Hürriyet

18 Kasım 2013 Pazartesi

İyi ki Paris'te o anıları biriktirmişiz Burcu ile.

  Yazıma başlamadan önce eklediğim resmi açıklamak istiyorum. Resim 2000 yılı noel tatilinde Brüksel'de çekilmiştir. Her zaman diyorum  kalbim eğer 4 parça ise çok nadir bu dört parça bir araya geliyor. İşte bu karede 4 parçanın bir araya geldiği gün çekildi ama ne yazık ki 4. parça resimde değil, resim çekmekle meşgul. 2000 yılını 2001 yılına bağlayan noel tatilinde büyük kızım Ebru ve babası Paris'e bizi ziyarete gelmişlerdi ve beraberce bir Brüksel seyahatı yaptık. İşte bu resim o günün anısı.
  Kaldığımız yerden devam ediyorum. Burcu Göker'in Fransa Ulusal Gençlik Orkestrası seçmeleri için başvurusunu ve sınava gireceğini bir önceki yazımda yazmıştım.Bu yıl Burcu için çok yoğun geçecekti. Zira aynı anda 4 orkestrada birden görev almıştı. Zaten Burcu sakin duracak bir tip değil. Şu anda da Florida'da aynı anda 4 orkestrada birden görev yapıyor. Hem bu orkestralar birbirine en az 2 saat mesafede olan yerleşim yerlerinde.
  Gelelim Kasım 2000 tarihine. Konservatuarlar Birliği Orkestrasının 4 kasım 2000 tarihindeki Centre Culturel Georges Pompidou'daki konseri gerçekten çok güzeldi. Bu mekanda ilk defa konser veriyordu Burcu ve ben çok etkilenmiştim. Bu yıl tekrar Konservatuarlar Birliği Orkestrasının seçme sınavlarına giren Burcu bir yıl daha bu orkestrada çalma hakkını da elde etmişti. Konser verdiği Orkestralara gene bu yıl eğitime başladığı Ecole Natıonal de Musıque d'Aulney'ın orkestrası da katıulmıştı.
  Böyle konserler, okul, resitaller, oda müziği dolu günlerle aralık ayı geldi. Aralık demek noel demek, yılbaşı demekti. Gene çok güzel süslenmiş Paris sokakları biri bekliyordu.
  20-23 aralık tarihleri arasında Lyon şehrindeki Institut Musıcal Suzuki 'de Prof.Stephane Tran Ngoc ile bir masterclas çalışmasına katılmak üzere yola çıkan Burcu beni gene Paris'te bırakıyordu. Artık alışmam gerekiyordu bu ayrılıklara. Ama bu sefer Türkiye'den noel tatili için Paris'e gelen eşim vardı yanımda. Burcu Lyon'da çok başarılı bir konser ile masterclassını bitirip döndüğünde onu bir de süpriz bekliyordu Paris'te. Çok sevdiği ablası da gelmişti Paris'e noel tatili için.
  24 Aralık gecesi Paris'in en eski ve büyük kiliselerinden biri olan Eglise Saint-Sulpice'de tüm aile , dostlarımız Burcu'nun çaldığı noel ayinini dinlerken ne kadar mutlu olduğumuzu düşündüm birden. Bu sefer büyük kızım da vardı yanımızda. Paris'te yaşayan dostlarımız, büyük kızımın Paris'te eğitimlerine devam eden arkadaşları bizi yanlız bırakmamışlardı bu ayinde.
  Bu arada çok güzel bir raslantı. Üniversite arkadaşlarımdan biri eşinin işi sebebiyle Paris'e gelmişti ve orada yaşamaya başlamıştı. Benim için büyük şanstı bu olay. Artık buluşacağım, kafelerde beraber kahve içeceğim bir dostum daha vardı Paris'te. Üniversite sıralarını paylaştığım Aysel ile yıllar sonra Paris'te beraber anılar paylaşmak çok keyifli olmuştu.
  Noel konserinden sonra ailece bir Brüksel gezisi yapmak istedik. Ertesi gün hızlı trenle sabah Brüksel'e gittik dördümüz. Akşama kadar noel için şahane süslenmiş Brüksel'de gezdik, yemek yedik, sıcak şarap içtik, alışveriş yaptık, Kısacası özlemlerimizi giderip hep beraber harika bir gün geçirdik. En son trenimize binmeden yediğimiz dondurmalı Waffl'ın tadı hala damağımda.
  Gene ailece çok güzel bir yeni yıl kutlamasından sonra babamız ile büyük kızımı Türkiye'ye kalkan uçağa bindirdiğimizde özlem başlamıştı bizim için.
  Ocak ayı çok yoğun  girdi. 10 ocakta Burcu Orchestre Franceis de Jeunes'in 1. eleme sınavına girecekti.
  Bütün bu çalışmalar olurken Burcu ile biz Paris'te çok güzel de eğleniyorduk. Burcu'nun çalışmalarından artan çok kısıtlı zamanı gezerek değerlendiriyorduk. Özellikle pazar günlerimiz başbaşa geçirdiğimiz yegane günlerdendi. Pazar sabahları Chatelet metrosunda Chatelet tiyatrosunun altındaki Mistral kafe veya Sarah Bernard kafe sabah kahvelerimizi  içtiğimiz yerdi.Hava güzelse dışardaki masalarda oturup kahvemizi içiyorduk ama bu mevsimde  Paris'te hava genelde soğuk olduğu için çoğu kere içerde oturup geçenleri seyrederken Kafe Nuarmızı yudumluyorduk. Sonra günün ilerleyen saatlerde ya Sen nehri kenarinda biraz yürüyor veya oradaki çiçek ve kuşların satıldığı pazar yerini geziyorduk. Sokaklar pazar günü çok eğlenceli oluyordu. Bizim gibi bir çok kişi sokaklarda sokak çalgıcılarını dinleyerek dolaşıyordu. Günün yorgunluğunu ise gene Burcu'nun arzusu ile Rue de Rivoli caddesindeki Mc Donaldsta hamburger yiyerek çıkartıyorduk. Bu arada çoğu kere noel için büyük mağazalar özel olarak açık olabiliyorlardı pazar günleri. Mağazaları gezmek, ufak alışverişler yapmak da bizi mutlu ediyordu. Bazen Burcu ile büyük mağazaların şapka reyonlarındaki birbirinden süslü şapkaları deneyerek oyunlar oynuyorduk. Bunlar bizim Burcu ile yaptığımız küçücük şölenlerdi. Arada ucuzluklara da rastlıyorduk. Hele bir keresinde Bijüteri mağazası Pecca'da inanılmaz fiata kolye ve diğer aksesuarları gördük. Kendimi tutamadık ama hakikaten inanılmaz ucuzdu.O gün 20 tane kadar kolye almışız. Eve geldik. koltuğun üstüne beyaz bir örtü serdik ve bütün kolyelerı tezgah gibi üstüne koyduk. Sonra geçip karşısına seyrettik. Bu bizim yanlız yaşamımızda büyük bir eğlence oluyordu Paris'te.
  Şimdi düşünüyorum da iyi ki Burcu ile bu anılara sahibim. Yoksa nasıl dayanırdım bu büyük özleme şimdi. Şu anda Burcu'dan uzağım. Senede bir kere gelebiliyor ülkesine işlerinin yoğunluğu sebebiyle.Ben de yaşım ve sağlık debebimle eskisi kadar sık gidemiyorum. İyi ki o günlerde o anıları biriktirmişiz beraberce.
   2001 yılı Paris anılarımıza sonraki yazımda devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder