Hürriyet

28 Aralık 2012 Cuma

Burcu Konservatuar Sınavlarına Girdi.

  İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nın Kadıköy'de eski hal binasından bozma yapısında müzik kursunun bitiminde ben de diğer annelerle birlikte bekliyordum. Amacım kursta görevli müzik öğretmeni ile görüşmek ve eğer Burcu'da müzikal yönden herhangi bir ümit yoksa hemen kursu bırakıp yazlığa dönmekti. Ders bitti ve ben de diğer annelerle içeri girdim. Herkes öğretmene çocuğunun durumunu soruyordu. Sanırım bütün anneler benim gibi merakla çocuklarının müzik kabiliyeti hakkında bilgi almak istiyordu. Ben de öğretmene yaklaştım ve kendimi tanıtıp Burcu Gökerde ümit varmı, yoksa burada boşuna mı bulunuyoruz diye sordum. Öğretmen ki şu anda kadın mı erkek mi olduğunu bile hatırlamıyorum.Sadece bana söylediği çarpıcı sözler kelimesi kelimesine hafızamda. Burcu'nun olağanüstü , az rastlanan bir kulağa sahip olduğunu ve aynı anda 4 sesi birden alıp algılayabildiğini, böyle bir kulağa sahip öğrencinin müzik dışında bir uğraşla uğraşmasının anlamsız olduğunu ve buraya gelmekle çok isabetli bir karar verdiğimizi söyleyen öğretmenin sözleri beni bir anda şok etmişti. Hoş ben öğretmenin müzik deyimleri ile söylediği sözlerin bir kısmını da anlamamıştım. 4 ses almak ne demekti. Tek anladığım bizim yazlık hayalini unutup İstanbul'da kalacağımız ve Burcu'nun çok istediği konservatuar sınavlarına gireceği idi.
  Akşam evde bütün olanları anlattığım eşim önce şaşırdı ama Dekartın şüpheciliği ile sadece konservatuardaki öğretmenin sözü ile hareket edilmez, bir uzmandan daha fikir almamız gerek dedi.Aradığımız uzman ertesi gün kurs çıkışında okulda karşımıza çıktı. St.Benoit Lisesinde okuyan büyük kızım Ebru'nun okuldaki bir sanatsal aktivite sırasında tesadüfen tanıdığı Devlet Operasından şancı bir beye ertesi günü kurs çıkışında rastladık. Tabii  ben yalnız olsam tanımazdım.Büyük bir tesadüf Ebru yanımdaydı ve o tanıdı. Yeğenini sınav için konservatuara getirmiş olan beye Ebru durumumuzu ve  teredütlerimizi anlatınca bey Burcu'nun kulağına bir de ben bakayım dedi . O gün öğleden sonra onların evinde Burcu ile şancı bey içerde piyano başında kulak taraması yaparken ben gene yanılmış olmaya dua ediyordum. Sanki o zamandan çok zorlu bir yola gireceğimizin ve bu yoldan küçücük bir çocuk ve bu konulara çok yabancı bir aile olarak nasıl çıkacağımızın korkusu beni sarmaya başlamıştı.
  Ben bunları düşünürken birden şancı beyin sesini duydum,içerde bulunan kendisi gibi müzisyen eşine sesleniyordu. Gel bak ne büyük bir kabiliyet.neler duyuyor diyen şancı bey, eşine de bu olağan üstü çocuğu tanıttıktan sonra dışarı çıktı ve çayımızı içerken bize bu çocuğun iyi yetiştirilirse  ilerde  çok büyük bir müzisyen olabileceğinı anlattı. Artık sınavlara girmekten başka çaremiz kalmamıştı.
  Önce Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarında bale sınavı ,ertesi  gün  İstanbul Üniversitesinde önce piyano, sonra keman bölümleri giriş sınavı olacaktı. O sabah Mimar Sinan Üniversitesinin Beşiktaştaki binasına bale sınavı için Burcu ile gittiğimizde gördüğüm manzara karşısında şaşırdım. Avluda belki 500 çocuk üstlerinde bale giysileri, yanlarında ebevenleri bale hareketleri yapıp ısınarak sınava hazırlanıyordu. Burcunun ise ne bale giysisi  ne de bale papucu vardı. Zaten bugüne kadar da olmamıştı ve hiçbir bale eğitimi görmemişti. Ben gördüğüm bu tablo karşısında öyle ürktüm ki Burcu'ya sınava girme hemen dönelim dedim.Oysa Burcu hiç ürkmemişti. Hayır gireceğim dedi küçücük sesi ile kararlı olarak. Zaten daha sonra hayatımızın diğer devrelerini anlatırken okuyacaksınız. Ben önceleri  çekimser kaldım ve Burcu'ya vazgeçelim dedim.Ama Burcu öyle kararlı idi ki bana da cesaret verdi ve vazgeçmedi. Zaten bir süre sonra onun cesareti bana da geçti ve olayları engellemek yerine Burcu'nun insiyatifine bırakıp uymaya karar verdim. Çünkü Burcu çok güçlü ve kararlı idi.
  O gün Burcu sınava diğer çocuklar bale mayosu ile girerken fanile ve iç çamaşırı ile girdi. Zaten çıkışta yaramazlığından bahçede yatan bir kedinin üstüne bastı ve uyurken uyandırılan kedi tarafından bütün bacağı tırmalandı. Tabii biz sınav ertesi hemen doktorluk olduk, pansuman ,kuduz tehlikesi falan derken sınavı unuttuk. Bu arada telefonla aradığım eşim de çok heyecanlanmış ve kediyi kuduz tehlikesine karşı denetim altında tutmamız için odacıları ayarlamaya okula gelmişti. Biz kedinin hayatı ile ilgili endişeler içinde çırpınırken ertesi gün müzik sınavı gelip çatmıştı.Sabah sınav için okula  gelince bir önceki gün Mimar Sinan Üniversitesinde olduğu gibi yüzlerce çocuğun okul kapısında sınav için beklediklerini gördük. Bizim sınav sıramız epey sonlardaydı. Neyse beklemeye başladık. Herkesin çocuğu nota biliyordu ve bir ensturuman çalıyordu. Burcu ise nota falan bilmiyordu. Öğle saati oldu. Karnı acıkan çocukları yakınlardaki bir döneciye götürdük diğer annelerle. Tabii burada da Burcu yaramazlığı gösterdi ve diğer çocuklarla didişirken üstüne ayram döktü. Sbaha sınava girecek diye güzel giysiler giydirdiğim kızım üstüne dökülen ayran lekeleri ile korkunç gözüküyordu. Haliyle benden de bir azar işitti. Neyse zor bela okula döndük ve Burcu sınava girdi.
   Akşam eve döndüğümde ne Mimar Sinan ne de İstanbul Üniversitesi sınavlarından ümitli idim. Zira olaylar hep ters gitmişti. Zaten pek de umurum değildi. Büyük kızımın dediği gibi  Müzik evimizde her zaman vardı ama Müzisyen hiç yoktu ve biz hiç eksikliğini hissetmiyorduk. Burcu müzisyen olmayabilirdi.
  Sınav sonuçları tam bir süpriz oldu. Bir sonraki yazımda okuyabilirsiniz.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder