Hürriyet

24 Nisan 2013 Çarşamba

Sion'daki Konserler

 Sion'da Burcu bir kafede dinlenirken.
 Sion'daki Konserlerimizi anlatmaya bir kaçgün ara vermek zorunda kaldım. Şu anda Bodrum'da kuş cıvıltıları ,harika çiçek kokuları arasında kaldığım yerden devam edeceğim.
 O yıl Sion'da bir çok konser verdik. Bu konserlerden üç tanesinden bahsedeceğim.İlk bahsedeceğim konser 8 Ağustos günü Vercorin kilisesinde gerçekleşen konser olacak.Bu tür festivallerde şehir merkezinde, masterclass binasında yapılan konserlerden başka yakın yerleşim alanlarında da konserler tertip ediliyor ve bu şekilde yakın bölgelerde yaşayan halka da müzik ile ulaşma ve tanıtım imkanı oluyor. Genellikle bu civar konserleri kiliselerde, sanat merkezlerinde ve otellerde yapılıyor. Otellerde yapılan konserlerle de o bölgelere gezme amacı ile gelmiş turistlere de tanıtım imkanı olabiliyor.
  Vercorin Kilisesi konserinde Burcu Göker ve Hyum Hwa J.M.Leclair'in İki Keman için Sonatını 4 bölüm olarak çaldılar. Gerçekten bu güzel eser o gece konserde büyük beğeni aldı .Konser sonunda tebrikler sırasında dinleyiciler bröşürde Burcu Göker ismi yanında Tr kelimesinden bir şey anlamadıkları için Burcu'nun orijinini sormak amacı ile kuyruğa girmişlerdi neredeyse. Hyum Hwa'nın orijini çekik hözlerinden ve tipinden belli idi ama tam bir Batılı tipindeki Burcu'nun orijinini anlayamamıştı dinleyici.Burcu'nun Türk olduğunu duyunca daha bir şaşırdılar. Onlar Türk insanını daha koyu tenli, siyah saçlı tanıyorlardı. Karşılarında gördükleri sarışın,ufak tefek bu kız kafalarındaki Türk imajına pek uymuyordu.
  Konserden sonra hepimiz otobüsümüze bindik. Bu arada belirteyim.Konserde yalnız Burcu ve Hyum Hwa değil, masterclassa katılan başka öğrenciler de çeşitli eserler seslendirdirler. Festival komitesi bu konserlere ulaşım için bizlere bir de otobüs tahsis etmişti.Konserden sonra otobüsümüze bindik dedim ama binmemizle inmemiz bir oldu.Kilisenin bulunduğu yerleşim yerinin meydanında otobüsten indik. Ben ne olacak diye bakınırken şehir meydanına konulmuş uzun masaları gördüm.Masalar beyaz örtüler ile örtülü idi ve üzerlerinde sadece şarap kadehleri vardı. Hepimiz sırası ile masaların çevresindeki sandalyelere oturduk. Bu arada bizimle birlikte o şehir yerleşenleri ve ileri gelenleri olduğunu tahmin ettiğim bir dizi insan da masalara oturdu. Masaların üstünde renk renk fenerler asılmış , meydan süslenmişti. Sanırım bütün hazırlık bizim için yapılmıştı.Masalara oturup sohbet başlayınca yerel giysiler giymiş genç kızlar gallon gallon şaraplar, üstü çeşit çeşit peynir, jambon, salam olan tepsiler taşımaya başladılar. Sırası ile şarap galonları, peynir ve jambon tepsileri masanın başında oturan kişiye verildi. O da bardağını şarap doldurup , bir dilim peynir bir dilim jambonu ekmeğinin üstüne koyup sarap galonunu , peynir ve jambon tepsisini yanındakine aktardı.Bu arada galiba söylemeyi unuttum. Masaya sıcacık köy ekmeklerinin olduğu sepetler de konmuştu.Şarap, jambon ve peynir elden ele geçerek bütün masayı dolaştı ve tekrar başa döndü. Bütün gece bu seramoni böyle dönerek devam etti. Biten galonlar, tepsiler dolu olan diğerleri  ile değiştirildi ama sirkülasyon hiç durmadı. Galon ve tepsiler döndükçe sohbet de koyulaştıkça koyulaştı. Resimler çekildi. Arada kemanlar açıldı, ufak halk şarkıları çalındı. İnanılmaz güzel bu gece gece yarısından sonraya kadar devam etti. Ben uzun zaman bu güzel ve samimi topluluğun etkisinden kurtulamadım.
  Bundan sonraki ikinci konser 12 Ağustos günü Otel Kurhaus'ta idi. Bu sefer konser vereceğimiz otel Sion'a biraz daha uzak ve dağlar tepesinde idi.O gün konser için biraz daha erken çıktık. Ne de olsa yolumuz daha uzaktı.Otobüsle giderken dağ yollarında o kadar korktum ki anlatamam. kıvrılarak çıkan dağ yollarında otobüsün bir tekeri sanki açıkta gidiyordu. Yüreğim ağzımda, kafamın içinde çeşitli kaza senaryoları yazarak nihayyet konser vereceğimiz dağ oteline vardık. Otel çok güzeldi ve manzara harika idi.Ben buralar kimse gelmez derken konser salonundaki kalabalığı görünce şaşırdım. Dünyanın bir çok ülkesinden bu kadar uzaklara turist olarak gelmiş çeşitli yaş grubundaki kişiler, adını çok duydukları Tibor Varga Festivalinin onlara konser vermek için bu kadar yolu kat edip gelen sanatçılarını dinlemek üzere toplanmışlardı.
  Konser gene çok başarılı geçti. Gene daha önceki konserlerdeki gibi Burcu'nun orijini soruldu. Gene konser sonrası tebrikler, kutlamalar oldu. Konserin sonunda otel yönetimi, harika bir ağırlama hazırlamıştı. Gene yenildi, içildi. Bir ara otobüsümüzün şöförünü gördüm.Göbekli , kırmızı suratlı, tam bir İsviçre köylüsü olan Şöförümüz elinde kadeh durmadan içiyordu. Birden içime bir ateş düştü.Gelirken yolun ne kadar tehlikeli olduğunu hatırladım. Adam içmeden zor gelmiştik. Dönerken bu kadar içmeye karşın nasıl gidecektik. Tabii hemen öğretmenlik damarım tuttu ve şöförün yanına gidip çok içmemesini, yolun çok tehlikeli olduğunu çok cici bir dille anlatmaya çalıştım. Aldığım cevap çok komiktı. Şöför bana.'Otobüs yolu biliyor,merak etmeyin,salimen gideriz.'diyordu. Benim de herkes gibi içmekten başka çarem yoktu. Ancak o şekilde bu duruma katlanabilirdim.
  Dönerken ben de onlar kadar olmasa bile bir kaç kadeh içtiğim için yolun tehlikesi konusunda rahattım. Nasılsa otobüs yolu biliyordu.Otobüs tehlikeli yolda ilerlerken içindekilerde bir şarkı tuttumuşlar, hep bir ağızdan söylüyorlardı. Birden müzik bana hiç yabancı gelmedi. Başparmağım, başparmağım neredesin diye söylenen çocuk şarkısı idi söyledikleri . Bağıra çağıra söylenen bu şarkıya ben de kendi dilimde katılmak istedim. Düşünebiliyormusunuz Fransızca söylenen  bir şarkıya Türkçe sözlerle katılındığını. Ben söylemeye başlayınca bir sure sonra  herkesin sustuğunu ve beni dinlediğini fark ettim. Otobüstekiler şaşırmıştı. Aynı müzik ve başka dilde sözler. Ben şarkıyı kesmedim,sonuna kadar Türkçe devam ettim.Şarkı bittiğinde kopan alkış ve bravo sesleri benim içindi. Şarkım, cesaretim. samimiyetim onları büyülemişti.
  O gece o şarkıya katılmamın  yaratığı güzel samimiyet duygusu bütün kurs süresince devam etti. İnanılmaz bir sevgi doğmuştu aramızda.
  Üçüncü Konser 15 Ağustos günü Sion'da Salle Des Archets'de idi.Bu sefer Burcu tek olarak Kreisler  Gitane çalıyordu. İnanılmaz güzel bir konser oldu. Aldığımız övgüler inanılmazdı.
 Bu arada Concourlar devam ediyordu. Bir sonraki yazımda onları anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder