukmuyorduk. Daha once Burcu'nun Universite'deki Almanca profesoru Hans'i yazilarimda anlatmistim. iste Hans bizi havaalanindan karsilayacak ve 3 saatlik bir araba yolculugu ile Universite'nin oldugu Appleton'a goturecekti. Ne yazikki aksam konseri oldugu icin Burcu bizi karsilayamiyordu. Biz Hans'i tanimiyorduk, o da bizi tanimiyordu. Polisten gecip esyalarimizi alip cikisa dogru yururken bize sevgi ile bakan kizil sacli harika adami gorduk. Iste Hans Terms karsimizdaydi. Sanki yillardir tanisiyor gibi kucaklasip arabaya bindik. 3 Saatlik araba yolculugu suresince bizim yarim ingilizcemizle sohbet etmeye calistik ama inanin gonul dili diger lisanlardan cok onemli. Hic Turkce bilmeyen Hans ile cok az Ingilizce bilen bizler gonul dili ile cok guzel anlasmistik. Appleton'a vardigimizda Hans bizi Burcu'nun daha onceden bizim icin ayirt ettigi otele goturdu. Aksamki konsere kadar dus almak, hazirlanmak icin 3 saatimiz vardi. Esim ve ben 24 saatir uykusuzduk ama heyecandan aklimiza uyku gelmiyordu. Bu gece Burcu Goker icin cok onemli bir gece idi. Harika bir konser onu bekliyordu. Dusumuzu alip , giyinip bizi gelip alacak ve konser salonuna goturecek olan Hans'i beklerken bir yandan da bu ana kadar gormedigimiz Burcu'yu merak ediyorduk. Kizimizi 6 aydan fazladir gormemistik.
Nihayet  Hans ile konserin yapilacagi gorkemli salona geldik. Kapida Eric'in ailesi ile karsilastik. Onlar da tum aile mezuniyet torenleri icin Portage'den gelmislerdi. Eric'in annesi, babasi, kardesleri, anneanne ve dedesi, tum aile giyinmis, suslenmis konser kapisinda bekliyordu. Konser sirasinda yorgunlugumuz yavas yavas ortaya cikmaya baslamisti. Ne kadar yorgun oldugumuzu o gece konseri videoya ceken esimin cekimlerini seyrederken bir kez daha anladim. Video goruntulerinde arada dusmeler oluyordu. Sanirim o anlarda esim yogunluktan uyuyakalmisti. Harika bir konser sonrasi artik vedalasip otele gidecegimizi ve uyuyacagimizi saniyorduk ama daha bitmemisti. Konser sonunda verilen davete katilmamiz gerekiyordu. Dusunun 40 saattir uykusuz , belli yasin ustunde iki kisi ,karsilarinda baska bir dilde konusan  Universite rektorleri, dekanlari ve hocalari. Herkes gelip bizi tebrik ediyor ve bir seyler anlatiyordu. Normal zaman olsa zaten cok iyi anlayamiyacagim bu sozleri yorgunluk, uykusuzluk ve elime tebrik icin tutusturulan bir kadeh sampanya etkisi ile hic anlamiyordum ve sadece gulumsuyordum. Sanirim esim benden de beterdi.
Neyse bize asirlar gibi gelen bu tebrik fasli sona erdi ve bizi otelimize biraktilar.Iste o zaman ancak Burcu'ya sarilma imkanim oldu. Benim kucuk bebegimin zaten zayif olan bedeni son gunlerin yorgunluk ve stresinden daha da zayiflamisti galiba.
Mezuniyet torenleri bir hafta cesitli etkinliklerle devam etti, taki en son diplama torenine kadar, Her sabah kampuste  kahvalti davetleri, aksamlari yemek davetleri derken.Eric'in ailesi ve biz cok guzel bir hafta gecirdik. Haziran ayinin verdigi bahar havasi icinde harika bir hafta. Nihayyet son gune geldik.Toren gunune. Bunu da sonraki yazimda anlatayim

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kanada Calgary Yolu Gözüktü.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Kanada Calgary Yolu Gözüktü.:   Bugunku yazima baslamadan once bazi konulari aciklamak istiyorum. Oncelikle butun yazilarimin konusu Burcu Goker'in sanat...

Kanada Calgary Yolu Gözüktü.



 

Bugunku yazima baslamadan once bazi konulari aciklamak istiyorum. Oncelikle butun yazilarimin konusu Burcu Goker'in sanat egitimi ve bu egitim sürecinde gerek yurt disinda gerek yurt icinde yaptigi etkinlikler ve bu etkinlikler sirasinda karsilastigi olaylar. Daha onceki yazilarimda da belirtigim gibi benim bu yazilari yazis nedenim muzik egitimi yapacak veya yapmakta olan kisilere ve ebeveynlerine isik tutmak ve yardimci olmak .Bu bana benden once ayni yollardan gecmis kisilerin verdigi bir gorev. Ben bir anne olarak nelerle karsilastik ve bunlarin altindan nasil kalktik dilimin dondugu ,kalemimin yettigi kadar anlatmaya calistim. Bu arada bazi okurlarim surekli Burcu'nun basarilarindan soz ettigimi soyluyorlar. Ben Burcu'nun butun basarilarini yazmiyorum.  Burcu'nun bu zorlu mucadelesini okuyan kisiler belki bunlarin hayal ürünü oldugunu sanabilirler. Bunlarin hayal olmadigini Burcu elde ettigi bircok basari ile ispatlamis bulunuyor. Fransa'da, Amerika'da, Kanada'da aldigi diplomalar, kazandigi yarismalar, burslar, konser haklari bunun en guzel ispatidir.Hicbir yabanci ulke basarili gormedigi bir kisiye bosuna bu haklari saglamaz. Ozellikle yabanci ulkelerde elde edilen basarilarin ne kadar zorlukla kazanildigini oralarda yasayanlar cok daha iyi bilir. Burcu daha 14 yasinda Paris'e egitime gittigi zaman bunu şöyle ifade etmisti. Fransizlar 100 puanlik calisiyorsa ben 200 puanlik calismak zorundayim diye. Bu konulari acikliga kavusturduktan sonra kaldigimiz yerden devam edebiliriz.
Butun bu yogun calismalar ve stres Burcu'da spastik kolit yaratmisti. Daha cok genc yasinda bu kadar stesi kaldiramayan bunyesi barsaklarinda ses vermis ve uzun yillar onunla yasayacak bir sorunun sahibi olmustu .Artik bu kolitle yasayacakti. Ama hayatta herseyin bir bedeli oldugunu kabul eden Burcu kemanini istedigi gibi calabilmenin ve basarilara imza atmanin bedelini de kabul etmisti. Burcu  Ocak 2007 de Kanada Calgary Universite'sinden bir hoca ile iliski kuruyordu. Edmond Agopian. Universite'te keman profesoru, bolum baskani ve orkestra sefi. Cok degerli ve taninmis bir sanatci. Ermeni asıllı olan bu ünlü kemancinin Turk oldugu icin kendisini kabul etmeyecegini düşünen  ama bir kere şansini denemek isteyen Burcu , Calgary Universite'sine Eric ve kendisine ait  dosya ve cd gonderdi. Cd de daha önce orkestra esliginde çaldigi Hacaturyan koncerto ve kendi bestesi Anadolu vardi. Anadolu 1998 yilinda Paris'te egitimi sirasinda ülke hasreti ile besteledigi ve Anadolu'da günesin doğuşu ile baslayan ve gün batimina kadar süren bir günü anlatan bir beste.O gunlerde Wiskonsin'de  eksi 20 derece ve kar var. Kapali ve karli hava Akdeniz insani olan Burcu'ya cok zor geliyordu .Arada moral toplamak icin alisveris merkezlerine gidiyor ve oradaki isil isil magazalarda gezerek  biraz olsun moral topluyordu. Yillar önce kucuk bir kizken annesi ile Paris'te yasarken ayni seyi yaptiklarini dusunuyordu.Paris'te de cok kapali havalarda alisveris merkezlerine giderlerdi ana kiz. Burcu alisveris merkezinden odasina dönünce gene yanlizdi. Kucuk bir odada yanliz . Bu arada Eric de calisiyor ve Burcu onun da yüzünü çok az goruyordu .Boyle günlerde Turkiye'yi ,ailesini, annesini cok özlüyordu. Ne güzel Istanbul'da olsaydik gezerdik ,kafelere giderdik annemle diyordu. Butun bu özlemin icinde tek arkadasi, dostu, sirdasi kemani. Ona böyle gunlerde daha sevgi ile sariliyordu. Hamburg Senfoni Orkestrasinin konseri bu günessiz gunlerde bir isik oldu. Butun bunlarin arasinda Eric ve Burcu devamli Calgary Universite'si ile yazisiyorlardi. 22 Ocakda toplanacak komite butun dosyalari inceleyecek ve karar verecek,  23 Ocakda da dosya hakkında görüşlerini bildireceklerdi.Bu arada Universitenin verdigi en büyük bursa müracaat ediyorlar ve o bursu alip almayacaklari da nisan ayinda belli olacakdi. Butun bu yazismalar sirasinda Calgary sehri ile ilgili surekli arastirma yapan Burcu sehirde iki tane Turk restoranina rastladi.Sultan ve Istanbul adli iki Turk restorani. Bu iyi isaretler Burcu'ya mutluluk veriyor ve Kanada'da ki universiteyi diger universitelerin önüne cikariyordu. Calgary 1988 Kış  olimpiyatlarinin yapildigi ve bu sekilde dünyaya ismini duyurmus bir şehir. Şehirde metro ve otobüs var.Şehir ici ulasim cok kolay. Ayrica okul metro ve otobus kartina kadar veriyor. Nufusun kalabalik olmadigi bu Ülkeye insan cekmek icin cok iyi burs veriliyor. Universite'nin cok büyük dünya çapinda bir kütüphanesi ve cok lüks  yurtlari oldugunu öğrenen Burcu ,Turkiye'den Calgary'ye gidis yollarini arastirmaya basladi. Bu arada Ankara'dan doktora icin Calgary'ye giden jeolojist bir öğrencinin varligini öğrendi. Ankara'dan gidildigine gore Istanbul'dan da gidebiliriz diye düşündu. Kanada'nin yetismis insan gücü cekmek icin sağladigi cok iyi sartlar ve hocanin olağanüstü geçmişi Burcu ve Eric de Kanada fikrini iyice sağlamlastirdi. Bu arada Almanya Laipzig Muzik Akademisinden ve Amerika'da diğer universitelerden de teklifler geliyordu. Butun bu uğraslar icinde mart 2007 de gerceklesecek resital icin hazirlanan Burcu resital hakki almak icin bir de dinletiye giriyordu. Bir yandan mezuniyet yoğunlugu, bir yandan master icin okul secmeleri arasinda iyice yorulan Burcu  en guzel suprizi mezuniyet torenleri icin Turkiye'den  anne ve babasinin gelecegini duydugu zaman yasadi. Annesi ve babasi yani ben ve esim Burcu'nun Lawrence Universite'den mezuniyet torenleri icin Appleton'a gidecektik. Burcu icin artik bahar gelmisti.Önünde cok güzel günler vardi.Bu güzel gunlerde Calgary'den gelen cok guzel bir haber gencleri daha da mutlu etti. Calgary Universite'si onlari kabul etmis ve burs vermisti. Sonradan anlatildigina gore Burcu'nun Anadolu adli eserini dinleyen Edmond Agopian eserden o kadar cok etkilenmis ki Burcu ve Eric'i ikinci bir dinletiye gerek duymadan okula kabul etmisler.Edmond yillar once ebeveynlerinin ayrildigi ülkesinin ezgilerini Anadolu bestesinde duyunca cok etkilendigini bana da gittigimde şahsen anlatmisti. Aglayarak dinledim demisti. Bu eseri besteleyen kisiyi cok merak ettim demisti. Burcu'nun ülkesine olan sevgisini anlattiği Anadolu adli eser Burcu ve Eric'e Kanada Calgary Universitesinin kapilarini ardina kadar açmıştı.

14 Nisan 2014 Pazartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker Ayda Müzik Yapıldığını Bilse Aya da gi...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker Ayda Müzik Yapıldığını Bilse Aya da gi...:   Burcu Goker mart 2007 de bu yogun calismanin arasinda bir yandan da Turkiye'de konserler vermek icin cesitli konser sal...

Burcu Göker Ayda Müzik Yapıldığını Bilse Aya da gider.



 


Burcu Goker mart 2007 de bu yogun calismanin arasinda bir yandan da Turkiye'de konserler vermek icin cesitli konser salonlarina, vakiflara ve kuruluslara mesajlar yaziyordu. Ulkesinde konser vermek onun icin artik buyuk bir amac haline gelmisti  Basvurdugu yerlerden cevap alamamak Burcu'yu cok uzuyordu. Iste bu gunlerde kendisi ile ilgili bir soz kulagina geldi. Burcu kendisinin kucuk yastan beri  yurt disinda egitim yaptigi ve hayatini halen yurt disinda surdurdugu icin Turk sanatci sayilmayacagini ve bu sebepten Turkiye'deki konser basvurularindan olumlu cevap alamadigini duydugu zaman bunun sadece bir soylenti olmasini ve gercek olmamasini diledi. Zira bu cok aci bir olaydi. Gunlerce kimin Turk oldugunu uzun uzun dusundu. Turkiye icin dunyanin heryerinde yuregi carpan biri mi yoksa Turkiye'den cikmayip ulkesini tanitmak adina hicbir sey yapmayan birisi mi. Cevabi cok zor olan bu sual Burcu'nun gunlerce zihnini, dunyasini sardi durdu. Burcu ulke ozlemi cektigi zamanlarda sozcukler yeterli olmayinca duygularini notalara dokmus ve bu notalardan Anadolu, Agri Dagi, Toprak, Su gibi ulkesini anlatan eserler ortaya cikmisti. Bu bestelerini konserlerde calarken Turkiye'deki insanini dunyanin heryerine tasiyordu. Ulkesini bu kadar cok sevmese Anadolu, Toprak cikarmiydi sinesinden. Bir ulkeyi sevmek demek, o ulkenin adini tum dunyada olumlu bir sekilde duyurmak icin cok ama cok calismak demekti Burcu icin. Burcu daha cok kucuk yasinda ulkesini, evini, ailesinin buyuk kismini, kusunu, bebegini geride birakip giderken ne kadar buyuk bir sorumluluk yuklendiginin bilincinde idi. O dunyanin heryerinde ulkesini muzigi ile temsil edecek ve bundan gurur duyacakti. Bir sure sonra kendisi hakkinda bu soylentilere kulak asmamaya ve daha cok gucle calismaya karar verdi. Butun bunlarin altindan ancak daha cok calisip cikabilirdi. Burcu ulkesini seviyordu ve dunyanin neresinde olursa olsun her yil gelip konserler verecekti. Hickimse bunu engelleyemezdi. Butun salonlar yuzune kapansa.heryerden red cevabi alsa gene de yilmayacak ve konser vercekti .Buna o zaman kendi kendine soz verdi.
Belki caldigi enstruman, belki yasadigi yerlerdeki hava sartlari, belki kucuklugunden gelen genetik ozellikler sonucu Burcu cok sabirli ve inatci idi. Burcu bunu biraz da yasadigi yorelerdeki hava sartlarina da bagliyor.Soguk iklimlerde yasayinca kisi daha dayanikli oluyor. Ya dayanacaksin ,ya dayanacaksin. Soguk ve sert iklim sartlari kisyi daha guclu kiliyor. Ayrica caldigi enstruman da sabir ve inat gelistiriyor. Bir de bu ozelliklere genetikten gelen inat ve sabri eklersek ortaya Burcu cikiyor.Iste Burcu'nun ilerki yillardaki basarisinin sirri burada bence.
Burcu butun bu duygular icinde mart 2007 de Lawrence Universite'sinde mezuniyet konserini buyuk begeni alarak tamamladi.Universite'nin cok gelismis sartlari ile ses muhendisleri tarafindan cd olarak kayda da alinan konser gerek Universite yonetimi ve gerek hocalari tarafindan cok buyuk bir takdirle karsilanmisti. Burcu bu arada nisanda diploma toreni icin cubbe ve kep siparisini de verdi.Bir ay sonra gelecekti cubbesi ve kepi. Annesi babasi icinde Appletonda otel rezervasyonu yapmasi gerektigini dusunen Burcu Universiteye yakin otel arayislari icine de girmisti.Universite diplama toreni bir hafta cesitli etkinliklerle surecekti ve Universitenin eski mezunlari. yeni mezun olacaklarin aileleri olmak uzere binlerce kisi sehre geleckti ve bu kalabalikta bir an once otel rezervasyonu yaptirmazsa annesi ve babasi acikta kalabilirdi. Burcu bu arada baska bir rezervasyon olayi ile de ugrasiyordu. Daha onceki yazilarimda bahsettigim  Burcu'nun Almanca hocasi Hans ve esi Mara  yaz aylarinda Turkiye'ye gelmek ve ulkeyi gezmek istiyorlardi. Bu yasli kisiler daha onceden sadece resimlerini gorduklari bu ulkeden Burcu'nun anlattiklarini duyunca cok etkilenmisler ve bir Turkiye turu yapmaya, ulkeyi daha yakindan tanimaya niyetlenmislerdi. Iste Burcu bu yolculugun planlanmasi ve rezervasyonlari ile de ugrasiyordu. Master icin gidecekleri Universite artik kesin olarak belli olmus ve Calgary Universite'sine en yuksek bursu alarak kabul edilmislerdi. Bu arada bir cok Orkestradan is teklifi alan Burcu bir an dusundu. Mastere gitmeyip orada kalsa ve orkestralarda calismaya baslasa ve konser verse iyi para kazanacak ve rahat bir hayati olacakti. Oysa master ile ogrencilik gunleri tekrar ve baska bir sehirde ,baska bir ortamda yeniden baslayacakti. Bu aslinda kolay kolay herkesin cesaret edecegi bir durum degildi. Devamli bir baska yere gidip, kendini degisik kislere sil bastan ispat etmeye calismak zordu. Ama Burcu cok cesurdu. Daha once Turkiye'den Paris'e, Paris'ten Newyork'a, Newyork'tan Sikago'ya ve simdi Sikago'dan Calgary'ye. Yillar once Paris'ten Amerika'ya giderken sozune cok onem verdigi bir buyugunun soyledigi espirili bir soz aklina geldi. Burcu demisti buyugu, daha nereye kadar gideceksin. Burcu da soyle cevap vermisti. Ayda muzik yapildigini bilsem oraya da giderim. Evet mastere Kanada'ya gidecekti. Eric ve Burcu kararlarini vermislerdi

12 Nisan 2014 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Beste Yapmak Duyguların Bütün Çıplaklığı İle Ortay...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Beste Yapmak Duyguların Bütün Çıplaklığı İle Ortay...:   Burcu Goker Ogrencileri ile Burcu Göker ve Eric Jenkins'in Şikago Lawrence Üniversite'sindeki son senelerinde  artık ...

Beste Yapmak Duyguların Bütün Çıplaklığı İle Ortaya Dökülmesi mi?


Beste yapmak duyguların bütün çıplaklığı ile ortaya dökülmesi mi
 
Burcu Goker Ogrencileri ile

Burcu Göker ve Eric Jenkins'in Şikago Lawrence Üniversite'sindeki son senelerinde  artık master için nereye gidecekleri konusu iyice gündemdeydi. Master icin 8 universiteye dosya, cd gonderen Burcu ve Eric icin en zor olan her ikisinin de kabul ve burs aldiklari bir Universite bulmalari idi. Her ikisinin de enstruman hocalari cok onemli idi. Ayrica kabul gorecekleri Universitelerin dunyanin sayılı Universiteleri arasinda olmasina dikkat ediyorlardi. Müracaat ettikleri üniversitelerde sinava  kabul almalari icin hocalarindan aldiklari mektuplar, o üniversiteyi neden sectikleri ve gelecek planlarini anlatan kompozisyonlari ve caldiklari eserleri ihtiva eden cdlerini kapsayan dosyalari butun üniversitelere gonderiyorlardi. Ayrica okuduklari Universite de basvurduklari universitelere gecmis yillar ders notlarini gonderiyordu. Kisacasi sadece master icin basvurmak bile buyuk bir uğrasti. Daha bunun sinavi,sonrasinda da o okullardan alacaklari burslar vardi. Bu arada Burcu'nun  almis oldugu Orkestra sefligi dersi de cok  guzel gidiyordu. Burcu master icin basvurdugu Universitelerde daha sansli idi. Kemanin yaninda viyola calmasi, bestecilik yönünün olmasi ona bir arti puan sagliyordu. Amerika'daki universitelerin yanisira  Kanada'daki Universitelere de basvuruyorlardi. Butun bu yoğun gunler icinde Turkiyede ve Amerikada gazetelere roportajlar da veren Burcu sesini ve muzigini duyurmak icin buyuk bir caba icindeydi. Burcunun Fransizca iyi bilmesi de Kanada'da master fikrini pekistiriyordu. Burcu bu tempoda beste de yapmaya devam ediyordu. Konusmayi cok sevmeyen Burcu yazarken ve beste yaparken duygularini daha iyi ifade ettigini kesfediyor ve bu iki konu uzerine daha cok egiliyordu. Her ay Turkiye'de bir dergiye muntazaman Turkce yazilar yazan Burcu yazilarinda bu zorlu egitim surecinde basina gelenleri anlatiyor ve bu yazilari ile buyuk begeni aliyordu. Yillar onra ben de Burcunun bu zorlu yolculugunu yazarken Burcunun bu yazilarindan faydalandim. Ona burada tesekkur etmek istiyorum. Besteler yapan ve bestelerinde yurduna ozlemini, ve baska yogun duygularini notalara döken Burcunun bir endisesi vardi. Bestelerini dinleyen kisilerin onun butun duygularini hissetmesinden korkuyordu. Dinleyici karsisinda duygularinin butun çıplaklığı ile ortaya cikmasi onu ürkütüyordu. Bugunlerde gündemde olan bir diğer olay Aralık 2006 da Türkiye'de Avusturya Kültür Merkezi'nde verecekleri konserdi. Konser verecekleri 2006 yılı Mozart yılı olduğu için Mozart'ın eserinin de özellikle yer aldığı konser repertuarında R.Schuman, S.Prokofief, M.Ravel, S.Rachmaninoff'un eserleri de yer alıyordu.Sadece bu konser için Türkiye'ye gelen Burcu ve Eric bu konser vesilesi ile ailelerini de görebilecekleri ve hasret giderecekleri için çok  mutlu idiler.Ayrıca Burcu konserden sonra yılbaşında da Türkiye'de kalacak ve 2007 yılına ailesi ile girecekti. Eric konser sonrası Şikago'ya dönecekti. Bu konser icin buyuk bir dikkatle calisan Burcu'ya en guzel supriz Paris'teki dostlarindan geldi. Avusturya Kultur Merkezinin tarihi atmosferine ve o gunku konserin repertuarina uygun tuvalet Paristeki moda evi sahibi dostlarindan gelmisti. Konser salonu ve repertuar ile konser giysisi arasindaki uyuma cok dikkat eden Burcu'nun artik ici rahatti. Konser icin hersey hazirdi. Burcu ve Eric'in özenle hazırlandıkları konser 18 aralık 2006 da Avusturya Kültür Merkezi'nde büyük bir dinleyici önünde yapıldı ve çok büyük bir beğeni aldı. Bu konserde yorumladiklari eserlerle  büyük beğeni alan Burcu'nun  esas takdir edilecek yönü bu konserleri ayarlamaktaki sabir ve özgüveni idi. Burcu büyük bir sabırla uzun yazışmalar sonunda bu konseri ayarlamıştı. Konser bitiminde dinleyicinin buyuk bir cosku ile tebriklerini kabul eden Burcu biran gozlerini kapatti ve dusundu. Daha yolun cok basindaydi. Önünde uzun ve zorlu bir mucade vardi. Cok güclu olmasi lazimdi. Daha sonra bir cok röportajinda da belirtigi gibi tebriklerden  havaya girmeye hakki yoktu.
 

11 Nisan 2014 Cuma

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker'in Keman eşi, Viyola sevgilisi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker'in Keman eşi, Viyola sevgilisi:  Bu yazımda , kaldığımız yerden yani  2006 yılından, Lawrence Üniversite'si 3.sene yurt dışı eğitim anılarımızdan devam ediyorum...

Burcu Göker'in Keman eşi, Viyola sevgilisi


 Bu yazımda , kaldığımız yerden yani  2006 yılından, Lawrence Üniversite'si 3.sene yurt dışı eğitim anılarımızdan devam ediyorum. Lawrence Üniversite'si 3. akademik yılı Burcu için çok yoğun geçiyordu. Yoğun akademik dersler, oda müziği konserleri, Orkestra konserleri, Üniversite'deki öğretmenlik görevi, Eric'le duo konser çalışmalarının yanısıra  Amerika içi ve dışı birçok oda müziği yarışmalarına cd göndermek, Türkiye'de konserler vermek için çeşitli konser salonları ve festivallere yazmak, başvurmak  bazen 24 saatin bile yetmemesine sebep oluyordu. Burcu ve Eric bu yoğun tempoda uyku ve yemek ıhtıyaçlarını bile tam karşılayamıyordu. Bu yoğun çalışmalar sırasında Burcu birçok kere performansını arttırmak için spora ve alışverişe yöneliyordu. Devamlı kar yağan, kapalı bir hava içinde Appleton'da ışıklı alışveriş merkezleri ve spor salonları bir anda insanı neşeli bir duruma götürebiliyordu. Burcu 3. yılın mecburi fen dersleri seçiminde Jeoloji'yi seçmişti. Haftanın bir günü araziye çıkıp  açık havada yeryüzü şekillerini incelemek, taşlar toplamak ,sonra bunları gelip laboratuarda incelemek  Burcu'ya ders gibi değil oyun gibi geliyor ve onu dinlendiriyordu. Bütün bu yoğun  çalışmalar içinde Türkiye'de konser vermek için sürekli yazıyor, yazıyor ve yazıyordu. Başvurduğu yerlerden gelen red cevapları onu hiç  yıldırmıyor , hatta daha çok kamçılıyor ve daha çok yazıyordu. Sürekli mesajlarda kendini tanıtıyor ve konser talebinde bulunuyordu. Üniversite'de de herşey herzaman çok düzgün gitmiyordu. Bazen tecrübesiz genç hocalarla uğraşmak zorunda kalan Burcu bu problemleri de çözmeyi başarıyordu. Hocalar genç ve tecrübesiz olabilirlerdi ama Burcu onları çözme de tecrübeli idi. Bunu da çok iyi anlıyordu ki. keman çalmak sadece keman tecrübesi değil, çok iyi bir hayat tecrübesi de gerektiriyordu. Bu  yıl Burcu aynı zamanda Viyola derslerine de başlamıştı. Üniversite yönetimi Burcu'ya çalması için 1700 yılı yapımı çok değerli bir İngiliz yapımı viyola tahsis etmişti. Yeni viyolasını da çok seviyor ve zevkle çalıyordu ama daha sonra da belirtiği gibi keman esas eşi, viyola sevgilisi idi. 8 yaşından beri çaldığı kemanının yerini tutamazdı viyola.
Bir yıl sonra Üniversite'yi bitirip master çalışmalarına başlayacak olan Burcu ve Eric için bir zorlu uğraş da master için okul seçimi idi. Aynı üniversite'de master yapmak değil başka bir üniversite'de master yapmak, kendilerini başka bir okulda da ispatlamak istiyorlardı. Seçecekleri Üniversite'nin dünyanın sayılı üniversiteleri arasında olması ve seçecekleri hocanın en iyi enstrüman hocaları arasında bulunması amaçları idi. Daha master eğitimine başlamadan 1.5 yıl önce kendilerini ve bugüne kadar yaptıkları işleri anlatan, bundan sonra neler yapacaklarını, gelecek planlarını  izah eden dosyaları hazırlayıp çeşitli Üniversite'lere göndermeleri, olur aldıktan sonra dinletiye girmeleri ve istedikleri üniversiteye kabul edilmeleri gerekiyordu. Tabii bu yeterli değildi. Üniversite'ye giriş seçmelerinde en üst dereceyi almaları tam bursla okula kabul edilmeleri için gerekliydi. Kısacası zor günler onları bekliyordu. Burcu ve Eric beraber gitmek istedikleri için ikisinin de aynı kabulu alması gerekiyordu. Bu kadar yoğun programları arasında gecelerce başvuracakları üniversitelere neden o okulu seçip, neler yapmak istediklerini anlatan kompozisyonlar yazdılar. Aynı anda Üniversite mezuniyetlerine hazırlanmak ve master içinde okul ayarlamak o kadar vakitlerini alıyordu ki neredeyse okulda yatıp kalkacaklardı. Tatil günleri bile okulda çalışıyorlardı. Bu arada çok güzel olaylarda olmuyor değildi.

10 Nisan 2014 Perşembe

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Appleton'da Ayın Top Haberi seçilen Olay

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Appleton'da Ayın Top Haberi seçilen Olay:   Burcu Göker ve Eric Jenkins Şikago'da konserde Bir önceki yazımda Burcu Göker'in Lawrence Üniversite'sinde 3. yılı...

Appleton'da Ayın Top Haberi seçilen Olay


Appleton'da Ayın Top Haberi seçilen Haber
 
Burcu Göker ve Eric Jenkins Şikago'da konserde

Bir önceki yazımda Burcu Göker'in Lawrence Üniversite'sinde 3. yılında ilk dönem aldığı Antropoloji dersini, bu zorunlu dersi alma nedenlerini ve bu dersin sağladığı yararları anlatmıştım. Burcu ve Eric dersler ve konserler arasında yoğun olduğu kadar eğlenceli bir öğrencilik dönemi geçiriyorlardı. Eric yurtta iki kişilik odada kalıyordu. Yanında kalan arkadaşı çok varlıklı bir Amerikalı genç idi. John Lennon'a benzeyen bu genç Hong Hong'lu bir genç kızla arkadaşlık ediyordu. Aynı Üniversite'de Mühendislik eğitimi yapan bu genç kız da John Lennon'un sevgili Yoko Ono'ya benziyor. Bir gün Eric ve Burcu  bu iki arkadaşları ile okul kantinine girerken kapıdakı görevli hoşgeldiniz Yoko ve John diyor.Gençler bu anıyı epey gülerek anlattılar. Akşamları derslerden sonra bütün arkadaşlar Eric'lerin odasına toplanıyorlar.Tayvanlı, Amerikalı, Güney Koreli bir çok genç odada sohnet ederken Burcu bilgisayardan canlıdizi.comdan Türkiye'deki dizileri seyrediyor. Arada gençler sohbeti kesip diziyi seyretmeye başlıyor ve bir kaç gün sonra hepsi Türk dizilerinin ısrarlı izleyizisi oluyordu. Bu arada Burcu'ya da Türkçe yayınlanan dizileri İngilizce'ye tercüme etmek düşüyordu.
Bütün bu gülüş çümbüşün içinde Burcu sürekli Türkiye'deki kişi ve kuruluşlara mesaj yazarak konser verme isteğini vurguluyordu. Bu arada daha önce bahsettiğim ve beraber konser verdikleri Klarnetçi arkadaşları ile yarışmalara cd gönderiyorlar, devamlı cd doldurmak için çalışıyorlar ve Amerika ve Avrupa'daki  Oda Müziği yarışmalarına başvuruda bulunuyorlardı. Yaptıkları başvurulardan ses çıkmayınca önce üzülüyorlar ama ertesi gün bir başka yarışma için cd dolduruyorlardı. Zaten Burcu'nun başarısının sırlarından biri hiç yılmaması. Hayatının her döneminde her geri çevrilme onu daha da güçlendirerek daha büyük bir hamle yapmaya sevk etti. Bu arada Eric'le mesleki açıdan gelecek planları yapıyorlar. Gelecek planları arasında Üniversite eğitiminden sonra master, doktora planlarını duyan arkadaşları şaşırıyorlar. Lawrence Üniversite'si Senfoni Orkestrasında Başkemancı olarak çalan Burcu bir başka sınava girerek Appleton'da adı çok duyular Fox Valley orkestrası'nda da daimi eleman olarak görev yapıyordu. Başkent  Üniversite'sinde aralık 2005 de verdiği konserin basın yankıları Appleton ve Wiskonsinde  devam ediyor. Bunlar arasında Burcu'yu ençok etkileyen konser haberinin Appleton'da ayın top haberi seçilmesi oluyor. Kendi ülkesinde verdiği konserin basında yankılarına rastlamayan Burcu aynı haberin Amerika'nın bir eyaletinde top haber seçilmesi ile çok duygulanıyor.
Burcu Üniversite'de 3. yılında son dönemde almak zorunda olduğu fen derslerinden Jeolojiyi seçti. Haftanın 3 günü laboratuarda, 1 gün arazide yeryüzü şekilleri, taşlar, fosiller, toprağın katmanlarını inceleyen Burcu bu öğrendiklerinden çok mutludur. Yaşamında Müzikten başka bir kapının açılması ona büyük mutluluk vermiştir. Aynı dönemde mayıs 2006 da önce Türkiye'de verdiği ilk konseri anlatan yazısı ile başlayan bir yazım dönemi oldu. Türkiye'de heray çıkan bir dergiye eğitimi sırasında başından geçen ilginç olayları yazan Burcu yazıları ile de büyük beğeni alıyordu. Yaz tatili yaklaşıyordu ve gene Eric'le ülkesine gelecek ve tatil geçirecekti

9 Nisan 2014 Çarşamba

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Antropoloji Dersinde Hazırlanan Soy Ağacı Dönem Öd...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Antropoloji Dersinde Hazırlanan Soy Ağacı Dönem Öd...:   Burcu Göker ve Eric Jenkins Fransa Provance'de bir konser sonrası hocaları ile Burcu Göker 2005 yılında Lawrence Üniversi...

Antropoloji Dersinde Hazırlanan Soy Ağacı Dönem Ödevi


Antropoloji Dersinde hazırlanan Soy Ağacı Dönem Ödevi
 
Burcu Göker ve Eric Jenkins Fransa Provance'de bir konser sonrası hocaları ile

Burcu Göker 2005 yılında Lawrence Üniversite'sinde üçüncü yılında Müzik Performans, Kompozisyon derslerinin yanısıra okulun mezuniyet için mecbur tuttuğu sosyal derslerden birini almak zorunda idi. Burcu sosyal derslerden Antropolojiyi  seçti. Lawrence Üniversite'de bütün bölümlerde okuyan öğrenciler mezuniyet için gerekli bazı dersleri almak zorunda idiler. Bu Amerika'daki Üniversite eğitiminde uygulanan bir yöntemdi. Her branş öğrencisi kendi branş dersleri dışında sosyal, fen konularında seçtikleri bir dersi bir dönem okumak ve sınavda geçer puan almak zorunda idi. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi Üniversite'ye ilk başladıkları yıl da bütün öğrenciler Freshman Study denen ve farklı görüşleri algılamak amacı ile birçok düşünürün eserlerini inceleyen bir ders görmüşlerdi. Burcu o zaman bu derslerin neden okutulduğunu çok iyi anlamamış ve konuyu derinliğine düşünme fırsatı bulamadığı için olduğu gibi kabul etmişti. Daha sonra bu konuyu araştırdığında ve araştırma sonuçlarını birleştirdiğinde Üniversite eğitiminde neden farklı konularda eğitim görme zorunda bırakıldıklarını çok iyi anladı. Üniversite eğitiminde kendi branşı dışındaki konularda da eğitim gören kişiler sadece tek konu üzerinde odaklanmayıp bir olaya değişik açıdan bakabilen, çok yönlü kişiler oluyorlar. Bir sorunun tek cevabı olmadığını  birden fazla cevabı olduğunu öğrenen kişiler bunu bütün yaşamlarına yansıtıyorlar. Bir sorunun tek cevabı olduğunu kabul eden kişiler tek yönlü kişi olarak toplumda gelişmeyi engeller. Amerika'daki  Üniversite'lerde uygulanan çok yönlü eğitim araştırıcı kişilği teşvik eden, sorgulayan kişilerin yetişmesini sağlıyor. Kendi branşının  dışındaki konularda da eğitim alan kişiler diğer alanlardaki kişileri daha iyi anlamaya ve değerlendirmeye imkan bulurlar. Bu durum geçmişte de böyle olmuş. Rönesans döneminde  bizlerin resim yönü ile tanıdığımız  Leonardo De Vinci  aynı zamanda çok iyi matematikçi ve bilim adamı imiş, ve  böyle çok yönlü kişilere Rönesans Adamı  deniyormuş. Aynı şekilde bir çok ünlü besteci, heykeltraş, ressamın yaşamını incelersek başka branşlarda da çok gelişmiş olduklarını görürüz. Schumann bestecilğinin yanısıra kalemi çok güçlü bir yazar, Mendelssohn  çok iyi bir ressam vb.
İşte Üniversitede Ekonomi öğrencisinin Jeoloji, Müzik öğrencisinin Antrapoloji, Tıp öğrencisinin keman dersi almasının mantığı bu fikre dayanıyor.Tek sorunun tek cevabı olacak şekilde eğitim gören kişiler sanatta, bilimde gelişmeyi engelleyen bireyler olarak toplumun da gelişmesini engeller. Burcu Üniversite'de zorunlu olarak aldığı Antropoloji dersini çok seviyor ve bu konu onun çok ilgisini çekiyor. Ayrıca Antropoloji hocası Carla Daughtry ile hoca öğrenci ilişkisinin dışında çok iyi arkadaş oluyor. Hocası farklı bir etnik gruptan ve eşi İtalyan. Hocasının 8 aylık oğlunu yeğenine benzeten Burcu bunu hocasına söylediğinde büyük bir sevgi ile karşılaşıyor.
Burcu'nun bir dönem gördüğü Antropoloji dersi sonucunda hazırladığı Soy Ağacı dönem odevi çok büyük beğeni alıyor ve en yüksek puanı alıyor. Bu Soy Ağacı dönem ödevinin hazırlanışını hatırlıyorum. Burcu ülkemizde ne yazıkki Cumhuriyet dönemi öncesi nüfüs kayıtlarına ulaşılamadığı için bu ödevin hazırlanışında çok zorlanmıştı. Bizler de ona bazı  konularda yardımcı olmaya çalıştık. Cumhuriyet öncesi bilgileri  yaşlıların anlattıklarından, aklımızda kalanlarla, resimlerle, bazı  eski belgelerle  sağlamaya çalıştık. Büyük çaba sonunda hazırlanan ve 5 kuşak öteye uzanan bir Soy Ağacı  Ödevini şu anda ailemizin en değerli belgesi olarak  itina  ile saklıyoruz. Böyle bir belgeyi bize kazandırdığı için Burcu'ya ve Üniversite'sine minnettarız

7 Nisan 2014 Pazartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bestelenişinden 77 yıl sonra çalınan Harfler Marşı...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Bestelenişinden 77 yıl sonra çalınan Harfler Marşı...: Bestelenişinden 77 yıl sonra çalınan Harfler Marşı   Burcu Göker ve Eric Jenkins Başkent Üniversitesi Konser sonrası Burcu Göker...

Bestelenişinden 77 yıl sonra çalınan Harfler Marşı

Bestelenişinden 77 yıl sonra çalınan Harfler Marşı

Bestelenişinden 77 yıl sonra çalınan Harfler Marşı
 
Burcu Göker ve Eric Jenkins Başkent Üniversitesi Konser sonrası

Burcu Göker ve Eric Jenkins'in 20 Aralık 2005 de Başkent Ünivesite'si Prof.Dr.İhsan Doğramacı Konferans Salonunda  Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü anısına düzenlenen Panelde verecekleri resital için üç gün öncesinde Türkiye'ye geldiklerini bir önceki yazımda yazmıştım. Burcu ve Eric Ankara'ya hareket etmeden bir gün önce Bütün Dünya dergisinin İstanbul bürosunu ziyaretlerinde 1928 tarihli bir gazete gördüler. Gazetede Cumhurbaşkanımız  Atatürk'ün İstiklal Marşımızın bestecisi Ekrem Zeki Ün'e okullarda, askeri kışlalarda  yeni Türk alfabesini öğretmek amacı ile bir Harfler Marşı besteleme görevi verdiği ve böyle bir beste olduğu yazıyordu. Ayrıca aynı gazete bu marşın notalarını da veriyordu. Sadece Burcu değil bu yaşımızda biz de ilk defa böyle bir marşın ismini duyuyorduk. Burcu ve Eric bütün gece çalışarak bu marşın gazetedeki notasından yararlanarak  marşı piyano ve kemana uyarladılar. Marş çok hüzünlü idi. Eric harflerin okularda öğretilmesi amacı ile bestelenen bu marşın daha neşeli olması gerektiğini söyledi. Burcu ise Eric'e bu parçada çok zor, çok kutsal ve çok meşru  bir savaş sonrası ülkesini yeniden yapılandıran bir ulusun acılarının dile getirildiğini ve bu sebepten bu kadar acıklı olduğunu söyledi. Bu marş büyük imkansızlıklar içinde kalbinde sadece sonsuz bir vatan sevgisi ile bağımsızlığına kavuşan binlerce, yüzbinlerce insanın haykırışı idi sanki. Burcu  bestelenişinden 77 yıl sonra Başkent Üniversitesinde bu marşı çalarken gerçekte ülkesine olan vefa borcunun bir kısmını ödüyordu.
Konser günü Burcu ülkesinde ilk defa konser vereceği için, Eric ise uzun zamandır Burcu'dan dinlediği Kurtuluş Savaşının bu büyük kahramanı için konser vereceğinden  çok heyecanlı idi. Burcu  Panel öncesi Eric'le sahneye davet edildiğinde  salonda daha önce sadece ismini duyduğu büyüklerini gördüğünde adeta bir sınava girmiş gibi heyecanlanmıştı. Acaba ülkesinin istediği gibi Batılı değer ölçülerinde bir sanatçı olabilmişmiydi.  Konser sırasında seçtiği ve yorumladığı eserleri tek tek izah eden Burcu aldığı büyük takdirin farkındaydı. Konserin sonunda kendi bestesi olan Kurtuluş adlı ve Kurtuluş savaşını anlatan eserini çalarken Burcu Amerika'da keman eğitimi sürdüren bir klasik müziçi değidi. O anda Erzurum'da kar altında kağnısı ile cepheye mühimmmat taşıyan Nene Hatun, Ege'de savaşan bir kadın neferdi. Eseri sonu İstiklal marşı ile bitiyordu. Kurtuluşun sonunda İstiklal marşı ile ayağa kalkan salondaki genç, yaşlı bütün dinleyiciler hem ağlıyorlar hem de büyük bir coşku ile alkışlıyorlardı. O anda gözyaşlarım arasından bir şey gördüm.İstiklal Marşı çalarken Eric de pianosunun yanında ayağa hazıola kalkmıştı. Siyah smokin içinde uzun boyu ve mağrur duruşu ile Eric harika görünüyordu. Birden gurur duydum. Burcu  Eric'e Kurtuluş savaşını ne kadar güzel anlatmıştı ki o da bizimle aynı duyguları besliyordu  Böyle çocuklara sahip olmak ne büyük bir mutluluktu. Burcu ve Eric Türkiye'deki ilk konserleri sonrası Ankara'da bulundukları iki gün içinde Anıtkabire yaptıkları ziyareti hala büyük bir onurla hatırlıyorlar. Daha sonra Türkiye'de bir çok konser veren Burcu ve Eric için onlara ilk konser fırsatını veren Başkent Üniversitesinin ve bu konserin değeri unutulmaz

6 Nisan 2014 Pazar

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Amerika Gezimize Devam

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Amerika Gezimize Devam: Bir önceki yazımda Eric'in ailesinin bize hazırladığı gezi programını anlatıyordum. Wiskonsin'in kuzeyine Door Country&#3...

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker'in Türkiyedeki Konserleri başlıyor.

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Burcu Göker'in Türkiyedeki Konserleri başlıyor.:   Burcu Göker ve Eric Jenkins Başkent Üniversitesi Konseri Sonrası 2005 yılı Eylül başında Türkiye'deki tatillerini bitirip ...

Burcu Göker'in Türkiyedeki Konserleri başlıyor.


Burcu Göker ve Eric Jenkins'in Türkiye'deki ilk konserleri
 
Burcu Göker ve Eric Jenkins Başkent Üniversitesi Konseri Sonrası

2005 yılı Eylül başında Türkiye'deki tatillerini bitirip Amerika Wiskonsin'e dönen Burcu Göker ve Eric Jenkins'ı  Lawrence Üniversite'de gene çok yoğun günler bekliyordu. Burcu bir önceki dönemde de ilk yıldaki başarı çizgisini bozmamış ve hem Elizabeth Miller ödülünü hem de Dean List ödülünü alarak burs ve prestij yönünden istediğine kavuşmuştu. Bu arada gerek Eric'le oluşturdukları duo, gerek Klarnetçi William Kelly ile oluşturdukları trio ile verdikleri çeşitli konserlerle konser kariyerlerinde de başarı yakalamışlardı. Bu başarıya Concord Orkestrası ile verdiği konserleri de ekleyebiliriz. Bütün bu başarılar Burcu'yu mutlu etmiyordu.Takriben 9 yıldır yurt dışında idi ve bu süre zarfında Fransa, Almanya, İsviçre, Amerika'da bir çok konser vermiş ve birçok ünlü konser salonunda büyük beğeni almıştı. Arkasına dönüp baktığında bu geçen 9 yılda ülkesinde bir konser verememiş olmanın üzüntüsünü daima duyumsuyordu. Bu arada bir konuyu belirtmek istiyorum. Bu yazımda şu anda dile getirdiğim duygular Burcu Göker'in Mayıs 2006 yılı Bütün Dünya Dergisinde yer alan 'Hep Anımsayacağım Duygularımın Ömrüm Boyu Sürecek Teşekkürleri' adlı yazısından alınmıştır ve birebir Burcu'nun kendi ifadeleridir. Doğduğu topraklarda bir Türk genci olarak sanatını icra edememek, konser talebi ile başvurduğu birçok kuruluştan, sanat vakıflarından yanıt alamamak, gönderdiği mesajların daha okunmadan silinmesi Burcu'yu ülkesine karşı kırık br hale getiriyordu. Burcu Avrupa'da ve Amerika'da geçirdiği bu 9 yılda Türkçesini unutmamak adına sürekli Türkiyedeki yayınları takip ediyor ve ailesinin kendisine periyordik olarak gönderdiği dergi ve kitapları okuyordu. Ülkesinde konser verememenin ve isteklerine bir cevap bile alamamanın acısı ile Burcu bir gün devamlı okuduğu ve keman kutusunda taşıdığı Bütün Dünya dergisine bir mesaj yazıp, kendini tanıttı ve ülkesinde konser vermesine yardımcı olurlarsa çok sevineceğını belirtti. Bu olaydan hiç haberim yoktu. Bir gün bir telefon aldım. İsmini çok iyi bildiğim çok tanınmış bir gazeteci büyüğümüz telefonda idi ve bana Amerika'dan bir mesaj aldığını ve bu mesajda kendisini anlatan kişinin gerçek olup olmadığını sordu. Burcu'nun özgeçmişi o kadar inanılmazdı ki okuyan kişilerin doğruluğu konusunda şüpheye düşmesi normaldı. 23 Yaşında bir genç kızın bu başarıları gerçekleştirmesi hayal gibi idi. Ben Burcu'nun bütün anlattıklarının doğru olduğunu ve şu anda tek isteğinin Türkiye'de bir konser vermek olduğunu söyledim. Bu görüşmemiz üzerine  Burcu Göker ve Eric Jenkins Aralık 2005 de Ankara'da Başkent Üniversite'sinde Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü adına yapılacak olan Panele bir resital vermek üzere davet edildiler. Bu resital uzun yıllardan sonra Burcu'nun Türkiye'de vereceğı ilk konserdi ve bu konseri sağlamak için çok çalışmıştı. Yıllarca keman kutusu içinde her gittiği yerde Burcu'nun yanında olan Bütün Dünya dergisi burada da Burcu'yu yanlız bırakmamış ve Türkiye'de ilk konserini ayarlama da yanında olmuştu. Bu konser önerisi ile çok mutlu olan Burcu öncelikle adına konser vereceği İsmet İnönü'yü daha iyi tanımak için çalşmaya başladı. İsmet İnönü'nün sanatsever bir Devlet adamı olduğunu, en sevdiği bestecinin Beethoven, en sevdiği eserin de Schubert'in Alabalık Süiti olduğunu bu araştırmalar sırasında öğrendi. Konser repertuarını bu bilgilerin işiğinda hazırlayacaktı. Konser gününden üç gün önce Eric'le Türkiye'ye gelen Burcu çok heyecanlı ve ülkesinde vereceği ilk konser için çok mutlu idi. Burcu için ülkesinde verdiği ilk konser olan bu etkinliğin gelişmelerini bir sonraki yazımda yazacağım

5 Nisan 2014 Cumartesi

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Şikago Havaalanında Kutlanan Doğum Günü

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Şikago Havaalanında Kutlanan Doğum Günü: Şikago Havaalanında kutlanan Doğum Günü The House on the Rock Wiskonsin Bir önceki yazımda o gün Wiskonsin'de The House on t...

Şikago Havaalanında Kutlanan Doğum Günü

Şikago Havaalanında kutlanan Doğum Günü

Şikago Havaalanında kutlanan Doğum Günü
The House on the Rock Wiskonsin

Bir önceki yazımda o gün Wiskonsin'de The House on the Rock diye bir yere gideceğimizi yazmıştım. Sabah erken kakıp yola çıktık, gittiğimiz yer çok ilginç bir yerdi. İnsanlığın ilk gelişiminden itibaren geçirdiği evreleri anlatan büyük bir müze idi. İnsanların önce kayalara oyulmuş mağaralarda yaşamaları ile başlayan ve her dönem evlerin modellerinin yer aldığı bir müze. Bu müzede sadece tarih içinde evrim geçiren ev modelleri değil, evlerde kullanılan araç ve gereçlerden, taşıtlara aklınıza gelebilecek herşeyin tarih içindeki evrimini modellerle anlatan bir çok obje vardı. Bu kaya evleri diye de tercüme edebileceğimiz yerde benim en çok hoşuma çeşitli dönem ve yerlerdeki ev modelleri  gitti. Küçücük ev modellerinde sanki yaşam varmış gibi insan figürleri konmuştu. Bir anda kendimi oyuncaklar dünyasında hissettim. Herhalde çocuklar da böyle hissetmiş olmalı ki bu bölümü gezenlerin büyük çoğunluğu çocuklardı. İkinci en çok hoşuma giden çeşitli müzik aletlerinden oluşmuş oda müziği ve orkestralardı. Hepsinde müzik çalıyordu ama başlarında bunları çalan kimse yoktu. Otomatik olarak kurulmuş aletler kendi kendine müzik yapıyordu. Bu olay bana ve eşime çok ilginç geldi. Bir diğer ilginç olay dünyanın en büyük atlıkarıncasının burada olması idi.  Zira atlıkarınca Fransa'nın simgesidir. Paris'te ve Fransa'nın bir çok yerinde bütün meydanlarda irili ufaklı atlıkarıncalar vardır. Amerika gene dünyada en büyük olmayı kimseye bırakmamış ve Fransa'nın simgesi olan atlıkarıncanın en büyüğünü yapmıştı. Bu çok ilginç ve bir o kadarda görkemli müzeyi gezmemiz bittiğinde çok yorgunduk. Gene Portage'ye dönmek zorunda idik. Çünkü bu gece Eric'in halasına yemeğe davetlıydik. Çok neşeli geçen bir yemeğin ardından evimize döndüğümüzde hepimizi bir hüzün kapladı.  Zira ertesi gün ayrılık vakti idi. Türkiye'ye dönüyorduk. Burcu ve Eric bizden sonra biraz daha kalacaklar,  bir trio konser gerçekleştirecekler ve sonra ağustos ayında Türkiye'ye tatile geleceklerdi. Döneceğimiz gün benim yaş günümdü. Sabah kalktığımda Pamela ve çocukların bana doğum günü hediyeleri hazırlamaları ve kahvaltıdan önce sarılıp kutlamaları beni çok duygulandırdı. Benim doğum günümü unutmamışlardı. Ama esas duygusal olayı hava alanında yaşadım. Uçağımıza binmek üzere bütün aile geldiğimiz alanda eşyalarımızı verdikten sonra bir kafede oturup son veda konuşmalarımızı yapmak istedik. O esnada Bop birden ortadan kayboldu. Birkaç dakika sonra elinde bir kutu ile çıkageldi. Kutuyu açıp içinden üzerinde tek mumu ile çıkan doğum günü pastasını gördüğümde duygulanıp gözyaşlarımı  tutamaz olmuştum. Bu yaşıma kadar çok doğum günü kutladım ama Sikago havaalanı kafesinde kutladığım o doğum günümü unutamam. Pastamızı yedikten sonra vedalaştık ve kalktık. Ben ve eşim dostlarımızdan ayrılıp uçağımıza gitmek üzere polis kontrolune giderken arkamı dönüp baktim. Pamela ağlıyordu. Ben de ağlıyordum

4 Nisan 2014 Cuma

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Büyük Babanın Suger Lake'deki Geyikleri

BEN BİR KEMANCI ANNESİYİM.: Büyük Babanın Suger Lake'deki Geyikleri: Büyük Babanın Suger Lake'deki Geyikleri   Suger Lake'de Büyük baba ile anneannenin bahçesinde geyikler Bir önceki yazımd...

Amerika Gezimize Devam

Eric'in John Amcası'na davetliyiz.
Bir önceki yazımda Eric'in ailesinin bize hazırladığı gezi programını anlatıyordum. Wiskonsin'in kuzeyine Door Country'ye yaptığımız geziden sonra Suger Lake'e büyükbabaları ziyarete gitmiş en son Amish'lerin köyünü de gezip Portage'ye geri dönmüştük. Ertesi sabah erkenden Wiskonsin ve Madison gezisine tekrar çıktık. Bu sefer günü birlik gidiyorduk ve akşam eve dönecektik. Zira gece Eric'in teyzesine akşam yemeğine davetliydik.
Portage'den sabah kahvaltı edip ,erken çıktık. Gidilecek çok yerimiz vardı. Amerika'da kalacağımız süre 10 günle kısıtlı olduğundan ve Pamela ile Bop bize çok fazla yer göstermek istediklerinden hayatımız bir maraton gibi geçiyordu. Amerika'nın yüzölçümünün çok geniş olması ve yerleşim yerlerinin birbirinden uzaklığı bu koşuşturmayı tetikliyordu. Önce  ilk geldiğimizde ziyarete gittiğimiz ve haftasonu olduğu için kapalı olduğundan göremediğimiz Madison Eyalet binasını gezmekle işe başladık. Daha sonra Appleton'a Lawrence Üniversiteyi görmeye gittik. Sadece Portage ile Lawrence Üniversite'nin olduğu Appleton arası 3 saat. Lawrence Üniversite'yi ve kampusu gezmek epey zamanımızı aldı. Burcu ile Eric'in okul binalarını, kaldıkları yurdu, konser salonlarını, yaşadıkları ortamları görmek içimizi çok rahatlatmıştı. Lawrence Üniversite kampüsü, okul binaları, sosyal tesisleri ile çok geniş bir alana yayılmış çok güzel bir okuldu. Burcu'nun hocası Prof.Ngoc'un evini ziyaret edip eşi ve küçük kızları ile tanıştık. Onlara Türkiye'den getirdiğimiz minik hatıra eşyaları verdik. Ancak bir kahve içecek vaktimiz vardı. Lawrence'den çıkışta Portage'ye dönmek zorunda idik. Yol süresini de katarsak akşam yemek davetine ancak yetişebilirdik. Artık diğer çevre gezilermiz yarına kalmıştı. Portage'ye geldiğimizde hava kararmış, akşam olmuştu. Ancak hazırlanıp teyzelere akşam yemeği için evden çıktık. Eric'in iki teyzesi var. Portage'de oturan Beth teyzesı ve eşi John amca harika şirin insanlar. Burcu yaşlarında iki kızları olan aile Eric'lere yakın geniş bir arazi içinde çok güzel bir evde oturuyorlar. Burcu kızları ile çok iyi arkadaş. Hatta içlerinden küçük olan Amanda daha sonra Burcu ile Eric'in düğününde Burcu'nun nedimesi oldu. Bunları zamanı gelince anlatacağım. John amca harika komik ve tatlı bir adam. Sanırım ordudan emekli imiş. Bahçede çok büyük bir atölyesi var ve elinden her iş geliyor. John amca gider gitmez bütün beyleri esir alıp atölyesinde yeni yaptığı eşyaları anlatmaya götürdü. Teyze harika bir masa hazırlamıştı. Eric'in halası ve eşi de bize katılmıştı. Kısacası o kadar kalabalık idik ki masa yetmedi, eline tabağını alan masadan istediği yiyeceği alıp  verandaya, salona, bahçeye yayıldı. Gençler de içecek servisi yapıyordu. Bu arada resimler çekiliyor ve bu güzel anılar ölümsüzleşiyordu. Harika geçen bir geceden sonra yorgun ve mutlu evimize dönerken düşündüm. Bizler bu kadar kalabalık aile değildik. Bir gün onlar bize gelirse böyle geniş aile toplantıları yapamayacaktım. Ertesi sabah gene erkenden Portage'den Wiskonsin'we doğru yola çıktık. Bugünkü gezimizin konusu The House on the Rock, yanı kayaların üstündeki evdi. Bugüne kadar gördüğüm  en ilginç yer ve müze olan kaya evleri bir sonraki yazımda anlatacağım

3 Nisan 2014 Perşembe

Büyük Babanın Suger Lake'deki Geyikleri

Büyük Babanın Suger Lake'deki Geyikleri

Büyük Babanın Suger Lake'deki Geyikleri
 
Suger Lake'de Büyük baba ile anneannenin bahçesinde geyikler

Bir önceki yazımda eşimin  ve benim  Eric Jenkins'in ailesini ziyaret için Portage'ye gidişimizi anlatıyordum. İlk gün saat farkından dolayı oldukça geç kalktık. Günlerden cumartesi idi. Pamela ve Bop evdeydi. Sonradan Pamela ve Bop'un bizi gezdirmek için bir sonraki hafta işlerinden izin aldıklarını ve bize çok güzel bir gezi programı hazırladıklarını öğrendik. İlk sabah kahvalltıdan sonra Wiskonsin'in başkenti Madison'a gittik.  Madison eyalet  binası çok görkemli bir yapı ve bize önce orayı gezdirmek istiyorlardı. Fakat hafta sonu olduğu için kapalı olduğundan bu binanın ziyaretini daha sonra hafta içine bırakıp çevre gezimize devam ettik. Wiskonsin'e yakın olan Dell nehrinde bir çok macerali bir bot gezisinden sonra  eve döndük. Bu arada Eric'in teyzesi, halası ve aileleri çok yakın oturuyor. Aralarında çok sıcak aile ilşkileri olan bu sımsıcak insanlar bizimle tanışmak için daha ilk günlerden Eric'lerin evine akın etmeye başladılar. Portage'de kaldığımız günlerde her gece bizi yemek davetlerine aldılar ve çok büyük bir sevgi ile sarmaladılar. Çünkü Burcu'yu çok seviyorlardı ve biz Burcu'nun annesi babası idik. Gelişimizin üçüncü günü  Eric'lerin büyük arabası ile Wiskonsin'in kuzeyine doğru yola çıktık. Uzun araba yolculuğu çevreyı tanımamız bakımından çok yararlı oluyordu. Geçtiğimiz her yer hakkında uzun uzun bilgi veren Pamela tam bir turist rehberi gibi idi. Örneğin geçtiğimiz bir yerleşim yerinde tüm evlerin önündeki işaretlere dikkatle baktığımızı gören Pamela burasının bir kızılderili yerleşım yeri olduğunu ve evlerin önünde gördüklerimizin Kızılderiliklerin simgesi totemler olduğunu söylüyordu. Uzun yolculuk bazen kahve içmek, bazen yemek yemek için duraklanıyor ve sonra gene devam ediyordu. Akşam karanlığında bir yerleşim yerine geldik. İsminin sonradan Door Country  olduğunu öğrendiğimiz  bu yer bir tatil yöresi idi ve cok güzel oteller vardı. Dıştan eski zaman kovboy filmlerindeki yapılara benzeyen fakat içine girince lükse hayran olduğumuz bir tatil köyüne geldik. Bu seyahatte Eric'in en küçük kardeşi bizimle gelmemişti. Sonradan geldiğimiz tatil köyünde 18 yaş sınırı olduğunu ve Eric'in kardeşi Brent'in 16 yaşında olduğu için bizimle gelemediğini öğrendik. Simdi bizim ülkemizde de bazı butik otellerde yapılan  bu uygulama gereği yaşlı misafirlerin kafası tutmasın diye çocuklu misafir kabul edilmiyormuş. Bu otelde kaldığımız dubleks süit  son derece rahat ve liükstü. İlk gece otele yerleştikten sonra yemeğe çıktık. Çok ilginç bir İsveç restoranına geldik. Restoranın damı tamamen yeşil bitki örtüsü ile kaplı idi ve damda keçiler otluyordu. O gece otele geri döndüğmüzde hava dışarda soğuk olduğu halde bahçede açık havadaki spa havuzuna girdik ve soğuk havada sıcak suya girilince üşümemeyi de gördük. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yola çıktık. Gene uzun ve izahatlı bir yolculuktan sonra Suger Lake denen bir bölgeye geldik. Burada büyükbaba ile anneanenin göl kenarındaki dinlenme evlerinde misafirleri olacaktık. Bizi sanki çok uzun yıllardır tanıyormuş gibi karşılayan yaşlılar çok güzel kütük bir evde oturuyorlardı. Yılın bazı zamanları geldikleri bu ev gene arazileri içindeki bir göl kıyısında idi. Ben ve eşim eve hayran olduk. Bir zamanlar Türk televizyonlarında seyrettiğimiz Küçük Ev dizisindeki evlere benzıyordu. O akşamı şömine başında  şarabımızı içip sohbet edip geçirirken bu güzel insanları tanımamıza vesile olduğu için Burcu'ya içimden teşekkür ediyordum. Gece harika sessiz ve dingin bir uykudan sonra sabah kahvaltımızı dişarda verandada yaptık. O esnada yerlerde binlerce mısır tanesi dikkatımı çekti. Ne olduğunu sorayım derken ortamın güzelliği aklımı aldı ve unuttum. Biraz sonra kahvaltıdan kalkan herkes bir yere dağıldı. Burcu ve Eric göle sandalla gezmeye çıktı. Pamela masayı topladı. Pob eşime ormanı gezmeyi teklif etti. Büyük baba da yaşına bakmadan onların peşine takıldı. Sanırım anneanne de içeri biraz dinlenmmeye gitti. Ben verandadan indim, bahçedeki tahta şezlonga oturdum ve etrafı seyretmeye başladım. Bu çok güzel ortamda iyice dalmışken birden yanımda bir hışırtı hisesettim. Korku ile kafamı çevirmeden gözucu ile yanıma baktım. Belki 15 cm yanımda bir geyik harika gözleri ile bana bakıyordu. En ufacık kıpırtımın onu kaçıracağı korkusu ile nefes bile almadan onu seyretmeye başladım. Doğal ortamında harika görünen bu canlı o kadar  inanılmazdı ki. Biraz bana baktıktan sonra geldiği gibi gitti. Biraz dikkatle çevreye baktığımda başka geyikler de olduğunu ve yerlerdeki mısırları yediklerini gördüm. Daha sonra Büyükbaba her ay kaç çuval mısır aldığını, bahçeye döktüğünü ve bunları geyikler yesin diye yaptığını anlatırken  bunları bu kadar yakında görebildiğim için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. O gün gene Portage'ye doğru yola çıktık. Portge'ye gelmeden bir köye uğradık. Pamela burada Amisherin yaşadığını anlattı. Amishler ,A.B.D  Pennsylvania ve Ortabatı Eyaletleri ve Kanada'da yaşayan 18 ve 19.yy da Almanya, Fransa, İsviçre'den göçmen olarak gelmiş olan bir insan topluluğu. Amishler bütün teknik imkanları reddedip 1800 yıllardaki imkanlarla yaşamlarını sürdürüyorlar,otomobil,  televizyon, telefon kullanmıyorlar. Orduya da katılmayan Amishler tek tip elbise giyiyorlar, çocuklarını aşılatmıyorlar, sadece ev ilaçları kullanıyorlar, gözlük bile takmıyorlar. Elbiselerinde fermuar, düğme bile kullanmıyorlar.. Arabadan inip köylerini gezdik ve odun ateşi yanan fırınlarında pişirdikleri harika keklerden aldık. Resim çekmek istedik. Çünkü yaşayış ve giysileri 1800 li yıllar gibi idi. Benim ve eşimin çok ilgisini çekmişti. Resim bile çektirmeyen Amishler sadece arabalarının resimlerini çekmemize izin verdiler. Protage'ye geldiğimizde gördüklerimizden şaşkın ve yorgunduk. Ondan sonraki günler Madisonda geziler, aile yemekleri. Burcu ile Eric'in Üniversitesini ve kampüsünü gezmekle geçti.
   O izlenimlerimi de bir sonraki yazımda anlatacağım.