Hürriyet

21 Ekim 2013 Pazartesi

11. Katta yaratılan Harika Bahçe

  1999 Yılı Ağustos ayında Paris'e döndüğümüzde artık bu şehre iyice alışmıştık. Burcu'nun ve benim bir sürü dostumuz olmuştu. Ayrıca küçücük evimiz artık eskisi kadar bizi kasmıyordu. Gerçi İstanbul'dan dönüşümüzün ilk günlerinde ben kara kara bu tek oda evde nasıl yaşayacağım diye düşünüyordum ama üç gün sonra bulunduğum ortama uyum sağlayıp gene kafelerim, kitaplarım, benim gibi gurbetçı dostlarım arasında mutlu yaşamımı sürmeye başlıyordum.
  Burcu ise artık okullarına, hocalarına iyice alışmış, staj yapacağı yeni orkestralar arama çabalarında idi. Bu benim 3 senem, Burcu'nun ise 4. senesi olacaktı Paris'te. Bir yıl önce evimizi daha ev gibi bir hale getirmek için balkonumuzu çiçeklendirme çalışmalarına başlamıştım. Zaten Burcu yabancılık çekmesin diye evi İstanbul'daki evimize benzetmek , daha sıcak, daha yaşanır hale getirmek için geldiğim ilk günden beri çalşıyordum. Duvarlara resimler, tablolar asarak, masalara sıcak renkli örtüler sererek bu yuva havasını yaratmaya çalışıyordum. Bu arada evimiz 11 katta idi ve oldukça geniş bir balkonumuz vardı. Sitemizde bazı dairelerde bu balkonda çiçeklendirme yapıldığını gördüm. Ben de balkonumu çiçeklendirmek, güzel havalarda oturulabilecek bir bahçe havası yaratmak istedim. Güzel bir bahçe haline getirirsek Burcu ile kahve içebilir, kitabımızı okuyabilirdik burada. Sokaktan uzak olduğu için trafik gürültüsü yoktu  ve karşıda aynı yükseklikte evler olmadığı için önü açık bir balkondu burası.
  Bir yıl önce balkona çiçek koymak için askılıklı plastık uzun saksılar almakla işe başladım. Bu arada bir yıl önce Fransızca kursuna başladığımı yazmayı unuttum galiba. Geldiğim ikinci yıl biraz Fransızca öğrenmemin buradaki yaşamımı kolaylaştırdığını düşünerek Alliance Française'e başlamıştım. Haftanın 5 günü sabahtan öğlene kadar adeta bir okul havasında gittiğim bu kurs Paris'in en iyi Fransızca kursu idi. Her milletten öğrencinin katıldığı bu kurslarda ilk günden itibaren Fransızca haricinde tek kelime başka bir dil kullanılmıyordu. Ortalama 20 kişilik sınıflarda her milletten öğrencinin olduğunu düşünürseniz hakikaten direkt Fransızca konuşma ile kursa başlamak öğrenme ve pratik açısından çok daha verimli oluyor. Sınıfta en yaşlı öğrenci bendim. Zira hepsi ortalama 18-20 yaş arasında olan ve öğretmenin dahi 30 yaşında olduğu bir sınıfta 50 yaşın üstünde bir öğrenci dikkat çekici olabiliyor. İlk günler evden sabah çıkıp üç metro değiştirerek okula gitmek, hiç tanımadığım bir sürü genç insan arasında ders yapmak, ilk defa öğreneceğim ve oldukça zor bir dil olan Fransızca beni korkutmuştu. Bir kaç gün sonra sınıfıma , arkadaşlarıma, öğretmenime alıştım hatta büyük bir zevkle okula gitmeye başladım. Sınıftaki arkadaşlarım da beni 50 yaşında  yaşlı bir  kadın olarak değil genç, kendi yaşlarında görmeye başlamışlardı. Sabah sınıfa girerken Kuzey Afrikalı bir zenci öğrenci 'Sava Oya 'diye sırtımı sıvazlayıp selam veriyor, ders çıkışı Finlandiyalı bir kız kahve içmeye davet ediyordu. Öğretmenimiz Maria Jo çok genç ve bir o kadar dinamik bir hoca idi. Derste bir saniye bile uyumaya,dalga geçmeye  imkan yoktu. Her sabah bir gün önce okuldan çıkışta neler yaptığımızı tek tek Fransızca anlatmak zorunda idik. Ama herkes ayrı cümleler kullanacak ve birbirinin aynı cümlelerle konuşmayacaktık. Ayrıca sınıfa yeni bir öğrenci geldiğinde herkes kendini tek tek takdim etmek ve burada bulunma nedeninin anlatmak zorunda idi. Tabii gene birbirinden ayrı cümlelerle.
 Öğlen ders  bitimlerinde binada bulunan lokantada yemek yemek ve sonrası laboratuarda pratik yapmak veya okulun sınema salonunda dilimizi ilerletecek filmleri seyretme imkanına sahiptik. Oldukça yoğun ve verimli bu çalışmalar kişiye kısa sürede dil öğretmeyi ve pratik yaptırmayı amaçlıyordu.
  Ne yazık ki bu harika lisan eğitimim çok uzun sürmedi. rüya gibi geçen 4 aylık bir eğitim döneminden sonra çok istediğim halde kursa son vermek zorunda kaldım. Zira geçirdiğim bir grip sebebiyle derslerden uzak kaldığım iki haftada sınıfla aram iyice açılmış ve ben geride kalmıştım. Dil eğitimi öyle bir olay ki bir kere kaçırınca yakalamak zor oluyor. Zaten yaşım sınıftan çok büyüktü ve öğrenme hızım onlar kadar fazla değildi. Bir de ara açılınca kurstan iyice koptum ve çok sevdiğim bu eğitimden uzaklaşmak zorunda kaldım.
  Belki inanmayacaksınız ama son senelerde yaşamımda geçirdiğim en keyifli dönemdi kursa gittiğim günler, Tekrar öğrenci olmak , yeniden bir şeyler öğrenmek, bunları da bir sürü gencin arasında kakara kıkırı yapmak çok zevkliydi.
 Neyse çiçekleri anlatırken nerelere geldim. Benim 4 aylık kurs maceram bana Fransızcada epey bilgiler vermişti. Artık pazarda, markette paraları anlıyor, esnafla anlaşabiliyordum.
  İşte bir yıl önce çiçek saksıları almayla başlayan balkon çiçeklendirme işlemim daha sonra çeşitli renklerde sardunyalar ve çiçek toprağı almakla devam etti. Balonum gittikçe fazla çiçekle donanıyordu. Hergün civardaki Monoprix markete gidip toprak ve çiçek alıyordum. Tabii bunları eve pazar arabamla çeke çeke getiriyordum. Sonra balkonda onları dikmek çok zevkli bir olaydı. Balkon çiçeklendirmesi bittikten sonra balkona iki küçük şezlong ve küçük bir masa aldık. Daha önceden eve güneş gelmesin diye balkona koyduğumuz şemsiyeyi de ilave edince balkon bahçe haline gelmişti.
  Bir süre sonra sardunyaların daha fazla çiçek vermesi için bitki vitamını gerektiğini öğrendim. Hemen Chatelet durağındaki bitki satan mağazalardan bu vitamini temin edip muntazam her hafta vermeye başladım. Her gün sardunyaların sararan yapraklarını, solan çiçeklerini kopartmak, onlarla konuşmak, vitamin vermek bir süre sonra öylesine olumlu netice yarattı ki balkondaki sardunyalar yapraktan çok çiçekle donandı.
  Ben ikinci sene olayı biraz daha abarttım ve balkonun karşılıklı iki duvarına sarmaşık sarmak için özel dekorlar aldım. Sonra çok sevdiğim hanımelini aramaya başladım çiçekçilerde. Bir çiçekçi de bulduğum hanımeli sanki mücevher bulmuş gibi sevindirdi beni. Her iki dekora sardığım hanım eli gerçekten çok güzeldi ama ne yazık ki benim ülkemdeki hanım eller gibi kokmuyordu. Kokusuz hanım ellerimle balkonum tamam olmuştu.
  Bu güzel balkon evin içinden öylesine güzel görünüyordu ki sokak kapısını açıp eve girildiğinde sanki 11. katta bir apartıman dairesine değil bahçeli bir villaya girmiş gibi, oluyordunuz. Çiçekler evin içine de harika bir görünüm vermişti.
  Bu arada çiçeklerimin güzelliği ile ilgili bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Her yıl evlerimiz belli zamanlarda ilaçlanıyordu. gene böyle ilaçlama için eve giren iki görevli balkondaki çiçeklerden öylesine etkilendiler ki ilaçlama için mutfağa, banyoya gideceklerine, harika ,harika diyerek balkona yönlenmişlerdi.Adamların şaşkınlıklarını  ve yüzlerindeki hayranlığı unutamıyacağım.
  Evimiz harika bahçe balkonumuz ile tamamlanmış ve tam bir yuva olmutu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder