Hürriyet

23 Haziran 2016 Perşembe

Bebeğimiz gelecek bir gün sonra.

Uzun zamandır yazamadım gene. Son blog yazımda Burcu Göker'ın artık bir anne adayı olduğunu yazmıştım. O günden bugüne neler değişti. Kısaca anlatayım.
24 Mayıs 2016 günü ben, eşim, Burcu'nun ablası ve küçük kızı İzmir'den İstanbul uçağına bindiğimizde bizi çok uzun bir yolculuğun beklediğini biliyorduk. 5.5 ay önce geçirdiğim kalça protez ameliyatının henüz geçmeyen etkileri ile yürüme zorluğu çektiğimden ben tekerlekli sandalye tercihi kullanmıştım hava yolları şirketlerinde.Önce İzmir,İstanbul daha sonra İstanbul Atlanta ve en sonunda da Atlanta ,Pensacola uçuşu yapacaktık. Toplam13 saat tutacak bu yolculuk aradaki molalar hesaba katılırsa neredeyse 20 saati bulacak bir süreyi kapsıyordu.Bir hafta öncesinden Bodrum'dan İzmir'e gelmiş ve biraz dinlenmiştik büyük kızımın evinde.Hepimiz bu uzun yolculuğa çıkarken enerji dolu ve mutluyduk. Bütün zorluklarına rağmen bu yol bizi denizler ötesinde çok sevdiğimiz ve uzun süredir görmediğimiz canımıza kavuşturacaktı.İzmir İstanbul seyahatimiz güzel geçti. THY nin İstanbul Atlanta uçuşuna binmek üzere beklerken yolcuların büyük çoğunluğunun Hindistan ,Pakistan ve Bangaldeş vatandaşı olduğu dikkatimi çekti.16 Mayısta başlayan THY İstanbul-Atlanta direkt uçuşu dünyanın bir çok ülkesini Amerika ile buluşturması açısından önemliydi.Uçağımıza yerleştiğimizde hosteslere yakın zamanda zor bir ameliyat geçirdiğimi ve uçuş süresi olan 11 saati koltukta oturur vaziyette geçirirsem sağlık sorunum olacağını  ve eğer yer  müsaitse daha geniş bir yere geçmek istediğimi belirttim.Hostesler de uçağın çok tenha olduğunu ve tüm yolcular yerleştiktan sonra istediğimiz yere geçebileceğimizi belirttiler.Hakikaten o koca uçakta Atlantaya uçacak 123 kişi vardı. Her birimiz 3 lü birer koltuğa yerleştik bir süre sonra. Çok rahat ve zevkli bir yolculuktan sonra Amerika kıtasına ayak bastık.Bu kadar rahat gelmemize rağmen yorgun ve uykusuzduk. Oysaki uçakta uyumuştuk ara ara.Esas zorluk Atlantadan sonra başlıyordu. Zira pilimiz bitmeye başlamıştı.Akşam Pensacola saati ile 11.30 da havaalanına indiğimizde epey yorgun ve bitkindik. Zira aramızdaki 8 saat fark dikkate alınırsa bizim saatimizle sabah olmuştu.Uçaktan inip alana çıktığımızda Burcu'yu karnı burnunda görünce içim bir tuhaf oldu. Benim küçük kızım karnında bebeği ile harika gözüküyordu. Eşi ile ilk defa tanışıyorduk ama bu çok güzel gülen genç adam bize ilk görüşte sevdirdi kendini.Evleri de aynı kendiler gibi çok şirin ve güzeldi. Ertesi sabah kahvaltı masasının etrafında toplandığımızda ne kadar mutlu olduğumu düşündüm bir an .İki canım kızım, en can kız torunum yanımdaydı. Bir kaç güne kadar bir diğer can katılacaktı aramıza. Eski günlerdeki gibi çayımızı içiyorduk beraberce.O gün kahvaltıdan sonra banka ve alışveriş işlerimizi hallettik. Bunları yaparken çevreyi gezmeyi ihmal etmedik. Tabii arabamızı bir gün sonra doğuracak olan Burcu kullanıyordu. Burcu'nun cesareti, özgüveni, harikaydı gene.
Bir sonra ki gün Burcu hastaneye gidecekti ve doğum gerçekleşecekti. O anlarımızı da bir sonraki yazımda anlatayım.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder