Hürriyet

3 Ocak 2014 Cuma

Paris'teki Son Yılbaşı

  Yazıma kaldığım yerden başlamadan önce eklediğim resmi açıklamak istiyorum. Resim 2002 yılbaşı günü çok sevdiğimiz dostlarımızın evinde Burcu Göker'i dostlarımızın evlatları, Habibe, Şule ve Şakir Yurdakul ile gösteriyor.Çocuklar yeni yıl hediyelerini açıyorlar büyük bir coşku ile.
   Bir önceki yazımda Burcu'nun Ocak 2003 başında Amerika'ya gideceğini yazmıştım. Amerika maceramıza geçmeden önce Paris'teki son yılbaşımızı  anlatmak istiyorum.
   2002 yılının son günleri idi. Burcu ile ikimiz Paris'in soğuğunda bir kaç gün sonraki ayrılığımızı düşünüp yılbaşına hazırlanıyorduk. Burcu 2003 yılının ilk günleri 5 Ocak günü A.B.D Newyork'a hareket edecekti. Herşey hazırdı. Daha önce de yazdığım gibi lisan okulu, Juillard Akademi program,kalacağı yer, vizesi, bileti, kısacası herşey hazırdı.Burcu Mart ayındaki Juillard sınavını deneyecek, yoğun İngilizce öğrenip Tofelde puan tutturmaya çalışacak ve sınav sonucuna göre kararımızı verecektik. Bu arada ben Paris'te biraz daha kalıp İstanbul'a dönecektim.Anlaşıldığı gibi bizi uzun bir özlem dönemi bekliyordu.
   O yıl başı Paris'te yaşayan ve bize her zaman bir aile sıcaklığı sağlayan arkadaşlarımızda toplanacak, kutlama yapacak ve ertesi günü evimize dönecektik.Bu yılbaşı gecesi bizim için çok öenemliydi. Zira daha sonra uzun süre hasret kalacaktık.
  Yılbaşı gecesi, arkadaşımızın evinde çok güzel bir yemekle başladı.Arkadaşımızın çocukları Şule, Habibe ve Şakir Burcu'nun en iyi arkadaşları idi.Herkes bize bir kaç gün sonraki ayrılığı anımsatmamak için çok eğlenceli bir ortam sağlamaya çalışıyordu.Burcu'nun Amerika'ya gidişi Paris'teki yaşamı gibi değildi.Artık daha da uzak olacaktı bizden.Her zaman gidip gelemeyecektik Amerika'ya Paris gibi.
  Çok neşeli yenen harika bir yemekten sonra gece yarısına doğru herkes birbirine önceden hazırladığı hediyeleri vermeye başladı.Çok özenle seçilmiş harika hediyelerdi herbiri.Hele Burcu'nun hediyesi çok güzeldi. Kocaman  bir noel baba.Tahtadan bacakları olan ,oturabilen,şirin , kocaman bir noel baba.O gece çocuklarla ve arkadaşlarla oynadığımız oyunlarla,sohbetlerle  sabaha kadar sürdü.Sabahın ilk ışıkları ağarırken biz ancak yatmaya gitmiştik. Ertesi gün öğleden sonra uyanabildik.Kahvaltının ardından biz evimize dönmek istedik.Çünkü 5 ocak sabahı çok erken Newyork uçağına binecek olan Burcu'nun hazurlıkları vardı.Oysaki Burcu ve çocuklar ayrılmak istemiyorlardı.Bir gece daha kalın diye yalvaran çocukların seslerine ben ve arkadaşım dayanamadık ve o geceyi de orada geçirmeye karar verdik.Ertesi gün bizi evimize bıraktıklarında neredeyse akşam üzeri olmuştu.Eve geldik. Asansörü  beklemeye başladık.O sırada aynı apartımanda oturan bir komşumuzu gördük. Bize sitemizin büyük bir sorun sebebiyle elektrik sisteminin arızalandığını ve asansörlerin çalışmadığını söyledi.Bu olay Paris'te hiç rastlanan bir durun değildi.Bizim ülkemizde elektrik kesintisi çok olduğu için biz alışkındık bu duruma ama Paris'te hiç rastlanan  bir olay değildi.Önce şaşırdık ama sonra derin derin düşünmeye başladık.Bizim oturduğumuz daire 11 .katta idi ve ellerimizde eşyalarımız, hediyelerimiz dolu idi.Bu durumda o kadar katı çıkmak büyük sorundu.Zavallı Burcu 'Elindeki tüm eşyaları bana ver,ben çıkarayım.sen sadece noel babayı al ve çık.'  dedi.Biz evin merdivenlerinden çıkmaya başladık.Burcucuk tüm eşyaları sırtlanmış, ben sadece noel babayı taşıyarak çıkıyorduk ama kucağımda tuttuğum noel babanın tahta ayakları her merdiven çıkışında tak tak ötüyordu.Önce bize çok komik gelen bu ses bir süre sonra yorulmaya başlayan Burcu'nun asabını bozmaya başlamıştı. 6 . kata geldiğimizde Burcu isyan etti. 'Anne şunun ayaklarını sıkı tut, vurmasın, çok sinirime gitti. 'dedi.Neyse yukarı çıkınca bu olaya epey güldük. Hala hatırlayıp güleriz.
  Katımıza çıkınca beni bir düşünce aldı. Eğer elektriklerin tamiri uzarsa ve Burcu gidene kadar asansör çalışmazsa o kadar bavulu biz 11. kattan nasıl indireceğiz düşüncesi kafama saplanmıştı. Burcu uzun süre Amerika'da kalacağı için 30 ar kiloluk iki bavulla gidecekti. Kemanı, sırt çantası, epey yükümüz olacaktı. Umarım elektrikler o güne kadar tamir edilirdi.
  Tabii korktuğumuz başımıza geldi.Arıza çok büyüktü ve Burcu'nun gideceği sabahın gecesi hala asansör çalışmıyordu. Bavulumuzu indirecek kimse yoktu. Ben artık çok komik çareler üretmeye başlamıştım. Paris'te çok donanımlı bir itfaiye kuruluşu vardı. En sonunda sabah 5 de itfaiyeyi çağırıp bavulları indirtmeyi bile düşündüm.
  Ertesi sabah 4 de uyandım. İlk işim kalkıp asansörü kontrol  etmek oldu. Gene çalışmıyordu. Bu arada dairelere elektrik veriyorlardı. Sadece asansör ve genel elektrik çalışmıyordu. Bu arada bizi havalimanına götürecek arkadaşımız da geldi. Ne yazık ki o da bir hanımdı ve biz üç hanım bu yükü 11 kat aşağı indirmak zorunda idik.
  Saat 5 de asansörün önüne çıktığımız zaman bir mucize oldu ve asansör çalışmaya başladı. Asansör tamir edilmişti ve ilk defa çalışıyordu.
   Biz rahatlıkla aşağı indik.
   Bu olaydan sonra Burcu'ya yardım eden bir şansın varlığına inandım.Evet onun yolu Amerika idi. Asansör bile bunu istemiş ve bize zorluk çıkatmamıştı.
  Burcu o gün Newyork'a gitti. Ama Mart ayında dönmedi, uçak biletini yaktı ve dönmedi. Hala Amerika'da.
   Artık sadece turist olarak geliyor ülkesine......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder