Hürriyet

28 Kasım 2013 Perşembe

Amerika Rüyasının Temelleri atılıyor.

Nisan 2001 de Strasburg'da Fransa Gençlik Orkestrası turnesinden dönen ,Paris'te aynı Orkestra ile Champs-Elysees Tiyatrosunda harika bir de konser katılan Burcu Göker, her ay muntazaman gelen La lettre de Musicien Dergisinin nisan sayısında bir haber gördü. İnternatıonal Summer Music Academy Leipzig Germany'de A.B.D Newyork Juliard Scholl Dekanı Prof. Stephen Clap'ın Temmuz 2001 de bir staj yapacağını dergide okuyan Burcu hemen  bu staja da katılmak istediğini söyledi. A.B.D, Burcu'nun Paris'ten sonra hedeflediği ikinci duraktı.Bu staj için cd  istiyorlardı. Burcu hemen bir piyanist arkadaşı ile repertuarından bazı eserleri seçip bir cd doldurdu. Bu iş o kadar kolay, benim bir cümle ile anlattığım gibi değil tabii.Önce piyanist bulacaksın, onu cdde çalmaya ikna edeceksin. Sonra bir stüdyo bulacaksın. Tabii bütçen kısıtlı olduğu için bunları mümkün olduğu kadar amatör yapan yerlerden seçeceksin. Uzun çalışmalar sonucunda cdyi dolduracaksın. Burcu istenen cd yi ve formları en kısa zamanda Almanya'ya gönderdi. Bu arada Burcu'nun unuttuğu bir şey vardı. O yaz Fransa Gençlik Orkestrası ile stajı ve Almanya, Fransa, İsviçre ve Belçika'da uzun bir turnesi olacaktı. Bu kadar yoğun bir trafikte ne zaman Leipzig'e gidip staj yapacaktı. Ben her iki aktivitenin çatışacağını düşünüp endişelendim.
  Oysa Burcu rahattı.İyi planlanırsa her iki aktiviteyi de yapacağını iddaa ediyordu. Almanya'da Prof. Clap'ın yapacağı staj temmuz ayında,Fransa gençlik Orkestrası staj ve turnesi Ağustos ve eylül başında idi. Bu durumda Burcu ülkesine gelip ailesini göremeyecek, tatil yapamayacaktı.Ama mesleğine aşk derecesin de bağlı olan Burcu için bunlar normaldı.
  Almanya'ya staj için yapılan başvurunun cevabı çok çabuk geldi.Almanya'ya gönderilen Burcu'nun cdsi ve evrakları stajın merkezi olan Newyork Juliard School'a gönderilmiş. Burcu'nun cdsi ve özgeçmişi Juliard School'daki heyet tarafından o kadar çok beğenilmiş ki bütün yol ve staj ücretleri Juliard school tarafından karşılanmak kaydı ile Burcu temmuz ayında Leipzig'e staja davet edilmişti.
  Bu büyük başarı Burcu'yu çok mutlu etti.İşte bu Leipzig stajı ve Prof. Stephen Clap, Burcu'nun A.B. D yolculuğunun sebebi oldu.
Bütün bunlar olurken Burcu iki okula devam ediyor,resitaller ve Orkestra konserleri veriyordu.
  Tabii ben de koşturup duruyordum arada. Şimdi bakıyorum da o günlerde öylesine yorulmuş ve yıpranmışım ki onların acısını şimdi vücudüm benden çıkartıyor.
  O günlerde arkadaşlarım, yaşıtlarım ülkemde arkadaş toplantılarında gezerken, parasını kıyafetlere, mücevherlere harcarken ben Paris'te küçücük bir stüdyoda hep koşturma, hep heyacan içinde yaşıyordum. O günlerde tek tesellim okuduğum  kitaplardı. Türkiye'den dönerken bavul dolusu kitap getiriyordum. Tabii bir de Burcu'nun  özlediği ve sevdiği ülkem yiyecekleri.
  Okunacak kitabım olunca sanki gıda stoku yapan kişiler gibi seviniyordum. Kitaplar sanki çok susayan bir insanın anında bir sürahi suyu bitirmesi gibi çabuk tükeniyordu. Eşim her iki , üç günde bir Türkiye'den gazete gönderiyordu. Bazen kitabım bitmeye yüz tutunca eşimden hemen  yedek kitap istiyordum. İstanbul-Paris arası bu gazete, kitap sevkiyatı yaşattı beni o diyarlarda. Sabah çantama kocaman bir kitap koyuyor, yola çıkıyordum. Akşama kadar hem işlerimi yapıyor hem de arada kafelerde dinlenip, sandöviçimi yiyip okuyarak soluklanıyordum.
  Mayıs ayı gelmişti. Bir mayıs sabahı Burcu evde çalışıyordu, ben gene kitabımı , gözlüğümü çantama yerleştirdim ve sokağa çıktım. Bir gece önceden ertesi günün 1Mayıs olduğunu, ülkemizde olaylı bir Mayıslara alışık olan eşim ikaz etmişti. Sokağa çıkma , bir hadise olabilir diye. Ama 35 metre kare evde Burcu çalışırken oturmak sokaktan daha hadiseli gibi gelmişti bana.
  Sitenin kapısından korka korka çıktım. Sokak sakin gözüküyordu. Evimiz Nation'daydı. Paris'i bilenler bilir, Nation, Bastille yakın bir mahalle ve meydanları aynen Bastille gibi yürüyüş ve toplantılarda çok kullanılan yerler.1 mayıs sebebiyle herhangi bir toplantı veya yürüyüş olacaksa Nation'da olma ihtimali çok fazla idi. Bizim Taksim, Kadıköy meydanları gibi.
   Metro durağına doğru yürüyeyim, sakinse orada bir kefede oturur bir kahve içerim diye düşündüm. Hava çok güzeldi. Mis gibi bir bahar havası insanı çok mutlu ediyordu.
  Sokağın köşesinde bir fevkaladelik dikkatimi çekti. Bir uzun toplantı masası koymuşlardı sokağın başına, üstünde beyaz bir örtü vardı. Masanın üstünde yüzlerce minik mine çiçeği demedi duruyordu. Masanın yanında da harika bir müzik çalıyordu. Birden gördüklerim karşısında şaşırdım. Masaya yaklaşan herkese kadın, erkek, çocuk fark etmeden bir mine demeti sunuyordu genç bir kız ile genç bir delikanlı. Ben de masaya yaklaşınca bana da bir mine demeti uzattılar ve aynı zamanda "Bahar Bayraminiz kutlu olsun.'dediler. Yürümeye devam ettim. Her sokak başında, metro durakları giriş ve çıkışlarında aynı masalar, aynı çiçek demetleri vardı. Yolarda herkes ellerinde mine çiçekleri demedi şarkılar söyleyerek, dans ederek yürüyordu.
  Ülkemdeki 1 mayıs kutlamalarına hiç benzemeyen bu şölen beni o kadar şaşırttı ki hemen eve döndüm. Burcu'ya sokağa çıkması ve bu şöleni onun da görmesi gerektiğini söyleyecektim. O gece telefonda eşime bunları anlatırken kendi ülkemde de bunlara layık olup olmadığımızı düşünüyordum. Neden biz mine çiçekleri ile bayram kutlamıyorduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder