Hürriyet

22 Ocak 2018 Pazartesi

Kemanla Yolculuk Kitabım yayınlanalı üç ayı geçti.

Uzun zaman önce  takriben yedi yıl oluyor, blog yazısı olarak başlamıştım yazmaya bu yolculuğumuzu. Küçük kızım Burcu Göker ile benim ve çekirdek ailemizin yolculuğu idi bu zorlu ve bir o kadar da sorunlu yolculuk.
Yirmi yedi yıl önce İstanbul'da başlayan, sırası ile Paris. Newyork, Şikago, Calgary ve Florida'da devam eden bir yolculuğun öyküsü. Önceleri küçük bir kız ve annesi, daha sonrası ise sadece azıcık büyüyen kızın yolculuğu. Bir de tabii bir keman ellerinde. Ara sıra bir babanın ve ablanın eşlik ettiği yolculuk.
 Daha önce hiç yaşamadıkları bir dünyada el yordamı ile yollarını bulmaya çalışan bir anne babanın öyküsü. Zaman zaman traji komik olaylarla dolu bir çalışma.
 Yedi sene blog yazısı olarak yazdığım bu yazıları uzun çalışmalar sonucunda epey kısaltarak bir kitap olarak yayınlama imkanım oldu. Kısalttım, zira eğer kısaltmasaydım Victor Hugo'nun 5 ciltlik Sefiller kitabı gibi bir çalışma olacaktı.Şimdi bir cildini bile alıp okuma fırsatı bulamayan ülkem insanı o zaman sanırım hiç almazdı kitabımı.
 Sonunda 508 sayfalık bir kitap oldu Burcu'nun 23 yıllık serüveni. Minik bir kız çocuğu iken yeteneğinin keşfi ile başlayıp Doktor ünvanı alışına kadar geçen süreyi anlatan bir çalışma.
 Neden yazdın diyeceksiniz belki. Biz çok sıkıntı çektik bu yolda ilerlerken. Hiç yol gösterenimiz yoktu. İstedim ki bizden sonra bu işe girişecek olanlar bizim deneyimlerimizden yararlansın. Ama bugün kitabımı okuyan bir arkadaşımın yorumu zihnimi bulandırdı bu konuda. Acaba Kemanla Yolculuğu okuyanlar bu yolculuğa çıkacak cesareti bulabilecekler mi kendilerinde diyor arkadaşım.
 Okuyanlar cesaret bulur veya bulamaz bilemem ama sanat yolculuğunda karşılaşılan bu hendikapları bilmeye herkesin hakkı olduğunu düşünüyorum. Özellikle ülkemde.
 Ayrıca bu kitabı yazışımın bir başka amacı daha var. Paris'te yaşadığımız günlerde tanıştığımız değerli sanatçımız Verda Erman Hanım bana hep kendi başarılarından bahsedildiğini oysaki ebeveynlerının çektiği zorluklardan hiç söz edilmediğini anlatıp, benden onların karşılaştığı sorunları dile getirmemi istemişti.
İşte ben de verilen bu görevi yerine getirmeğe çalıştım yazarken.Yetenekli bir çocuğun ebeveyni neler hisseder, nelerle karşılaşır bu yolda. Bunları anlattım.
 Anlatacaklarım bitti mi bu kitapla.
Hayır. Dahası var tabii. İlerleyen günlerde zihnim bana oyun oynamazsa, unutmazsam yaşadıklarımızı devamını da yazacağım bu yolculuğun.
 Kitabımı yazdım, basıldı, Hatta geçtiğimiz günlerde Tüyap Kitap Fuarı İstanbul'da imza günüm bile oldu ama yukarda da bahsettiğim gibi tanıtım eksikliğinden pek duyulmadı çalışmam.
 Bütün gazetelerin kitap eklerine uzun açıklamalı mail ve yazılarla kitabı gönderdim ama bir tek Sözcü Gazetesinden Sayın Yekta Güngör Özden Bey sütunlarında yer verdi kitabıma.
 Oysa ben çok daha fazla ses getireceğini umuyordum çalışmamın. Ne de olsa uzun ve zorlu bir yolu anlatıyordu.
 Biliyorum ki bir cinayet romanı yazsaydım veya seks unsurları fazla bir aşk romanı, ya da Burcu yerine mülteci bir çocuğun öyküsünü anlatsaydım daha çok tanıtılırdı kitabim.
 Olsun ben bir gün değerinin bilineceğine inanıyorum.
 Ne de olsa Sabrın sonu selamettir dememişler mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder