Hürriyet

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Fransa'da oturum alıyorum.

 Yazıma başlamadan önce yukardaki resmi açıklayayım. Burcu Göker bu resimde Paris'te  bir orkestra çalışmasında görülüyor. Bu Orkestra Paris Konservatuar öğrencilerinden oluşan bir orkestra idi ve bir alşıveriş merkezinde verilen bir konser sırasında çekilmişti bu resim.
 Şimdi yazıma kaldığım yerden devam edebilirim. Saniye Hanımlara gece yaptığımız ziyaret sonuncunda evimize Satalit anten bağlatma olayını başlattığımızı ve bir kaç gün içinde Türk televizyonun seyredebildiğimizi önceki yazımda anlatmıştım.
 Artık ilk geldiğimiz günlere nazaran  daha iyi idik. Bir kaç ay içinde Paris'te bir çok arkadaşımız olmuştu, evimizde Türk televizyonumuz vardı. Bizden daha mutlu kimse olamazdı.
  Bütün bu günler Burcu eğitimine son hızla devam ediyordu. Konservatuardaki keman ve yardımcı derslerin eğitimi, Lisan dersanesi, ek keman dersleri her gününü kapsıyordu. Fransızcayı artık iyice öğrenmeye başlamıştı. Lisan dersanesinde öğrendiklerini okulunda, günlük yaşamında pekiştirerek Fransızcanın iyice yerleşmesini sağlıyordu. Ben de Fransızca kursuna gittiğim zaman dikkat ettim. Bir dil en iyi onu konuşan ülkede öğreniliyor. Zira okulda iki saat dil eğitimi yapıyorsunuz ve okuldan çıkıyorsunuz. Metroda, markette, günlük yaşamda hep o dili konuşuyorsunuz, ilanlar hep o dilden. Dolayısı ile öğrendiğiniz dil sokakta yaşamınıza iyice oturuyor. Oysaki başka bir ülkede öğrendiğiniz dil öyle mi. Örneğin Türkiye'de dil okuluna gidiyorsunuz. Okuldan çıktığınız andan itibaren ,dil okul sınırları içinde kalıyor. sokakta, gündelik yaşamda yaşadığınız ülkenin dilini konuşmak, duymak zorundasınız.Ben bir de bir konuya çok gülüyorum. Türkiye'de yaşayan bazı aileler , anne baba Türk olmasına rağmen çocukları ile gündelik yaşamda başka bir dil kullanıyorlar. Geçen gün sokakta rastladım. Anne Türk. Çocuğu ile Fransızca konuşuyordu. Çevremde bu örnekler çok var. Çocuğun yaşadığı travmayı düşünebiliyormusnuz. Sokakta başka bir dil. Anne baba arasında başka dil. Ona hitap edilen başka bir dil. Ne gerek var bu özentilere anlamadım.
  Neyse gene konumuzdan uzaklaştık.Burcu'nun psikolojisi de iyice düzelmeye başlamıştı. Gerek çevremizde yeni tanıdığımız arkadaşlarımız , gerek evimize bağlanan yeni anten Burcu'yu eski bedbin halinden almış, gittikçe mutlu bir hale getirmeye başlamıştı. Tabii bunda benim de payım çok büyük. Hiç mütevazi olmayacağım. Evladımın bu zor dönemi atlatması için adeta bir psikolog gibi onunla 24 saat uğraştım. Fena mı oldu. Bütün bu uğraşlar bana dünya vatandaşı bir evlat yetiştirme zevki vermesinin yanısıra, insanları tanımak, anlamak konusunda büyük bir sabir ve beceri sağladı.
  Bu arada Burcu eğitim gördüğü Paris 12. Bölge Paul Dukas Konservatuarında bazı sınavlara girmesi gerekiyordu. Paul Dukas Konservatuarı 12. bölge Belediye KOnservatuarı idi.Bu konservatuarda okuyanların bütün sınıf geçme, bitirme sınavları Chatelet metrosunda bulunan Maison de Konservatuar da jüri önünde yapılıyordu. Yani Paris'teki, bütün Belediye KOnservatuarları Konservatuarlar Birliğine bağlı idi ve sınavlar tek merkezde aynı jüri önünde yapılıyordu. Dolayısı ile öğrencileri daha tarafsız değerlendirebiliyorlardı. Torpil. adam kayırma , tanıdık gibi ülkemizde geçerli olan şeyleri burada görmek imkansızdı. Bu durum Burcu'nun çok hoşuna gitti. Zira Burcu iyi olanın tarafsız kişiler karşısında mutlaka değerlendirileceğine inanıyordu. Gerçekten de kendisini, hiç tanımayan , ilk defa dinleyen kişiler önünde başarılı olmak Burcu'yu daha da motive etmişti.
   Burcu Paul Dukas Konservatuarında Keman, solfej, oda müziği ve Orkestra dersleri görüyor ve bunlardan sınava girmek zorunda idi. Tabii bu sınavların yanısıra hocası onu gene uluslararası keman yarışmalarına hazırlıyordu..Önümüzdeki günler çok yoğun geçeceğe benziyordu.
  Bu arada yıl sonuna doğru yaklaştıkça benim geçici vizemin süresi bitmeye ve carte de sejur alma zamanım gelmeye başlamıştı. Paris Yabancılar Polis Müdürlüğünden alınacak bu oturum için gerekl evrakları hazırlamay başlamıştım bile. Öncelikle Fransa'da çalışmadığımı, gelirimi yurt dışından temin ettiğimi gösteren belgeler, oturacak evimin olduğunu gösteren belgeler,bbanka kayıtları, Fransa'da bulunma sebebimi izah eden belgeler yani Burcu'nun okul kayıtlar falan, benim sağlık sigortam kısacası koca bir dosya. Kolay değildi Fransa'da otorum almak.
Ama ben bu konuda öğrencilere gore daha şanslı olduğumu Polise gittiğim zaman daha iyi anladım.Bana bu oturumu almada Ozan evladım yardım edecekti. Zira ben yeterli Fransızca bilmiyordum. neyse oldukça zahmetli bir günün sonunda oturumumu aldım. Benimle birlikte oturum almak için sıra bekleyen öğrenciler hala beklerken ben onlardan daha çabuk oturum almıştım. Olayda  ters olan esas onların oturuma ihtiyacı vardı ama ben ekonomik durumda daha sağlam belgeler sunduğum için onlardan once oturum almıştım.
  Artık Fransa'da resmen oturmu olan bir kişi idim. Tabii bir seneliğine. Burada bulunduğum sürece her yıl tekrarlanacaktı bu seramoni. Oturumumun bir iyi tarafı da oturumu almak için yaptırdığım sağlık sigortası bana Fransa'da iyi bir sağlık güvencesi sağlamıştı. Bu da benim yaşımda bir kişi için oldukça faydalı bir imkandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder