Hürriyet

17 Ağustos 2014 Pazar

Carnegie Hall Konseri Afişi için çekim yapılıyor.

Günler hızla geçiyordu. Bir gün Burcu heyecanla geldi. Bu hafta Carnegie Hall konserinin afiş ve tanıtımı için fotoğraf çekimi yapılacak diye anlatıyordu.
Afişte kullanılacak resim çok önemliydi. Hanımlar için özellikle. Çünkü kuaföre gidersiniz harika bir saç yaptırırsınız ve resim çekilir çok kötü bir sonuç verir. Ayrıca fotoğraf çekimi için de Üniversite çok iyi bir fotoğrafçı ile anlaşmıştı ve çekim bir kere yapılacaktı. Beğenmediğinde tekrar çekilme şansı yoktu.
Burcu ile düşündük , tanıdığımız iyi bir kuaför  de yoktu Thallesse'de. biz böyle endişe ile düşünürken dertleştiğimiz bir arkadaşımız olaya çözüm buldu. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim elemanlarından  Bulut ailesi aynı sitede bize komşu oturuyordu. Ailenin genç hanımı Elçin Bulut Hanım 'Ben Burcu'nun saçını ve makyajını yaparım.'diye bir teklifte bulundu. Hanım kızımızın zevkini uzun zamandır takdir ediyordum. Onun Burcu'nun saçını yapacak olması içimizi rahatlattı.
Çekim günü sabah erkenden çalışmaya başladık. Bir gün önceden dolaptan çıkardığımız tuvaletler arasından seçtiğimiz kıyafeti ütüledik.Elçin Hanım Burcu'nun saçını ve makyajını yaptı, hakikaetn çok güzel oldu.
O gün hava epey soğuk ve yağmurlu idi. Neyse ıslanmadan ve Burcu'nun saçını bozmadan çekimin yapılacağı Üniversitenin büyük konser salonuna vardık. Çekim süresince ben heyecanla gelişmeleri izledim. Elçin Hanım saçta ve makyajda oluşacak bir bozulmayı anında düzeltmek için hazır bekledi. Burcu çok rahattı.
Çekim bittiğinde kahvelerimizi içerken neticenin güzel olması için dua ediyorduk bir yandan da.
  Daha sonraki günler Elçin Hanım ve gene aynı sitede oturduğumuz Evren Hanım , Burcu ve ben çok güzel geziler yaptık. Aynı sitede bir çok Türk aile oturuyordu. Hepsi genç olan bu aileler ki genelde bir karı kocadan müteşekkildirler,Üniversiteye YÖK bursu ile gelmiş Öğretim elemanlarıydı. Hepsi Türkiye'nin bir çok yöresindeki Üniversitelerde görev yapan genç çiftler burada bir araya gelmiş ve uzak bir diyarda yalnız yaşamanın duygusu ile birleşmişlerdi.
O genç ailelerle çok güzel günler geçirdim. Öylesine yoğun bir dostluk ilişkimiz vardı ki kendimi hiç ülkemden uzak hissetmedim.
Kah ben onlara Kuru fasulye Pilav partileri yaptım, kah onlar beni arabaları ile göl kıyısına gezmeye götürdü. Başım sıkıştığında ilk onların kapısını çaldım ve hep yardım ettiler bana.
Bu yazımda hepsini sevgi ile hatırlıyorum.Haftada bir gün gidilen meyve sebze pazarından aldığımız toptan gıda maddelerini paylaşırken yaşadıklarımızı unutamıyorum. Bu kadar genç insanın arasında yaşımı , dertlerimi unutmuştum.
Bu benim için çok büyük bir şanstı. Zira Paris'te yaşarkende hep genç Doktora, master öğrencileri arasında geçti yaşamım.Hiç yaşlandığımı anlayamadım. Taki Türkiye'ye dönüp romatizmalar,kireçlenmeler başlayınca,'İşte dedim zaman geldi.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder