Hürriyet

4 Şubat 2014 Salı

Türk Viyolonist Burcu Göker

  Yazıma başlamadan önce eklediğim resmi açıklayayım. Resimde Burcu, Almanca Profesörü Hans Terms ve eşi Mara ile gözüküyor. Bu resim Burcu Göker'in Lawrence Üniversitesinde mezuniyet konseri sonrası çekilmiştir.
  Hans, Mara ve Burcu'nun anılarına biraz daha devam etmek istiyorum.
  Burcu'nun Şikago'da Lawrence Üniversitesindeki ikinci eğitim yılında Almanca Profesörü olarak yaşamına giren, daha sonra o uzak diyarda ailesi olarak kabul ettiği Hans ve eşi Mara ile ilgili çok anısı var.
  Burcu ,Lawrence Üniversitesinde eğitimi sırasında Eric ile bir konser veriyor.Üniversitenin büyük konser salonunda gerçekleşen bu konserde başından geçen bir anısını Burcu Türkiye'de Bütün Dünya Dergisinde kendi kaleminden dile getirmişti. Yayınlandığı zaman çok ses getiren bu anıyı bir kez de ben burada özetlemek istiyorum.
  Üniversitenin büyük konser salonunda gerçekleşen bu konsere oldukça kalabalık bir dinleyici grubu katılıyor. Üniversite öğrencilerinin yakınlarının, öğterim üyelerinin izleyeceği bu konserde Burcu da oldukça heyecanlı.
 Burcu konser için sahneye çıktığında birinci sırada Üniversite Rektörünün yanında eşi Mara ile oturan Bölüm Başkanı Prof. Hans'ı görünce heyecanının  geçtğini ve ailesinin bir ferdini görmüş gibi bir özgüvene sahip olduğunu hissediyor.
  Bu güven ve heyecanla çok büyük bir coşku içinde konseri bitirip soyunma odasına giden Burcu ve Eric'i kutlamak için büyük bir kalabalık soyunma odasının kapısında bekliyor.
  Biraz terini silen Burcu yorgun fakat bir o kadar da mutlu kendisini kutlamaya gelen kalabalığın karşısına çıkıyor.O anda kalabalığın en önünde hocası Prof. Hans ve Mara'yı görüyor.Hans, Burcu'ya sıkıca sarılıp kutladıktan sonra Burcu'yu kutlamak için bekleyen diğer izleyicilere dönüyor ve şunu söylüyor.'Bu kemancıya iyi bakın.O Burcu Göker.Bundan sonra onun adını daha sık duyacaksınız.O olağanüstü bir kemancı.Eğer adını söylemekte zorlanıyorsanız sadece 'Turkish Violonist'.Türk viyolonist,diyebilirsiniz.Burcu Göker bu isme daha çok memnun olacaktır.
  Burcu'nun anlattığına göre o günden sonra Üniversitede Burcu'nun adı sadece 'Türk Viyolonist 'olarak anılmış.Bütün haberlerde,konuşmalarda Burcu'dan sadece 'Türk Viyolonist' olarak bahsedilmiş.
  İşte Prof. Hans Terms Burcu'nun isim babası.
  Benim Hans'la ilgili bir anım var. Onu da anlatacağım burada.Burcu ve Eric 2007 yılında Lawrence Üniversitesi'nden mezun olduklarında geleneksel törenden sonra Mara evinde çok büyük bir parti düzenledi. Mara ve Hans Burcu'nun Şikagodaki ailesi olarak bu parti düzenlemeyi kendilerine bir görev bilmişlerdi.
  Bu mezuniyet partisine ben ve eşim, Portage'den gelen Eric'in ailesi, dostları katıldı.Çok güzel geçen davetin sonunda davetliler Burcu ve Eric'ten mini bir konser istediler.Gençler çok yorgundu.Bütün gün diploma töreninde ayakta durmuşlar, tebrikleri kabul etmişlerdi.Gençler coşkulu kalabalığın bu konser isteğini kıramadı ama yorgunluktan ayakta duracak hali kalmayan Burcu topuklu ayakkabılarını çıkartıp terliklerle, Eric de ceketini çıkartıp piyano başına geçtiler.İkili çalmaya başlamadan önce bütün davetliler Hansların büyük salonunda kendine bir yer buldu ve oturdu.Yer bulamayanlar ise yukarı kata çıkan merdivenlere sıralandı.
  Burcu ve Eric çalmaya başlayınca herkes sustu ve büyük bir huşu içinde bu güzel müziği dinlemeye başladı.Salon öğleden sonra güneşinin camlara vuran ışığında mucizevi bir mekan gibi gözüküyordu.Birden Burcu durdu ve yandaki koltukta oturan Hans'ın yanına gidip kulağına bir şey fısıldadı.Bu söz üzerine yerinden kalkan Hans içeri gitti ve bir kaç dakika sonra elinde bir akordiyon ile geri geldi.Ben o ana kadar Hans'ın akordiyon çaldığını bilmiyordum.Bu benim gibi  davetlilerin çoğu için de büyük bir süpriz oldu.
  Keman, piyano ve akordiyon biraz ses talimi yaptıktan sonra o güne kadar duymadığım güzellikte ve ahenkte bir müzik çalmaya başladılar. Çalınan müzik öylesine duygusaldı ki. Sanki üç enstruman feryad ediyordu. Zaman zaman ağlayan, zaman zaman dans eden bu harika müzik hepimizi büyülemişti. Üçlü kendinden geçmiş çalıyordu ve bizler kendimizden geçmiş dinliyorduk.
  Birden salonda bir şey dikkatimi çekti. Dinleyenlerin çoğu, özellikle kadınlar ağlıyordu. Herkes sessizce gözyaşlarını akıtıyordu. Belki erkekler de ağlıyordu ama erkekler ağlamaz kuralı galiba bütün dünyada geçerli. Sanırım erkekler gözyaşlarını içlerine akıtıyordu.
  Bu ilahi müzik bittiğinde dinleyenler bir iki saniye kendine gelemedi ve sonra çılgınca alkışlamaya başladı. Alkışın sonunda herkes ilk defa duydukları bu müziğin hangi besteciye ait olduğunu merakla soruyordu. Biraz evvel çalan eserin Bir Romanya halk ezgisi olduğunu öğrenen dinleyiciler takdirlerini belirtiyordu. Salona baktım. Ayrı ayrı coğrafyalardan gelmiş kişiler müzikle duygularını birleştirmişti. Bu duygu buluşması beni çok etkiledi.
   Ne zaman o konserin kayıtlarını izlesem gene ağlıyorum ve o günü tekrar yaşıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder