Hürriyet

15 Ekim 2013 Salı

Paris'te Müzik Dolu Bir Yıl Daha Başlıyor.

1999 yılı Haziran ayı sonunda ülkemize döndüğümüzü ve Burcu Göker'in Temmuz ortalarında Cenevre Sion'a Tibor Varga Festival ve masterclassına gideceğinden bir önceki yazımda bahsetmiştim.
  Burcu 26 Temmuz ve 6 Ağustos tarihleri arasında Cenevrede bu masterclassa tek başına gitti. Artık büyümüştü. Ne ablasına , ne de bana veya bir başka kişiye ihtiyacı yoktu. Yukarda yazıma ilave ettiğim resimde de Burcu İsviçre dağlarının eteklerinde harika bir kasaba olan Sion'da Japon arkadaşı Mineko ile gözüküyor. Burcu'nun yolu bu uzun ve zorlu keman yolculuğunda bir çok ülkeden bir çok kişi ile çakıştı. O kadar ki bazen kendi bile şaşırıyor isimlerini. Her biri ile yarışmalara girdi, Orkestralarda çaldı, kurslara katıldı. Bugün belki bir çoğu ile görüşemiyor, hatta bir kısmının izini bile kaybetti.Çok azının şu anda nerelerde olduğunu biliyor. Bazen bir yabancı dergide veya bir televizyon programında bir zamanlar yolunun çakıştığı bu kişilerin ismine rastlıyor. Bazen de ülkemizde bir etkinliğe katılmak üzere gelen yabancı sanatçılar arasında yıllar önce anılar paylaştığı kişilere rastlıyor. Ne garip değil mi. Biz insanlar bir çok kişi ile anılar biriktiriyoruz ve yıllar sonra bunları çıkartıp hatırlıyoruz.
  Burcu o sene Sion'da hocası madam Gazeau ile 15 gün süre ile yoğun çalışmalar yaptı ve gene her yıl olduğu gibi Festival kapsamında konserler verdi.
  Ağustos ortalarına doğru ülkesine dönen Burcu'yu Paris'te gene yoğun bir ders yıl bekliyordu. Ağustos sonu gibi beraberce Paris'e evimize dönerken bir kaç yıl önceki ürkekliğimizden eser kalmamıştı. Artık Fransa da bizim Türkiye gibi ikinci vatanımız olmuştu sanki. Uçaktan inip taksiye binince, taksi Natıon'a gelince sanki evimize gelmiş gibi oluyorduk. Eczanemiz, marketimiz, çiçekçimiz sanki bizi bekliyordu. Kaldı ki Fransa'da bizim ülkemizde olduğu gibi dükkanların el değiştirme sirkülasyonu fazla olmadığı için yıllar sonra da gitseniz aynı esnafi yerinde aynı işi yaparken bulabiliyorduk.Belki esnaf biraz yaşlanmış oluyordu ama aynı dükkanı aynı yerde bulmak çok güzel bir güven duygusu veriyor kişiye. Ben 10 yıl sonra Paris'e gittim. Gene aynı çiçekçiden çiçek aldım. Aynı emlakçı, dükkanının önüne aynı tabelayı koymuştu, Aynı gözlükçüde gözlüğümü tamir ettirdim. Hatta gözlükçü beni tanıdı bile. Ne güzel değil mi. Bize yabancı olan olaylar bunlar galiba.
  Burcu Paris'te üçüncü yılında artık dört keman hocası ile aynı anda çalışıyordu. Bu olay da bizim ülkemizdeki uygulamaya ters biraz.
  Burcu'nun  Türkiye'deki eğitiminde ilk hocasının oldukça genç ve deneyimsiz bir kişi olduğunu daha önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklar. Küçük çocuklar için belki başarılı olan bu genç hanım öğrenci büyüdükçe ve kemanda gelişme kaydettikçe yeterli olamıyordu. Hoş genç hanımın küçük öğrenciler üzerinde de fazla pedagoji ağitimi olmadığı için menfi etkileri olduğu zaman içinde ortaya çıkmıştı. Bugün bazı olayları değerlendirip , irdeledikçe bunu daha iyi anlıyorum. Burcu ile aynı öğretmende kemana başlayan öğrencilerin çoğu ya kemanı bıraktı veya hiçbir başarıya ulaşamadı.
  Bu genç ve yetersiz hoca yetersizliğinin ötesinde öğrencisini başka hocalarla paylaşmaya da şiddetle karşı çıkan bir tutum sergiliyordu. Ben ülkemde böyle bir sanat eğitimi gördüğüm için Paris'teki uygulama beni şaşırtmıştı. Zira Paris'teki ilk hocamız Madam Gazeau Burcu"yu 'lk olarak en yakin arkadaşi Prof.Michele Margand'a göndermiş ve onunla çalışmasını sağlamıştı. Daha sonrakı yıl Prof. Jose Alvarez, Prof.Stephane Tran Ngoc Burcu'nun beraber çalıştığı hocalar arasına katılmıştı. Bütün bu hocalarla çalışmasını Madam Gazeau sağlamıştı. Türkiye'deki genç hocamızın tutumuna ne kadar ters bir tutum değilmi.
  İşte 1999-2000 ders yılında da Burcu bu dört hoca ile aynı anda çalışacaktı. Bu harika bir olanaktı. Paris ve Lyon Konservatuarlarının en değerli hocaları ile çalışma olanağı bir kemancı için az rastlanan bir şanstı.
  Bütün bu hocalardan başka gene çok değerli bir müzikçi olan Prof. Pierre Boutin, Çok değerli bir oda Müzikçi olan Prof.M.Sabauret de çalışacağı hocalar arasında idi. Gene Orkestra'da görev alacak ve çalacaktı. Kısacası müzik dolu bir yıl başlıyordu.
  Bu müzik dolu yılımızı bir sonraki yazımda anlatmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder