Hürriyet

14 Şubat 2015 Cumartesi

Venice'de yasemin çiçekleri arasında

  Geldiğim günden 25 gün sonra bir haftasonu persembe gününden Burcu ve Eric işlerini düzenleyip kendilerine bir gün izin vererek daha önceki yazilarimda sik sık bahsettigim Burcu'nun Lawrence Universite'sinden Almanca profesörş Hans Ternes ve esi Mara'nin Venice'deki evine ziyarete gitmeye karar verdik. Bu hem benim icin hem de Burcu ve Eric icin iyi bir tatil olacakti, bu vesile ile de cok sevdigimiz dostlarimizla bir hafta sonu geçirebilecektik. Persembe akşami evden esyalarimizi arabaya yukleyip yola çıkışımz saat 6 yi buldu.Tahallesse-Venice arasinin araba ile 5 saatten fazla oldugunu daha önce öğrenmistim.
Arabaya eşyalarımızı  yüklerken Burcu'nun kemanını yanına alması dikkatimi çekti. Nedenini sorduğumda Hans'in kemanını da getirmesini istediğini ve orada bir gece dostlarına keman, piyano ve akordiyonla bir konser düzenleyeceklerini öğrendim. Anlasılan bizi çok üuzel bir hafta sonu bekliyordu. Uzun bir araba yolculuğundan sonra karanlıkta vardığımız Venice'de Hans'larin oturduğu sitenin ana kapısından girerken cok yorgun olduğumu farkettim. Bizi büyük bir neşe ve sevgi  ile karşılayan Hans ve esi Mara birkac yıl öncesine göre harika fit ve güzel gözükuyordu. Inanılmaz bir sekilde gençşlesen dostlarımın  gençlik sırrını sabah daha iyi anlayacaktim.
Hans'larin evine girince gözlerime inanamadım. Ev tek katlı, inanilmaz büyük ve lükstü.Yillardir resim yapan Mara bu yeteneğinin verdiği deneyimle  harika bir dekorasyon yapmis ve bu harika döşenmis evi kendi tabloları ile de süsleyerek daha da zenginlestirmisti. Evde 100 metrekare bir salon, 6 yatak odasi, bir o kadar banyo, giyinme odasi bulunuyordu. Bize ayrilan misafir yatak odalari harika dekore edilmisti. Biraz dinlenip, arkadaşlarımızla hasret giderdikten sonra bize evi gezdirdiler. Salonun büyük kapısı harika bir bahçeye açıliyordu ve üstü  telle kaplı büyuk bahcede kendi özel havuzlari vardı. Ayrica yemek pisirmeye cok merakli olan Mara bahceye ayri bir acik mutfak daha yaptirmisti. Hakikaten yemek kokusunun eve yayilmamasi için iyi bir fikirdi. Aksam uyumadan biraz bahçede oturmaya karar verdik. Hava Tahalesse'den daha sıcaktı. Adeta ılık bir bahar havası vardi. Bahcede otururken sessizligin icinden bir tanıdık koku duydum. Bu çok iyi bildiğim bir çiçek kokusu idi. Birden anımsadım.Tanıdğım koku yasemin çiçeğinin kokusu idi. Ilık bahar havasi, yasemin kokusu, Hans ve Mara'nin dostluğu cok güzel gececek bir haftasonu tatilinin mujdecisi gibiydi.
Ertesi sabah uyandığımda dısardan hafif konusmalar ve tabak,bardak sesleri duydum. Kapıyı acıp odamdan cikip salona geçtiğimde beni nefis bir kahve kokusu karşıladi. Hans ve Mara bizden önce kalkmiş, bahçedeki harika cicekler arasinda havuz basindaki masaya kahvalti hazirlamakla meşgulduler. Bahceye cıkıp masaya oturup kahve fincanimi elime aldığım zaman etrafima şöyle bir baktim. Iste o zaman bir gece önce Hans ve Mara'nin yillar sonra neden bu kadar genc ve fit göründüklerini anladim. Burası bir cennetti. Çok geniş bir arazi icinde herbiri bizim ölçülerimize göre birer malikane sayilabilecek  vasıfta tek katlı evlerden mütesekkil bir site idi burasi. Evlerin bahceleri binbir cesit ve renkte bugüne kadar görmediğim güzellikte çiçekle dolu idi. Etraf sessiz ve sadece kuş civiltilari vardi. Birden büyük şehirlerde trafik ve binbir stres icinde yaşadığımız  günler aklıma geldi. Hakikaten insan burada yaşarsa ömrüne ömür katılırdı.
Venice'de kaldiğimiz 3 gün içinde yakinda bulunan baska yerlesim yerleri Saracota, St.Petersburg gibi yerlere de gittik. Bunlarin hepsi Florida eyalet sıniıları içinde Okyanus kıyısında harika tatil yöreleri. Burada yaşayan insanlar sürekli tatilde  gibiydiler. Bu güzel gezmelerden sonra cumartesi günü sabah Mara erkenden kalkti ve mutfağa girdi. Zaten biz gelecegiz diye harika yemekler yapmisti. Macar mutfağının Türk mutfagı ile ne kadar benzeştiğini biliyordum ama bu sefer bu fikrim daha da kuvvetlendi. Sadece yemeklerimiz değil isimleri bile aynı idi. Onlar da bizim gibi patlican, kapuska vs kelimelerini kullaniyorlardi aynı yemeklere. Cumartesi günü  Mara daha bir özenle ve farkli yemekler yapiyordu. Anladığım kadarı ile aksam cok güzel bir davet vardi. Nihayet aksam üzeri uzun masa hazirlanmis, üzerine içkiler, çesitli mezeler konmustu. Tam bu sırada kapı çaldi. Hans ve Mara'nin arkadaşlari ikişer ikişer gelmeye başlamişlardi. Aynen bizim ülkemizde olduğu gibi gelenler ellerinde kendi yaptıklari börek, kek tabaklari ile ve cok süslü giysiler giymiş olarak geliyorlardi. Gelenler genelde Hans ve Mara yaşinda, ama cok dinç ve neseli insanlardı. Anlasılan burada yaşamak herkesi cok olumlu etkilemis ve yaşlanmayi durdurmustu. Bu güzel gece önce çok nefis yemeklerin yenmesi ve içkilerin içilmesi ile başladi. Yemekler yenip, herkes rehavetle koltuklara gömüldüğü zaman Hans yillar önce dediği gibi Şimdi Müzik Zamanı dedi. Iste o zaman keman, piyano ve akordiyonda Hans ile bir muzik ziyafeti basladi. Once karnimiz, simdi de ruhumuz doyuyordu. Müzik Balkan müziklerinden, valslerden, folklorik ezgilerden devam etti. Bir ara bittiğini sandik. Hepimiz ne olacak diye beklerken salonda Canakkale türküsünü duydum. Burcu ve Eric bize süpriz yapmis ve Türkülerden bir demet sunuyorlardi. Konserin sonunda Burcu'nun kendi besteleri olduğunu bilen dostlar bunlardan da bir demet istediler. Kısacasi gece harika muziklerle devam etti. Hans ve onun kendi yaşlarinda emekli arkadaslari bu guzel geceden cok memnun ayrildılar. Her biri yillarca calisip zorlu bir yaşam geçirmis olan bu tatli kişiler emekliliklerinde bu cennet bolgeye yerlesmis ve harika bir yasam sürüyorlardi.
Ne yazik ki bu guzel hafta sonu bitmek zorunda idi. Ertesi günü Hans ve Mara'ya sıkı sıkı  sarıldık. Bir dahaki sefere kadar ayriliyorduk. En kisa zamanda tekrar birarada olmaya soz verdik. Araba hareket ettiğinde evin önünde Hans ve Mara, biz ise arabanin icinde nemli gözlerle birbirimize bakıyorduk. Yasemin kokulari icindeki bu cennette dostlarimizla geüirdiğimiz 3 gun bizim için unutulmaz bir anı olacakti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder