Hürriyet

10 Nisan 2013 Çarşamba

3 Ağustos 1997 Sion'a gidiyoruz.

  1997 Yazı, Ağustos ayında Burcu ile gideceğimiz 15 günlük Tibor Varga Masterclass ve Ağustos sonunda Paris'te beraberce başlayacağımız ikinci yılımızın gidiş hazırlıkları ile çok yoğun geçti.Günlerimiz konsolosluk kapılarında Fransa vizesi al, İsviçre vizesi al,bilet ayarla ile geçti. Başına gelenler yakından bilir.Vize almak oldukça meşakkatli bir iş.Hele bu vize daha sonra alınacak oturum için ön vize ise size kök söktürüyorlar.Hazırladığımız evrakın haddı hesabı yoktu. Dosyalarca evrak hazırladık. Bütün amaç Türkiye ile derin bağımız olduğunu ve gidip Fransa'da yerleşmek gibi bir niyetimiz olmadığını ispatlamaktı.Burcu'nun klasik müzik eğitimi için gerekli olmasaydı ve Burcu da bu eğitimi mutlaka yapmak istemeseydi ben çoktan vazgeçerdim. O zamanlar hep söyledim. Keşke ülkemde yeterli eğitim olsaydı da hiç değilse Burcu büyüyüp kendi başına bir yerlere gidene kadar ülkemde bu eğitime devam etseydi. O zaman ne ben ailemden, evimden uzak kalmak zorunda kalacaktım, ne o kadar çok para harcayacaktık, Ama eğer Burcu bugün Amerika'da bir şeyler elde etti ise o da Fransa'da gördüğü o ilk eğitiminin sonucudur.
  Geçenlerde bir ev taşıma olayı yaşadım ve kütüphanemdeki evrakları tasviye etmek zorunda kaldım. Günlerce evrak yırttım. daha o ilk gittiğimiz yıllardan kalma vize için hazırladığımız evrakların, dosyaların nüshalarından kalmış olanları günlerce yırttım. O zaman neler yaşadığımızı o evrakları yırtarken bir kez daha yaşadım.
  Şu anda çok güzel bir ortamda bir bahçede oturmuş kuş sesleri arasında doğada bu yazıyı yazıyorum. Yanımdaki sehpada bir çiçek var, karanfile benzeyen ama karanfil olmayan, karanfil gibi kokan bir mor çiçek. Bu güzel ortamda, sessizlik içinde , karanfil kokuları arasında düşünüyorum.
  Değermiydi, o hasrete, o eziyetlere diye. Bir an düşündüm. Aynı şartlarda o yıllarda olsam gene aynısını yapardım ve gene o eziyetleri çekip ,o mücadeleyi verirdim. Burcu'yu neredeyse 9 aydır görmedim. Ne zaman göreceğim de belli değil. O artık Okyanuslar ötesi bir ülkede, işi orada, o ülkenin vatandaşı, yaşamı orada. Burcu'dan arada bir aldığım iki cümlelik mesajla ancak onun iyi olduğunu, herşeyin yolunda olduğunu anlıyorum. 23 Yıl mücadele verdim onun eğitimi için. Beraberce verdik bu mücadeleyi. Bakıyorum da benim Burcu'ya sarfettiğim emekle 10 tane çocuk büyütürmüşüm. Etrafımda dostlarım, komşularım çocukları, torunları yanlarında mutlu memnun yaşıyorlar, yaşlılık günlerini. Ben ve eşim Burcu'ya gösterdiğimiz bu emekle onun yuvadan uçmasına sebep olduk.
  Yazı biraz yön değiştirdi sanırım. Orhan Veli 'Beni bu güzel havalar mahfetti.'diyor ya. Sanırım beni de bu doğa, sessizlik ve karanfil kokulu çiçek mahfetti.
  Gelelim Ağustos 1997 tarihine. 4 Ağustos günü Cenevre 'ye hareket edecektik. 4 ağustosta başlayacak olan Masterclass 15 gün sürüp 19 Ağustos tarihinde bitecek ve biz 20 Ağustos günü İstanbul'a dönecektik. 10 gün sonra da 30 Ağustos gibi beraberce Paris2e gideceltik. Bir yıllık eğitim için.
  Cenevre'ye gidecek ucakta Ben Burcu'dan daha heyecanlı idim. Zira bu gidişi Burcu için aynı yere 3, gidişti.Oysa ben ilk defa gidiyordum oralara.Cenevre uçağında Burcu hastalandı. Yediği bir şey dokundu sanırım. Uçak Alana inerken Burcu tuvalette yediklerini çıkartıyordu. Oysaki yedikleri dokunmamış. Daha sonraki yazılarımda anlatacağım. Ablasının gidişi, Paris'te benimle bir ders yılına başlayacak olmak Burcu'yu sinirsel olarak etkilemiş ve midesine vurmuştu bu ruh hali. Benimle Paris'te yaşamak onu korkutuyordu. Zira ben ablası gibi Fransızca bilmiyordum.Burcu küçük yaşına ragmen Frnasızca bilmeyen bir ebeveyn ile Paris'te ne zorluklar çekeceğinin bilincinde idi.
  Cenevre'de inip binbir zorlukla Sion trenini bulduk. Sion treni çok güzel yerlerden geçip bizi 2 saatte bu harika kasabaya getirdi. Yolculuğumuz sırasında Leman Gölünün kıyısından geçtik.Geçtiğimiz yerlere hayran oldum. Sion'da kalacağımız fuaye istasyona çok yakındı. Burcu ile 15 gün rahibelerin yönettiği bir fuayede kalacaktık. Masterclassa, yarışmaya katılan diğer sanatçılar da aynı binada kalıyordu.
  O günlerde bir kaç gün günlük yazmışım. Bundan sonraki yazımda o günlerde yazdığım ve o anları, duygularımı çok güzel dile getiren bu günlükleri, yazacağım.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder