Hürriyet

3 Ocak 2013 Perşembe

Savaş Başladı.

 1990 Yılının Ağustos ayında  girdiği sınavların hepsini liste başı olarak kazanan 8 yaşındaki Burcu Göker'i  eylül ayından itibaren zorlu bir yarış bekliyordu. Tabii annesi, babası ve ablası olarak bizleri de.
  Önce İstanbul Üniversitesi keman ve Mimar Sinan Üniversitesi bale bölümlerine kaydımızı yaptırdık. Okullarda ders saatleri henüz belli değildi.Sanırım esas pandomim ders saatleri belli olunca kopacaktı. Zira bu kadar karmaşada ders saatlerinin çakışma ihtimalı çok fazla idi. Ben ve babası bu olayın altından nasıl kalkacağımız derin derin düşünürken Burcu amacına ulaştığı için çok mutlu idi. Hem bale, hem de müzik eğitimi alacaktı. Nihayyet ders saatlerimiz ve öğretmenlerimiz belli oldu. Burcu'nun keman öğretmeni yeni mesleğe başlamış genç bir öğretmendi. Bunun Burcu'nun lehine olacağını ve genç öğretmenin Burcu ile daha yakın iletişim kuracağını düşündüm en başta, ama sonra fena halde yanıldığımı anladım.
   Haftada iki sabah biri keman, diğeri solfej olmak üzere Kadıköydeki konservatuarda dersimiz olacaktı. Gene haftada iki gün akşam saatlerinde Beşiktaştaki konservatuarda bale dersleri olacaktı. Kısacası biz haftada iki gün sabah erkenden evden çıkacak, önce Kadıköyde ders yapıp , oradan Göztepeye ilk okula geçecektik. Gene haftada iki gün Göztepede ilk okuldan çıkıp koşarak Beşiktaşa geçecek ve bale dersinden sonra eve dönecektik. Bu çocuk ilkokul 4.sınıfa gidiyordu. ne zaman okul derslerini çalışacaktı. Ayrıca keman ve solfej de çalışması gerekiyordu evde. İstanbul'un trafiğini, 8 yaşındaki çelimsiz çocuğun hastalanma ihtimallerini göz önüne alınca bu olay iyice içinden çıkılmaz bir duruma giriyordu. Kafanız karıştı değilmi sayın okurlarım.
  8 yaşındaki Burcu aklınca bize çözüm önerdi.Zamanı iyi kullanırsak bu işi yapabilirdik. Yaşı 8 ama aklı 88 olan kızımız doğru söylüyordu. Zaman doğru kullanılırsa yapılabilirdi. Zaten Burcu daha sonraları da hayatının bir çok evresinde bu prensibi tatbik etti ve aynı anda bir çok işi birden yaptı.
  Önce masaya oturduk ve bütün aile  plan yaptık.Bütün aile diyorum ama sadece ben ve babası.Zira lise son sınıfta okuyan büyük kızımız da yoğun bir sene geçirecekti.Lise son dersleri, Üniversite hazırlık kursu ve evde yapılan grup dersleri onun tüm zamanını alacaktı. Ondan bize hayır yoktu. olayın büyük yükü benim omuzlarımda olacaktı. Çevremdekiler sadece bana bazı yardımlarda bulunabilirdi.
   Önce bütün bu koşuşturmalı olayı bazen kendi otomobilimle bazen de trafiğe takılıp zaman kaybetmemek için vapur,dolmuş  gibi toplu taşıma vasıtaları  ile yapmayı planladık. Planlar yapıldı , öğretmenlerimizin istediği keman ,bale giysisi, bale papucu, solfej kitapları gibi gereçler alındı ve .....
   Savaşı anlatmaya geçmeden biraz kısaca kemanımızdan bahsedelim.Kemanımız küçücük Burcu'ya uygun çeyrek fabrikasyon bir kemandı.Tünelde müzik aleti satan mağazalardan alınan ucuz bir keman. Zaten istesek  de çeyrek kemanın el yapımı ve pahalısı yok. Burcu müzik yaşamı boyunca sırası ile yarım, üç çeyrek ve tam kemanlara geçti boyu büyüdükçe.Ama şimdi çeyrek keman çalacaktı.
  Pazartesi günleri  sabah solfej dersimiz vardı. Geceden antreye solfej çantamızı ,ilk okul çantamızı ve bale çantamızı koyuyorduk. Zira bu  gün zorlu bir gündü. Öğleye kadar süren solfej dersi sırasında ben Burcu'yu okula bırakıp Kadıköy pazarından eve alışveriş yapıp arabaya bırakıyordum. Sonra Burcu'yu konservatuardan alıp Göztepe'ye okula yetiştirme işi vardı. Bu arada giden arabada Burcu üstünü değiştirip önlüğünü giymek ve sabahtan arabaya koyduğum veya okula gelirken büfeden aldığım sandöviç, ve meyveyi yemek , elini ağzını silmek zorunda idi. Tabii bütün bunları yaparken o günkü okul derslerini de kısaca özet geçiyorduk. Burcu'yu ilk okula bıraktıktan sonra ben eve gelip sabah dağınık bıraktığımız evi toparlamak, akşam için  yemek yapmak zorunda idim. Bu arada büyük kızımın Üniversite giriş grup çalışmaları  nedeniyle evimize çeşitli öğretmenler ve öğrenciler de geliyordu.
  Akşam üzeri son dersten önce Burcu'yu okuldan alıp Beşiktaş vapuruna yetişmek zorunda idim. Bu sefer otomobili alamayacaktım. Zira Kadıköyde park edecek zamanım yoktu. Dolmuş ve vapur bizim için daha iyi  olacaktı. Son dersleri müzik  ve beden gibi derslere ayıran öğretmenimiz  bize büyük destek verdi. Zira Burcu son derslere katılamıyordu.
   Vapurdan koşa koşa Konservatura yetişen Burcu'nun ancak bale giysileerini giyecek zamanı kalıyordu.Bu arada vapurda yarın ki ödevleri de yapıyorduk.Burcu baleye girince ben ya Beşiktaş pazarına çıkıp eksik alma veya biraz arkadaşlarımla sohbet imkanı buluyordum. Bale dersi bitiminde hemen terimizi silip iskeleye koşmak zorunda idik. Tabii vapurda ödev yapacaktık.En büyük mutluluğum vapur çıkışı oluyordu.Bizi araba ile almaya gelen eşim elimizden çantalarımızı alıp ,bizi arabaya sürüklerken günün en mutlu dakikalarını yaşıyordum.Eve gelip yemek hazırlamak, sofrayı toplamak sonra oturup Burcu'nun keman çalışmasını dinlemek veya ilk okul derslerine yardım etmek zorunda idim. İnanırmısınız ben iki sene hiç televizyon seyretmedim.
Bu bizim bir günümüz.Sanırım okurken yoruldunuz.Anladığım kadarı ile bilgisayar da yoruldu,teklemeye başladı.
Devamı bir sonraki yazıya diyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder