Göl kıyısındaki evde ilk gecemiz deliksiz bir uyku ile geçti. Sabah uyandığımda ilk işim pencereden bakmak oldu. Bulunduğumuz ev, göl kıyısında uzun ve sık ağaçların altında bir yerdi. Ağaçlardan süzülen ışıklara bakılırsa dışarda harika güneşli bir gün vardı. Bir gece önce kaybolduğumuz zaman yolu sormak üzere durduğumuz marketten aldığım süt ve kahvaltı malzemeleri ile kahvaltı hazırlamak için aşağı kata inmek üzere merdivenlere yöneldim. Benim tıkırtılarınmı duyan herkes yavaş yavaş kalkıyordu. Amacım kahvaltıdan sonra araba ile en yakın markete gidip yiyecek malzemesi almaktı. Ev dün geceki ürkütücü havasından sıyrılmış, pencerelerden vuran güneşin etkisi ,göl ve orman manzarası ile daha sevimli bir hal almıştı. Ben kahveyi yapıp ,kahvaltıyı hazırlarken evin bütün fertleri kalkmış ve göle bakan yemek salonundaki masanın etrafında yerlerini almıştı. Bu arada dikkatimi çeken bir şeyi söyllemeden geçemeyeceğim. Sabah kahvaltı hazırlarken mutfakta bulunan büyük buzdolabını açtığımda içinin çeşitli gıda maddeleri ile dolu olduğunu gördüm. Bunları biz almamıştık. Sanırım bizden önce evde kalan kişiler aldıkları bütün gıda maddelerini bırakmışlardı. Biz gene de onların malzemelerine dokunmadan kendi malzemelerimizle kahvaltıyı hazırladık.
Uzun süren neşeli sohbetle kahvaltımızı ettikten sonra herkes o gün neler yapmak istediğini söyledi. Burcu yorgundu, biraz dinlenmek istediğini söyledi.İki gün sonra gerçekleşecek düğün için enerji toplaması gerekiyordu sanırım. Ebru çevreyi görmek istediğini ,ben de mutlaka gıda maddesi almak için markete gitmek gerektiğini söyledim. Önce hep beraber markete gidip alışveriş yapmaya, sonra Burcu ile beni eve bırakıp onlar çevreyi gezmeye karar verdiler.
O gün marketten alışveriş yaparken Eric torba torba bir şey aldı. Bunların ne olduğunu sorduğumda Marshmallow olduğunu ve akşama Ural'a süpriz yapacağını söyledi. Market alışverişinden sonra biz Burcu ile eve döndük. Ben önce akşam için yiyecek bir yemek yaptım, Burcu biraz uyudu. Günün kalan saatlerini göl kıyısındaki sezlonglarda dinlenip sohbet ederek geçirdik. Biz bunları yaparken Eric, Ural, Ebru ve babası Sturgeon Körfezine gitmişler ve Ural gördüklerinden çok etkilenip eğlenmiş. Akşam üzeri eve döndüklerinde Ural bir yandan ne kadar acıktığını söylerken, bir yandan da gördüklerini anlatıp duruyordu. Akşam ailece neşe içinde yediğimiz yemekten sonra Eric malzemelerini hazırlayarak göl kıyısına indi. Biz de kalın giysilerimizi giyip ona eşlik ettik. Bu marshmallow seramonisine ben daha önce Eric'in büyük babasının göl kenarındaki evinde rastlamştım.
Biz göl kıyısında iyice serinleyen havadan etkilenmemek için kalın giysilerimize sarılıp şezlonglarda oturuken Eric taşlar arasında ateşi yakmaya başlamıştı bile. Ural da sevinç çığlıkları atarak ateşin etrafında kızılderililer gibi dönüyordu. Ateş iyice yanınca Eric torbalardan çıkardığı marshmallowları şişlere takmaya başladı. Marsmallow bir nevi şeker. Bizim Etri pufların içinde de olan bir şeker. Tarihi eski Mısırlılara dayanan ve sulak yerlerde, dere kenarlarında yetişen bir bitkinin suyundan yapılan bir şeker türü. Günümüzde bu şekerin yapımında jelatin de kullanıldığı söyleniyor. İşte bu kuşbaşı büyüklüğünde olan şekerler bir şişe takılıp ateşte kızdırılıyor. Daha sonra iki adet pötibör Bisküviit arasına bir çıkolata konuyor ve bu şişdeki marsmallow aynen bizim dürümler gibi bisküvitlerin arasına çekiliyor. Ateşte eriyen marshmallowların ısısı çıkolatayı da etkiliyor ve iki bisküvit arasında harika bir tat yaratıyor. Değil çocukların biz büyüklerin bile dayanamadığı bu harika birleşime roasted marshmallow deniyor. Eric ve kardeşleri çok küçük yaşından beri bu şölenden o kadar büyük zevk alıyor ki Eric Ural'a da bu tadı tattırmak istiyor. Büyükbabalarda kaldığımız bir akşam çocuklar bunu istediler diye 90 yaşındaki büyük baba 15 kilometre ötedeki markete giidp marshmallow almaya kalkmıştı da zor vazgeçirmiştik.
İşte bu tatlı şöleni zaten tatlıyı çok seven Ural'ın çok hoşuna gitmiş ve yediği marshmalowların sayısını şaşırmıştı. Hoş biz de az yememiştik o gece. Sanırım Ural bu anısını büyüdüğü zamanda hatırlar ve güler.
İki günümüz Michigan gölü kıyısındaki evde bazen harika doğa gezileri yaparak, bazen dinlenerek neşeli sohbetlerle ama hep mutluluk dolu geçti.İki gün sonra Pamelalar da geldiler ve yakındaki bir otele yerleştiler. Düğüne iki gün kalmıştı ve ertesi gün düğün provası yapılacaktı. Düğünden bir gün önce düğünün yapılacağı mekanda aynen düğün gibi yapılan bu provada sadece mısafırler yoktu ve kıyafetler gündelik kıyafetlerdi. Düğün provasını bir sonraki yazımda anlatacağım
Uzun süren neşeli sohbetle kahvaltımızı ettikten sonra herkes o gün neler yapmak istediğini söyledi. Burcu yorgundu, biraz dinlenmek istediğini söyledi.İki gün sonra gerçekleşecek düğün için enerji toplaması gerekiyordu sanırım. Ebru çevreyi görmek istediğini ,ben de mutlaka gıda maddesi almak için markete gitmek gerektiğini söyledim. Önce hep beraber markete gidip alışveriş yapmaya, sonra Burcu ile beni eve bırakıp onlar çevreyi gezmeye karar verdiler.
O gün marketten alışveriş yaparken Eric torba torba bir şey aldı. Bunların ne olduğunu sorduğumda Marshmallow olduğunu ve akşama Ural'a süpriz yapacağını söyledi. Market alışverişinden sonra biz Burcu ile eve döndük. Ben önce akşam için yiyecek bir yemek yaptım, Burcu biraz uyudu. Günün kalan saatlerini göl kıyısındaki sezlonglarda dinlenip sohbet ederek geçirdik. Biz bunları yaparken Eric, Ural, Ebru ve babası Sturgeon Körfezine gitmişler ve Ural gördüklerinden çok etkilenip eğlenmiş. Akşam üzeri eve döndüklerinde Ural bir yandan ne kadar acıktığını söylerken, bir yandan da gördüklerini anlatıp duruyordu. Akşam ailece neşe içinde yediğimiz yemekten sonra Eric malzemelerini hazırlayarak göl kıyısına indi. Biz de kalın giysilerimizi giyip ona eşlik ettik. Bu marshmallow seramonisine ben daha önce Eric'in büyük babasının göl kenarındaki evinde rastlamştım.
Biz göl kıyısında iyice serinleyen havadan etkilenmemek için kalın giysilerimize sarılıp şezlonglarda oturuken Eric taşlar arasında ateşi yakmaya başlamıştı bile. Ural da sevinç çığlıkları atarak ateşin etrafında kızılderililer gibi dönüyordu. Ateş iyice yanınca Eric torbalardan çıkardığı marshmallowları şişlere takmaya başladı. Marsmallow bir nevi şeker. Bizim Etri pufların içinde de olan bir şeker. Tarihi eski Mısırlılara dayanan ve sulak yerlerde, dere kenarlarında yetişen bir bitkinin suyundan yapılan bir şeker türü. Günümüzde bu şekerin yapımında jelatin de kullanıldığı söyleniyor. İşte bu kuşbaşı büyüklüğünde olan şekerler bir şişe takılıp ateşte kızdırılıyor. Daha sonra iki adet pötibör Bisküviit arasına bir çıkolata konuyor ve bu şişdeki marsmallow aynen bizim dürümler gibi bisküvitlerin arasına çekiliyor. Ateşte eriyen marshmallowların ısısı çıkolatayı da etkiliyor ve iki bisküvit arasında harika bir tat yaratıyor. Değil çocukların biz büyüklerin bile dayanamadığı bu harika birleşime roasted marshmallow deniyor. Eric ve kardeşleri çok küçük yaşından beri bu şölenden o kadar büyük zevk alıyor ki Eric Ural'a da bu tadı tattırmak istiyor. Büyükbabalarda kaldığımız bir akşam çocuklar bunu istediler diye 90 yaşındaki büyük baba 15 kilometre ötedeki markete giidp marshmallow almaya kalkmıştı da zor vazgeçirmiştik.
İşte bu tatlı şöleni zaten tatlıyı çok seven Ural'ın çok hoşuna gitmiş ve yediği marshmalowların sayısını şaşırmıştı. Hoş biz de az yememiştik o gece. Sanırım Ural bu anısını büyüdüğü zamanda hatırlar ve güler.
İki günümüz Michigan gölü kıyısındaki evde bazen harika doğa gezileri yaparak, bazen dinlenerek neşeli sohbetlerle ama hep mutluluk dolu geçti.İki gün sonra Pamelalar da geldiler ve yakındaki bir otele yerleştiler. Düğüne iki gün kalmıştı ve ertesi gün düğün provası yapılacaktı. Düğünden bir gün önce düğünün yapılacağı mekanda aynen düğün gibi yapılan bu provada sadece mısafırler yoktu ve kıyafetler gündelik kıyafetlerdi. Düğün provasını bir sonraki yazımda anlatacağım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder