Hürriyet

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Jacsonwille'den Kalkan Gemi

  Aralık ayında ben Türkiye'den Amerika'ya doğru yola çıkacaktım. Bir kaç aktarmadan sonra Jacksonwille son durağımdı.Orada Burcu ve Eric beni karşılayacak, bir gece otelde kalacaktık.Ertesi sabah Jacksonwille'den kalkan Cruise gemizi ile Bahama adalarına doğru yola çıkacaktık. Amerika'da kalacağım sürede birbirinden farkıl seyahatler ,olaylar beni bekliyordu.Sanırım o zamanlar daha genç ve takatlı imişim. Şİmdi arka sokaktaki arkadaşıma bile gitmeye üşenir oldum.Bana o tarihlerde bu uzun yolculuk çok cazip gelmişti.
  Ben yapacağım bu yolculuğun hayali ile günlerimi geçirirken bir gün aldığım bir mesaj mutluluğumu tavan yaptırdı. Mesaj Burcu'dandı. Bir gün önce Carnegie Hall yarışmasının sonlandığını ve 1500 aday arasından mayıs 2011 de Carnegie Hall'de konser verme hakkını Eric ve kendisinin oluşturduğu duonun aldığını müjdeliyordu bana.
  Ben heyecanlanırım diye daha önce yarışma takvimini tam olarak bildirmemişti bana. Kısacası ben bu mutlu olayda heyecan çekmeden hazıra konmuştum veya öyle sanıyordum. Oysa yarışmayı kazanmakla olay bitmiyormuş.
  Ben Amerika'da iken bu konu i,le ilgili karşılaştığım ayak oyunları bunu doğruladı.
  Çeşitli enstrumanlar arasında bir çok aşamalı yapılan bu yarışmayı kazanmak gerçekten çok büyük bir  başarıydı.
  Bu mutlulukla Amerika'ya doğru yola çıktım. Uzun bir yolculuktan sonra Jacsonwille'ye indiğimde beni karşılayan Burcu ve Eric'i görünce mutluluğum bir kat daha arttı. Jetlogu üzerimden atmadan ertsei sabah  Carnival Fashination  adlı gemiye binecektik.
 Ertesi sabah oteldeki kahvaltımızın ardından geminin kalkacağı iskeleye geldik. İskele diyorum ama sanki bir havalimanı idi bu yer. Aynen uçağa binerken yaşadığımız bir Check in olayı yaşıyorduk. Valizlarimizi gemiye binmeden bu merhalede veriyorduk aynen uçağa biner gibi.
  Daha sonra çeşitli kimlik komtrollerinden geçip sıra ile gemiye alındık.Herkes kalacağı kabinin katına göre sıra ile gemiye biniyordu. O kadar güzel bir düzen kurmuşlar ki 3000 kişinin bineceği geminin yolcu bindiriminde ve indiriminde hiç bir telaş ve olumsuzluk yaşamadık.Bir de aklıma İstanbul'dan Avşaya geldiğimiz deniz araçlarının tahliyesi geldi.Adamlar 3000 kişiyi sessiz ve sakin bindiriyordu gemiye, biz 400 kişiyi bindirip indirirken ezilmeler ve yaralanmalar yaşatıyorduk.
  Sıra ile kabinlerimize çıktık. Benim eşimle beraber kalacağım kabin ve Burcu'ların kabini deniz manzaralı idi. Tabii eşim gelmediği için ben yalnız kalacaktım bu harika kabinde. Kabin lüks bir otel odası konumunda idi. Banyosu, dolapları, televizyonu, denize bakan geniş penceresi ile 5 yıldızlı bir otel .Bu arada bazı kabinlerin ara kabinler olduğunu ve penceresi olmadığını  da öğrendim. Tabii iki çeşit kabin arasında büyük bir fiyat farkı vardı. Biz epey pahalı bir kabinde kalıyorduk.Sanırım Eric erken rezervasyonla bu gemi yolculuğunu oldukça ehven bir fiyata ayarlamıştı. Son yıllarda ülkemizde de uygulanmaya başlanan erken rezervasyon gerçekten çok güzel fırsatlar sunuyor seyahat edecek kişilere.
  Kabine vardığımızda bagajlarımızın bizden önce gelip yerleştiğini fark ettim. Odama girince ikinci fark ettiğim yatağın üstünde çiçeklerden yapılmış harika bir görüntünün olduğu idi.
  Odalarımıza girince daha eşyalarımı dolaba yerleştirmeye fırsat kalmadan bir anons duydum.O sırada Burcu da kapıda beni almaya gelmişti. Meğer gemi kalkmadan bir tatbikat yapılıyormuş.Bizleri bu tatbikat için güverteye çağırıyorlardı. Herhangi bir kaza veya batma durumunda ne yapacağımızı, nerede toplanacağımızı, can yeleklerimizi nereden alacağımızı. tahliye botlarına nasıl ve nereden bineceğimizi bize göstermek amacı ile yapılıyordu bu tatbikat. Tabii geminin tüm yolcusu aynı güvertede toplanmıyordu. Bu kadar kişiyi  çeşitli yerlere bölmüşlerdi. Kamara numaralarına göre ayrı ayrı yerlerde toplanan ve bilgilendiren ahali gene aynı şekilde kamaralarına indiler.
  Sanırım bu harika gemi yolculuğum ve arkasından Amerika'daki diğer anılarım epey uzun sürecek.Bir sonraki yazıma buluşalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder