Hürriyet

1 Nisan 2013 Pazartesi

Anneler Gününde Aldığım En güzel Armağan...


Birinci resimde Burcu ve komşumuz Nathaly Paris'in ünlü DisneylandEğlence Merkezinde,ikinci resimde ise Ebru Eyfel kulesinin altında gözüküyor.
  Son koyduğum görsel ise 11 Haziran 1997 tarihli Milliyet Gazetesi haberi. Bu haberde bugünkü yazımda anlatacağım U.F.A.M yarışmasının sonuçları anlatılıyor.
  Mayıs başında Türkiye'ye dönmek zorunda idim. Zira İstanbul'da da yapmam gereken işler vardı ve o tarihlerde İstanbul'da bulunmak zorunda idim. Burcu Göker'in 11 Mayıs 1997 günü Paris'te çok önemli bir Uluslar arası Keman yarışmasına katılacağını biliyordum.Ne yazık ki o tarihlerde Paris'te olmam imkansızdı. İçim parçalanarak Burcu'yu ablasına emanet edip Paris'ten İstanbul'a hareket ettim. İstanbul'da bulunduğum o günlerde içim içime sığmıyordu. Evet ablasına çok güveniyordum, en az benim kadar Burcu'ya ihtimam göstereceğine emindim, ama o zorlu günlerinde çocuğumun yanında olmak isterdim.
  Bu sefer Burcu'nun katılacağı yarışma Uluslar arası U.F.A.M Keman yarışması idi. Bu yarışmaya Japonya'dan, Çinden, Güney Kore'den, İspanya'dan ve daha bir çok ülkeden bir çok aday katılıyordu. Süperior seviyesinde yarışacak Burcu'yu bu sefer daha zor bir yarışma bekliyordu. Yarışma hazırlıkları ile Ebru ilgilendi. Gene bir önceki yarışmada olduğu gibi aynı piyanist ile çalışmalar, aynı repertuar  gibi. Bütün yarışmalarda aynı olay tekrarlıyordu. Yarışmacılar, yarışma kaç aşamalı olursa olsun aynı repertuarı çalmak ve aynı piyanist ile çalışmak ve yarışmaya katılmak zorunda idi.
  Yarışma Paris Konservatuarlar Birliği binasında 11 Mayıs pazar günü yapılacaktı. Yarışmanın yapılacağı gün ben İstanbul'da sanırım Burcu'dan daha heyecanlı idim. Galiba uzak olmanın yarattığı bir heyecan idi bu.O sabah erken kalktım. Çok güzel , güneşli bir mayıs sabahı.İçim içime sığmıyordu. Bir gece önceden Ebru ve Burcu ile telefonla görüşmüş, herşeyin yolunda gittiği haberini almış ve ertesi gün için başarılar dilemiştik.O sabah benim aşırı heyecanımı gören eşim deniz kıyısında bir yürüyüşün bana sakinleşmem açısından iyi geleceğini söyledi.Eşim bana sakinleş diyordu ama o benden de daha panikli ve heyecanlı idi.İkimize de Fenerbahçe parkında bir yürüyüş iyi gelecekti. Hem bu mevsimde parkta  çeşitli çiçekler açmış olmalıydı.Hemen giyindik ve Fenerbahçe'ye doğru yürümeye başladık.Yürüyüş esnasında sokakların çok kalabalık, insanların çok özenli giyinmiş olduğu dikkatimi çekti.Herhalde dedim pazar sabahı olduğu için herkes böyle özenli giyinmiş.Burcu daha önceden ilan edilen yarışma programına göre sabah erken çalacaktı ama sonuç sanırım öğlen belli olacaktı. Zaten bugün gireceği son eleme idi. Bir kaç gün önce yapılan elemelerde kazanarak son elemeye kalmıştı Burcu.Deniz kıyısında hızlı yürüyüş bana ve eşime iyi gelmişti ama bütün aklım Paris'te ve Burcu'da idi. Heyecandan ve yürüyüşten zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım.Bir ara güneşin iyice yükseldiğini ve daha çok ısıttığını fark ettim. Tam ben saatin kaç olduğunu eşime soracaktım ki cep telefonumuz çaldı. Evden çıkarken heyecandan saat takmayı bile  unutmuştum.Eşim telefonu açtı, konuşmadan önce dinledi.Sessizlik bitmek bilmedi.Telefondaki kimdi ve ne anlatıyordu.İnsanlar bir kaç saniye içinde neler düşünüyor ve ne senaryolar yazıyor.O bir kaç saniye içinde neler düşündüğümü ve ne olaylar yarattığımı kafamda size anlatamam. Çok zor geçen bir kaç dakikadan sonra eşim telefonu hiçbir şey söylemeden bana uzattı.Telefonun öbür ucunda Burcu'nun sesini duydum.'Anneciğim,'diyordu. 'Annneler günün kutlu olsun.U.F.A.M Yarışmasında süperior seviyesinde birincilik ödülü aldım.'Birden aklıma geldi. O gün Mayıs'ın ikinci pazarı ve anneler günü idi. Bir an sokakların neden bu denli kalabalık olduğunu, insanların neden bu kadar özenli giyindiğini anladım. O gün anneler günü idi ve herkes anneler gününü kutluyordu , ben heyecandan anneler gününü unutmuştum. Eşim  de unutmuştu. Ama Burcu unutmamıştı. Burcu ,o gün yarışmanın en büyük ödülünü kazanarak bana yaşamımda aldığım en güzel anneler günü armağanını vermişti. Ondan sonraki senelerde de bir çok anneler günü armağanı aldım kızlarımdan.Ama o gün aldığım armağaını hiç unutmadım. O benim aldığım en değerli anneler günü armağanı idi. O armağanı aldığım andaki mutluluğu anlatmam için kelimeler yeterli gelmiyor.Mayıs ayında Burcu, Michel Margand ile de çalışmaya başlamıştı. Paris Orkestrası baş solisti olan aynı zamanda Konservatuarda Profesör olan Madam Margand hocamız Madam Gazeau'nun yakın arkadaşı idi ve hocamız bizi onunla da çalışmaya yönlendirmişti. Türkiye'de öğretmeninin bir başka öğretmenin değil çalıştırmak ,yanından geçmesine bile izin vermemesine alışık olan Burcu için bu olay pek rastlanan bir durum değildi. Bir hoca başka bir hoca ile öğrencisini paylaşıyor ve onun da çalıştırmasına imkan tanıyor , hatta bu olayı kendi düzenliyordu. Ama demek ki yurt dışında eğitim böyle yapılıyordu. Kompleksiz ve özenli,
  5,6,7,8 Haziran günleri Burcu, Espace Reuilly'de gerçekleşecek Opera Comique Orkestrasında çalmaya seçilmişti. Bu çok onur verici bir gelişme idi. Bu çalışmalardan sonra okul tatil olacak ve Burcu ile Ebru artık Türkiye'ye tatile gelebileceklerdi. Ebru da Sorbonne'de master eğitimini tamamlamış, tezini vermiş ve masterini almıştı.
  Bu bir yıl Paris'te çocuklarım için çok verimli geçmişti. Burcu çok başarılı bir keman eğitimi yapmış, Fransızcayı iyice öğrenmiş. Delf sınavlarından bir kaçını almıştı. Ebru da tezini ve masterini bitirmişti. Biz biraz fazla yorulmuştuk git ve gel ile ama netice çok güzeldi.
 Daha yolun başında idik oysa. Önümüzde çok günler, yıllar, sınavlar, diplomalar vardı....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder