O zaman anladım ki kemanda mezuniyet falan yoktu. Zira bitmeyen, yaşam boyu devam edecek bir eğitimin içinde idik. Hep yeni çalınacak eserler bestelenecekti ve hep çalışacaktı Burcu,
Mayıs ayı başında Canet en Roussillon'da gerçekleşecek Concours Jeunes Interpretes için hazırlanıyordu Burcu. Biz de aile olarak bu yarışmanın yapılacağı yere beraberce gitmeyi ve bir tatil haline getirmeyi planlamıştık.
13 Mayıs günü yapılacak ilk eleme için 11 Mayıs günü yola çıkmayı planlamıştık. Yarışmanın son elemesinin bitişi ve ödül töreni 16 mayıs ta olacaktı. Dolayısı ile biz 11 mayıs gidiş, 17 mayıs dönüş olarak tren biletlerimizi alıp, yarışma süresince Canet'te kalacağımız yeri de ayarlamıştık. Babamız gidişten bir gün once geldi Paris'e.
11 Mayıs günü bizi Montpelier'e götürecek hızlı trene binerken yeni yerler göreceğimiz için çok heyecanlı idik. Burcu ise çalacağı eserlerin heyecanına düşmüştü daha önceden. Bu yarışmada da gene zorunlu konçertolar, eserler vardı.Oldukça yoğun ve zor programlı bir yarışma idi.
Montpelier'e kadar sorunsuz geldik. Trenden indiğimizde başka istikametten gelen Barselona trenine binecek ve Canet'e kadar onunla gidecektık.
Sanırım hızlı trenimiz rötar yapmıştı. Zira biz daha trenden iner inmez Barselona'ya gidecek trenin başka bir perondan kalktığı anons edildi. Eşim büyük bir heyecanla kaçan trenin arkasından koşmaya başladı. Her Türk vatandaşı gibi o da çok heyecanlı ve panikli idi.
Neyseki kaçırdığımız trenden bir saat sonra aynı istikamete başka bir tren olduğunu öğrendik.Bu sefer sorun bizimle birlikte aynı istasyondan trene binecek büyük bir öğrenci grubunun içinde kalmamızdı. Gelen trene büyük zorlukla bindik. Tam bir yer bulup oturma çabasında iken dört lü bir yerde pencere kenarında oturan sonradan adının Elizabeth olduğunu öğreneceğimiz yaşlı hanım 'Buraya oturabilirsiniz.'diye biz yer gösterdi. Yolculuğumuzun bundan sonraki bölümü bu yaşlı hanımla sohbet ile geçti. Hanım ve eşi Paris'te yaşarlarken emekli olunca gelip Canet'e yerleşmişler. Buranın Paris'ten çok daha ucuz olduğunu, emekli maaşları ile daha rahat bir yaşam sürdüklerini söyleyince aklıma ülkemde emekli olup Egeye , Akdenize bir köye yerleşen kişiler geldi.Bütün insanlar aynı idi. Elizabeth bizim yarışmaya gittiğimizi , Malibu Willage diye bir tatil köyünde kalacağımız öğrenince eşinin kendisini karşılamaya geleceğini ve bizi arabaları ile kalacağımız yere bırakabileceklerini söyledi. Zira kalacağımız tatil köyü ,ineceğimiz tren istasyonuna oldukça uzaktı. Sanırım bir önceki treni kaçırmamız, bu trene binmemiz bize yaşamın bir süprizi idi.O zaman ünlü düşünürümüz Mevlana'nın bir sözü aklıma geldi.Mevlana olan bir aksılığe üzülmem, daha sonra olacak bir hayrın belirtisidir .'demişti.
Bizim de tren kaçırmamız bize daha sonra Elizabethı tanımamızı sağlayarak işimizin daha kolay halolmasına sebep olmuştu.
Burcu ve yarışma Elizabeth'ın çok ilgisini çekmişti. Canet Belediyesinin düzenlediği bu yarışmadan yaşlı hanımın haberi vardı. Zira bu gibi küçük yerlerde bu tür olaylar sanatsal büyük etkinlik saylıp yöre halkı tarafından ilgi ile takip ediliyordu. Elizabeth daha once Belediye ilanlarında gördüğü bu yarışmaya katılacak bir genç kemancı ile yolculuk yaptığı için kendini çok şanslı sayıyordu. Burcu'nun bütün elemelerine, dinletilerine katılacağını söyleyen Elizabeth yarışma tarihlerini dikkatle not etti.
Trenden indiğimizde Elizabethi almaya gelen eşi bizi de kalacağımız Malibu Village'ye arabası ile bıraktı. Hakikaten kalacağımız yer çok güzel bir tatil köyü idi.İçinde havuzları, sosyal tesisleri ile beş yıldızlı bir tatil köyü olan Malibu Villagede bize çok güzel bir daire ayrılmıştı. Biz hemen Burcu'yu dairemize bırakıp etrafı keşfe ve bir market aramaya çıktık.Bu aramamız sırasında karşımıza Paris'te sürekli alışveriş yaptığımız , evimize çok yakın olan Cazino Market çıkınca uzak diyarlarda bir dosta rastlamış gibi çok sevindik.Hakikaten burada fiatlar Paris'in hemen hemen dörtte biri durumunda idi. Elizabeth haklı idi buraya gelip yerleşmekle.
Bu yarışma süresince biz eşimle epey yeni yer gördük ve gezdik. Ama Burcu çalışmak, yarışmaya hazırlanmakla öylesine meşguldu ki kaldığımız daireden dışarı çıkamadı. Bu da Burcu'nun kaderi idi. Daha sonra bir çok sanatçının yaşamını, anılarını okuduğumda aynı olayı onların yaşadığını görünce şaşırmadım. Demek ki sanatçılık böyle bir şeydi. Herşeyden once sanatı geliyordu kişinin.
Yukardaki resimde Burcu Paris'teki evimizin balkonunda Verda ablası ile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder