Hürriyet

16 Şubat 2013 Cumartesi

Burcu Göker Fransızca öğrenmeye de başladı.

  Eylül 1994 de Burcu Göker İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Lise 1. sınıf öğrencisi olarak eğitimine başladığı zaman daha 12 yaşını yeni bitirmişti. Bu kadar küçük bir çocuğun lise derslerini anlaması ve okumasının zorluklarını tahmin edebiliyordum.Bir yandan da Burcu'nun bedeninin , tersine aşırı gelişmiş ve olgunlaşmış zeka ve anlayış kaabiliyeti ile yaşından büyük bu eğitimin altından kalkacağını tahmin ediyordum. Evet Burcu bedenen yaşından daha küçük ve zayıftı ama kafası hakikaten çok gelişmişti.
  Sanırım bu olay Burcu'nun doğuştan gelen bazı zeka özelliklerinin yanısıra bizim eğitim sistemimizden de kaynaklanıyordu. Burcu çok geç konuştu. Hatta o kadar geç konuştu ki rahmetli büyük babası bir gün torunun konuşmamasından şüphelenip onu denemek istemiş. Bahçeye çıkardığı küçük çocuğa kulak ve işitme kontrolu yapan kayınpederim. çocuğun kulağında bir sorun olmadığını sadece konuşmadığını anlayınca bu olayı büyük bir mutlulukla bizimle paylaşmıştı.
  Burcu geç konuşmasına rağmen , doğduğu günden itibaren ben onunla sürekli konuştum. Bu arada dikkat ettiğim bütün kelimeleri bizim konuştuğumuz şekli ile yanı küçük bebeklerle konuşulduğu gibi agu mugu şeklinde değil, konuştum. Anlamayabilir diye düşünmedim, dilimize yerleşmiş olan arapça, farsça kökenli bütün kelimeleri kullanarak konuştum. Belki de biraz geç konuşmasında bu olayın etkisi olmuş olabilir.
  Burcu biraz daha büyüdüğünde ben , ablası ve babası ona herşeyi açık açık anlattık. Bütün sorduklarını sebep sonuç ilişkisi ile açıkladık. Hiçbir zaman sorularına cevap vermemezlik yapmadık veya kısa cevaplar vermedik.Ayrıca ona sürekli sualler sorarak muhakeme yeteneğini geliştirdik. Mantık, felsefe, sosyoloji, tarih ve psikoloji gibi konuları onun anlayabileceği şekilde anlattık ve anladı.
  Burcu bir kere çocuk temsiline gitti ve çok sıkıldı. Temsilin yarısında yerinde arkaya dönüp diğer çocukları incelemeye başladı ve çıkarken bir daha beni bu kadar saçma bir oyuna getirmeyin dedi. Daha sonraki tiyatro tecrübesi Anton Cehov'un Vişne Bahçesi adlı oyunu idi. Büyük bir ciddiyetle oyunu seyreden Burcu çıkışta oyun hakkında kritiklerde bulunuyordu. Hatta oyunu o kadar ciddi seyretti ki bir ara baktim çocuk kıpkırmızı olmuş. Kendini sıkıyor. Arada ne oldu Burcu dedim.Temsilin   sessizliğini bozmamak için öksürüğünü tutuyormuş. Düşünün 5 yaşında çocuk ve hassasiyeti. Olay konser salonlarında sürekli öksüren, devamlı yerlerinde kıpırdayan büyüklere saygı ile duyurulur.
  O ilk tiyato deneyiminden sonra Burcu'nun en büyük zevki tiyatroya gitmek oldu. Özellikle şehir tiyatrosu ve devlet Tiyatrosu gibi yerlere gitmeyi çok seviyordu. Nedenini sonra anladım. Devlet destekli tiyatrolarda dekorlar çok güzel ve teferruatlı oluytordu ve Burcu'nun tiyatroda en büyük zevki dekor seyretmekti. Barbı evinin büyüğü gibi düşündüğü dekorları seyrederken kendinden geçiyordu.Özel tiyatroların imkanları böyle dekorlar hazırlamaya elvermediği için onları daha fazla tercih etmiyordu.Bu kadar küçük çocuğu tiyatrolar nasıl alıyor diyeceksiniz. Kapıda girerken bilet kesen adama yaşı büyük ama boyu küçük diyorduk. Böylece içeri giriyorduk. İnanın ben, kapıda çocuğumu böyle cüce imaji ile içeri sokmaktan utanç duyuyordum ama ne yazık kı tiyatrolarda bilet kesen görevliler 5 yaşında fakat 10 yaşında kafasına sahip bir çocuğu anlayamaz ve değerlendiremezdi.
 İşte bu kadar kafası olgunlaşan 12 yaşında bir çocuğun Lise 1.sınıf edebiyat ve diğer dersleri sağlıklı öğrenebileceğini düşünüyordum. Ama gene de ben ona yardımcı olacaktım.
   1995 yılı girdiğinde Burcu lise derslerinde ve kemanında çok başarılı eğitimine devam ediyordu. Bu arada İngilizce derslerimiz, solfej derslerimiz de hafta sonları aynen devam ediyordu. Bütün bunlara ilaveten Beyoğlu'ndaki Fransız Kültür Merkezinde Fransızca derslerine başlamış olan Burcu haftada iki gece okuldan sonra Fransızca kurslarına katılıyordu. Artık amacımız belli olmaya başlamıştı. En fazla iki yıl sonra Fransa'da Paris'te Madam Gazeau ile eğitime başlaması düşünülüyordu. Bu durumda acilen Fransızca öğrenmesi gerekiyordu.
  1995 yılı hepimiz için çok yoğun bir yıl olacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder