Hürriyet

13 Kasım 2013 Çarşamba

Ve yerine veya kelimesinin yarattığı rüya

2000 Eylül'ünde Paris serüvenimizi anlatmaya başlamadan önce yazıma eklediğim resmi açıklayayım. Bu resimde Burcu Göker bir başka yarışmacı ile Uluslararası bir Keman yarışmasının 1. elemesinin sonuçlarını bekliyor yarışma binasının dışında. Her iki gencin de çaresiz, korkulu,heyecanlı hali resimde ne güzel fark ediliyor değil mi. Bu heyecanı, endişeyi ve çeresizliği sanatçı daima yaşar. Kolej sınavına, Ünivesite sınavına giren çocuk belki o sınavlarda yaşar aynı çaresizliği ama sanatçı için bu duygu yaşamında ona her gün eşlik eden bir duygudur. Sürekli kendini ispatlama duygusu. Çünkü sanatçı için hiç bir şeyin garantisi yoktur. Ne kadronuz vardır,ne de garantiniz. Tabii kapağı bir senfoni orkestrasına atıp da devlet memuru zihniyeti ile sabah 9, akşam 6 sanat yapanları bu kefeye koymuyorum.
  Neyse gene kaptırıp uzaklaşacağız  konudan.
  2000-2001 yılı Burcu için yeni atılımların çok olduğu mükemmel bir yıl olacaktı. Bu olayları sırası ile anlatacağım.Öncelikle bu yıl Madam Gazeau ile yaptığı eğitimin yanısıra bir başka okulda başka bir Prof ile de çalışmaya başlayacaktı. Daha önce de söylediğim gibi Fransa'da ve diğer Batı ülkelerinde öğrenci sadece bir hocanın inhisarında kalmıyor yıllarca. Profesör kendi elleri ile öğrencisini başka hocalara yönlendiriyor. Bunun sebebini de Fransa'da ki profesörümüz şöyle açıklamıştı.' Aynı kişi ile uzun yıllar çalışan öğrenci bir süre sonra hocasının yanlışlarını yapıp onun bir kopyası haline gelebilir. Oysaki bir sanat öğrencisinin çeşitli hocalarla  çalışıp aldıklarını bir sentez yapması ve kendi tarzını, yorumunu yaratması gerekir.'diye bize açıklamıştı Madam Gazeau.
  Biz 2000 yılı  eylül başı gene Türkiye'den Paris'e döndük. Burcu ile bu yıl da beraberdim. Artık buradaki yaşama alışmıştık. Evimiz, arkadaşlarımız, marketimiz, herşeyden önce çiçeklerimiz, kuşumuz bizi bekliyordu. Yaz tatiline ülkemize giderken kuşumuzu ve çiçeklerimizi aşağı komşumuz Yara'ya bırakmıştık. Yara aynı apartımanda 6. katta oturan bir Fransız mühendis ile evli genç Brezilya kökenli bir gazeteci hanımdı. Julien diye 7 yaşında bir oğlu vardı. Yara ile biz çok iyi dost olmuştuk. Benim eksik Fransızcam, yarım İngilizcem ile çok güzel anlaşıyorduk. Sonradan biz ayrıldığımızda Yara'nın hasta olduğunu öğrendik. yazıştık. Oldukça ağırdı. Daha sonra haber alamadık. Yara bizim hayalimizde hep o gülen, neşeli, dinamik hali ile kaldı.
  Evimize gelip yerleşince yaşam gene aynı temposu ile başlamıştı. Ekim ayında Burcu Ecole de Natıonale Musıque d'Aulney'in giriş sınavına girecek ve kazanınca Prof. Jose Alvarez ile çalışmaya başlayacaktı. Bu sefer gideceği okul evimize oldukça uzak, RER ile gitmesi gereken bir yerdeydı. Gerçi artık Burcu büyümüştü ama ben gene de bu uzak yoldan ürküyordum.
  23 Ekim 2000 de Burcu bahsettiğim okulun giriş sınavını büyük başarı ile kazandı ve bu okulda süperiour üstü seviye ile eğitim yapmaya başladı. Hocası Jose Alvarezdi. Burcu yavaş yavaş Paris'te tanınmaya başlamıştı. Artık Fransa'da yayınlanan Türk gazeteleri Burcu ile röpörtajlar yapıyorlar ve yayınlıyorlardı. Ayrıca konser haberlerini de veriyorlardı. Gene 2000 yılı ekim ayında Fransa'da yayınlanan Türkçe Fransızca Yeni Yorum gazetesinde Burcu'nun büyük bir röpörtajı yayınlandı.Ben de bu yayınları takip ediyor ve hemen gazeteleri alıp eşime Türkiye'ye gönderiyordum.
  Kasım ayında Burcu geçen sene katılıp kazandığı Konservatuarlar Birliği Orkestrasının bu yıl ki seçmelerine de katıldı ve birinci kemancı olarak bir yıl daha aynı orkestrada çalma hakkını elde etti.
  Bu arada Burcu daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi Fransa'da yayınlanan bütün klasik müzik dergilerini takip ediyordu. La Lettre de Musicien adlı her ay çıkan bir dergiye de abone olmuştu. Bütün Fransa'da, Avrupa'daki hatta Amerika'daki kursları, yarışmaları, Orkestraları haber veren bu dergi her müzisyenin mutlaka takip etmesi gereken bir yayın. Bütün Avrupa'daki tanınmış Orkestraların, Müzik okullarının iş imkanlarını da ilan eden bu dergi hakikaten çok yararlı. İşte bir gün Burcu bu dergide bir ilan gördü. Fransa Ulusal Gençlik Orkestrası 2001-2002 yılı için yeni öğrenciler arıyordu. Bu Orkestra Fransa Kültür Bakanlığı ile Radio France'nin ortaklaşa kurduğu,Fransa'daki büyük bankaların, kuruluşların sponsor olduğu bir gençlik orkestrası. Fransa'nin en köklü okullarından seçilmiş herbiri enstrumanında solist olan Profesörlerden kurulu bir jüri bütün Fransa'yı dolaşıp belli merkezlerde 18-25 yaş arası porfesyonel konservatuar öğrencileri arasında bir sınav yapıyor.Bu sunavlarda seçilen öğrenciler daha sonra Paris'te aynı jüri tarafından son elemeye tabi tutuluyor ve en son seçilen 100 kişi Fransa Ulusal Gençlik Orkestrasını oluşturuyor.Bu yüz kişi o yıl Fransa'nın en iyi müzik öğrencisi saylıyor.Seçimde herhangi bir haksızlık yapılmasını önlemek amacı ile aynı jüri aynı repertuarla seçme yapıyor.Bu seçilen öğrenciler tatil dönemlerinde belli yerlerde toplanarak önce orkestra eğitimleri pekiştiriliyor, sonra Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde turneye çıkarak konserler veriyor. Bu konserler de genellikle noel, paskalya ve yaz tatillerine denk düşüyor. Fransa'daki öğrenciler için bu orkestraya seçilmek ve turnelere çıkmak çok büyük bir prestij sayılıyor.
  İşte Burcu bahsettiğim dergide gördüğü bu ilan ile çok ilgilendi, ve her zamanki kararlılığı ile ben bu orkestraya gireceğim ve turneye çıkacağım dedi. Hemen orkestranın sınavına giriş şartlarını incelemeye başladık. Orkestra giriş şartlarında Fransız vatandaşı olmak ve Eğitimini Fransız okullarında yapmak şartı vardı. Burcu Fransız Milli Eğitimine bağlı okullarda okuyordu. Bu büyük bir artı idi ama Fransız vatandaşı değildi. Şartları dikkatle okurken bir şey dikkatimiz çekti. Fransız vatandaşı olmak veya eğitimini Fransız Milli eğitimine bağlı okularda yapmak diyordu. İşte o veya kelimesi Burcu'yu çok istediği Fransa Gençlik Orkestrasının bir üyesi yapmaya yetti.Bir çok kişinin ve hatta hocalarının bile gözünden kaçan bu küçük kelime Burcu'nun gözünden kaçmamıştı.Ertesi gün Burcu sınav başvurusunu yaptı. Hocası ve okul müdürü sen Fransız vatandaşı değilsin, seni almazlar deyince de şartları gösteriyor ve onlar da bu işe şaşırıyordu. Burcu Paris'te okuduğu için sınava Paris'te girmesi gerekiyordu. Orkestra yetkilileri bile Burcu'nun başvurusuna şaşırmıştı.Bu güne kadar Orkestraya hiç yabancı öğrenci başvurmamışve girmemişti. Ama şartnamedeki maddeye uymak zorunda idiler. Burcu gönderilen sınav tarihinde sınav girecektı. Eğer bu sınavı kazanırsa daha sonra diğer şehirlerde kazanan diğer öğrencilerle birlikte son elemeye girecek ve onu da kazanırsa staja alınacaktı. Daha sonra da Almanya, İtalya, Fransa'da büyük bir turneye katılacaktı. Rüya gibi bir olaydı.
Rüya gerçekleşecekmiydi acaba.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder