Hürriyet

18 Mart 2013 Pazartesi

Evimizde yaşamaya başlıyoruz.

  Bugünkü yazıma kaldığımız yerden başlamadan önce yukardaki resmi açıklamak istiyorum. Burcu, Ebru ve bu apartımanı tutmamızda büyük yardımı dokunmuş olan 6. kat komşumuz Nathaly Paris'teki evimizde .....
  Bir önceki yazımda en gerekli eşyaları aldığımızı ve bu eşyaların teslimi için o geceyi Ebru ile boş evde geçirdiğimizi anlatmıştım.Ertesi gün eşyalarımız geldi ama sadece yatağımız kuruldu. Onun haricinde demonte mobilyalara montaj hizmeti istemediğimiz için onlar ambalajları içinde evin bir köşesine kondu.
  Buzdolabımızı yerine koyduk ve fişini taktık, çalıştırmaya başladık, yataklarımız vardı. Ocağımız vardı.Kısacası artık evimizde yaşamaya başlayabilirdik. Evimizde perde yoktu ama zaten 11 katta olduğumuzdan ve önümüzde bina olmadığı için bizi görecek kimse yoktu. Bu arada Ebru bir koşu Paris'teki elektirik idaresine gidip elektriği de kendi üstüne açtırmıştı. Halojenli lambamız da vardı. Kısacası evimiz hemen hemen hazırdı.
  Şimdi sıra Home Modern'den buraya bir an önce taşınmaktaydı. Zira Burcu ve Ebru 1 gün sonra Gronoble'de Madam Gazeau'nun bir masterclasına katılmak üzere 3 günlüğüne şehir dışına çıkacaklardı.Bu süre içinde ben Paris'te yalnız kalacaktım. Bir an önce kendimizi yeni evimize atarsak, ben daha güvenli hissedecektim kendimi. Hiç tanımadığım, dilini bilmediğim ve kimseyi tanımadığım bu şehirde yepyeni bir evde yalnız başıma 3 gün. İnsan amaçları uğruna nelere katlanıyor.
  Bugün 18 mart Çanakkale zaferinin 98 yıldönümü. Şu anda o savaşta ve daha sonra Kurtuluş savaşında şehit olmuş ve bu ülkenin bağımsızlığını bizlere bahşetmiş olan aziz şehitlerimizi ve Aziz Atamızı hayırla yad ediyorum. Yaşamımın her döneminde karşılaştığım her türlü zorlukta onları hatırladım ve o güçle , onların torunları olmanın verdiği güçle bu savaşa katlandım.
  Sen deli misin. senin mücadelenle, Çanakkale savaşının benzerliği ne diyeceksiniz. Evet onlar ülkelerini korumak gibi meşru bir sebeple bu mücadeleyi kanları bahasına gerçekleştirdiler ve bunu gerçekleştirirken kazanacaklarına inandılar, bir an bile şüphe etmediler. Tek benzerliğimiz bu. Ben de bu savaşa girerken inandım ve kazanacağımızdan bir an bile şüphe etmedim. Hem ben onlardan çok daha şanslı idi. Onların bana sağladığı özgürlük, kendine güven , mantık benim savaşımı kazanmama yardımcı oldu.
  Gelelim Paris'teki evimize. Burcu'yu onun kemanını, notalarını , İstanbul'dan getirdiğimiz eşyaları metro vasıtası ile Nation'daki yeni evimize taşırken epey zorlandık. Şehirde yeni olduğumuz için taksi nasıl çağırılır bilmiyorduk. Bizim ülkemizdeki gibi sokaklarda dolaşan ve istediğin an el edip çağıracağın bir taksi sistemi yoktu bu şehirde. Telsiz  taksi denen bir sistemle, telefonla aradığın şirketler senin bulunduğun bölgeye taksi yönlendiriyordu. Tabii biz bunu daha sonra öğrendik.
  Evimizde ilk gecemiz çok eğlenceli geçti. Yakında bulunan ve daha sonra tüm alışverişlerimizi oradan yapacağımız Cazino Marketten aldığım malzeme ile hazırladığım yemeği, perdesiz penceremizin önünde gece Paris'in ışıklarını seyrederek yedik, gene gökyüzünün ışıklarını seyrederek yatıp uyuduk. Evimiz rahattı. Her türlü acil gereksinimler düşünülmüştü. Ama Türkiye'deki apartımanlardaki gibi sabah gazete, ekmek getiren , akşam çöp toplayan kapıcı sistemi yoktu. Sitedeki kapıcı, onların söyleyişi ile gardiyan ve ekibi, temizlik, güvenlik, posta dağıtımı gibi işleri organize ediyordu. Ekmek ve gazeteyi kendimiz almak, çöpü de mutfaktaki bölümden belirli kurallar çerçevesinde aşağı genel çöpe atmak zorunda idik.
  Ertesi gün Burcu ve Ebru hazırlandılar ve trenle Grenoble'ye gitmek amacı ile Gara gitmek üzere benimle vedalaşıp evden ayrıldılar. 3 gün ayrı idik. Tek cep telefonumuzu onlara daha gerekli olduğu için çocukların yanına vermiştim. Benim telefonum yoktu. Ebru bana sokaktaki genel telefonlardan kredi kartı ile nasıl telefon edeceğimi öğretti ,ama kredi kartımı da kaptırmamamı sıkı sıkı tembih etti. Ebru benden daha tecrübeli idi bu şehirde, herşeyden önce Fransızların dilini iyi biliyordu. Şimdi o anne ben çocuk olmuştum. Beni eğitiyordu. Marketin yerini biliyordum. Metro istasyonunu ve bilet almayı biliyordum. Evde Fransız televizyonumuz vardı. Herşeyden önce param vardı. Bu da çok büyük bir güvence. Kahveye gidip kahve isteyecek. markette alışveriş yapacak kadar acil Fransızca bilgim vardı. Tamam 3 gün yalnız kalabilirdim bu şehirde.
 Bu 3 günlük Paris maceramı bir sonraki yazımda anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder