Hürriyet

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Burcu'ye Yeni Keman Alınıyor.

 Haziran 1998 tarihinden anlatmaya devam ediyorum.
 2 Haziran ve 10 Haziran tarihlerinde Paris Belediyesi Maison de Conscervatuar'da yapılan Merkezi yazılı ve sözlü sınavlarda birincilik ödülü alarak  başarılı olan Burcu Göker, Formation Musicale'de Fın de Etudes bölümünden mezun olarak superior sınıfında okumaya hak kazandı.
 Gene 23 Haziran tarihinde Paris Belediyesinin Concours Musıque de Chambre sınavında başarılı olarak birincilik ödülü ile superior sınıfından mezun oldu.
 O sene yaz tatili için bütün bu sınavların bitmesini beklemek zorunda idik. Temmuzda Türkiye'ye tatile dönecektik. Daha sonra Burcu ağustos ayında iki haftalığına Cenevre Sion'a giderek Tibor Varga'nın master classına katılacak ve konserler verecekti.
  Sınavlardan sonra  Haziran sonu gibi İstanbul'a döndük. Paris'te ben 1. senemi, Burcu ise 2. senesini tamamlamıştık. Burcu iyice Fransa'ya alışmıştı.Fransızcasını epey ilerletmiş ve Fransızca'da İngilizcedeki Tofel sınavları ayarında olan ve Üniversitelere girişte alınması şart koşulan Delf sınavlarına girmeye başlamıştı. Delf sınavları aynen Tofel gibi yapılıyor ama 6 aşamalı oluyor. Sırası ile bu sınavlara girerek diploma alıyorsunuz ve okul girişlerinde Fransızcanızı ispatlamak için bu diplamalara ihtiyacınız var.İşte Burcu da bu sınavlara girmeye başlamıştı.
   Paristeki ilk senem çok verimli geçmişti. Bir çok kişiyi tanımış, akrabadan daha yakın bir çok dostluklar edinmiştim. Gurbet ellerde en gerekli şeyin bu dostluklar olduğunu anlamıştım. Evet ben artık Paris'te çok güçlü idim. Çünkü dostlarım vardı.Turhan Bey, Ozan, Verda, Saniye Hanımlar, Ayşe ve eşi Kemal, Gülgün ve eşi ve daha bir çok arkadaş. Meğer Paris'te yaşayan ne çok Türk varmış.Artık Türkiye'de olduğumdan bile daha güçlü idim. Başım sıkışınca, bir sorunla karşılaştığımda bütün dostlarım bir anda yanıma koşuyor ve beni,Burcu'yu sorunlardan kurtarıyorlardı. Tabii ben de onlara sorunların da aynı yakınlığı gösteriyordum. Hepimiz bu yabancı ülkede bir aile olmuştuk sanki.
   Bu yıl bir iyi olay daha olmuştu. Burcu'ya daha iyi, daha güzel bir keman almıştık. Enstrüman çalanlar anlattıklarımı çok daha iyi anlayacaklardıur. Bir sanatçı için enstrümanı çok önemli. Özellikle solist olarak çalan kişiler için oldukça iyi bir enstrümana ihtiyaç var. Ülkemizde ne yazık ki eğitim kurumlarında böylesine iyi enstrümanlar bulunmuyor. Ayrıca yabancı ülkelerde ki gibi büyük bankalar , şirketler sanatçılara çok iyi enstrümanları tahsis etmiyorlar. Fransa'da, Amerika'da Üniversiteler, elerinde bulunan nadide kemanları sanatçılara sureli olarak tahsis ediyorlar. Keza Amerika'da,Fransa'da, Almanya'da büyük bankalar, şirketler tanınmış sanatçılara Luthierlerin elindeki nadide kemanlardan kiralayarak tahsis ediyorlar. Son yıllarda Borusan'ın bir dörtlüye böyle enstrüman tahsis ettiğini duydum. Bu da güzel bir ilerleme bence.
  İşte biz de Burcu'ya bu kadar pahalı olmasa da oldukça değerli bir kemanı 1998 yılı başında aldık. Normalde bizim bütçemizi aşan bu kemanı vefat eden ailemden kalan bir evin satımından elde ettiğimiz paranın bir kısmı ile aldık.Aileme nur içinde yatsınlar diyorum bu imkanı bize sağladıkları için.
  Burcu artık yeni kemanı ile çok mutlu idi. Bir sanatçının çaldığı Enstrümanı adeta kolu, bacağı gibi vücudunun bir parçası oluyor. Onunla çok iyi kaynaşması gerekiyor.
  Burcu da yeni kemanı ile çok iyi kaynaşmıştı.1900 başı İtalyan Aldo Bianchi  keman çok güzel bir sese sahipti.Hatta o kadar güzel sesi vardı ki daha sonraları konserlerde dinleyiciler kemanın sesi çok güzel demeye başladılar. İşte o zaman ünlü yorumculardan birinin söylediği bir söz aklıma geliyordu. Ünlü yorumculardan birine kemanın sesi çok güzel demişler. O da bunu söyleyene kemanını uzatmış ve 'Al sen, çıkart bakalım o sesi.'demiş. Anlayacağınız kemanın sesinden daha ziyade çalanın mahareti çok önemli.
  Eylül 1998 de gene Paris'e dönecek ve yeni bir eğitim yılına başlayacaktık. Bu sefer bir önceki yıldan daha güçlü ve deneyimli idik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder