Hürriyet

29 Ocak 2013 Salı

Burcu Göker,Orta 3 üncü sınıfa atlıyor.

  Bu bloguma  BurcuGöker'in İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'ndaki  ilk konserinde çekilmiş resmini koydum.
1993 Yılının Ağustos ayı sonunda Türkiye'ye dönen Burcu hemen orta ikinci sınıfın derslerinden sınıf atlama sınavlarına girmek üzere hazırlanmaya başlamıştı.Keman, solfej,yardımcı piyano gibi meslek derslerinde zaten çok ileri olduğundan sınıf atlama sınavları bu derslerde sorun değildi.
 Ama orta ikinin 6 tane kültür dersi Türkçe, İngilizce, Fen Bilgisi. Sosyal Bilgiler,Matematik,Din Dersi çalışma gerektiren derslerdi.Evimizde yoğun bir çalışma temposu başlamıştı. Ben bütün işi gücü bırakıp bu dersleri Burcu'ya öğretmek zorunda idim. Yoksa çocuğun eline kitabı ver, kendi çalışsın lüksünü yaşayacak zamanımız yoktu. Zaman çok dardı ve konular çok fazla idi.
  Ayrıca başka bir sorunla karşı karşıya idik. Meslek dersleri öğretmenleri Burcu'nun sınıf atlamasını şiddetle desteklerken kültür öğretmenleri sınıf atlamayı gereksiz buluyordu. Onlara göre zaten sınıf arkadaşlarından bir yaş küçük, çünkü Burcu okula erken başlamıştı, bu çelimsiz çocuğun sınıf atlamasına gerek yoktu. Sınıf atlamazsa, meslek derslerindeki aşırı hızlı ilerlemesinin uzun dönemde aksaklık yaratacağı ve kendi düzeyindeki meslek gelişimindeki kişilerle okumasının gerekliliği kültür öğretmenlerine izah edildiği halde öğretmenler bir türlü ikna olmuyorlardı.
  Bu durumda bir tek çare vardı. Kültür  derslerinden de aynen meslek derslerinde olduğu gibi çok yüksek puanlar alırsa ancak kültür öğretmenleri ikna olabilirlerdi. Kültür derslerinde geçme notu 100 üzerinden 50 iken Burcu 100 üzerinden en az 90 falan almalı idi ki öğretmenler ikna olsun. Bu şartlarda kültür derslerini de çok çalışmak gerekiyordu.
  Bu arada sadece körü körüne ezbere dayalı bir ders çalışma sistemi değil, yaşamın içinde yer alan ve sebep sonuç ilişkisine dayalı bir çalışma uygularsak Burcu'nun sıkılmayacağını ve daha başarılı olacağını anladım. Oturup kitaplardan ders ezberlemek yerine yaşamın içinde , yürüyerek, konuşarak ders çalışıyor ve farkında olmadan Burcu hem bir çok şey öğreniyor, hem de derslerini çalışmış oluyordu.
 Bu oldukça zor dönem tüm aile bireylerimizin çok büyük özverisi ile kazasız geçti.Eşim büyük bir olgunlukla ev işlerinin, yemeğin, eksikliğini konu etmeden, bazen benim tersliklerime katlanarak, büyük kızım ise bana çok yardımcı olarak bu dönemi atlattık. Bu arada büyük kızım da İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesinde okuyordu ve onun da eylül sınavları vardı.
  Eylül ayında ders yılı başlarken Burcu artık orta 3 sınıf öğrencisi idi. Zor bir dönem geçirmiştik ama Burcu çok başarılı olmuş 3ü meslek, 6 si kültür dersi olan 9 dersten 7 sinden 90 ve 100 alarak Öğretmenlerine küçük bir çocuğun da istenirse başarılı olacağını ispatlamıştı. Sadece din dersi ve Türkçeden 80 almıştı.Bu arada sınav zamanında komik olaylar da olmadı değil. Bu sınavlar Burcu için özel yapılmıyordu. Burcu eylül ayında orta ikinci sınıf bütünleme sınavlarına giriyordu. Bütünleme sınavları bir kaç güne sığdırılmış sınavlardı. Bu durumda aynı gün iki veya üç sınav olabiliyordu. Tabii birtek Burcu hepsine birden giriyordu. Diğer öğrenciler tek veya iki dersten bütünlemeye kaldıkları için bir günde üç sınav onları pek etkilemiyordu. Burcu aynı gün Türkçe, din dersi ve Sosyal Bilgiler sınavlarına girmek zorunda kaldı . Saat 9 da Türkçe, 14.00 de Sosyal Bilgiler ve 16,00 da Din dersi. Düşünebiliyormusunuz 11 yaşında bir çocuk ve aynı gün üç farklı sınav.
Ve bu üç sınavdan da en az 90 alma baskısı.
 Ben Burcu Göker'in  yaptıklarını yapamazdım. Bunu her zaman belirtiyorum.
 Bir sonraki yazımda orta üç okul hayatımızı ve yurt dışı tecrübelerimizi anlatmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder