Hürriyet

2 Şubat 2014 Pazar

Burcu'nun yaşamında yeni bir Sayfa açan Almanca Dersi.

  2004 Yılı Eylül ayında Türkiye'deki yaz tatilini bitirirp Amerika'ya Lawrence Üniversite'de ikinci ders yılını okumaya giden Burcu Göker'i  gene yoğun günler bekliyordu.
  İkinci yıl Üniversite'de Keman Performans ve Kompozisyon gibi iki dalda birden eğitim yapacak olan Burcu'nun önünde tekrar deneyeceği Concord Orkestrası Konçerto yarışması vardı.
  Bütün bunlara ilaveten aldığı derslere Almanca'yı da eklemişti.Ana dili olan Türkçenin yanısıra Fransızca ve İngilizceyi de ana dili kadar hakim kullanan Burcu bir dilin insan yaşamında ne kadar büyük kapılar açtığının farkındaydı.Yeni bir dil öğrenmek ona bir çok olanak sağlayacaktı.Öğrendiği her dil ona yaşamında başka bir ülkenin kapılarını açıyordu.Ayrıca çok iyi de etmiş. Zira Almanca Öğrenmek için Üniversitede aldığı dersler ona Almanca Profesörü Hans'ı ve eşi Mara'yı tanıma fırsatı vermişti. O yıllarda Öğrenci, öğretmen ilişkisi olarak başlayan beraberlikleri daha sonraki yıllarda büyük bir dostluğa dönüştü.
  Aradan yıllar geçti ve daha geçen hafta Burcu Hans ve Mara'nın yaşadıkları Florida Eyaleti Venice şehrine onları ziyarete gitti ve bir kaç gün onlarla geçirdi. Burcu artık onların da kızı ve aralarındaki büyük dostluk ve sevgi yıllar geçtikçe artarak devam ediyor.
  Gelelim o günlere.Biraz Hans'tan bahsedeyim. O zamanlar Lawrence Üniversitesinde Almanca Profesörü olarak görev yapan Hans okumak için yıllar önce Amerika'ya gelmiş,binbir zorlukla okumuş, Üniversitede profesör ve Bölüm Başkanı seviyelerine yükselmiş kızıl saçlı, çok tonton ve sevgi dolu bir adamdı.Ben yaşı 75 ın üstünde olan bu müstesna insana Burcu ve Eric'inde söyledikleri gibi sadece Hans diyorum.
  Alman kökenli olan Romanya'da yaşayan bir aileden gelen Hans 19 yaşında eğitim yapmak için fırsatlar ülkesi Amerika'ya gitmeye karar veriyor.Dünyanın, Avrupa'nın durumu belli o zamanlar.Savaş sonrası Avrupa karışık,ekonomisi feci.Avrupa'nın bir limanından Okyanus'u geçecek bir gemiye biniyor ve kendisi gibi aynı amaçlı çoluk çocuk yüzlerce insanla birlikte zorlu bir yolculuğa başlıyor.
  Mutlaka filmlerde bu sahneleri görmüşünüzdür. Çok zor şartlarda gerçekleşen bu yolculukta kah hasta bakarak, kah yemek pişirerek,kah temizlik yaparak ambarda yolculuk yapıyor. Han'ın sağlıklı ve genç olması bu zor ve uzun yolculukta onun en zor işleri yüklenmesine sebep oluyor. O da seve seve bu işleri yükleniyor, çünkü sonunda zengin bir ülkede müreffeh bir yaşam süre ümidi var. Ayrıca Hans o kadar insancıl bir kişilik ki seve seve bu insanlara yardım etmiştir.
  Gemi Amerika'ya vardığında karantina amaçlı günlerce kampta kalıyor.Nihayyet binbir zorlukla Amerika'ya göçmen olarak giriyor ve beş parasız bu ülkede yaşam mücadelesine başlıyor.Hans'ın bugünkü yaşamını gördüğünüzde yıllar önce yaşadığı bu zorluklara inanamazsınız.Saygın bir Amerika Üniversitesinde profesör,Bölüm Başkanı olan, harika bir evde çok elit bir çevrede yaşayan bu adam hiçbir zaman geldiği coğrafyayı ve geçmişini unutmuyor.
  İşte aynı coğrafyadan zaman farkı ile Amerika'ya gelmiş olan bu saygın kişi , Burcu'nun önce hocası, sonra manevi babası oluyor.Burcu Amerika'daki ailesine Hans ile Mara'yı da ekliyor.
  Hans ve Mara o kadar önemli ki Burcu için daha sonraki yazılarımda isimlerine sık sık rastlayacaksınız.
   Eklediğim resimde de Burcu Hans'ların evinde Üniversite mezuniyeti için verilen partide konuklara bir dinleti verirken görülüyor. Burcu tüm gün seramonide yüksek ayakkabılarla o kadar çok yorulmuş ki terlikle çalıyor gördüğünüz gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder