Hürriyet

19 Şubat 2013 Salı

Ebru ve Ben Paris'i geziyoruz.



 Öncelikle gene yukardaki resimlerin açıklamalarını yapayım. Birinci resimde ben Rambouıllet şatosunun giriş kapısında, ikici resimde Rambouıllette şehir gezisinde ve alışverişte. üçüncü resimde ise Montparnasse garında eşyalarımızı dolaplara kilitleyip Paris gezisine çıkmadan önce.
  Geldiğimiz  gün Mösyö Jerar'ın hanında çay saati sohbetimizin ardından çevre gezisi için Ebru ile dışarı çıktık. Hava serindi. Rambouıllet çok güzeldi. Tipik bir Fransız kasabası idi. Daha sonra Paris'ta yaşadığım 7 yıl süresince de dikkatimi çekti. Paris Fransa'yı simgelemiyor bence. Esas Fransa, Fransa'nın kasabaları, Provancesi.Zira Paris bir çok ülkeden insanın yerleştiği, aynen İstanbul, Newyork gibi bir kozmopolitan. Esas Fransızları tanımak için bence kasabalara , provanceye gitmek gerek. Zira oradaki halk yabancılarla kaynaşmadıkları için adetlerinden, yeme kültürlerinden yaşam şekillerine kadar tamamen Fransız.
 Daha önce de bahsettim. Rambouıllet Paris'e 50 km(31 mil) güneybatıda bir kasaba. Kasaba Rambouıllet şatosuna yakın kurulmuş bir yerleşim. Şato ise aynı adı taşıyan büyük bir ormana harika bir parkla bağlı.
  Vakit geç olduğu ve hava kararacağı için gezimizi sadece Rambouıllet kasabası ile sınırlandırdık. Nasılsa ertesi sabah Şatonun içindeki Akademide Madam Gazeau ile buluşacak ve Burcu'nun kemanını teslim alacaktık. O zaman hem şatoyu hem de çok methedilen parkı gezme şansımız olacaktı.
  Hana döndüğümüzde bahçe kapısından girince birden bahçe ışıklarının ve hanın kapısındaki ışıkların yanması ile şaşırdım. 1500 yıllarına ait hanı Mösyö Jerar çağımız teknik donanımı ile donatmış ve bahçeye, kapılara sensörlü ışıklar koymuştu. Bizim ülkemizde daha böyle bir ışık sıstemi ile tanışmamıştık.
  Akşam yemeğini gene kütüphanede diğer konuklarla birlikte yedik. Han kalabalık olduğunda yemek, büyük yemek salonunda yeniyormuş. Bu gece fazla konuk olmadığı için kütüphanede oval büyük masa etrafında hep beraber yiyecektik akşam yemeğini. Gerçekten bir aile yemeği tadında ,sohbet dolu samimi bir yemekten sonra artık odalarımıza çekilme zamanı gelmişti. Zira sabah yolculuk için erken kalkmıştık ve yarın da uzun bir gün olacaktı.
  Ertesi sabah güneşli bir güne uyandık. Ebru yattığımız odanın tahta panjurlarını açtığında odaya dolan güneş hem kalbimi hem de vücudumu ısıttı. Acele giyindik ve kahvaltı için salona geçtik. Kahvaltı klasik Fransız kahvaltısı idi. Yanı marmelat, tereyağ. kruvasan , kahve. Bizim ülkemizde alıştığımız yoğun kahvaltı çeşitleri ne yazık ki Fransa'da pek rağbet görmüyor. Fransızlar içine tereyağ, marmelat sürülmüş bir kruvasan ve kahve ile kalkıyorlar kahvaltıdan. Biz de kahvaltıdan sonra yürüyerek Akademiye gitmek üzere yola çıktık. Şatoya giden yok harika güzel bir parkın içinden geçiyordu. Parkın içinde üzerinde kuğuların yüzdüğü minik göletler bile vardı.
  Rambouıllet Müzik Akademisi Rambouıllet Şatosunun ek  binalarında yerleşmişti. Daha sonra tarihini öğrendiğimiz şato 14.yy da inşa edilmiş Beşgen burcu ile değişik bir mimariye sahip çok görkemli bir yapı idi. Arkasını büyük bir ormana dayamış bu heybetli yapı 19.yydan bu yana Fransız Cumhurbaşkanlığı resmi konutlarındandı. Adını yakınında geçen Rambe deresinden alan ve anlamı 'Dere Rambe yakınındaki yer' anlamına gelen Rambouıllet Şatosu son 50 yıldır Ülkeler arası ikili Zirvelere ev sahipliği yapması ile ünlü imiş. En son 1999 yılında 17 gün süre ile Azarbaycan-Ermenistan arasında Karabağlar sorunu için Devlet Başkanları zirvesine ev sahipliği yapan şato aynı zamanda müze olarak da halkın ziyaretine açık.
  Madam Gazeau bizi bekliyordu. Burcu için seçtiği keman hakikaten çok güzel ve değerli bir kemandı. Güzel bir sohbetin ardından kemanımızı aldık ve bir daha ki görüşmemize kadar vedalaştık. Sanırım bir daha ki görüşmemiz 1995 yazı olacaktı.
  Keman teslim alma işimiz bittikten sonra kalan 3 gün bize gezmek için kalmıştı. Bu üçgünü iyi değerlendirmeliydik. Önce Rambouıllet şatosunu gezmekle işe başlayabilirdik. Ertesi gün ise Paris'e gitmek ve şehri gezmek istiyorduk. Ben Paris'i hiç görmemiştim. Benim için büyük bir kültürel gezi olacaktı. Ne de olsa 35 dakikalık bir tern yolculuğu kadar yakındık Paris'e.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder