Hürriyet

26 Haziran 2016 Pazar

Burcu bebeğini sütü ile besliyor.

Hastaneden çıktıktan bir kaç gün sonra sistem kendiliğinden oturdu. Yeni loğusa anneyi uykusuz bırakmama ve yormama amaçlı kurduğumuz  düzen tıkır tıkır işlemeye başladı.
 Gece abla saat 12 den 4 ekadar bebeğin bakım görevini yükleniyordu. Anne sadece bebeğe süt vermek için uyandırılıyordu. Abla İzmir'de avukat olduğu için yazıhanesindeki işleri yürütmek amaçlı böyle bir düzen kurmuştu. Ülkeler arasında 8 saat fark olduğu ve Amerikada gece saat 12 olduğunda Türkiyede sabah 8 olduğu düşünülürse yazıhanedeki işlere bilgisayar vasıtasıyle destek olmak için en uygun saatlerdi seçtiği zaman dilimi.Ablanın  bir yanda açık bilgisayarı, notları, defterleri, diğer yanda bizim küçük adam.
Gece yarısı 4 e kadar işini tamamlayıp yatmaya hazırlanan abl,adan görevi o saate kadar uykusunu biraz almış olan dede devralıyordu.Sabah 6 gbi ben kalkıp dededen bakım görevini yükleniyordum. Sabah bir yanda bizim küçük Adam salıncağında uyurken ben de bir yanda yazılarımı yazıyordum.
Gündüzleri ev işlerini de bölüşmüştük.Kısacası ablanın eşi yani büyük damadım ve okulu tatil olan büyük torunum gelene kadar bu düzen böyle geçti gitti. Ondan sonra abla eşi ve çocukları ile biraz gezip tatil yapmaya başladı. Ne de olsa onun çocuklarının da tatile ihtiyacı vardı.
Bütün bu hercümerç içinde çok güzel olaylar da oluyordu. Burcu'nun okuldan öğrencileri ve aileleri bizi ziyarete geliyordu ara ara. Bir gün gene bir öğrencisi annesi ile geldi.6 yaşındaki bu küçük Hanım kemanını da yanında getirmişti. Dörtte bir kemanı görünce kızın elinde aklıma Burcu'nun ilk başladığı yıllar geldi.Zaman ne çabuk geçmişti. Bir zamanlar dörte bir keman çalan benim küçük kızım şimdi anne olmuş ve bebeğini emziriyordu.Küçük öğrenci kemanı ile bize küçük bir de dinleti yaptı. Ondan gören bizim küçük İdil  durur mu. Hemen kemanı eline alıp teyzesinden derslere başladı.
Bu arada Burcu devamlı bebeğini emziriyor,bunu da belirtmeden geçmeyeyim.
Anne sütünün en faydalı besin olduğuna inanan kızım bebeğini durmadan emziriyor ve bebek Christopher da süratle büyüyor bu beslenme karşısında.
 Günler bu minvalde geçedursun birden bugün bebeğimizin 1 aylık olduğunu fark ettik. Artık gözleri ile bizi takip ediyor ve çaktırmadan gülümsüyor bile. Tabii bize gülümsemiyor ama biz karşısına geçip' aa bak gülüyor' diye tezahürat yapıyoruz.
Bugün benim doğum günüm, Tam 70 yaşına basıyorum.Benim 70 yaşıma , minik bebeğin 1 ayına basışını kutlamak için öğlen bir balık restoranına gittik ailece.Nedense bebeğimiz gezmeyi, restoran ve kafeleri çok seviyor. Geçtiğimiz hafta 3 gün üst üste gezmeye gittik. Hiç sesi çıkmadı arabada hep uyudu.
Bugün de restoranda uyudu ve bize rahat rahat yemek yeme fırsatı verdi.Sanırım çok saygılı bir çocuk olacak.
Biraz evvel eve geldik ve ben gerek sıcaktan gerek yediğim harika karides ve ıstakozların etkisinden uyuya kaldım odamda. İki saatlik bir uykudan sonra uyandığımda küçük adamın anne ve babası tarafından banyo yaptırıldığını ve şu anda beslendiğini duydum eşimden. Annesi artık sağlığına kavuştu sayılır. Araba kullanıyor, bebeği ile daha fazla ilgileniyor.Kısacası normal yaşamına dönüyor yavaş yavaş. Hatta önümüzdeki hafta öğretmenlik görevine de başlayacak artık.
Onu böyle eski sağlığına kavuşmuş görünce çok mutlu oluyorum.
Gene söyleyeceğim. Bir insanı kendi hastalığından daha fazla üzen şey evladının sağlık sorunları.
Hepimize sağlıklı çocuklar ....

25 Haziran 2016 Cumartesi

Minik kızımın yavrusu mucize gibi bir şey

O gün hastaneden eve dönerken aramıza yeni katılan canı tanıyamadığımız için biraz kırgındık. Zira bebeğimiz zor bir doğumla dünyaya geldiği için yoğun bakımda kalacaktı ilk gece. Yoğun bakımda hep prematüre doğmuş ufak bebeklerln olduğu düşünülürse bizim 4 kiloya yakın doğan bebeğimize ablamızın yakıştırdığı sıfat çok iyi denk düşmüştü. Büyük kızım Ebru olaylara çok komik yaklaşan bir kişiliğe sahip.Bizim delikanlının prematüre bebekler arasında koğuş ağası olacağını söyleyince hepimiz bu gerilimli günümüzde kahkahalarımızı tutamamıştık.Hatta ablamız bizim Adamın yoğun bakımın asayişini bozacağını ve yakın zamanda oradan annesinin yanına odaya gönderileceğini söyledi.Gerçekten de ertesi gün bebeğimiz odasına geldi. Koyu renk uzun saçları, mavi gözleri ile buralarda doğan saçsız bebekler arasında epey karizmatik duruyordu.
Epidural anastezi ile zor bir sezeryan ameliyatı geçiren Burcu ilk saatlerde yapılan kuvvetli ağrı kesicilerin etkisi geçmeye başlayınca doğum sonrası neşeli halinden biraz uzaklaşmıştı.
Bu arada hastane odası hiçbir yeni bebek sahibi olan annenin olamayacağı kadar misafire tanık oluyordu.Burcu'nun Orkestradan, ders verdiği okuldan meslek arkadaşları, öğrencileri öğrencilerinin anneleri ...Oda dolup taşıyordu. Meğer ne çok tanıdığı  ,ne çok seveni varmış Burcu'nun. Ben kendi hesebıma gurur duydum kızımla.
Hastanede üçgün kaldı Burcu. Eşi de onun yanında kaldı. Bu arada eşinin annesi de uzun bir uçak yolculuğu ile Amerikanın başka bir eyaletinden geldi minik misafiri görmeye.Hastaneden çıkacağı son gün bizim minik adamı bir de sünnet ettiler. zavallı zaten dünyaya gelirken epey meşakkat çekmişti. Bir de bu sünnet acısı. Mutlaka sinirlerini bozmuştur.
Bu arada ben minik adamı gördüğümde ne hissettim biraz da ondan bahsedeyim. İnsanın canından çok sevdiği ,gözünde bir türlü büyümeyen yavrusu evlat sahibi olunca çok farklı duygular içinde kalıyor. Karşınızda sizin minik kızınızın içinde aylarca geliştirdiği, büyüttüğü bir ufak canlı. İnanılmaz bir olay.Mucize gibi bir şey.
Neyse üçgün sonra Burcu hastaneden taburcu oldu ve eve geldi. Şimdi başlıyordu zorlu savaş.Minicik bir bebek ve etrafında koşturan bir dizi insan.
Hemen bir işbölümü gelişti aramızda farkında olmadan. Ben mutfak , yemek işlerini yüklendim bir anne olarak. Yeni bebek sahibi olmuş ve süt veren bir annenin ihtiyacı olan süt sağlayıcı gıdaları hazırlamanın yanısıra,evde aralarında 5 yaşında bir çocuğun da olduğu topluluğu sağlıklı ve dinamik tutacak gıdaları hazırlamak zorunda idim. Abla bebeğin ilk bakım, temizleme, uyuma gibi işlerini üstlendi. Ameliyatlı olan anneyi ilerde bir takım komplikasyonlarla karşılaştırmamak için fazla işlere sokmak niyetinde değildik. Evin daimi elemanı Teresa temizlk işlerini üstlendi. Oldukça yoğun iş temposuna sahip avukat babaya sadece sevme görevini verdik ama onun içi durmuyor ve bize yardım etmeye çalışıyordu.Eşim ise destek elemanı olarak her konuda yanımızdaydı. Kah bulaşık, çamaşır makinesi doldurup boşaltıyor, kah bebeğe gaz çıkartıyordu. Anlayacağınız denge kısa sürede kuruldu farkında olmadan. Bu arada ablamızın çok deneyimli ve rasyonel zekası büyük rol oynadı bu dengenin kurulmasında.
Gelişmeleri daha sonraki yazımda paylaşayım. Zira bebeğimiz ağlamaya başladı.



24 Haziran 2016 Cuma

Cristopher Cardoso doğdu.

24 mayıs salı akşamı Pensacola'ya vardık geç saatlerde.Çarşamba gününü dışarı işleri ile geçirdik. Bir de çevreyi gezmekle. Pensacola Okyanus kıyısında 300 bin nüfuslu bir kent. Florida eyaletine bağlı olan bu yerleşim yeri özellikle varlıklı Avrupalı , Amerkalı ve Kanadalıların tercih ettiği bir sayfiye yeri. Sayfiye yeri diyorum ama iki tane Üniversitesi, Havaalanı, Hastaneleri, sağlık kuruluşları, alışveriş merkezleri ile çok sosyal ve güzel bir yer. Burcu'ların evinin olduğu yer de şehir merkezine, hastaneye,alışveriş merkezine yakın  ağaçlar altınca çok şık bir site. Evlerin konumu,sokakların genişliği ile komşular ile arasında fazla ilgi olmayan bir yerleşim. Anlayacağınız tam bana göre. Ülkemde gerek Avşa'da gerek Bodrum'da çevre ile fazla ilgili olduğumuzdan ki Bodrum gene çok iyi diğer yerlere göre,burası bana çok tercih edilir geldi.
Perşembe akşamı bebeğin doğumun gerçekleşeceğini söylemişler hastaneden. Burcu , ablası ve Burcu'nun eşi akşam yemekten sonra çantalarını alıp hastaneye giderken içimdeki heyecanı anlatamam. Bir yandan aileye katılacak yeni canın sevinci, bir yandan kızımın bu zorlu yolda çekeceği acılar beni oldukça sterese soktu. O geceyi büyük kızmın 5 yaşındaki yavrusu, eşim ve ben başbaşa geçirdik. Tabii sürekli Hastane ile internet üzerinden haberleşerek.
Sabah olduğunda bizim oğlandan daha bir haber yoktu. Doğumun suni sancı ile normal  doğum olarak gerçekleşeceği planlanıyordu.Ülkemdeki uygulamanın aksine burada ilk doğumda sonuna kadar normal diye diretiyor doktorlar. Oysaki doğumun gerçekleşeceği hastane özel ve lüks bir hastane. Ülkem mantığı ile düşünürsek özel hastane, hasta sezeryan tercih ediyor. Nasılsa parasını alacaklar, Hiç tereddüt etmeden sezeryana giderler. Öyle de yapıyorlar zaten ülkemde.
Burada son dakikaya kadar normal diye diretiyorlar. Aslında haklılar. Eğer normal doğum olabiliyorsa sezeryandan çok daha avntajlı. Bir kere sezeryan nereden bakarsanız bakın bir ameliyet ve geride uzun bir bakım süresi var. Eğer bakım iyi olmazsa doğum sonrası komplikasyonlar olabiliyor.
Ama olayın bir başka cephesi daha var. Eğer anne adayı dar leğen kemikli ise ve bebek de iri ise sezeryan bebeği ve anneyi riske sokmamak açısından tercih edilebilir.Ayrıca burada anne adayı fazla kilolu değilse hamilelikte fazla kilo almaya ses çıkartmıyor doktorlar Tabii bu durum da bebeği oldukça iri yapıyor. Tabii iri bebeğin doğumu da zor oluyor.
Ben bebeklerimi aynı doktorla dünyaya getirdim. Doktorum Ferruh Adalı Bey normal doğum taraftarı idi. Yalnız bebeği anne karnında fazla irileştirmeden büyütmek ve doğumun kolay olmasını sağlamak fikrine sahipti. Çok iyi hatırlıyorum . Aylık rutin kontrollerde o gün doktora gidene kadar hiçbir şey yemezdim. Kilom fazla çıkar da doktor beyden azar işitirim kaygısı ile. Kilo kontrolunu kazasız belasız geçip doktordan çıktıktan sonra ilk işimiz  büyük kızımla birlikte doktor muayenehanesinin altında var olan Çömçe kebapçısınına gidip bol bir kebap yemek olurdu. Lahmacunu,döneri, kebapları tatlısı ile oldukça zengin bir yemek olurdu. Bütün bu dikkat etme ile 12 kilo aldım bütün hamilelik sürecinde. Oysa burada genç anne adayları dikkat etmedikleri için 20,30 kilo
alıyorlar.
Burcu da oldukça ince yapılı olduğundan, hamilelik süresince de kontrolsüz kilo aldığından bebek iri olduğu için normal doğumun riskini aklıma bile getirmek istemiyordum.Nitekim korktuğum başıma geldi.
Normal doğum gerçekleşemeyince doktorlar sezeryana gitmek zorunda kaldılar. bunu baştan yapsalardı da anne adayı ve bebek boşuna acı çekmeseydı ve riske girmeseydi.Neyseki bebeğimiz kazasız doğdu.
Doğum haberini cuma günü akşam üzeri aldık. Burcu'nu  arkadaşı Hazan bizi arabası ile evden alıp hastaneye götürdü. Hepimiz o kadar heyecanlı idik ki yol boyunca kimsenin konuşacak takadı yoktu. Hastanede nasıl Burcu'nun yanına gittim hiç hatırlamıyorum. Sanırım kalça ameliyatımdan sonra ilk koşarak gidişimdi bu gidiş. Burcu'yu neşesi yerinde gördüğümüzde içim biraz rahatladı. Bebeği daha görememiştik.

23 Haziran 2016 Perşembe

Bebeğimiz gelecek bir gün sonra.

Uzun zamandır yazamadım gene. Son blog yazımda Burcu Göker'ın artık bir anne adayı olduğunu yazmıştım. O günden bugüne neler değişti. Kısaca anlatayım.
24 Mayıs 2016 günü ben, eşim, Burcu'nun ablası ve küçük kızı İzmir'den İstanbul uçağına bindiğimizde bizi çok uzun bir yolculuğun beklediğini biliyorduk. 5.5 ay önce geçirdiğim kalça protez ameliyatının henüz geçmeyen etkileri ile yürüme zorluğu çektiğimden ben tekerlekli sandalye tercihi kullanmıştım hava yolları şirketlerinde.Önce İzmir,İstanbul daha sonra İstanbul Atlanta ve en sonunda da Atlanta ,Pensacola uçuşu yapacaktık. Toplam13 saat tutacak bu yolculuk aradaki molalar hesaba katılırsa neredeyse 20 saati bulacak bir süreyi kapsıyordu.Bir hafta öncesinden Bodrum'dan İzmir'e gelmiş ve biraz dinlenmiştik büyük kızımın evinde.Hepimiz bu uzun yolculuğa çıkarken enerji dolu ve mutluyduk. Bütün zorluklarına rağmen bu yol bizi denizler ötesinde çok sevdiğimiz ve uzun süredir görmediğimiz canımıza kavuşturacaktı.İzmir İstanbul seyahatimiz güzel geçti. THY nin İstanbul Atlanta uçuşuna binmek üzere beklerken yolcuların büyük çoğunluğunun Hindistan ,Pakistan ve Bangaldeş vatandaşı olduğu dikkatimi çekti.16 Mayısta başlayan THY İstanbul-Atlanta direkt uçuşu dünyanın bir çok ülkesini Amerika ile buluşturması açısından önemliydi.Uçağımıza yerleştiğimizde hosteslere yakın zamanda zor bir ameliyat geçirdiğimi ve uçuş süresi olan 11 saati koltukta oturur vaziyette geçirirsem sağlık sorunum olacağını  ve eğer yer  müsaitse daha geniş bir yere geçmek istediğimi belirttim.Hostesler de uçağın çok tenha olduğunu ve tüm yolcular yerleştiktan sonra istediğimiz yere geçebileceğimizi belirttiler.Hakikaten o koca uçakta Atlantaya uçacak 123 kişi vardı. Her birimiz 3 lü birer koltuğa yerleştik bir süre sonra. Çok rahat ve zevkli bir yolculuktan sonra Amerika kıtasına ayak bastık.Bu kadar rahat gelmemize rağmen yorgun ve uykusuzduk. Oysaki uçakta uyumuştuk ara ara.Esas zorluk Atlantadan sonra başlıyordu. Zira pilimiz bitmeye başlamıştı.Akşam Pensacola saati ile 11.30 da havaalanına indiğimizde epey yorgun ve bitkindik. Zira aramızdaki 8 saat fark dikkate alınırsa bizim saatimizle sabah olmuştu.Uçaktan inip alana çıktığımızda Burcu'yu karnı burnunda görünce içim bir tuhaf oldu. Benim küçük kızım karnında bebeği ile harika gözüküyordu. Eşi ile ilk defa tanışıyorduk ama bu çok güzel gülen genç adam bize ilk görüşte sevdirdi kendini.Evleri de aynı kendiler gibi çok şirin ve güzeldi. Ertesi sabah kahvaltı masasının etrafında toplandığımızda ne kadar mutlu olduğumu düşündüm bir an .İki canım kızım, en can kız torunum yanımdaydı. Bir kaç güne kadar bir diğer can katılacaktı aramıza. Eski günlerdeki gibi çayımızı içiyorduk beraberce.O gün kahvaltıdan sonra banka ve alışveriş işlerimizi hallettik. Bunları yaparken çevreyi gezmeyi ihmal etmedik. Tabii arabamızı bir gün sonra doğuracak olan Burcu kullanıyordu. Burcu'nun cesareti, özgüveni, harikaydı gene.
Bir sonra ki gün Burcu hastaneye gidecekti ve doğum gerçekleşecekti. O anlarımızı da bir sonraki yazımda anlatayım.