Hürriyet

11 Ocak 2013 Cuma

18 Şubat 1992

  18 Şubat 1992 günü Burcu'nun İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarının Kadıköy'deki binasında bale salonundan bozma konser salonunda kafe konsere çıkması öğretmeni tarafından kararlaştırılmış ve son hazırlıklara başlanmıştı. Burcu'ya bu konserde Yonca Dinçer adlı bir piyano öğretmeni hanım piyano ile eşlik edecek ve Burcu bu konserde G.Muffat'ın Bourree adlı eserini yorumlayacaktı. Daha 10 yaşını bitirmemiş bu kadar küçük bir çocuğun bu konserde ne yapacağı herkesin merak konusu idi. Zaten son ana kadar bütün öğretmenleri Burcu'nun konser heyecanı ile kaçacağından ve konsere çıkmayacağından o kadar emindiler ki. Oysa ki onlar Burcu'yu tanımıyorlardı. Ben ,kafasına koyduğunu hangi yer ve zamanda, hangi şartta olursa olsun gerçekleştirecek özgüvene ve inada sahip olan Burcu'nun  konsere çıkıp, çok da başarılı olacağından emindim.
   Konser öncesi öğretmenimiz Burcu'nun  konserde allı, tüllü kabarık çocuksu bir giysi giymemesini söyledi.Burcu zaten karakter icabı öyle abartılı giysiler giymezdi.Fakat çıkacağı konserin ciddiyeti ve seyirciye saygısının daha o yaşta oluşması için özel bir giysi gerekiyordu. Çünkü daha önce izlediğimiz kafe konserlerde sahneye çıkan öğrenciler ya özensiz günlük giysilerle veya okul formaları ile çalıyorlardı. Oysaki bir sanatçı yetişiminde en başta dikkat edilmesi gereken olayın dinleyiciye saygı olduğunu biliyorduk. Siz hiç sahnede saçı başı dağınık, üstü özensiz bir yorumcudan bir eser dinlemek istermisiniz. Çaldığı müziğin kalitesi kadar ,sahnede görüntüsü ile de dinleyiciye hitap etmeli bir sanatçı.
  İşte çok küçük yaşından bu yana müziğine gösterdiği özeni görüntüsüne de gösteren Burcu için ilk konserinde giysi arayışına başlamıştık.Uzun arayışlardan sonra nihayyet konser için siyah kadife çok sade ve asil bir giysi bulabildik. Uzun saçlarını gene siyah kadifeden bir kurdele ile başının üstünde tutturduğumuzda, rugan siyah ayakkabıları ve beyaz çorabı ile Burcu bir prenses gibi olacaktı.
  Burcu konser için seçilen parçayı çok çalıştı,defalarca çaldığı eseri ezberlemişti. Konser sabahı ben, Burcu evde okula gitmek üzere hazırlanırken tanınmış gazetelerden birinin Kadıköy bürosuna telefon ederek konseri, Burcu'yu ve saatini haber verdim. Basının pek ilgi göstereceğini sanmıyordum, zira bugüne kadar basında bu tür habere rastlamamıştım. Ya küçük sanatçılar yoktu veya basın o zamanlar bu tür olaylara pek rağbet etmiyordu.
  Nihayyet konser zamanı yaklaştı. Okulda konser elbisesini giyen, saçları taranan Burcu giysilerinin de verdiği özgüvenle dimdik duyuyordu. Sahnede sanatçının giysisinin önemini ve sanatçıya sağladığı özgüvenin konserdeki etkisini o gün bir kez daha görmüş oldum.Konsere en küçük olduğu için ilk olarak çıkacaktı.Zaten ondan sonra çıkacaklar,lise ve lisans öğrencileri idi. Bu konserden sonra küçük öğrencilerin de konsere çıkma alışkanlığı başlamış oldu. Bu şekilde Burcu bir ilki başarıyordu. Öğretmenleri Burcu'dan daha heyecanlı idi. Kapıda ellerini ısıtmak için ovalayan öğretmenlerine Burcu çok sakin bir şekilde ben heyecanlı değilim diyordu.Konseri dinlemeye öğrencilerin, öğretmenlerin yanısıra Burcu'nun Konservatuara girişinde bize yol gösteren arp sanatçıcı dostumuz, Burcu'nun babası, ablası, ablasının arkadaşları da gelmişti. Herkes merakla Burcu'yu bekliyordu. Bir ara salonda elinde fotoğraf makinesi ile gazetecileri gördüm. Demek ki sabah ki telefonumu ciddiye almışlar ve muhabir göndermişlerdi.
   Burcu'nun piyanisti önce  sahneye çıktı. Burcu günlerdir Yonca hanım ile eşlikli olarak çalışıyordu. Bu yaşta bir çocuğun eşlikli çalması pek rastlanan bir durum değildi. Burcu piyanistten sonra sahneye geldi. Büyük bir sanatçı edasıyla önce piyanistinin elini sıktı, daha sonra zarif bir reverans ile dinleyiciyi selamladı. Demek ki daha önce gittiğimiz profesyonel sanatçıların konserlerinden gördüklerini aklına kaydetmişti.
Bu selamının ardından piyanistine baktı ve başlama işaretini alınca beraberce eseri yorumlamaya başladılar. Büyük bir sanatçı gibi olgun çok başarılı eserini çaldı ve bitirdi.Gene aynı vakur eda ile piyanistinin teşekkür için elini sıktı, seyirciyi selamladı ve küçücük adımları ile salondan çıktı .Tabii ben de arkasından fırladım.O esnada gazeteciler de salondan çıkmış söyleşi için Burcu'yu arıyorlardı. Burcu kendisini kutlayan, sarılan,öpen kişilere çok sevimli bir şekilde teşekkür ettikten sonra söyleşi için hazırdı.Tabii söyleşi için bir mekana ihtiyaç vardı ve ne yazık ki o anda okulda öyle bir yer yoktu. Müdür muavini söyleşi için gönülsüzce odasını  bir süreliğine vermeye razı oldu ama biraz surat etti. Gazetecilere konserde  başka öğrenciler de olduğunu ,onlarla da söyleşi yapmaları gerektiğini söyleyince gazeteciler sadece Burcu Göker ile söyleşi yapmak üzere görev aldıklarını belirttiler. Bu durum müdür muavinin hiç hoşuna gitmedi.Benim anlayamadığım o güne kadar olan hiç bir konseri okul basına haber vermemiş.Demek ki haber verilse gelip yazacaklarmış.İsteseydi okulun müdür muavini konumundaki kişi çok rahat basını bu konserlere yönlendirebilirdi daha önce.Ben sade vatandaş olarak telefon edip gelmelerini sağladıysam okulun üst düzey yöneticisi neden konseri basında duyurmasın. Bu olay, öğrencilerin yaptıkların işin kendi okullarının yöneticileri tarafından bile ciddiye alınmadığının bir eseridir. Daha sonra bu olayı teyid edecek başka olaylar ve sözleri yeri gelince bahsedeceğim.
  Söyleşi çok güzel geçti.Burcu'nun keman öğretmeni ve ben söyleşi de gerekli sualleri cevaplandırdık Burcu ile. Burcunun keman öğretmeni Burcu'nun çok iyi bir kulağı ve doğuştan müziğe karşı büyük bir yeteneği olduğunu, branşında uluslararası başarılar sağlayabilmesi için en geç beş yıl içinde yurt dışında eğitim görmeye başlaması gerektiğini söyledi. Ben ise eskiden harika çocuklar yasası olduğunu ve son yıllarda bu yasanın kaldırıldığını,Devletten fazla bir destek göreceğimizi sanmadığımızı ama tüm imkanlarımızı seferber ederek Burcu'ya gereken eğitim imkanlarını sağlayacağimizi söyledim.
  Burcu'nun resimlerinin çekimi ile söyleşi bitti. Bu haberin yayını ve tepkilerini bir sonraki yazımda yazacağım.
  Yazımı bitirmeden bir şeyi belirtmek istiyorum. Keman öğretmenimiz adını vermiyorum, bizi tanıyanlar bilir. O gün söylediği sözleri beş yıl sonra unuttu ve Burcu'nun yurt dışına gitmemesi için elinden gelen zorlukları çıkarttı, tabii başaramadı.Ama biz yani babası ve ben o gün söylediğimiz sözlerin hep arkasında durduk ve aradan yıllar geçti, hala o sözlerin arkasındayız.İşte Burcu bundan şanslı.Eğer ebeveynleri de öğretmenleri gibi sözlerinin arkasında durmayan kişiler olsaydı Burcu Burcu Göker olamazdı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder