Hürriyet

17 Eylül 2013 Salı

1er Prix Avec Felicitations ile Alınan Dipoma

 Bir önceki blog yazımda Burcu Göker'in mart 1999 da Paris'te Konservatuarlar Birliğinin Merkezi sınavına gireceğini ve bunun için sınavın yapılacağı Maison de Conservatuar salonunu keşfetmek için Chatelet metro durağına gittiğimizi ve başımıza gelen komik bir o kadar da düşümdürü olayda anlatmıştım
  7 Mart 199 günü Burcu ve ben sabah erkenden sınavın yapılacağı binaya gittik Binanın önünde bir çok  öğrenci ve veli bekliyordu.Daha önceki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklar,Paris'te 20 bölgede Konservatuar olduğunu ve bu Konservatuarlarda eğitim gören öğrencilerin bitirme ve sınıf geçme sınavlarının tek merkezde aynı jüri ile yapıldığını ve bu sınavlar sonunda bütün Fransa'da geçerli aynı diplomaların verildiğini yazmıştım.İşte bugün de Paris'in bütün konservatuarlarınden gelen keman öğrencileri superior seviyesınde mezun olabilmek için sınava girmek üzere buraya toplanmıştı.Aslında sınava gireceğimiz sıra  ve saat hemen hemen belli idi ama bizim heyacanlı Burcu olur da girmeyen olur saat değişir, sıramı kaybetmeyeyim diye bizi erkenden sınav kapısına getirmişti Ama sorun yoktu, zira Paris'in heryerinde bulunan kafelerden burada da bir dizi vardı ve bir süre kafede oturup bir kahve içerek bekleyebilirdik.
  Burcu heyecanlı idi, çünkü bütün hocaları ondan çok büyük başarı bekliyordu bu sınavda.Zira daha önce girdiği yarışmalarda çok büyük başarılar elde etmişti .Herkes onun başarısından emindi.Hatta bir gün hocası Madam Gazeau şöyle bir söz etti 'Burcu çok başarılı, çok büyük bir gelecek vadediyor,bir de kendi farkında olsa nekadar iyi olduğunun.'
  Demekki Burcu'nun tek eksiği çok mükemmeliyetçı olmasının sonucunda hep daha iyiyi planladığından kendini eksik görmesi idi
  O sabah etrafımdaki velilere , öğrencilere baktım.Burcu ile aynı seviyede sınava girecek öğrencilerin hepsi Burcu'dan yaşça büyüktü.Büyük çoğunluğu Asyatek  olan bu öğrencilerin arasında Burcu'nun şansı ne idi acaba.
  Nihayyet Burcu sınava girdi, ben de kapıda heyecanla bekliyordum.Kabil olsa kapıya kulağımı dayayıp salondaki sınavı dinleyecektim.Sınavda zorunlu concerto,sonat ve başka parçalar vardı.Her öğrenci bu zorunlu program çalmak zorunda idi.Sınava girecek epey öğrenci vardı.O sırada ıçerde olan jüriye, aynı eserleri 100 kişiden ayrı ayrı dinlemek zorunda oldukları için sabır diledim içimden.
  Burcu sınavı bitirdi ve dışarı çıktı.Suratı beş karıştı.Sınavının kötü geçtiği yüzünden belli idi.Oysaki çok iyi idi ve bu eserleri defalarca çalışmıştı.Suratının asıklığının sebebini sordum sessizce.'Sınavım umduğum gibi geçmedi'dedi.O anda ben de yıkıldım.Burcu'ya güvenen , onun çok başarılı olacağını uman hocalarının neler söyleyeceğini düşündüm birden.Fazla bir tepki gösteremezdim,zaten Burcu çok üzgündü.
   Sınav sonunçlarının akşam üzeri saat 18.00 kapıya asılacağını öğrenince Burcu okuluna, ben de eve gitmek üzere ayrıldık. Sonuçlar asılacağı zaman gene kapıda buluşacaktık.
  Ben eve geldim ama elim hiç bir iş tutmuyordu.Sıkıntıdan yermde oturamıyordum,televizyon seyredeyim dedim,seyrettiklerimden bir şey anlamadım.Aklım hep sınavda ve neden Burcu'nun başarısız olduğunda idi.Çok büyük fedakarlıklarla bugünlere gelmiştik.Yabancı bir öğrencinin Paris'te okuması hele ebeveyni ile yaşamsı hiç kolay değildi. Ayrıca Burcu bu yolu seçerek digger bütün meslek şanslarını kapatmıştı.Ya keman sanatçısı olacaktı veya keman sanatçısı olacaktı. Ayrıca daha once de değindiğim gibi sanatta digger mesleklerde olduğu gibi orta olanaın yaşama şansı yoktu. Ya  çok iyi olyordun veya yok oluyordun sanatta Çok zro bir işe soyunmuştuk. Ben onun uğruna evimi, eşimi bırakmış bu şehre gelmiş, kimseszi yaşıyordum.O çok iyi olduğu için buradaydık, yoksa hocaları en ufacık bir şüphe gösterseydı kemancılığı konusunda hemen ülkemize dönebilirdik.
  Bütün bu düşüncelerle evde dört dönüp duruken bir an içime bir sıkıntı bastı ve kendimi sokakta buldum. Maison de conservatuar binasının önüğne geldiğimde vakit erkendi, benden başka bir kaç veli vardı bekleyen. Olur da erken asılırsa liste diye.
  Biraz etraftaki mağazalara baktım,civardaki bir kafeye gittim, kahve içtim, çantamdaki kitabımdan biraz okudum.Kısacası vakti öldürdüm.
  Saatime baktiğımda 18.00 yaklaştığını görünce kafeden kalktım ve Maison de conservatuar binasına doğru yürürdüm Birden binanın önünde bir kalabalık gördüm. Listeler asılmıştı galiba Herkes bakmaya gayret ediyordu. Kalabalık gittikçe artıyordu. Ben de hızlandım Lisenin bulunduğu yere yaklaşınca kalabalıktan listeye bakamayacağımı anladım İnsanlar listeye bakıyor ve sonrada birbirlerine dönüp bravo falan gibi Fransızca yorumlarda bulunuyorlardı.Anlaşılan herkes kendi çocuğundan başka  birinci olan kişiyi de övüyordu.Az buçuk konuşmalardan  sınava girenler arasında bir kişinin 1 er prix avec felicştations ile mezun olduğunu anladım bir sure sonra.Ben hala listeye bakamamıştım.Birden bu büyük ödülle mezun olan kişinin ne kadar şanslı olduğunu ve o kişinin yerinde Burcu'nun da olabaileceğini düşündüm.
  Bütün bunları düşünürken bir yandan da listeye yaklaşmaya çalışıyordum Çabalarım sonuçsuz kalmadı ve bir anda kendimi listenin önünde buldum. Burcu Göker ismini bulmak epey zamanımı aldı O gün sınava Paris'in bütün konservatuarlarından 63 kişi katılmıştı. Burcu'yu buldum, bu sefer heyecandan gözlerim karamıştı, listede  bir şey göreniyordum Bir anda Burcu'nun ismin yanında not hanesinde 1!er Prix avec Felicitation yazısını gördüm.Gözlerime inanamadım. Tekrar tekrar baktım. O gün Paris'te tüm konservatuarlardan gelen 63 keman öğrencisi arasında superior seviyesinde en büyük ödülle mezun olan benim kzıımdı. Liset başında bütün velilerin, öğrencilerin gıpta ile baktıkları sonuç benim kızıma aitti.
  O anda ,iki duyguyu birden yaşadım.Kızımla onur duyma duygusu ve kızgınlık duygusu. Burcu'yu yakalasam paralayabilirdim o anda sabahtan bu yana bana çektirdiği azaplar için.Tam bu sırada arkamda Burcu'nun sesini duydum O hala 'ben istediğim gibi çalamadım ki' diyordu.Burcu'yu kızgınlıkla Place Carea'da bir süre kovaladığmıı hatırlıyorum. Soluğu civarda bir kafede aldık. Kahvelerimizi içerken sabahtan  bu yana çektiklerimizi unutmuş mutlu sohbet ediyorduk. İşte başarı böyle bir şeydi. Gerçekleşene kadar doğum sancısı gibi azap çektiren. gerçekleşnce de her zorluğun unutulduğu bir olaydı başarı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder