Hürriyet

15 Şubat 2013 Cuma

Burcu Göker artık Lise 1. sınıf Öğrencisi


  Öncelikle yukardaki resimleri açıklayayım. Birinci resim 'Les Arcs'a verdığımız gün Madam Purhaska ile bizleri gösteriyor. İkinci resimde ise Burcu Göker, lisans üstü eğitim yaptığı Kanada 'Calgary Üniveritesi'inde bir konseri sonunda  kendisini tebrik edenleri ile gözüküyor.
  Les Arcs'daki masterclass günlerimize devam ediyorum.27 temmuz gecesi Burcu Göker ve Florence Delestre'nin konserinin büyük beğeni aldığını bir önceki yazımda yazmıştım. Artık kursun sonuna yaklaşmıştık. Önümüzde bir kaç günümüz daha vardı.
  30 Temmuz günü kursun en son günü ve diplomaların verileceği gündü. Biz de 31 Temmuz sabahı Les Arcs'dan ayrılacak ve ülkemize doğru yola çıkacaktık.
  31 Temmuz günü bizi zorlu bir yolculuk bekliyordu. Daha önce biz Lyon hava alanından Mösyö Pruhaska tarafından karşılanmış.bir gece onların evinde kalmış ve ertesi günü onların arabası ile buraya gelmiştik. Dönüşte böyle bir şansımız yoktu.Kendi imkanlarımızla dönecektik. Önce Les Arcs 2000 metreden Bourg St. Maurice şehrine inecek, oradan İtalya'dan gelip Lyon 'a giden trene binecek ve Lyon'da da hava alanına ulaşıp uçağımıza yetişecektik. Bu zor yolculuğun tasası beni bir kaç gün öncesinden sarmaya başlamış ve Ebru'nun kafasının etini yemeye başlamıştım.En sonunda Les Arcs'dan taksi ile Bourg St Mourice garına gitmeye, oradan gelen trene binmeye karar vermiştik. Tabii ben, her Türk vatandaşının endişeli hali ile 5 gün öncesinden sabah 9 da bizi almaya gelecek taksinin rezervasyonunu yaptırmıştım. Amacım gidiş gününe kadar taksi şirketini bir kaç kere arayıp hatırlatmaktı. Ne de olsa ülkemizde böyle yapılıyordu.
  Konserden sonra 30 Temmuza kadar Madam Gazeau ile keman ve diğer hocalarımızla oda müziği derslerimiz devam etti. Madam Burcu'ya önümüzdeki günlerde çalışacağı parçaları ve bu parçalar için gerekli olan el alıştırmalarını verdi. Boş durmak yoktu.
  30 Temmuz günü güzel bir diploma merasimi oldu. Kursa katılan bütün öğrenciler ve ailelerinin , öğretmenlerin katıldığı büyük bir törende katılımcılara diplomaları verildi. Bu Burcu'nun aldığı ilk masterclass  diploması idi. Ama bundan sonra daha çok diploma alacaktı.
 Diploma merasiminden sonra tanıdığımız velilerle ve hocalarımızla kahve içtik ve sohbet ettik. Bir anlamda vedalaştık. Bir daha ki sefere kadar. Madam Gazeau o gün dönüyordu. Ne de olsa onun yolu yakındı. Biz o gece güzel bir yemeğin ardından erkenden yattık. Yatmadan bavullarımızı toparlamış ve dairemizin kapısına hazırlamıştık. Bir gün önceden de tesislerle hesap kesimini yapmıştık. Artık herşey gitmek üzere hazırdı. Ben son gün Ebru'ya durmadan söylendim. 5 gün öncesinden taksi ayarlamıştık ve sabah 9 da gelip bizi alacaktı ama sonra hatırlatmamıştık. Ben ne zaman telefon edelim hatırlatalım desem Ebru yan çiziyordu. O gece en son Ebru'ya bak hatırlatmadık bu araba yarın gelmezse biz Türkiye'ye gidecek uçağı kaçırırız dedim.Birden Ebru bana bir bağırdı. 'Burası Fransa anne, burada insanlara bir şey bir kere söylenir. Sen burayı Türkiye mi zannettin.'diye çıkışan Ebru'ya bir şey söyleyemedim.
  Bir yandan da yarın sabah araba vaktinde gelir ve uçağı kaçırmayız diye dua ediyordum. İnanın o gece endişeden doğru dürüst uyumadım. Ertesi sabah bavullarımızı alıp evimizin arkasındaki otoparka indiğimizde saat 8. 30 du. Araba gelmezse tekrar telefon eder çağırırız diye yarım saat erken indirmiştim çocukları. Otoparka inince gözlerime inanamadım. Otoparkta sabahın o saatinde güzel bir jeep duruyordu. Taksi şirketi tarafından bize verilen plaka numarasını gördüm. O sırada jeepten çok genç ve güzel bir hanım şÖför iNdi ve bizi karşıladı. Şirket 5 gün önce verdiği sözü tutmuş ve bir saat öncesinden arabayı göndermişti. Biz de bir kez daha hatırlatmamıştık.
  O zaman anladım ki iş mesuliyeti budur. Sonra Fransa'da yaşadığımız zaman farkettim.Orada yaşayan kişilerde benim ülkemdeki insanların  yaşadığı şüphe, endişe, ne olacak kaygısı pek yok. Sanırım oralarda yaşayanların daha uzun yaşaması bu sebepten.
  O gün Bourg St.Mourice tren  garına vaktinden önce geldik. İtalya'dan gelen ve Lyon'a giden tren vaktinde geldi ve biz çok rahat bindik. 3 saatlik tren yolculuğunu neşe içinde şarkılarla , gülerek yaptık.Zira İtalya'dan dönen bir öğrenci kafilesi vardı vagonumuzda. Onlar eğlenirken bir süre sonra önce Ebru, sonra Burcu en son  da ben katıldık onların eğlencelerine. Lyon garına geldiğimizde hava alanına gitmek hiç zor değildi.Zira tren garları ile havaalanları arasında direkt tren seferleri var ve hiç zorlanmadan hava alanına ulaşıyorsunuz.
  Benim endişelerimin hiçbiri gerçekleşmemişti. Uçağımıza erken bile  gelmiştik.
  Ve nihayyet Türkiye'deyiz. Artık biraz tatil zamanı idi. Çünkü Burcu'yu  eylülde başlayacak okul döneminde lise 1.sınıf öğrencisi olarak zor günler bekliyordu.Keza Ebru da  Hukuk Fakültesinde 3.sınıf öğrencisi olarak eğitim yapacaktı.
Biraz dinlenmemiz, enerji toplamamız ve tekrar savaşa dönmemiz gerekiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder