Hürriyet

14 Şubat 2013 Perşembe

Mont Blanc Dağına karşı yenilen Beyaz Magnumların tadı.



  Son iki gündür bizi fazlası ile etkileyen  Burcu Göker'in Florida'daki doktora savunmasının heyecanını atlattıktan sonra tekrar Les Arcs'daki günlerimize kaldığımız yerden devam edebilirim.
  Yazıma başlamadan önce gene her zamanki gibi yukardaki resimleri açıklamak istiyorum. Birinci resim Burcu Göker ile Prof Sylvie Gazeau'yu bir çalışma sırasında gösteriyor. İkinci resimde Burcu ve Ebru Bourg St.Maurıce Belediye binasının önünde, üçüncü resimde ise gene iki kardeş Les Arcs'da teleferiğe binerken gözüküyorlar.
  Les Arc'daki günlerimiz çalışma, gezme şeklinde son derece zevkli geçiyordu.Burcu ülkesinde pek rastlayamadığı ve hasret kaldığı ciddi keman eğitiminden çok memnun, biz ise ablası ile dağın harika atmosferinde güzel bir tatil geçirdiğimiz için keyifli idik.
  Bu arada günün en keyifli saatleri öğleden sonraları yaptığımız doğa gezileri idi. Bu geziler sırasında ağaçlar altında harika banklar keşfetmiştik. Karşıda Avrupa'nın en yüksek dağının harika bir görüntü ile yer aldığı nefis bir yerdi burası. Alp Dağ silsilesinden 4800 metre yükseklikteki Mont Blanc dağı Fransa, İtalya sınırında yer alan ve Avrupa'nın en yüksek dağı. Biz oradayken bütün tepesi karlarla kaplı olan bu dağı seyretmek için fırsat buldukça gidip ağaçlar altındaki banka oturuyor ve uzun bir süre bu güzelliği seyrediyorduk. Bu arada Les Arcs'da bir şey keşfetmiştik. Ülkemizde Magnum denen dondurma biliniyordu ama ben beyaz Magnumla ilk defa Les Arcs'da tanıştım. İşte biz, Ebru ile ben,  Burcu dairemizde keman çalışırken birer beyaz magnum alıp Mont Blanc dağını seyretmeye gidiyorduk. İnanın çok zevkli bir olay. Karşıda karlı dağlar ve elinizde beyaz magnum.
  Günlerimiz böyle keyifli geçerken her gece de konser çadırındaki konserlere katılıyor ve klasik müziğin çok nadide eserlerini Fransa'nın tanınmış yorumcularından dinleyerek ruhumuzu da dinlendiriyorduk.
  Bu arada Burcu'nun da konser günü yaklaşıyordu. Burcu ,Florence Delestre isimli arkadaşı ile konser çıkacak ve Bela Bartok düetler çalacaktı. Daha Masterclass başında tesbit edilen bu konser projesi için günün belirli saatleri Florence ve Burcu bir araya geliyor ve çalışıyorlardı. Arada Oda müziği hocaları Alexis Galperine'nin de dinlediği ikili artık iyice eserleri ezberlemiş ve yorumlamaya hazırdı.
  Nihayyet konser günü geldi, çattı.27 Temmuz sabahı büyük bir heyecanla uyandık. Bu akşam Burcu ve Florence Büyük konser çadırındaki konsere çıkacaklardı. Konserde sadece ikisi olmayacaktı tabi ki. Bu bir oda müziği konseri olacağı için ikili, üçlü bir çok grup vardı, herkes sırası ile çıkıp eserlerini yorumlayacaktı. Burcu o gün hocasına gece çalacağı eserleri en son olarak bir kere daha yorumladı. Herşey yolunda idi ve gece çok başarılı olacaklarına Bela Bartok'u çok güzel yorumlayacaklarına Madam Gazeau çok emindi.
  Akşam konserden önce Burcu yemek yemek istemedi. Zaten hep konserlerinde aç çıkıyor ve ancak konserden sonra yemek yiyor. Bu onun yıllardır  sürdürdüğü bir alışkanlık. Belki de haklı. Zira tok  karnına sahnede çıkıp çalmak pek uygun olmasa gerek. Ben de daima bir anne olarak konser öncesi onun ağzına kan şekerinin düşmesini engelleyecek bir meyve, çikolata sokuşturmaya gayret ediyorum. Ne de olsa annelik.
  O gece konserde Burcu ve Florence 4.sırada sahneye çıkacaklardı. Akşam Konser çadırına gittiğimizde ilk işim  konser programını alıp bakmak oldu. Bir çok kişi vardı sırası ile çıkacak. Schuman, Beethoven, Brahms, Bartok, Sarasate, Prokofiev, Schonberg eserleri çalınacak bestecilerdi. Şimdi albümdeki konser programına bakıyorum da. Şu anda adı duyulan , ülkemizde bile bilinen bazı yorumcular o zaman bu masterclassta öğrenci imiş ve Burcu ile konsere çıkanlar arasında imiş. Örneğin Gautier Capucon, Mashujo Osuki ,Francois Girard gibi.
  Konserde sadece keman değil oda müziği toplulukları olduğu için viyolensel, piyano, flüte, clarinette ve diğer enstrumanlarda vardı.
  Konser çadırına geldiğimizde çadırın çok dolu olduğunu gördük. Yüzlerce  insan çadırı doldurmuştu. Konser başladığında salonda herkesin büyük bir zevkle konseri izldiğini farkettim. Diğer geceler gibi bu gece konserin sanatçıları profesyonel hocalar değil, öğrencilerdi. Ama hepsi birer profesyonel sanatçı gibi ciddi ve güzel çalıyorlardı.
  Burcu ve Florence sahneye çıkınca çadırda bir hareketlenme oldu. Zira Burcu daha önce sahneye çıkan öğrencilerden çok daha küçüktü. Florence 15 yaşında idi ve daha önce çıkanlar da 16-18 yaşları arasındaydı. Sanırım ilk defa bu kadar küçük bir sanatçı sahneye çıkıyordu festivalde. Burcu da daha önce Türkiye'de konserlere çıkmıştı ama ilk defa bu kadar kalabalık bir dinleyici önüne çıkıyordu.
  Bela Bartok'un ikili keman için bestelediği ve Türk ezgileri taşıyan bestelerini harika bir yorumla çalan ikili büyük beğeni almıştı. Biliyorsunuz Bela Bartok bir Macar besteci ve yaşamının büyük bir süresinde Türkiye'ye gelmiş. bizim büyük bestecimiz Ahmet Adnan saygunla beraber çalışmalar yapmış. Karadeniz bölgesini de karış karış gezen Bela Bartok eserlerinde Türk ezgilerine çok yer vermiş. Bela Bartok'un eserlerini dinlerken adeta bir Türk bestecinin eserlerini dinliyormuş gibi oluyorsunuz.
  Bela Bartok'u çok iyi yorumlayan ikili eserlerin bitiminde selam verip içeri girdiler. Salon alkıştan, bravo seslerinden yıkılıyordu. Bu kadar küçük bir kemancının Bartok'u bu kadar güzel yorumlaması büyük beğeni almıştı. Halk çoşkusunu göstermek ve sanatçıları tekrar sahneye çağırmak için çadır içindeki tahta oturma yerlerine vurarak tempo tutuyor ve bir yandan da bravo diye bağırıyordu. Bizim küçük sanatçıların çıkıp tekrar selam vermeleri ve belki de bis yapmaları gerekiyordu. Burcu böyle bir şeyle daha önce karşılaşmadığı için ne yapacağını bilmiyordu sanırım.
  Dinleyici küçük kemancıları tekrar görmek için sabırsızlanıyor ve bizimkiler sahneye çıkmıyordu. İşte o an sahnenin perdesi aralandı ve bizim küçük kemancılar sahneye itildi. Bizim şaşkın küçük kemancılar resmen sahneye atılmıştı. Sahnede şaşkın şaşkın bakan, ne olduklarını anlamayan ikili verdikleri acemi selamla o kadar büyük bir sempati topladı ki dinleyicinin alkışları ve coşkusu uzun süre devam etti.
  O gecenin şirin ikilisi daha sonra kurs bitimine kadar kayak merkezinde herkes tarafından büyük sevgi ile karşılandı.
  Evet Burcu Göker daha sonra kendisinin de ifade ettiği gibi kemanını çalarken büyük fedakarlıklar yaptı ama gene kendisinin de söylediği gibi o kadar çok sevgi ile sarılıp sarmalandı ve onore edildi ki yaptığı fedakarlıkları, çektiği azapları hatırlamıyor bile sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder