Hürriyet

21 Mart 2013 Perşembe

Burcu Göker&Matthieu Kasolter Konseri

 Yukardaki Fotoğraflar 26 Eylül 1996 tarihinde Paris 12. bölge Belediye Sarayında Burcu Göker&Matthieu Kasolter Konseri sırasında çekilmiştir. Bu konserin Paris basınındaki yansıması da altındadır.
 Eylül 1996 da Paris'te Burcu Göker'in 12. Bölge Paul Ducas Konservatuarında Prof. Slyvie Gazeau'nun süperior sınıfında eğitime başladığını önceki yazılarımda yazmıştım. Burcu keman eğitiminin yanısıra aynı konservatuarda Formation Musicale, Oda Müziği ve Orkestra dersleri de görüyordu.Bütün bu dersleri Paris'in en iyi hocaları ile çalışan Burcu aynı zamanda 12. Bölge Konservatuarı Orkestrasına da seçilmiş ve o orkestra ile de konserlere katılacaktı. Ayrıca Oda müziği grubuna da seçilen Burcu her ay bu grubun gerçekleştirdiği konserlere katılmak zorunda idi.
 Bu kadar yoğun Konservatuar eğitimin yanısıra haftada üç yarım gün Pere Lachaise de Ecole Des Roches Langues'de yoğun Fransızca kursuna giden Burcu Fransızcanın Toefl sınavı sayılan D.E.L.F (DİPLOMA  D'ETUDES EN LANGUE FRANÇAISE) sınavına da girip bu diplomaları almak zorunda idi. A1, A2, A3, A 4 diye sınıflandırılan  bu sınavlar aynen Toefl sınavları gibi yılın belli aylarında bir merkezden yapılıyor ve bu sınavları geçenler aldıkları diplomalarla bir sonraki sınava girmeye hak kazanıyorlardı.
  Bütün bu eğitimin yanısıra Madam Gazeau'nun Burcu ile ilgili harika planları vardı. Burcu'yu kemanda harika bulan Madam onu Paris'teki uluslararası yarışmalara hazırlamak istiyordu. Çalışmaya dünden razı Burcu için bu çok güzel bir şeydi.
  Yavaş yavaş evimize alışmaya başlamıştık. Ama daha büfemizi monte edecek , perdemizi takacak birisini bulamamıştık. Bu soruna gene Nathaly yetişti. Erkek arkadaşının matkapı olduğunu ve perdemizi takabileceğini, büfemizi ise monte edebileceğini söyledi. Tabii bunları ücret mukabili yapacaktı ama gene de Conforoma'nın istediği ücretten daha az olacaktı vereceğimiz para.Neyse bir öğle tatili gelen Nathaly'nın arkadaşı hem perdemizi taktı, hem de büfemizi monte etti. Artık geceleri uyurken yıldızları seyredemiyecektik. Televizyonumuz da büfenin üstünde yerini almıştı.
  Yavaş yavaş eylül ayının sonuna yaklaşıyorduk. Ben ekim başında İstanbul'a dönecektim. Daha sonra aralık ayında babamız ile birlikte noel tatili için tekrar Paris'e gelecektik.Ben yokken Ebru ile Burcu birbirlerine arkadaş olacaklardı.Gözüm arkada kalmıyordu. Çünkü Ebru 10 yaş küçük kardeşine adeta bir anne gibi özenli ve güzel bakıyordu.
  Eylül ayında bir gün Burcu okuldan büyük bir neşe ile döndü. 26 Eylül tarihinde Paris 12. Bölge Belediye Sarayında bir Ödül töreni olduğunu ve bu ödül töreninde bir konser vermek üzere seçildiğini büyük bir mutlulukla anlatıyordu.Paris'teki eğitim yaşamının başlangıcında böyle güzel bir konsere seçilmiş olması gerçekten kıvanç  verici idi. Akşam ablası da Sorbonne'den dersten dönünce duyduğu bu haber  karşısında çok mutlu oldu.
  Burcu bu konseri gene Madam Gazeau'nun bir başka keman öğrencisi Matthieu Kasolter ile verecekti. Mattieu Burcu'dan bir kaç yaş büyük , kibar bir Fransız öğrenci idi. Daha önce kendisi ile tanışmıştık.Konserden önce çocukları kaynaştırmak için Madam Gazeau'nun öğrencilerini çaya davet ettim. Matthieu, Hyum Hwa,  Florence  hepsi gelip bizim küçük evimizde çay içip keklerini yerken cıvıl cıvıldılar. Burcu hepsinin küçüğü idi. Hyum Hwa o yıl Güney Koreden gelmiş Burcu'dan 2 yaş büyük bir kızdı. Daha sonraları Burcu ile güzel bir ikili olup bir çok konserler veren Hyum Hwa ile çok iyi bir arkadaşlığı oldu Burcu'nun.Florence Fransız bir kızdı , o da Burcu'dan büyüktü. Hepsi kendilerinden yaşça küçük olan Burcu'yu çok sevmişler, kısa sürede iyi arkadaş olmuşlardı.İlk yıl eve sadece Fransız televizyon kanallarını alan yayın bağlatan Ebru, Burcu'nun fransızca konuşacağı arkadaşları ve Fransızca televizyon sayesinde daha kolay ve çabuk Fransızca öğreneceğini umuyordu.
  26 Eylül günü konser saatinden iki saat önce Belediye Sarayına gittik.12.Bölge Belediye Sarayı evimizin bir alt caddesinde ve bize çok yakındı. Çok tarihi ve güzel bir bina idi. Çiçeklerle dolu güzel bir bahçenin içinde yer alan bu görkemli binaya girince bir tuhaf oldum. Burcu sayesinde çok güzel yerlere gitmiş ve çok kabul görmüştük. Meğer bu daha başlangıçmiş. Sonraları Burcu sayesinde daha güzel yerlere girecektik ve çok güzel ağırlanacaktık.
  O gün Belediye Sarayında daha önce tertiplenmiş büyük bir şiir yarişmasının neticeleri açıklanacak ve ödülleri verilecekti. Programa göre önce belediye başkanı konuşma yapacak, sonra yarışmayı tertip eden komite adına jüri başkanı sonuçları açıklayacak ve kazananlara ödülleri verilecekti. Daha sonra Burcu ve Matthieu ikili keman konseri verecek. En sonra toplantı bir kokteyl ile sonlanacaktı.
  Gerçekten kültür, edebiyat dünyasının seçkin isimlerinin katıldığı çok elit bir toplantı idi.Ben tabii konuşmalardan bir şey anlamıyordum. Başkan güzel bir konuşma yaptı, sonra ödüller açıklandı. O sırada Belediyenin görevli fotoğrafçısı ve basın fotoğrafçıları resim çekiyordu. Ödüller verildikten sonra Burcu ile Matthieu sahneye geldiler ve çalacakları eserleri takdim ettiler. Gençler çalmaya başlayınca salonda büyük bir sessizlik oldu. Bütün salon ki hepsi oldukça yaşlı kişilerdi, büyük bir huşu içinde çalan müziği dinliyorlardı. Ben Fransa'da klasik müziğe gösterilen önemi görünce ne kadar önemli bir iş yaptığımız bir kez daha anladım. Gerçekten sizi uzaydan gelmiş, nadide bir yaratık gibi nerelere koyacaklarını bilemiyorlar. Bu çok övünç verici bir durum.
  Burcu ve Matthieu konserlerini bitirince büyük bir alkış koptu. Herkes bu iki genç kemancıyı çok beğenmişti. Konser bitiminde salon dışındaki kokteyl büfesine davet edildik. Kokteylde Burcunun yanına gelen herkes tek tek tebrik ediyor ve nereden geldiğini soruyordu. Sorulara Ebru genelde cevap veriyordu, zira Burcu çok iyi Fransızca bilmiyordu. Burcu'nun orijinini soran kişilere göğsünü kabartarak Türkiye'den diyen Ebru çağdaş giysisi, güzel sarı saçları ve çok güzel Fransızcası ile çağdaş bir Atatürk kadınını temsil ediyordu o salonda.
  Ben onları salonun öbür köşesinden seyrederken elinde iki tane şampanya kadehi ile çok tanıdığım bir kişi belirdi yanımda. Benim Burcu'nun annesi olduğumu anlayıp bana şampanya ikram eden kişi Fransızca konuşuyordu. Ben sadece Mersi diyebildim. Bu adamı nereden tanıyorum diye derin derin düşünürken Ebru yanıma geldi ve 'Anne sana şampanya ikram edip kutlayan Mösyö, Fransızların en ünlü aktörü.'dedi.
 O gün o güzel toplantıdan çıkıp 35 metrekarelik stüdyomuza dönerken iyi ki buradayız diye düşündüm. İyi ki Burcu bu kadar kabiliyetli, iyi ki keman çalıyor ve İyi ki Türkiye'de bize hocalarımız kötü davrandılar ve iyi ki biz Paris'e geldik dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder