Hürriyet

4 Şubat 2013 Pazartesi

Temmuz 1994 de Fransa Les Arcs'a gidiyoruz.


  Burcu Göker ve ablası 25 nisan 1994 günü Rambouıllet'ten Türkiye'ye döndüler. Burcu yorgun ama çok mutlu idi. İnanılmaz verimli bir masterclas geçirmişti. Bu onun ilk masterclası idi. Çok iyi öğretmenlerle çalışmış, çok güzel eserler yorumlamış ve oda müziği, orkestra konularında çok iyi çalışmalar yapmıştı. Orkestra ve Oda müziği çalışmaları onun için daha çok yeni bir deneyimdi ama bu çalışmalarda da  çok başarılı olmuş ve yapılan seçmelerde kendinden yaşça büyük öğrenciler arasında öne geçerek orkestrada baş kemancılık yerini kapmıştı. Bu Burcu için büyük başarı idi. Zira ablasının yaptığı araştırmalara göre diğer öğrenciler Burcu'dan çok daha küçük keman eğitimine başlamış ve daha yoğun eğitim görüyorlardı. Burcu'nun bu kadar kısa sürede böylesine başarılı olması Madam Gazeau'yu da şaşırtmıştı. Madam Gazeau temmuz 1994 de Festival Les Arcs' a davet etmişti Burcu'yu.Artık Madam ile yollarımız iyice buluşmaya başlamıştı.
  Burcu Türkiye'ye döndüğünün ertesi günü hemen okuluna gitti. Derslerinden geri kalmak istemiyordu. Takriben iki hafta kadar okulundan uzak kalmıştı. Daha önceki yazılarımda da belirttim. Okul masterclassa sıcak bakmadığı için hasta diye rapor almıştık Burcu'ya. Hoş Burcu'nun eksiklığınden kimsenin de umuruna gelmiyordu ama. Hani Burcu hiç gelmese daha memnun olacaklardı. Zira Burcu alışılmış vur kafasına öğrenci profilinde değildi. Bu asabi ve saygısız bir öğrenci olduğu anlamına gelmiyor. Hoş saygısız ve asabi olsaydı Konservatuarda daha çok sevilirdi.Zira o tür öğrencilere daha alışıktılar.Burcu soran, sürekli öğrenmek, gelişmek isteyen bir yapıda olduğu için rahatsızlık veriyordu.Bir tek Coğrafya öğretmeni Burcu'nun rapor aldığını ve hasta olduğunu duyunca çok üzülmüştü. O anda öğretmene söylediğimiz bu beyaz yalan için çok üzüldüm.Gerçekten Burcu'nun hastalığına üzülen tek kişi o öğretmenimizdi.
  Burcu hemen yoğun çalışmaya başladı, ve geldiğinin bir kaç gün sonrası 10 mayıs günü yapılacak kafe konsere kaydını yaptırdı. Bu kafe konserde Rambouılet'te çalıştığı Kabalewski Koncertoyu çalacaktı.
 Konser çok başarılı geçti ve ders yılı sonunda yapılan meslek dersleri sınavlarından en yüksek puanları alarak bir üst sınıfa geçmeye hak kazandı. Bu arada kültür derslerinden de çok yüksek puanlar almıştı. Artık 14 yaşında Lise 1. sınıf öğrencisi idi.
 Temmuz ayı Festivale gidiş hazırlıklarına daha mayıs ayından başlamıştık. Bu sefer ben de gidecektim. Ebru, Burcu ve benim için vizeler alındı, uçak biletleri ayarlandı. Festivalın yapılacağı Les Arc'da kalacak yerler rezerve edildi. Festival ve masterclass başvuruları yapıldı. Bunları ben bir iki cümle ile yazıyorum ama ,ne kadar çok yazışma ve bürokrasi gerektiğini bilenler bilir.
 16 Temmuz 30 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek olan bu Festival ve masterclass için biz 14 Temmuz günü Lyon'a gidecektik. Lyon'da bizi Ebru'yu  daha önceki yıllarda misafir eden bir aile karşılayacak, bir gece onlarda kaldıktan sonra bizi arabaları ile üç saat mesafedeki Les Arcs'a götüreceklerdi. Les Arcs Fransa İsviçre sınırında 1800 ve 2000 metre yükseklikte bir kayak merkezi idi.Kışın kayak merkezi olarak çok ünlü olan bu bölgede yaz aylarında kongre , seminer ve masterclasslar yapılıyordu. Bu şekilde bölge  turizm açısından atıl kalmamış oluyordu.
  İki hafta süre ile klasik müzik festivaline ev sahipliği yapacak olan tesisler ayrıca diğer gelen kişilere de tatil olanağı yanında böyle güzel sanatsal aktiviteleri sunarak büyük hizmette bulunuyordu.
 Festivalde Fransa'nın ünlü sanatçıları bütün enstrümanlarda masterclass yapacakları gibi ayrıca her gece çeşitli konserlerle dinleyici ile buluşacaklardı. Festival programına baktığımda okuduğum isimler karşısında şaşırdım. Daha önceden isimlerini  müzik dergilerinde okuduğum kişilerle tanışacak, konserlerine gidecek ve Burcu onlarla çalışma imkanı bulacaktı. Bu harika bir olaydı.
  İşte 14 Temmuz günü Lyon uçağına binerken hem heyecanlı hem de çok mutlu idim. Bu benim ilk yurt dışı seyahatım oluyordu. Daha önce yaşam mücadelesinden yurt dışına gitme imkanımız olmamıştı.Burcu sayesinde o kadar çok yer gördüm ve o kadar çok kişi ile tanıştım ki. Bir sanatçı yetiştirmenin zorlukları ancak böyle giderilebiliyordu.
  Lyon'da uçaktan indiğimizde bizi Mösyö ve Madam Purhaska'lar karşıladı. Benden yaşca  daha büyük ve ikisi de çok tonton olan bu karı kocadan bey Macar asıllı. eşi ise Fransız. Macar ihtilalinde Macaristan'dan kaçıp gelen Mösyö Purhaska hukuk eğitimi Paris'te yapmış ve bu eğitim sırasında eşi ile tanışmış. Biz gittiğimiz yıllarda  Lyon'da çok ünlü bir noter olarak çalışan Mösyö çok iyi imkanlara sahip olmuş.Bizi büyük bir sevgi ile karşilayan aile çok şık ve güzel evlerine götürdüler. Bize harika odalar ayrılmıştı. Biraz dinlendikten sonra yemek için evden çıktık. Meğer 14 Temmuz Fransa'nın kurtuluş günü imiş. O gece Lyon'da gördüğüm havai fişek gösterilerini ve eğlenceleri unutamıyorum. Harika bir gece idi. Nefis bir restoran da yenen harika bir yemek ve arkasından harika gösteriler.
 İşte benim Fransa ile tanışmam bu kadar güzel bir gecede oldu. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra hep beraber Les Arcs'a gidecektik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder